Yıllar önce, fizik terapist olarak kariyerime başladığımda, New York’ta bulunan büyük bir rehabilitasyon hastanesinde inme geçirmiş hastalar ile çalıştım.

Her gün, hastaların yataktan çıkıp koridora çıkmasına yardımcı olurdum ve orada temel yürüme yeteneklerini uygulardık. Her adımda, hastanın dikkatini temel mekaniklere yöneltirdim: ayak yerleşimi, adım uzunluğu, diz ve kalça pozisyonu.

3 metreyi yürümek bir kaç dakika alırdı.

Bu aşamada bir şey çok açık hale geldi: hastaların her adım için dikkatlerini kesinlikle vermeleri gerekiyordu yoksa dengelerini kaybedip kollarıma düşüyorlardı. Bir adım atmak için bile bilinçli zihinlerinin büyük gücüne ihtiyaçları vardı.

Normalde kolay, otomatik olan bir aktivite artık meşakkatli ve zor hale gelmişti.

İşte bu hastanenin koridorlarında beyni çok sevdim.

Ne kadar mucizevi bir alet. Bu organ telefonda konuşurken aynı anda kahvenizden yudum almanızı ve bu sırada sokakta yürümenizi sağlıyor.

Bunu yapabilmesinin sebebi otomatik hale gelen sinir ağları yaratması. Yürüme için düşünmenizin gerekli olmamasının sebebi, nefes gibi pek çok diğer şeyle birlikte, bilinçaltı zihindir.

Bilinçaltı zihin mükemmel bir makinedir. Bilinçli zihninizi serbest bırakır (bu bölüm istekler, yaratıcılık ve arzulara sahip olan uyanık kısımdır) ve böylece yüksek düzeyli düşünceleri sürdürebilirsiniz. Bilinçaltı zihnin sadece yürüme gibi otomatik, öğrenilmiş hareketlerden sorumlu olmadığını fark etmek yıllarımı aldı.

Burada en derin inançlarınız bulunurlar.

Bilinçli olarak yürüdüğünüzün farkında olmadığınız gibi, “değersizim, fakirim, aşkı hak etmiyorum” gibi tekrar eden düşüncelerinizin de farkında olmazsınız.

Bu düşünceler çocukluktan beri o kadar içinize işlerler ki, onlar size sokakta yürümek gibi gelirler. Bu otomatik düşünceler yaşamda size pek çok zorluk ve acı verebilirler. Sebebi aşağıda.

Bilinçaltı zihin bir güç merkezidir.

Bilinçaltı zihinde bulunan düşünceler gerçekliği bilinçli zihninizde yarattığınız düşüncelerden daha fazla etkilerler.

Bilimadamları bilinçli ve bilinçaltı zihin arasındaki farkı göstermek için buzdağı görseli kullanıyorlar. Buzdağının suyun üstündeki ucu bilinçli zihni ifade ediyor. Geri kalanı, yani suyun altında kalan esas kısmı, bilinçaltı zihni gösteriyor.

Buzdağına ufukta baktığınızda, gördüğünüz bütünün sadece küçük bir kısmıdır. Suya batmış olan kısmının ağırlığı çok daha fazladır.

Bunun yaşam üzerindeki etkilerini örnekleyelim.

Daha fazla para istediğinizi varsayalım. Hatta bu isteği güçlendirmek için onu ayna karşısında sesli olarak dile getirin. “Daha fazla para istiyorum”. Bu mantrayı bin defa tekrar edebilirsiniz ancak bilinçaltı zihniniz “fakirim” düşüncesine tutunur ve bu da bunun gerçekliğe dönüşmesine engel olur.

Bilinçli olarak ne söyleseniz ve düşünseniz de, parasızlığı yansıtıp durursunuz.

Peki ne yapmalı? Sizi sabote edebilen bilinçaltı düşünceleri nasıl değiştirebilirsiniz?

İnme hastalarının tekrar yürümeyi öğrenirken yaptıklarının aynısını yaparak: pratik.

Bilinçaltı zihni tekrar programlamak

Pratik temel olarak bir hareket veya düşünceyi otomatik hale gelene kadar tekrar etmektir.

Bilinçaltı zihninizi tekrar programlarsınız. Deneyimlerime göre basit ve etkili bir şekilde bilinçaltını tekrar programlamayı sağlayan 3 adım var.

Düzeni görün

Görmek her zaman ilk adımdır. Yani önceden bilinçaltı olan şeyi bilinçli zihninize getirmeniz gerekiyor.

Hastalarım için yapılması gereken şey, öncelikle geçmişte olduğu gibi yürüyemeyeceklerini bilinçleri ile anlamalarıydı. Şu anda ne noktada olduklarını kabullenmeleri gerekiyordu.

Aynısı “fakirim” veya “değersizim” gibi bilinçaltı düşünceler için de geçerli. Farkındalığınızın gücünü kullanarak bu düşünceyi görmeniz gerekiyor.

Düşünceyi bilinçli zihninize getirirsiniz.

Dikkatinizi tekrar odaklayın

Bilinçaltı düşünceniz farkındalığınızın ışığını gördüğü zaman, onu tam anlamıyla tekrar programlayabilirsiniz.

Dikkatinizi istediğiniz şeye yöneltirsiniz. “Fakirim” örneğinden yola çıkarsak, bu düşüncenin kendisine değil, ne istediğinize odaklanmanız gerekir. Önceki düşüncenin tam tersinin tohumunu bilinçaltı zihninize ekersiniz.

“Zenginim”. Aynaya bakıp bunu tekrar edin. “Zenginim”. Bedeninizdeki her hücrede bu ifadenin gerçeğini hissedin.

“Zenginim”.

Bu kelimeleri sadece söylemeyin veya düşünmeyin. Bir şeyi söylemek kolaydır.

Burada esas numara, bu gerçeği tüm varlığınızla hissetmek. Zenginliği görebilir, koklayabilir, tadabilir ve ona dokunabilirsiniz. Dikkatinizi yeni bir tohuma her verdiğinizde, onun yeşermesini sağlıyorsunuz.

Bilinçli zihninizin farkındalığı bu tohumun üzerine vuran güneş gibidir.

Şükredin

Farkındalık tohumun üstüne yansıyan güneş gibidir ama şükretmek onun filizlenmesi için gerekli olan sudur. Farkındalık ve şükür birlikte çalışırlar.

Şu anda sahip olduklarınıza şükredin. Şu anda bulunduğunuz yere şükredin.

Şükrün hastalarım için nasıl olduğunu hayal meyal hatırlıyorum. Ne olduğunu kabul edenler ve hayatta olduğu için şükran duyanlar, duruma kızanlara göre çok daha iyi sonuçlar alıyorlardı.

Şükür hastalarımın nasıl yürüyeceklerini tekrar öğrenmelerine gerçek anlamda yardımcı oldu.

Aynısı bilinçaltı düzenler için de söylenebilir.

Gözlemleyin, bilinçli olarak tekrar odaklanın ve şükredin.

Bilinçaltı zihninizi bu şekilde tekrar şekillendirebilirsiniz.

Yakın zamanda, bilinçaltı zihniniz “kıymetliyim” veya “zenginim” düşüncelerine sokakta yürürken bacaklarınızı hareket ettirdiği gibi otomatik olarak erişecektir. Bu şekilde bolluğu kendinize tüm formlarıyla getirebilirsiniz.