Kanser ve Beslenme Düzeni Arasında Bağlantı Nedir?

Diyet alışkanlıklarınız kanseri teşvik edebilir veya sizi ona karşı koruyabilir.

Kanser ve diyet arasındaki bağlantı, hastalığın kendisi kadar gizemlidir. Çok fazla araştırma, belirli türdeki kanser türlerine karşı korunmaya yardımcı olabilecek bazı gıdalara ve besin maddelerine işaret etmiştir.

Genetik ve çevre gibi kanser riskinizi artıran pek çok faktörü kontrol edemeseniz de, kontrol edebileceğiniz başka faktörler bulunmaktadır. Aslında, tahminler, bir kişinin yaşam boyu kanser riskinin % 30’undan daha azının kontrol edilemeyen faktörlerden kaynaklandığını düşündürmektedir. Yani % 70’lik risk faktörünü, beslenme düzeniniz de dahil olmak üzere değiştirme gücünüz bulunmaktadır.

Çoğu araştırmanın sadece beslenme düzeni ve kanser arasındaki ilişkiye işaret ettiğini ve mutlaka neden-sonuç ilişkisi olmadığını unutmayın. Harvard’dan Dr. Edward Giovannucci, “Belirli gıdaları veya besin maddelerini az ya da çok tüketmenin kanserden korumamızı garanti edeceğinden % 100 emin değiliz.” diyor. “Ancak bilim, bazı diyet alışkanlıklarının daha büyük bir etkiye sahip olduğunu bulmuştur.” şeklinde devam ediyor.

İşte Öne Çıkan Dört Ana Başlık!

İşlenmiş ve kırmızı et

İşlenmiş et dediğimiz, fümelenmiş, fermente edilmiş veya lezzetini artırmak için tuz ve nitrit ilave edilmiş herhangi bir hayvan etidir. Dr. Giovannucci, işlenmiş et ve kanser arasındaki bağlantının tutarlı olduğunu söylüyor. Örneğin, kolorektal kanserle (erkeklerde en sık teşhis edilen kanser) ilgili 30 prospektif çalışma, günde yaklaşık 50 gram işlenmiş et tüketilmesinin kolorektal kanser riskinde yaklaşık % 20’lik bir artışla ilişkili olduğunu göstermiştir. Risk faktörleri kırmızı et için de benzerdir. Dr. Giovannucci şöyle diyor: “Tam mekanizma belirsizdir, fakat işlenmiş ette ve kırmızı ette doğal olarak bulunan nitratlarla ilişkili olabilir.”

Antioksidanlar

Antioksidanlar kuşkusuz, hücrelerin zarar görmesine neden olabilecek serbest radikalleri nötralize etmelerine yardımcı olduğundan, kanseri önleme açısından son derece önemlidir. Ancak daha büyük bir soru, diyet veya takviyeler yoluyla daha fazla antioksidan almanın riski daha da azaltıp azaltmadığıdır.

“Şimdiye kadar, daha iyi bir yaklaşımın desteklenmesi için yapılan araştırmalar etkileyici olmadı.” diyor Dr. Giovannucci ve devam ediyor: “Bir yarar sağlamak için ekstra antioksidanlar almanız gerektiğini henüz bilmiyoruz. Bazı kanserler on yıllarca sürede gelişir ve bir fayda görmek için beslenme düzeninizdeki antioksidan miktarını çok erken yıllarda artırmanız gerekebilir.”

Yine de, antioksidanlar bakımından yüksek besinler tüketmek önemlidir, çünkü kardiyovasküler sağlıkta iyileşme gibi başka faydalar sunarlar. Doktorun önerisi: “Bireysel antioksidanları hedeflemeyin, bunun yerine antioksidanlar bakımından yüksek çeşitli yiyecekler içeren bir beslenme düzeni oluşturun. Koyu yeşil, turuncu, mor ve kırmızı meyveler ve sebzeler gibi parlak renkli olanlara odaklanın. Örneğin ıspanak, havuç ve domates gibi.”

Glisemik İndeks

Karbonhidratlar kanserle birlikte muhteşem ikili olabilir. Kaynağınaa bağlı olarak iyi veya kötü karbonhidratlar bulunmaktadır. Glisemik indeks (GI), karbonhidratların kanda ne kadar sürede şekere dönüştüğünü belirten bir ölçüdür, karbonhidratları hangisinin iyi ve hangisinin kötü olduğunu öğrenmemize yardımcı olur.

2016 Deneysel Biyoloji forumunda sunulan 3.100 kişilik bir çalışma, yüksek glisemik indeksli (70 veya daha yüksek glisemik indekse sahip gıdalar) gıdaların tüketilmesinin prostat kanseri riskini % 88 oranında daha fazla artırdığı bulmuştur. Yüksek glisemik indeksli besinler; şeker, şekerli içecekler, meyve suları ve pizza gibi işlenmiş yiyecekleri içerir.

Diğer taraftan, baklagiller (fasulye, mercimek ve bezelye) gibi düşük glisemik indeksli gıdalar tüketmenin, hem prostat hem kolorektal kanserlerin riskini % 32 kadar azalttığı bilinmektedir. Cancer Epidemiology, Biomarkers & Prevention’da Mart 2015’te yayınlanan bir başka çalışmada, erkekler arasında en yaygın ikinci kanser olan akciğer kanseri ile yüksek glisemik indeksli diyet birbiri ile alakalı bulunmuştur. Çalışma, glisemik indeks bakımından çok yüksek besinler tüketen kişilerde en düşük besinler tüketenlere kıyasla, yaklaşık % 50 oranında bir risk artışı olduğunu göstermiştir. Düşük ve orta glisemik indeksli gıdalar 0 ile 69 arası olarak alınır.

Kalsiyum

Bazı kanıtlar, daha yüksek kalsiyum alımının özellikle kolorektal kanser olmak üzere kanser riskini azaltabileceğini göstermektedir. Araştırmacılar, kalsiyumun gastrointestinal sistemdeki safra asitleri ve yağ asitlerine bağlandığına inanıyor. Bu durum, hücreleri zarar veren mide asitlerinden korumak için bir kalkan görevi görür.

Bununla birlikte, diğer araştırmalar, fazladan kalsiyum tüketmenin (günde 2,000 miligram veya daha fazla) daha yüksek prostat kanseri riskiyle bağlantılı olabileceğini göstermiştir.

Dr. Giovannucci, “Kalsiyumun kansere neden bu kadar büyük bir etkisi olduğunu bilmiyoruz,” diyor. “En iyisi kalsiyum alımını günlük olarak 500 mg ila 1000 mg arasında tutmak ve süt ürünleri ve takviyleri buna göre tüketmektir.” diye ekliyor.

Kilo Almak ve Kanser Arasındaki İlişki

Beslenme düzeninin kanseri önleyici rolünü araştırmanın bir başka yolu da kilo yönetimi açısındandır. Besin düzeninizi değiştirmek, kilonuzu kontrol altında tutabilir ve bu da size daha fazla koruma sağlar.

The Lancet’de yapılan bir 2014 yılı araştırması, daha yüksek vücut kitle indeksinin, en yaygın kanserlerden bazılarını geliştirme riskini artırdığını buldu. Bilim adamları, araştırılan beş milyon kişi arasında, 15 kilo kadar fazlalığın, kolon, safra kesesi, böbrek ve karaciğer kanseri için % 10 veya daha yüksek bir riskle bağlantılı olduğunu keşfettiler. Bağlantısı nedir? Uzmanlar, vücut yağının, tümör hücresi büyümesini destekleyebilen hormonlar ve inflamatuvar proteinler ürettiğini söylüyor

Kanseri Önlemek Genellikle Yaşam Tarzı Meselesidir

JAMA Oncology’nin Mayıs 2016 sayısında yaptığı bir araştırmaya göre, beslenme düzeni ve kilo kaybı kanserin önlenmesi için gerekli iken, iyi bir besin düzeninin diğer sağlıklı alışkanlıklarla birleştirilmesi riski daha da azaltabilir. Harvard araştırmacıları sağlık durumu ile ilişkili dört ana yaşam alanını incelediler:

• Sigara içmek
• Alkol tüketimi
• Kilo
• Egzersiz

26 yıl boyunca 46.000 erkeğe baktılar ve 12.000 civarında erkeği düşük riskli bir grup olarak sınıflandırdılar çünkü bu insanlar, sigara içmiyorlardı, orta miktarda alkol alıyorlardı (günde iki kadehten fazla değil), vücut kitle indeksleri 18.5 ila 27.5 arasındaydı ve haftada 150 dakika boyunca orta yoğunlukta egzersiz yapıyorlardı.

12.000 erkeğin, bu standartlara uymayanlarla karşılaştırdığında, kanserden ölüm riskinin % 67 daha düşük olduğunu keşfettiler. Spesifik kanserler açısından, bu erkekler mesane kanseri olasılığını % 62, prostat kanseri olasılığını % 40 ve böbrek kanseri olasılığını da % 36 oranında azaltabilir görünmektedir.