Kuantum mekanikleri bize gerçekliğimizin merkezinde enerji olduğunu, bütün potansiyellerin tek bir zamanda var olduğunu söyler. Fakat gözlemlemeye başladığımızda, veya daha bu potansiyelleri tanımlarken, enerjinin her gün bildiğimiz ve deneyimlediğimiz şeylere dönüştüğünü görmeye başlarız. Dünyadaki hayretler uyandıracak yaratımlar, yaşamı deneyimlemek için sağlam temellerdirler, örneğin gezegenimiz, bedenlerimiz vb. Ayrıca kendi ruhumuz ve bilincimiz içerisinde yarattığımız sınırlamalar da var. Yaşamımızın neredeyse her gününde başa çıkmamız gereken, büyük facialara, rahatsızlıklara, endişelere, suçluluklara ve korkuya sebep olan tek bir büyük sınırlama var: “yaşam nedir?”.

Doğarız, okula gideriz, iyi bir iş buluruz, evleniriz, çocuk yaparız, ev satın alırız, 30 yıl çalışırız, emekli oluruz ve sonrası… sanki biraz robot gibi değil mi? Bu pek çok şekilde bir rüya olarak satılıyor ve esasında temelinde bunun şakasını hep yaparız ama pek de sorgulamayız. Çünkü normaldir.

Hızlıca temel oluşturabilmek için, yaşam dediğimiz deneyime başladığımız zaman, sadece ebeveynlerimiz tarafından bize bir şeyler öğretilmez, aynı zamanda kolektif matriks adı verilen şeyden de etkileniriz. Sürekli olarak veri indirdiğimiz ve yüklediğimiz bir düşünceler, fikirler ve deneyimler havuzu olduğunu düşünün. Ortak bilinç. Basit tabirle anlatmak gerekirse, kitlelerce kabul edilmiş bir fikir düşünün, o kadar çok insan bunları hissedip kabul eder ki, birdenbire toplu bir kabullenme enerjisi ortaya çıkar. Bu da kuantum potansiyellerini yaratır ve onları tanımlar. Neyin olduğuna dair bir kabullenme.

Bu bilince bağlı olmak, bu “norm”ları hissettiğimiz, nereden geldiklerini ve nereye gittiklerini bilmesek de gerçek olduklarını düşünmemizdir. Kolektif normlar artık basitle normal olduğunu düşündüğümüz şeylerdir çünkü onu temsil eden ve kabullenen büyük insan kitleleri vardır. Bu fikirleri oldukları yerde tutan gerçek şey ise hepimizin bunda payı olduğudur. Çünkü onları ya hiç sorgulamayız ya da işleri bu şekilde yapmazsak istenmeyen sonuçların doğabileceğinden korku duyarız.

Neyse ki pek çok kişi bu kolektif normları kabullenme döngüsünden dışarı adım atmaya başladı ve bu dışarı çıkma deneyimi de ağa yükleniyor ve sıkı normları biraz daha gevşek hale getirerek başkalarının da temellerdeki sallantıları görmesine imkan tanıyor. Böylece insanların şeylerin kendisini sorgulamalarına izin veriyor.

Normlar Nelerdir?

Normlar bazı şeylerin iyi veya kötü, ya da doğru veya yanlış olduklarını düşünmeye kadar pek çok şeydirler. Örneğin çok para sahibi olmak başarıyla eşleştirilirken, üniversite diplomasına sahip olmak zeka ile ilişkilendirilir. Yani bunun anlamı ekonomisi ve nadirliği olan bir politik toplumda yaşamamız gerektiği olabilir. Bu herkese yetecek kadar şey olmadığını kabullenmek ve sosyal sistemlerin insanlar için iyi bir yaşam oluşturmak için elinden geleni yaptığını kabullenmek olabilir.

Her iki vakada da bu ifadeler kolektif olarak gerçek kabul edilirler. Bu neredeyse doğamızın altında yatan bir şablon gibidir. Yine de onları incelediğimiz zaman ve gerçekten ne anlama geldiklerini, oraya nasıl gittiklerini sorduğumuzda, bu küçük kabullenmeler zincirinin bir sonucudur ve genelde dünyamızın nasıl olması gerektiğine dair altta yatan küçük inançların bir sonucudur. Bunun sonucunda kabul ettiğimiz şeylerin bir sonuç manifestosu ortaya çıkar. Örneğin günümüzdeki ekonomik sistemlerin sonuçları arasında eşitsizlik, fakirlik ve yoksulluk var ve illa ki böyle sonuçlanmak zorunda değil ancak yaşam tarzımızın basit temellerini değiştiremeyeceğimizi kabullenmiş olmamız beraberinde bu sonucu getiriyor. Az miktarda kişinin yarattığı kuralları küresel olarak kabul etmiş durumdayız ve bunlar yaşımız ilerledikçe ebeveynlerimiz, toplum ve eğitim sistemleri tarafından bize dayatılıyorlar. Ancak bunları sorgulamaya gerek yok mu?

Hepimiz basitçe başkalarının inandığı fikirlere inanırız ve bunu sorgulamayız çünkü bundan korkarız ve kabullenmek kolayımıza gelir. Mevcut sistemimizden çok uzağa gitmeyen fikirlerle sorunumuz yoktur çünkü bunu derince sorgulayamayacağımızı düşünürüz.

Sınırları Yeniden Belirlemek Temeldir

CE protokolünün 3. aşamasında bilinci genişletmenin yolu vardır ve buna sınırları yeniden belirlemek denilir. Bu süreçte başkalarını mevcut dünyaya dair kabullenmelerini kırmaları davet ederiz. Yukarıdaki gibi sınırlar görüp de kendinize şunu sordunuz mu: “Üniversite diplomasının zeka anlamına geldiğini kim söylüyor? Neden bu değeri veriyoruz? Neden bir başarı ölçütü olarak parayı kullanıyoruz? Neden parası çok olanlara özeniyor ve onlar gibi olmak istiyoruz? Neden yapay yoksunluklar yaratan ekonomiler kullanıyoruz?”

Bu tip sorular, bu şeyleri neden düşündüğümüzü anlayabilmemiz için bir yol yaratmamızı sağlarlar. İşin kökeninde bunun yıllar yıllar boyunca toplumsal etkiden dolayı kabullenen fikirlerden oluştuğunu fark ederiz. Bu karmaşık bir kabullenme sistemidir ancak dünyamızda bir değişim yapmak istersek sorgulamamız gerekir. Bu fikirler bizim doğamız değildir, inandırıldığımız şeylerdir ve kendimizi bunlarla tanımlar, başka bir yere gitmekten çekiniriz.

Sonuç Olarak

Kolektif normlar dediğimiz şey için örnekler sonsuz sayıda verilebilirler. Her gün otomatik şekilde verdiğimiz tepkileri sorgulayarak bile bunlara denk gelebilirsiniz. Başkalarının yaptığımızda bizi yargılayacağını düşündüğümüz bir şey yapmak üzere olduğunuzda, neden diye sorun. Herkes yaptığı için biz de bir şeyi yaparsak neden diye sorun.

Yaşamlarımızın ne kadarının normlar üzerinden şekillendiğini fark edince şok olacaksınız ve bunu hemen durdurabilirsiniz. Hemen bırakabileceğimiz sınırlarımız var. Suçluluk, korku, yargılanma, önyargı ve endişelerin hepsi kendi programlamamızı görmemiz ve bunun dışına çıkmamız ile sona erebilir.

Dünya potansiyeller ile dolu ve ancak biz sınır koyarsak sınırlanıyor. Yani herkes öyle yaptığı için bir şeyi öyle yaparsak kendimizi sınırlandırmış oluruz.

Koronavirüs ( Covid-19), sizde travma oluşturduysa ve sürekli olarak bu konu ile ilgili yoğun ve süreğen kaygı hissediyorsanız ve  neler yapacağınızı, nasıl baş edeceğinizi bilmiyorsanız bunu birlikte çalışabiliriz. Online terapi almak isterseniz bana bu numaralardan ulaşabilirsiniz.

Uzman Klinik Psikolog Diana Güler
Telefon: 0216 266 24 48 & 0533 086 30 22
Mail: info@dianaguler.com
İnstagram: dianagulerr