Beynimizin günlük olarak yaptığı en yaygın hatalardan bir tanesi, daha önce düşündüklerimizle eşleşen tüm bilgilerin doğru olma ihtimalinin, daha yüksek olduğunu düşünmektir. Bu önyargı, tıpkı diğer önyargılar gibi gerçeklik hakkındaki yargılarımız konusunda tarafsız olmamızı engeller.

Beynimiz, pek çoğumuzun fark etmediği bazı günlük hatalar gerçekleştirir. Bunlar, bilişsel önyargı olarak isimlendirilir ve gerçeklikle ilgili bilgilerin yanlış işlenmesinden kaynaklanır.

Günlük olarak yapılan bu hataların nedeni, insanların aldıkları uyaranlara karşı hızlı bir şekilde tepki vermelerinin gerekmesidir. Bu yüzden beyin, aldığı bilgiyi yorumlamak için ne gerekiyorsa yapar. Ancak bu yol her zaman doğru bir sonuca götürmez.

Yaptığımız şey, bilgi ile bilginin yorumu arasına bir tür filtre koymaktır. Bu, mantık açısından bakıldığında yanlış olsa da işleri kendimiz için kolaylaştırmış oluruz. Bu, gönüllü olarak değil otomatik olarak gerçekleşir.

Aşağıda, beynimizin yaptığı beş günlük hatayı okuyabilirsiniz.

“Belki de sizi hataya düşüren, o şeyin çok basit olmasıdır.”

Bizimkine benzeyen fikirleri onaylamak

Bu, beynin yaptığı en yaygın olarak görülen günlük hatalardan biridir. Bu hatanın teknik ismi, onaylama önyargısıdır ve farkına varmaksızın daha önce düşündüğümüz ya da hissettiğimiz bilgileri onaylayacak şekilde filtreleme eğilimimiz ile ilgilidir.

Diğer bir deyişle, daha önce düşündüğümüz ya da hissettiğimiz şeyi onaylayan her şeyin doğru olduğunu ve dikkatimizin bu konuda seçici olduğunu düşünürüz. Herhangi bir veri ya da bilgi, doğru kabul ettiğimiz şey ile çelişiyor gibi görünüyorsa onu, otomatik olarak reddetme eğiliminde oluruz. Onu genelde kapsamlı bir değerlendirmeden geçirmeksizin “yanlış” olarak etiketleriz.

Umutsuz durumlarla başa çıkmak

Mantığa göre çözümü olmayan ya da telafi edilemez olan her şey, kabul ettiğimiz zaman endişelenmemiz gereken şeylerin olduğu listeden çıkarılmalıdır. Bunu çözmek ya da değiştirmek imkansızsa beyin neden bunun hakkında endişelenerek zaman ve enerji harcasın? Ancak insanlar genelde bu kadar basit bir mantıkla yönlendirilmezler.

Zihnimiz çoğu zaman imkansız olan şeylerle ilgilenir ve onlar hakkında endişelenir. Bu şeylere çok önem verme eğiliminde oluruz; çünkü bu, evrimsel yapımızın bir parçasıdır. Umutsuz olan ya da başaramayacağımız şeyler, daha çok ilgimizi çeker; çünkü bunların, kendimizi korumamız gereken şeyler olduklarını varsayarız.

Gereksiz satın alımlar ile kendini kandırma

Tabi ki gereksiz, dürtüsel satın alımlar yapmak daima bir hatadır. Ancak beynin yaptığı hata açısından satın almalar değil, satın aldıktan sonra gerçekleştirdiğimiz zihinsel süreç hatadır. Bu, bilişsel önyargı oluşturmamıza neden olan bir tür duygusal sersemliktir.

Pek çok insan, ihtiyaçları olmayan bir şeye para harcadıktan sonra kendini suçlu hisseder. Bu tatsız duygudan kaçınmak için gereksiz olarak yaptıkları satın almanın aslında gerekli olduğu fikrini destekleyen bir nedenler listesi oluşturmak için önemli miktarda zaman harcarlar. Burada amaç, kendimizi aldığımız şeye ihtiyacımız olduğuna ikna etmek ve böylece pişmanlığı ortadan kaldırmaktır.

Beynin günlük hatalarından bir tanesi, karşılaştırılamaz olanları karşılaştırmaktır

Bu hata beynimizin, reklamcıların iyi bilip kullandıkları günlük hatalarından biridir. İki ayrı fiyatı karşılaştıran bir etiket gördüğünüzü farz edelim. Bu etiketler, “100 liraydı, şimdi 79 lira oldu” gibi bir şey olsun.

Bu etiketler hemen dikkatinizi çeker ve size sunulanı, çok uygun bir fırsat olarak işlersiniz. Mantıktaki bu zihinsel kayma göz önüne alındığı zaman o şeyi satın alma olasılığınız daha yüksek olmaktadır. Sonuç olarak kim büyük bir fırsatı kaçırmayı ister ki?

Buradaki sorun, çok nadiren bilgileri doğrulama zahmetine katlanmamızdır. Bu şey, bugünkü indirimden önce gerçekten de 100 lira ediyor muydu? Bu tarz durumlarda beynimiz, olumlu bir karşılaştırma gerçekleştirerek yaptıkları değerlendirmeye kapılır. Böyle bir karşılaştırma, gerçekten doğru olmayan bir şeye dayalı olsa bile ödüllendirici kararlara yol açar.

Kendimizi güvence altına almak için tamamen aksine inanmak

Ramon Llull Üniversitesi’nde Bilim, Teknoloji ve Toplum profesörü olan merhum Eduard Punset’in yürüttüğü birkaç araştırmaya göre beyin, gerçeklik bize önemli ölçüde eziyet ettiği zaman gerçeklik algımızı değiştirme eğiliminde olur. Burada çarpıcı olan şey, belli bir durumun içimizde uyanabileceği kaygısını bertaraf etmek için bizi çoğu zaman tamamen aksine inanmaya yönlendirmesidir.

Bunun en klasik örneği, ölümün reddedilmesidir. Çoğu insan sonsuza dek ortadan kaybolma fikrine tahammül edemez. Bu nedenle kişi, dini inançlarından bağımsız olarak hayatın, ölümün ötesine geçtiğine ikna olmuştur. Bunu destekleyecek hiçbir kanıt olmasa da aksini düşünmeyi reddeder.

Bunlar, beynimizin yaptığı çok sayıdaki günlük hatalardan sadece birkaçıydı. Zihnimizin sınırsız bir kapasitesi olsa da aynı zamanda işleri kolaylaştırmak ve gerçeklik için çabucak bir tepki oluşturmak için kısa yollardan gitme eğilimindedir. Zaman zaman algılayışımızın ne kadar nesnel olduğunu değerlendirmemiz, hiç de fena bir fikir değildir.