“Sabahları ağlayan bir çocuğu susturmak ne kadar zor olabilir ki” diye düşünmeyin. Bazen çok zor olabilir. Amerikalı blog ve kitap yazarı Ev Cyzewski de çocuklarını kontrol etmek için geliştirdiği alternatif yöntemi anlatıyor:

“Tatilimizin ikinci haftasıydı. Sabah 06.00’da kalktım, eşimin ailesi uyurken sadece bir saatliğine 1 yaşındaki oğlumuzla ilgilenmem gerekiyordu.

Ne kadar zor olabilirdi ki?

Mutfak zemininde bulunan her şeye vurmaya başladı, bağırıp çağırdı, kucağıma alıp evde gezinmeye başlayınca mızmızlandı. Sessiz olması için defalarca ‘şşşttt’ diye uyardım ama hiçbir şey değişmedi. Paniklemeye başladım. Ne yapmalıydım?

Yemek odasındaki büyük aynaya vurmasına izin verdim, yalpalamaya başladığında ayakta durması için ellerinden tutmaya çalıştım ama nafile. Yaptığım her şey daha fazla gürültüye neden oluyordu.

Biraz zaman geçince onu annesine verdim ve çok fazla stres olduğumu fark ettim. Şunu da hatırlatmak isterim, bu bizim ikinci çocuğumuz ve çocuklarıyla bolca vakit geçiren bir babayım. Bir bebek ağladığında ne yapacağını bilen babalardanım.

Hala zaman zaman çocuklarımı kontrol ederken hatalar yapıyorum, özellikle de kazanma şansım olmayan durumlarda. Yorgun ve uykusuz bir bebeğin ağlamaktan başka çaresi yoktur. Oysa ben onun yaptığı her sesi kontrol edemediğim için daha fazla gerilim yarattım.

Peki, kontrol konusu ebeveyn olmanın başlıca mücadelelerinden biri değil midir? Eminim ki ben küçükken veya gençken ailem de aynı şeyi hissetmiştir.

Lisedeyken kilisedeki bir gençlik grubuna katılmak istemiştim ama annem beni durdurmaya çalışmıştı. Her şeye rağmen gitmiştim ve sonunda papaz okuluna gittim.

Üniversitenin son senesinde bir kıza aşık oldum ama babam evlilik yerine kariyerime odaklanmam gerektiğini söyledi. Birkaç ay sonra nişanlandık ve hala mutlu bir evliliğimiz var.

Onlar benim hayattaki tercihlerimi kontrol etmeye çalıştıkça, ben ortadan kayboldum. Hayatımı ve tercihlerimi kontrol etme çabalarının, hayatımın o bölümünü onlara kapatmama ve kendi yolumu seçmeme neden olacağını tahmin etmemişlerdi.

Eğer bir genç, kiliseye gidip İncil öğrenmek istiyorsa, hiçbir anne-baba bunu değiştiremez. Eğer bir üniversite öğrencisi aradığı aşkı bulduğuna inanıyorsa, hiçbir aile bu ilişkiye engel olamaz, üstelik kilometrelerce öteden…

Şimdi ise bir baba olarak çocuklarımı kontrol etmeye çalıştığım her seferinde, aramızda ufak da olsa boşluklar oluştuğunu hissediyorum. “Hemen suyunu iç” “Kardeşinle paylaş” “Bana mızmızlanma” dediğimde, kendi anne-babama biraz daha yakınlaşıyorum ve bu kontrol yüzünden kendi çocuklarımla çatışıyorum. İstedikleri yerden başlamalarına izin vermek yerine, neyin en doğru olduğunu onlara dikte etmek istiyorum.

Eğer bir bebek uykusunu almamışsa, bir anne-babanın mutsuz çocuğun çıkardığı sesi azaltabilmek için yapabileceği hiçbir şey yok. 1 yaşındaki oğlumuz tatilde evin geri kalanını uyandırıyorsa, bu benim hatam değildi. Benim gergin olmam ve bebeğimizin davranışlarını kontrol etmeye çalışmam da hiçbir şeyi daha iyi yapmadı.

Birkaç gün sonra evimize döndük ve çocuklar bir önceki gün yolculuk yaptıkları için uykusuz kaldılar, ikisi de arabada rahat bir şekilde uyuyamadı. 1 yaşında olanı erkenden yatırdık ama çok yorgunu ve ağlıyordu. Yine aynı gerilimi hissetmeye ve kendi kendime “Bebeği susturman lazım, yan odada uyuyan abisini uyandıracak. Ya komşular da uyanırsa? Hadi, sustur onu” demeye başladım.

Ben bunları düşünürken birden gözümün önüne bir resim geldi. Bu resimde ben bir sünger olmuştum ve bebeğimizi kontrol edip, onunla mücadele etmeye çalışmak yerine onun mutsuzluğunu içime çekiyordum. Onu sıkmak yerine, mutsuzluğunu benimle atlatması için uğraşıyordum.

Ağlayışını izledim, kıpkırmızı yüzünü, yumruklarını sıkışını… Ağlarken uyumaya başladı, sonra yeniden ağladı, yeniden uyudu. Tüm bu süre boyunca onun kulağına sadece “şşş” diye fısıldadım.

Birkaç dakika daha ağladıktan ve beşiğinde sağa sola döndükten sonra uykuya teslim oldu, kollarını yanlara doğru açtı. Az önce inip kalkan göğsü, uykunun verdiği rehavetle sakinleşti.

Odanın kapısını kapattım. Yorgun ama hem çocuğumla hem kendime barışık bir şekilde çıktım.”

Kaynak:

The Art of Simple