Tıpkı açlık, susuzluk, uyku ve seks gibi aşk da hayatta kalmak için gereklidir. Aşk çoğu zaman öyle ilkel ve gizemli gelebilir ki aşkı tanımlaması zor olabilir. İnsanlık binlerce yıldır aşkın nasıl gerçekleştiğini anlamaya ve onun hakkında şarkılar ve şiirler yazmaya devam ediyor. Filmlerde ve dizilerde aşkı o kadar çok gördük ki kendimizi tekrar tekrar en sevdiğimiz çiftlere bakarken ve en çılgın hayallerimizi gerçekleştirmeyi hissederken buluyoruz.

Truvalı Helen’in yalnızca güzelliği sayesinde bin gemiyi harekete geçirdiğini düşünecek olursak aşkın tüm uluslara ilham verdiğini söyleyebiliriz. Peki aşkın gerçek derinliğini ve niteliklerini anlamamız mümkün mü?

Aşk Türleri

Deneyimlediğimiz aşk türlerini sınıflandıran bazı teoriler bulunuyor. Ancak özellikle Robert Strenberg’in Aşk Üçgeni Teorisi’ni, içinde bulunduğunuz aşkın türü ne olursa olsun anlaması kolay bir teoridir.

Strenberg’in teorisi tüm ilişkilerin temelinde bir üçgen bulunduğunu ve ilişkilerin üçgenin köşeleri olan üç önemli bileşene dayandığını söylüyor. Bunlar yakınlık, tutku ve bağlılıktır.

Yakınlık, duygusal bir bağ ile samimiyet ve rahatlık hissine dayanır.

Tutku, cinsel ve fiziksel çekiciliği ve aşk hissini içerir.

Bağlılık, başka birini sevme kararı ve bu ilişkiyi sürdürmek için gösterilen çabalardır.

Çekim, hissedebileceğimiz manyetik bir kuvvet gibidir. Midede kelebeklerin uçuşması sıcak bir bağlılık duygusuna dönüştüğünde ve karşımızdaki insanın isteklerine özen gösterdiğimizde aşk gelişiyor demektir.

İlişkilerde bulunan üç temel bileşenin seviyelerine bağlı olarak ortaya çıkabilecek sekiz tür aşk bulunuyor. Her aşk türü kendine özgü olduğundan kendi ilişkinizin birden fazla kategoriye dahil olduğunu görebilirsiniz. İlişkiler bazen zaman içinde türler arasında geçiş yaparak gelişir.

Sevgi olmayan

Bu tür ilişkide diğer kişiye karşı kayıtsızsınızdır. Tutku yoktur, yakınlık yoktur ve bu nedenle bağlılığa gerek yoktur. Bu kişi sokakta gördüğünüz biri, tanıdığınız biri ya da bir sebeple bildiğiniz biri olabilir.

Beğenme

Bu sevgi türü pek çok arkadaşlığın temelidir. Bu kategorideki ilişkilerde yakınlık yüksektir ancak tutku ya da bağlılık yoktur. Bu ilişkilerde diğer insanla paylaştığınız gerçek bağa odaklanır ve bu bağı benzer nitelikler, ilgi alanları ya da özellikler üzerinden güçlendirirsiniz.

Sırılsıklam aşk

Tutku yüksektir ancak yakınlık ya da bağlılık yoktur. Pek çok insanın ilk görüşte aşık oldukları zaman yaşadıkları budur. Birini henüz detaylı bir şekilde tanımıyor olabilirsiniz. Ancak o kişiyi her gördüğünüzde ya da düşündüğünüzde midenizde kelebekler uçuşuyor ya da arzu patlaması yaşıyor olabilirsiniz. Pek çok ilişki bu şekilde başlar ve kalıcı olacakları zaman daha romantik hale gelir.

Boş aşk

Yüksek düzeyde bağlılığınız varsa ancak tutku ya da yakınlığınız yoksa buna boş aşk denir. Görücü usulü evliliklerde başlarda böyle bir ilişki yaşanabilir ya da çocukları için veya maddi sebeplerle birlikte kalan çiftler bu aşkı yaşar. İnsanlar bu aşamada kendilerini sıkışmış hisseder. Daha fazla yakınlık ve tutku duymak isterler.

Romantik aşk

Romantik aşk, birden fazla ilişki türünü kapsayabilir. Romantik aşkta tutku ve yakınlık yüksektir, ancak ortada bağlılık olmayabilir. Birini uzun süredir tanıyorsanız ve yakın bir bağa sahipseniz, ancak cinsellik anlamında birlikteyseniz romantik aşk yaşıyor olabilirsiniz. Bu kişiler geçmişte hayal kırıklığı yaşamış veya boşanmış ve yeniden biriyle olmaktan korkuyor olabilir. Aradaki kıvılcımı hissetmelerine rağmen karşılarındaki kişiye bağlanmak istediklerinden emin değillerdir.

Arkadaşça sevgi

Bunu yüksek bir hoşlanma şekli olarak düşünebilirsiniz. Belki yıllardır arkadaşsınız ya da bir şekilde birbirinize güveniyorsunuz. Arkadaşça sevgide yüksek seviyede yakınlık ve bağlılık vardır. Ancak arada tutku yoktur. Ömür boyu iletişimde olmaya yol açan en derin bağlardan bazıları bunlardır.

Aptal aşk

Bu aşk türü parlak ve hızlı yanar. Tutku ve bağlılık yüksektir. Ancak yakınlık olmadan türler arasında gidiş-geliş yaşanabilir. Bu kişiler biriyle birlikte yaşamak ya da evlenmek konusunda daha rahat olabilir. Cinsel çekim, bu tür ilişkilerde büyük bir itici güçtür. Ancak partnerler bu ilişkilerde birbirlerini derin bir düzeyde tanımıyor olabilir. Bu ilişkilerde partnerler birbirlerine karşı çok fazla çekim hisseder, ancak birdenbire aralarında duygusal bir bağ olmadığını fark edebilirler. Bu tür ilişkileri bırakmak zordur, çünkü partnerler çoktan bağlanmıştır. Çok çabuk tükenebilen ilişkilerde taraflardan biri diğerini görmezden gelmeye başlayabilir.

Mükemmel aşk

Mükemmel aşk filmlerde, kitaplarda ve şarkılarda bulunuyor. Tüm ilişkilerin mükemmel aşka ulaşmaya gerektiği düşünülse de bu ilişkilerde yüksek seviyede yakınlık, tutku ve bağlılık ve bunlar arasında denge gerektiğinden elde edilmesi zordur. İlişkilerin altın standardı, mükemmel aşktır.

İlişkinizin hangi kategoride olduğundan bağımsız olarak aşkın temel bileşenlerinin ilişki türünüzü etkilediğini bilmeniz önemlidir. Tek bir bileşene dayalı ilişkilerin hayatta kalma ve devam etme olasılığı, iki ya da daha fazla boyuta dayalı ilişkilere göre daha az olasıdır. İlişkinizde hangi parçaların eksik olduğunu ya da hangi parçaları geliştirmek istediğinizi bilmeniz, ilişkiniz açısından faydalı olacaktır.

Aşkın Evreleri

Peki aşık olmak ne kadar sürer?

Aşık olmak bazıları için birkaç saniye alırken bazıları için ise yıllar alabilir. Geçmişte daha olumlu deneyimler yaşayan ve istediği şeyi tam olarak bilen biri, zorlu ayrılıklar ve travmalar yaşamış birine göre daha hızlı aşık olabilir. Ancak aşık olma hızı, aşkı nasıl tanımladığımıza ve bağlantımızın gücüne de bağlıdır.

Geçmişinizin ve gösterdiğiniz fiziksel tepkilerin gücü, ne sürede aşık olacağınızı belirleyebilir. Bazı insanlar delicesine aşık oldukları ilk evreye aşk derken bazıları ise ilerleyen dönemlerde aşık olduklarını düşünür.

Birinci evre: Aşık olmak

Kişiler arasında önce çekim vardır. Bir araştırmaya göre insanların birinden hoşlanıp hoşlanmadıklarını anlamaları saniyenin yalnızca beşte biri kadar sürüyor. Bu sürede baş döndürücü bir dopamin üretimi gerçekleşiyor ve midedeki kelebekler ve yoğun özlem görülüyor. Bazı nörobiyolojik araştırmalara göre sevdiği ya da ilgi duyduğu kişinin yüzünü görenlerin beyinleri bu kişilerin giderek daha fazla heyecanlandığını gösteriyor.

Aşk kalpte değil, beyinde başlar. İnsanlar aşık olduklarında beyinlerinde bir nevi tsunami yaşarlar.

Çoğu zaman bize tanıdık gelen birine ilgi duyarız. Bu nedenle belli bir tipiniz varsa bunun altında başka bir neden yatıyor olabilir. Birine çekildiğinizi hissettiğinizde bilinçsiz birtakım süreçler gerçekleşir. Çekildiğiniz kişi size bir şekilde tanıdık gelmiştir.

Aşkın bu ilk evresi ne kadar kısa ömürlü olursa olsun, ilişkinizin geri kalanını görmek için belli bir heyecan duymaya devam edersiniz.

İkinci evre: İyi kısma yaklaşmak

Aşık olmanın ilk evresi çekicilikle ilgiliyken ikinci aşama ise pembe gözlükleri çıkarıp hoşlandığınız kişiyi olduğu gibi görmektir. Her zaman hayalini kurduğunuz romantik ilişkiyi yaşamak için karşınızdaki kişiyi idealleştirmeniz normaldir. Ancak bu süreçte genelde kötü şeyleri görmezden gelirsiniz.

Aşkın ikinci evresinde biraz hayal kırıklığı vardır. Bu evrede karşınızdakinin olmasını istediğiniz kişiyi görmek yerine gerçek halini görmeye başlarsınız. Bağlanmaya ve karşınızdaki kişiden hoşlanmaya devam ederseniz, bir sonraki evreye ilerleyebilirsiniz.

Aşk bazen o an duyulan bir ihtiyacı karşıladığı için zor olabilir ve ihtiyacınız zamanla değişebilir. Bazen partnerinizin ihtiyaçlarına karşılık vermek için kendi ihtiyaçlarınızın göz ardı edildiğini ve karşılığında bağımlı bir ilişki yaşadığınızı görebilirsiniz. Burada şunu anlamak önemlidir: Karşınızdaki sizi, sizin onu sevdiğiniz kadar sevmiyorsa bu tamamen normaldir.

İnsanlar bu durumu genelde kişisel olarak algılar. Karşınızdakinin sizi sevmemesi, sizden ziyade karşınızdaki kişiyle alakalıdır. Aşkta başarılı olanlar, karşısındakini değiştirmeye çalışmadan olduğu gibi kabul edebilenlerdir.

Üçüncü evre: Bağ oluşturma

İlişkide zaman içinde dopamin seviyeleriniz düşmeye başlar. Bu sayede ilk başlarda hissettiğiniz çekim sakinleşmeye başlar. Partnerinizle olan bağınızı sağlamlaştırdıkça ve onunla bağ kurdukça beyninizdeki oksitosin ve vazopressin seviyeleri artmaya başlar. Bu da aranızdaki bağı daha uzun süre korumanıza yardımcı olur.

Heyecanın yerini bağlantıyla ilgili duygular almaya başlar. Bu evrede hissettiğiniz havai fişeklerin yerini karşınızdakinin ihtiyaçlarını hissetmek ve onun geleceğiyle ilgilenmek alır.

Birine bağlandığınız zaman en küçük, en sıradan ve günlük aktiviteler dahi önemlidir. Birlikte büyümeye ve ortaklık kurmaya başlarsınız. Dünyaya karşı bir takım gibi hareket edersiniz.

Bir noktada bu bağlılık bozulur ve birbirinizden uzaklaşırsanız, bu deneyim sayesinde sonsuza kadar değişmiş olursunuz. İnsanlar, geçmişte sevdikleri ve hakkında konuştukları kişiler tarafından bazı açılardan tamamen değişmişlerdir. Bu kişiler hala hafızanızda yer alıyor ve aşkın sizin için ne anlama geldiği üzerinde etkide bulunuyor.

Aşk Dili İlişkileri Nasıl Etkiler?

Aşık olmanın getirdiği fiziksel değişiklikler ve beklentiler, ilişkinizi nasıl güçlendireceğiniz ve balayı evresi sonrası nasıl devam ettireceğiniz konusunda endişeye neden olabilir. Bu konuda endişeleriniz varsa 1992’de yazar Gary Chapman tarafından oluşturulan sevginin beş dilinden faydalanabilirsiniz.

Sevgi dilleri, sevildiğini hissetmenin çeşitli yolları açısından basit bir yoldur. Sevginin beş dili, sevgiyi ifade etme şeklimizi ve nasıl sevilmek istediğimizi gösterir. Burada önemli olan nasıl sevilmek istediğinizi belirlemeniz ve partnerinizi sevmenin yollarını bulmanızdır.

  • Onaylama sözcükleri: Partnerinize onla ilgili neleri sevdiğinizi söylemeniz, iltifat etmeniz bu dilin bazı yollarıdır. Ancak bunun sözcüklerle sınırlanması gerekmez. Sevdiğinizle e-posta, anlamlı bir mesaj, fotoğraf ya da gönderi paylaşarak onu sevdiğinizi gösterebilirsiniz.
  • Hizmet eylemleri: Hizmet eylemleri, küçük ve anlamlı şekillerde sorumluluk almakla ilgilidir. Partneriniz belli bir ev işini yapmaktan hoşlanmadığı için bunu siz yapıyor olabilirsiniz. Veya partnerinize kahvaltı hazırlamak, bir fincan kahve getirmek ya da zamanı olmadığında veya hasta olduğunda onun bir işini halletmek olarak düşünebilirsiniz. Aşk bir fiildir. Partnerinize kendini özel hissetmesi için her gün bir şeyler yapın.
  • Kaliteli zaman: Partneriniz yeni deneyimler yaşamayı ya da randevu gecesi ayarlamayı seviyorsa bunlara odaklanabilirsiniz. Kaliteli zamanda önemli olan tüm dikkatinizi partnerinize vermenizdir. Yürüyüşe çıkabilir, film izleyebilir veya birlikte bir hobi sahibi olabilirsiniz. Bunları partnerinizin odak noktası olacağı şekilde yapmanız önemlidir. Birlikte vakit geçirirken hizmet eylemlerinde de bulunabilirsiniz. Partneriniz konuşurken telefonunuzu bırakın ve söylediklerini gerçekten dinleyin.
  • Hediye vermek: Güller, mücevherler ya da sevginizi gösterecek ufak bir şey… Hediyeler genelde önemli günler geldiğine alınır. Ancak hediye vermek için büyük bir şeyleri beklemek zorunda değilsiniz. Hediyeniz, bir sonraki film gecesi için partnerinizin en sevdiği atıştırmalıkları almak kadar basit bir şey olabilir.
  • Fiziksel temas: El ele tutuşmak, sarılmak ve öpmek kadar basit olabilir. Eşiniz fiziksel temasa önem veriyorsa cinsellik önceliğiniz olabilir. Sevgisini ifade etmek için dokunmak yerine sözcükleri kullanan kişiler, konfor alanından çıkmayı ve dokunma yoluyla bağlantı kurmayı deneyebilir.

Partnerinizle ne kadar erken iletişim kurarsanız, onu sevmeniz ve desteklemeniz o kadar kolay olacaktır. İlişkinizde durgunluk olması halinde burada yer alan sevgi dillerine bakarak ilişkinizi yoluna koymanız mümkün olabilir. Sevginin dilleri, partnerinizi önemsediğinizi göstermeniz için yardımcı bir araçtır.