“Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.”

Gelin biraz geriye gidelim 13.yy’a Selçuklu devletinin sonunun geldiği, Moğol zulmünün, açlık ve kuraklığın olduğu Anadolu’ya. İşte bu belirsizlik zamanları birlik bilincini hayat felsefesi haline getirmiş bir grup insanı ortaya çıkardı. Onlardan biri de Yûnus’tu.

Yûnus, Nahl yani arı suresi üzerine bir sohbette, yaradanın kutsal kitabında neden bir çok hayvan içinden arıyı seçtiğinden bahseder. “Çünkü arı, doğada birliği gerçek anlamda yaşamının bir parçası haline getirmiş tek hayvandır.”

Arının hikayesi Yunus’un üstadlık yolunda ilerlemesine çok benzer.

Hocası Yunus’u günlerce karanlık bir hücreye kapatır. Tıpkı arıya dönüşmeden önce karanlık bir hücrede bekleyen larva gibi… Hücreden çıkışta, arının larvadan çıktığı gibi ilk işi temizlenmek olur. Arı kendini temizledikten sonra kovanda kendine ayrılmış yeride temizler, Yûnus’un temizliğinin yaşadığı yerin temizliği ile uyumlu olması gibi.

Yûnus’a hocası odun toplama görevi verir, hayatının yarısı odun toplamakla geçer. Tek yapması gereken budur, Yûnus işini hakkıyla yapar ne yaptığını hiç bir zaman sorgulamaz. Aynı hayatının yarısını, kovanda kendine verilen görevi kusursuz yerine getiren arı gibi… Tekkede hiç üşünmez, çünkü her zaman odun toplayacak birileri vardır. Korku olmaz, çünkü herkes biririni kollar, gözetir. Tıpkı kovanın dışına çıktığında yorulan veya yaralanan her arının birbirini emniyete aldığı gibi…

Yûnus, zamanı geldiğinde bal yapan bir arıya dönüşeceğinin ve hocası tarafından mükafatlandırılacağının bilincindeydi. Tek gereken şey; gayret ve inançtı. Tıpkı uçmaya hiç de elverişli olmayan küçük kanatlarının ve büyük gövdesinin bilincindeki arı gibi… Arı dakikada on bir bin dört yüz kez kanat çırpar. Gayreti ve inancı olması bu nasıl olur?

Zamanı geldiğinde hocası “Söyle Yûnus”der.  O gün konuşmaya başlar ve hiç susmaz sanki bedeni dile gelmiş gibi. Tıpkı uçtuğu gün yüzlerce çiçeği dolaşıp bal yapmaya başlayan arı gibi.

Arılar yirmi yedi milyon yıldır bir gün dahi durmadan çalışan ve kusursuz işleyen evrenin mucizevi bir parçasıdır. Kırk iki günlük hayatlarında bir çay kaşığının on iki de biri kadar bal üretirler. Bir kilo bal için kırk bin arının altı milyon çiçeği dolaşması gerekir. Görevini hakkıyla yerine getiren hiçbir arı “ben” diye çalışmaz.

Görüldüğü üzere Nahl sûresi ilahi güç ile doğrudan bağlantısı olan bir canlının en önemli özelliğinin birlik bilinciyle nasıl hareket ettiğini bize anlatır.

Arılar kendi aralarında inanılmaz bir kollektif yaşam kurmuşlardır, kurdukları kolonilerde statüler keskin hatlarla belirlenmiştir. Pek çok şaşırtıcı özelliğe sahip olan bu mucize böcek bir çok inanışta kutsal kabul edilmiştir. Türk İslam kültüründe arı Allah’ın ordusunu simgeler. Yunanca bir isim olan Melissa, arı demektir.  Efes Artemis’i heykelinin gövdesinde arı motifleri vardır. Ayrıca Efes kentinin sembolüdür ve paralarında arı kabartması bulunur.

“Tek başımıza sadece bir şeyiz, ama birlikte her şeyiz.”

Evrende makrokozmoz-mikrokozmoz yasası işler. Bedenimizin işleyişi evrenin işleyişi ile bire bir benzerlik gösterir. Bizler yaşadığımız dünyanın hücreleri ve bir parçasıyız. Birimizin bile kötü hissetmesi bütün sistemi bozar. Çünkü hepimiz aynı bütünün ayrı gözüken ama ayrı olmayan birer parçalarıyız.

Birlik bilincine erişen kişi disiplin, irade ve çalışmanın neticesinde, “insanlığa ve bütüne nasıl hizmet ederim” sorusunu sorar. Şunun farkındadır ki aslında sadece kendine hizmet yoktur. Çünkü “bir” den başka bir şey yoktur. Harmoniyi yakalamıştır. Frekansı evrenin frekansıyla uyum içindedir.

Birlik bilinci kalbimizdeki saf ve koşulsuz sevgi ile bütünün hayrına hizmet etmektir.

Birlik bilincine uyumlanmak için, kalbimizle hizalanmak, pozitifte kalma çabası içine  düşmeden ama negatif durumların içinde de kalmadan dengede olarak düşük frekanslara enerji vermemek önemlidir. İnsanlığa hizmet etmek birlik bilincine ulaşmadaki en etkili yoldur. Hepimizin bir hayat amacı olduğunu ve bu amacı bütünün hayrına ve yararına olacak şekilde kullanmamız gerektiği bilincinde olmalıyız. İşte bu aşamada “ben” olmaktan “biz” olmaya doğru ilerleriz. Bütünün hayrına düşündüğümüzde birlik bilinci devreye girer. Bu durum insana uyumu, şefkati, korunma ve savunmayı, yaşama anlam katmayı ve hayata güveni sağlar.

“Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz.” Yûnus

Sevgide kalın.

Ali Cihan