Arıların sadece bal yapmaya yaradıklarını düşünüyorsanız, tekrar düşünmeniz gerekiyor. Onlar küresel gıda kaynaklarını sürdürmek için temel durumdalar ve bu yaratıklar çeşitli tehditlere maruz kalıyorlar.

Sadece ABD’de, arıların tozlaşma aktivitelerinin yıllık 20 milyar dolarlık bir değeri var. Arıların tozlaştırdıkları bitkilerin büyük kısmı sebzeler, meyveler ve kuruyemişler, yani sağlıklı beslenmenin temel taşları. Hatta bal arıları tükettiğimiz gıdaların dörtte bir kadarını üreten bitkileri tozlaştırıyorlar.

Arılara karşı olan tehditlerden bir tanesi pek çok insanın da farkında olduğu Koloni Çökme Bozukluğu. Parazitler, böcek ilaçları, patojenler, kötü beslenme, yaşam alanının dağılması, tarım uygulamaları ve kötü arı yönetimi bu bozukluk ile bağlantılı ancak şu anda resmi olarak bilinen bir sebebi yok.

ABD’de yapılan son anketlerden birisine göre, ülkedeki 600.000 bal arısı kolonisini yöneten bireyler, Ekim 2011 ile Nisan 2012 arasındaki ortalama toplam koloni kaybının %22 olduğunu belirtmişler. Bu durum 2010-2011 döneminde ise %33 olmuş. Hatta ABD’de 2012-2013 kış sezonunda kolonilerin %31’i kaybedilmiş.

Bal Arısı Kolonileri Neden Geriliyorlar?

Koloni çökme bozukluğunun farkında olmak önemli ancak kolonilerin dağılmasına sebep olan başka faktörler de var.

Bunlardan birisi tütün ringspot virüsüdür ve genelde bitkileri etkilese de son zamanlarda arılarda da bulundu. TRSV olarak da bilinen virüs, varroa akarları olarak bilinen parazitler üzerinde de bulunuyor ve bu akarlar kanla beslendikleri arılara virüsü bulaştırıyorlar.

TRSV’nin diğer arı virüsleri ile birlikte artışı, arı nüfusundaki düşüşle bağlantılı ve virüs enfeksiyonlarının koloninin hayatta kalma ihtimalini azalttığı konusundaki görüşü destekliyor.

Bilimadamları hem güçlü hem de zayıf kolonileri değerlendirmişler ve virüsün zayıf kolonilerde daha yaygın olduğunu keşfetmişler. Çoklu viral enfeksiyon düzeyleri yüksek koloniler sonbahar sonlarında çökmeye başlamışlar ve Şubat gibi ölmüşler ancak daha az enfeksiyonlu koloniler soğuk ayları geçirebilmişler.

Bilinen bitkisel virüslerin %5’i kadarı polenlerle taşınabiliyorlar. Bu toksik viral kokteyllerin bal arısı kolonilerinin çökmesi ile bağlantısı var gibi görünüyor. Pek çok bilimadamı pek çok faktörün kombinasyonunun arı nüfusunda azalmaya katkıda bulunduğuna inanıyor.

TRSV çalışmasının baş yazarı Ji Lian Li şöyle diyor: “Çalışmamızın sonucu, virüs bulaşmış polenlere temas eden bal arılarının da virüsü kaptığının ve enfeksiyonun bedenlerini kapladığının ilk kanıtı.”

Böcek İlaçları İşçi Arıları Küçültüyor

Londra Royal Holloway Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre koloniler sadece gerilemiyorlar, aynı zamanda bal arılarının bir akrabası olan yaban arılarında gözlendiği üzere, zirai ilaçlar işçi arıların normalden daha küçük olmasına sebep oluyorlar. Bu arılar gıda zincirinin temel bir parçası durumundalar.

Araştırma çiçek açan bitkileri böcek hasarından korumak için kullanılan pyrethroid ilacına maruz kalan arıların ortalama %16 küçüldüklerini göstermiş.

Mark Brown şöyle ekliyor: “Küçük arıların daha az verimli toplayıcılar olduklarını biliyoruz ancak bunun onları tozlaştırma konusunda da geriletip geriletmediğini bilmiyoruz. Bu sorunun cevabını araştırmak gerekiyor.

Bitkileri böcek hasarından korumamız gerekiyor ancak bir denge bulmalı ve bu süreçte arılara zarar vermekten kaçınmalıyız.”

Arılara dair endişeler küresel olarak artışta. Avustralya’daki araştırmacılar koloni bozulmalarını açıklamak için iki aylık çalışmalarında bal arılarına küçük sensörler takmışlar.

Neden Önemsemek Gerekli?

Arılar yaşamlarını daha iyi, daha büyük şeyler için harcayan bir kaç yaratıktan bir tanesi durumundalar.

Kuzey Karolayna’daki Bal Arıları Araştırma Merkezi yöneticisi Carl Chesick şöyle diyor: “Eğer insanlık dünyayı arıların varolamayacağı bir hale getirirse, bunun sonuçlarından kaçabileceğimizi düşünmek aptallık olur.”

Bir arı insandan 100.000 kat daha küçüktür ve bu nedenle çevrede bulunan maddelere karşı üssel olarak daha hassastır. Bu nedenle böcek ilaçları da dahil olmak üzere yeni teknolojilere o kadar hızlı adapte olamazlar.

Bahçe ve tarlalarda çok yüksek zehir düzeyine sahip ilaçların kullanımını azaltarak ve mümkünse yaban arılarının yaşayabilecekleri ortamlar yaratarak bu konuda belli faydalar elde edilebilirler.