Bu yazıda, sizlere Londra seyahatimden bahsedeceğim…

Londra’da uyandığım bir Pazar gününde, sabah kendimi dışarı attım. Burada, çok güzel yerler olduğunu söylemeliyim. Şehir hala bozulmamış, insanların kullanımında olduğu için, daha çok binalarla değil parklarla doldurmuşlar. Bunun için biz de, Holland Park’ta güzel bir koşu yaptık. Daha sonra, sevgili Nükhet ile buluştuk, Nükhet zaten işleri için bir süredir buradaydı. “Orada ne yapıyor?” derseniz; sürpriz harika bir oluşumu var. Çıkartacakları yüzde yüz doğal ürünleri benimle paylaştılar, ben de bu ürünlere bayıldım.. Daha sonra ne mi yaptım? Wellbeing Festivali’ne katıldım…

Wellbeing Festival Notlarım

Festivale gittiğimde, profesyonel nefes koçluğu eğitmeni Nevşah Karamehmet ile sohbet ettik. Kendisi çok eğlendiğini, ortak iş yapabileceği ve kendisiyle aynı görüşü paylaşan çok sayıda uzmanla karşılaştığından ve nefes üzerine çalışan kişilerle yaptığı toplantılardan bahsetti.

Burası, benim gibi sağlıklı hayatı seven birisi için gerçekten çok keyifliydi. Juice’lar, masajcılar, yüksek enerjili frekanslı takılar vardı. Burada, ayrıca sevgili Almula ile karşılaştım. Almula benim çok eski bir arkadaşım, babası daha da eski arkadaşım.

Festivale gittiğimde, festivalin ikinci günüydü. Birinci gün çok hareketli geçmiş, çok fazla talep görülmüş. Daha sonra, biraz da sevgili Berrin ile sohbet ettik. O da festivali çok beğenmiş. Açıkçası o, böyle bir yer beklemiyordu, o yüzden onun da gelmesini istedim. Geldikten sonra, yalnızca böyle bir havayı solumanın bile çok keyifli olduğunu söyledi.

Chelsea Flower Festival Notlarım

Wellbeing Festival’den çıktıktan sonra, sevgili Berrin beni Chelsea Flower Festival’ine götürdü. Ben gittiğimde, festival 1 haftadır devam ediyordu. Bu festival, kraliçenin himayesinde yapılıyormuş. Özellikle Chelsea bölgesinde belediye; bütün mağazaların kapılarını süslemek zorundaymış, ancak bu zaten herkesin içinden geliyormuş.

Bizim bulunduğumuz yer, Sloane Square Meydanı’ydı. Burası, herkesin rahatlıkla fotoğraf çekebileceği, bol bol çiçek görebileceği yerlerden biriydi. Bloom’da, herkes kapısının önünü çiçekle süslemek zorundaymış. Sevgili Berrin, Chelsea Flower Festival’de de, çiçekçiliğin oskarlarını verdiklerini ve onu da kraliçenin verdiğinden de bahsetti.

Daha sonra, yine Chelsea bölgesi Sloan Square’de Duke of York’a gittik. Burada, küçük küçük çok güzel mağazalar vardı. Aynı zamanda çok güzel restoranlar da vardı. Hafta sonuna denk gelirseniz, hele bir de güneş çıkarsa, burada insanların adeta çıldırdığını görebilirmişsiniz; çünkü İngilizler için güneş bulunmaz bir şey, yerde pırlanta bulmak kadar kıymetli. Buraya gittiğimizde, dikkatimi ucuz ve lezzetli yemekler yapan bir Lübnan restoranı dikkatimi çekti. Gerçekten ilgi çekiciydi.

Meydana doğru devam ettiğimizde, canlı müzik yapan insanlarla karşılaştık. Burada her hafta sonu, ucuza, çok lezzetli sokak yiyecekleri bulabileceğiniz bir panayır kuruluyormuş. Hafta sonları herkes buraya geliyormuş.

Londra’da bir pazar günü geçirdik; Mucize Kursu’nun ilk demosunu bitirdik, Nevşah ve ekibine yardımcı oldum, Londra’da güzel vakit geçirdim. Benim Londra günlüğüm bu kadar, tabi ki yine geleceğim! Başka önerileriniz varsa, yazının altındaki yorum kısmına değerli yorumlarınızı bırakmanızdan çok memnun olurum. Sevgiler..