Bence iyi yaşamın olmazsa olmazlarında birisi, kişisel gelişimdir. Çünkü kişisel gelişim konusunda yol aldıkça kendimizi keşfedecek, güçlü ve zayıf yönlerimiz görecek ve kendimizi geliştireceğiz. İşte bu bağlamda hem kendimin hem de 8 haftada değişim programına katılanların çok faydalandığı, alanında çok önemli bir üstat olan Gökhan Dumanlı ile bir video çektik. Gökhan Dumanlı bir zarafet, etkili iletişim, görgü kuralları ve beden dili uzmanıdır. Kendisi hem şirketlere hem de bireylere günümüzde kaybolmaya başlayan değerlerle ilgili eğitim veriyor. Bu kapsamda beden dili nedir, ne işe yara ve etkili beden dili nasıl olmalı konularını kendisine danışıyorum.

 

Beden dili nedir?

Beden dili tarihten günümüze kadar insan davranışları gözlemlenerek verilen mesajların bilinçaltına yansıması, karşıdakine etkisi olarak tanımlanabilir. Bu bakımdan ikili ilişkilerde elimizi, kolumuzu kullanma şeklimizle karşımızdakilere mesaj veriyoruz. Sıklıkla “kollarımızı birbirine bağladığımızda kendimizi iletişime kapatıyor muyuz” diye sorulur. Ancak aslında tek bir hareketle iletişime açık ya da kapalı olmaktan bahsedilemez. Kişi kollarını göğsünde bağladıktan sonra, aynı mesajı destekleyen başka beden hareketleri yapıp yapmadığı da önemlidir. Örneğin hem kollarını bağlayıp hem de bacak bacak üstüne atmak tamamen iletişime kapalılığın bir göstergesi olarak söylenebilir.

Beden dili ne işe yarar?

Beden dili çok önemli konulardan birisidir. Çünkü yapılan araştırmalar etkili bir iletişimde beden dilinin % 60 oranda etkili olduğunu gösteriyor. Bunu % 30’luk bir oranla ses tonu izlerken, geriye kalan % 10 da kullandığımız kelimelerdir. Bu bağlamda ne söylediğimizden çok, nasıl söylediğimiz önem taşıyor. İşte bu noktada da beden dili adı verilen jest ve mimikler devreye giriyor. Ancak öncelikle belirtmek istiyorum ki; beden dilimi kullanıyorum ya da kullanmıyorum gibi ifadeler var ve bu ifadeler tamamen yanlış. Çünkü beden dilini hepimiz kullanıyoruz. Burada beden dilini bilinçli kullanmak ya da bilinçsiz kullanmak gibi bir ayrım söz konusudur.

Beden dilini bilinçli kullandığımızda tüm ikili görüşmelerden olumlu sonuç almamız mümkün. Bu bakımdan beden dilinde mesajlar çok önemlidir. Beden diliyle verdiğimiz mesajlar direkt olarak karşı tarafın bilinçaltına gidiyor ve biz hiç fark etmeden karşımızdaki kişinin bizden hoşlanması ya da hoşlanmamasına sebep oluyoruz, etki ediyoruz. Örneğin otururken omuzların yere bakması, ellerin birleştirilerek bacak arasına alınması bizim pasif bir yapıda olduğumuz mesajını verir.

Etkili beden dili nasıl olmalı?

  • Dik durduğumuzda daha özgüvenli görünürüz ve daha pozitif düşünceler üretebiliriz.
  • Konuşurken avuç içlerimizin karşıyı gösteriyor olması, karşı tarafın bilinç altına “anlattığım konuya hakimim ve sizden gelebilecek her türlü soru, öneri ve görüşe açığım” mesajı verir.
  • İletişim kurduğumuz kişiyle aramızdaki mesafe çok önemlidir. Buna beden dili iletişim mesafesi adı verilir. Karşımızdaki kişiye bir kol boyu uzaklıkta olmalıyız. Bundan biraz daha fazla yaklaştığımızda karşımızdaki kişinin alanına girmiş oluruz ve beden dilimizi kullanırken o kişiye değebiliriz. Bu da kesinlikle olumsuz bir etki, mesaj verir. Bu bakımdan ilk kez tanıştığımız kişilerle iletişimde, resmi ortamlarda en fazla kol boyu kadar yaklaşabiliriz.
  • İkili iletişimde “aynalama” önemli bir rol oynar. Karşımızdaki kişinin oturduğu şekle yakın bir biçimde oturmak, onun kullandığı beden diline benzer bir beden dili kullanmak karşıdaki kişinin bizi kendisine yakın görmesine yardım edecektir. Bu durumda ikili görüşmeden de daha olumlu sonuç alabilmek mümkün olur.
  • Örneğin görgü kuralları gereği restoranlarda patates mutlaka çatalla yenmelidir. Ancak bir iş yemeğine gittiniz ve karşınızdaki patatesi eliyle yiyorsa siz de elle yemeye özen gösterin. İşte bu “aynalama” yöntemi iş yemekleri için çok önemli bir tüyodur ve “Business etiket” olarak adlandırılır.
  • Etkili iletişim için karşımızdaki kişilerle göz temasını kesinlikle kaçırmamalı, uzun süreli konuşma ve iletişimde ise “T” bölgesi olarak adlandırılan kaşların ortasındaki bölgeye odaklanmak doğru olacaktır. Zira uzun süre gözlere odaklı kalmak yorucu olabilir.
  • Etkili iletişimde etkili dinlemek çok önemlidir. Bunun için karşı tarafı dinlerken hafif öne doğru gelmek, kafanın hafif yana doğru düşmesi karşı tarafı ilgiyle dinlediğimizi gösterir. Bununla birlikte karşımızdaki kişinin anlattıklarına onun kelimelerini kullanarak soru sorarsak iletişim çok daha kuvvetli olacaktır. Örneğin karşımızdaki kişi bize beden dilinin öneminden bahsediyorsa biz “bende dilinin çok önemli olduğunu düşünüyorsunuz, öyle mi” şeklinde bir soru sorduğumuzda karşımızdakinde inanılmaz bir anlaşılmışlık hissi uyandırırız. Özellikle müşteri ilişkilerinde, sinirli kişilerle kurulan iletişimde bu yaklaşımı öneriyorum.
  • Etkili ve ikili iletişimde karşımızdakinin ismini kullanmak çok önemlidir. İsmi kullandığımızda karşımızdaki kişiye her zaman “sen benim için önemlisin ve değerlisin” mesajı veririz. Özellikle de ilk kez tanıştığımız insanlarda ismi ve sonuna hanım ya da bey unvanlarını yerleştirmek karşımızdaki kişiye kendisini değerli hissettirecektir. Bu bakımdan yeni tanıştığımız kişilere isim ve soy isim ile tanışmaya özen göstermeliyiz. Bu sayede karşımızdaki kişiye “bana siz şeklinde hitap edin” mesajını iletmiş oluruz. Ancak sadece ismimizi söyleyerek tanıştığımızda ise “bana sen diyebilirsin” mesajı gönderilmiş olur.

Beden diliyle toplulukları nasıl etkileyebiliriz?

  • İlk intiba çok önemlidir. Hatta “ilk intiba son intibadır” şeklinde ifadeler vardır. Fakat eğer ilk intibada olumsuz bir şeyler yaşandıysa bunu olumluya çevirmenin tek yolu zarafet ve görgü kurallarına uymaktır.
  • İlk intibada kişisel mesafeye çok dikkat edilmeli, zarafet ve görgü kuralları içselleştirip kullanılmalı.
  • Beden dili yürüyüşten başlar. Topluluk önüne çıkarken mutlaka karnı içeri çekerek dik yürümeliyiz.
  • Yürürken kolların sabit tutulması yerine, kolların hafif sallanması “önemli insan” mesajını desteklediği için kollarda hafif hareket doğru olur. Topluluk önüne çıkarken yürüyüşümüzün hızı çok önemli, ne çok yavaş ne de çok hızlı olmamalı. Yürüyüşümüzün dozunu iyi ayarlamalıyız.
  • Topluluk önünde konuşurken kafamız ne çok yukarı ne de çok aşağı bakmamalı. Bu bağlamda çeneyi çok hafif yukarı kaldırarak kafamızı yere paralel hizada tutmaya özen göstermeliyiz. Bu sayede hem olumlu hem de samimi bir mesaj verebiliriz. Aksi halde kafamızı çok yukarı kaldırırsak soğuk ve negatif, çok aşağı eğersek de pasif bir izlenim uyandırırız. Topluluklar özellikle liderlerinin başlarını tutma mesafe ve eğiminden çok fazla etkilenirler. Zira kafasını topluluktan çok yukarıda tutan kişi “ben kimseyi dinlemem, buranın tek hakimi benim, ben ne dersem o olur, son kararı her zaman ben veririm, ben bir numarayım, benden sonrakilerin sıralamada hiçbir yeri yok” mesajı verir.
  • Yaptığımız bir işi, bir başarımızı anlatırken, kendimizi topluluğa sunarken kafamızı hafif yukarıda tutarsak profesyonel kimliğimizi, o işin uzmanı olduğumuzu dinleyenlere daha kolay iletebiliriz. Başı hafif yukarıda tutmak bizim profesyonel ve uzman kimliğimizi daha güçlü bir şekilde yansıtabilir. Özellikle de ilk resmi görüşmelerde kendimizi ifade etmek gerektiği durumlarda başımızı biraz yukarıda tutmakta fayda var. İşte ortamına, durumuna göre dozu iyi ayarlandığında başımız yukarıda, çenemiz ileride şeklinde pozisyon alıp topluluklara hitap etmek daha doğru olacaktır.
  • Kafamızı dik tutma durumu, aslında ego sorunsalına benzer. Egomuzu da fazla yükseltirsek ukala, fazla düşürürsek özgüvensiz oluruz, görünürüz. Ancak dozunda kullanırsa “etkileyici” oluruz. Zira her zaman, her ortamda ölçülü olmak kaydıyla biraz egomuz olmalı ki; kendimizi sunduğumuzda etkileyicilik gücümüz artabilsin.

Bir iş görüşmesinde kafamızı çok yukarıda tutmak, karşı tarafın egosunu incitir ve dolayısıyla da karşıya olumsuz bir mesaj gider. Fakat dozunu doğru ayarlarsak özgüveni yüksek olduğumuz iletisini göndeririz