Çoğu insan genelde başlarına hep parayla ilgili kötü şeyler geldikleri zaman bunu kısmete, şansa, kadersizliğe vururlar. Ancak bu durum aslında negatif kodlarımız, yani sınırlayıcı para inançlarımızla ilgilidir. O yüzden öncelikle size beş tane soru soracağım. Bu soruların cevaplarını adım adım birlikte cevaplarken bakalım parayla ilgili ya da daha doğrusu ekonomik sıkıntı yaşamamızla ilgili farkında olmadığımız ne gibi kalıplar var?

Para Senin İçin Ne İfade Ediyor?

Öncelikle sana şunu sormak istiyorum: Para senin için ne ifade ediyor? Emeğinin karşılığının para olduğunu düşünüyor olabilirsin. Uzmanlık aldığın, eğitim aldığın bir konuda uzmanlaştığı bir konuda mesaini, yani vaktini ve uzmanlığını vererek karşılığında para olarak yani emeğinin karşılığı olarak aldığın bir birim olabilir. Peki, gerçekten para sadece uzman yaptığın alanda mı sana gelir ya da parayı sadece emek vererek kazanacağını mı düşünüyorsun?

Para, emek verilmeden de kazanılabilir. Burada emek harcamadan dediğim zaman insanlar böyle hemen parayla ilgili negatif bir çıkarım yapıyorlar. Bir konuda uzmanlık kazanıyorsun, eğitim alıyorsun ya da eğitim dediğimiz şey üniversiteden mezun olmak değil ya belki usta çırak ilişkisiyle de bir konuda uzmanlaşabilirsin. Sana bir böyle bir şey hileli bir soru sordum. Tabii ki, şu anda günümüzde son yıllarda teknolojinin de içeride katıldığı için para kazanmanın pek çok farklı yolu var. Ama ben sana şunu sormak istiyorum: Emek dediğimiz şey sadece uzmanlığını verdiğin alan mı?

Parayla ilgili sınırlayıcı inançlarımızın arasında şu var: Ben bu uzmanlıktayım, sadece bu sahada para kazanabilirim. Yoksa başka şekillerde de para kazanabilir miyim? “Bilmediğin konuyla ilgili bir şey yaparsam e yaşam standardımız kaybederim” korkun olabilir. Çoğu insan “Uzmanlık eşittir emek, emek eşittir para” döngüsünden bu nedenle çıkamıyor. Çünkü genel olarak eskiden beri şuna şartlandırıldık: Belli alanlarda uzmanlığımız var ve başka bir şey bilmiyoruz. Ama günümüzde teknoloji çağındayız, girişim çağındayız ve pek çok farklı yeni yeni teknolojiler bizler için var. O yüzden biz 20 sene önce para kazanma metodu olarak olmayan işleri bile şu anda milyon dolarlar kazanan işler olarak görüyoruz. Buna örnek en basit olarak futbolu verebiliriz. Bundan 25 sene önce topçu diye kız vermezlerdi, şu anda dünyanın en yüksek para kazanan insanları futbolcular. Eskiden Instagram yoktu, sosyal medya yoktu. Şu anda ise dijital girişimcilerden bahsediyoruz. O yüzden parayla ilgili ilişkimi anlamadan önce para kazanmaya ilgili inançlarıma bakmam lazım. Bu inançlarda ne kadar esnek olabilirim?

Para eşittir zaman aslında bizler için farkındaysanız. Biz zamanımızı ve uzmanlığımızı para kazanmak için takas ediyoruz. İşte burada çoğu düzenli gelir kaynağı olan işlerden bir türlü girişimciliğe geçemeyen ve risk almaktan korkan genç arkadaşlarımız için şunu söylüyorum: Aslında zamanı yönetebilirsin. Zamanını yöneterek şu anda var olan işinden vazgeçmen, o işten ayrılman ve böylece para kazanmayı riskli hale getirmene gerek yok. Ancak zamanını iyi yöneterek, akşam saatlerinde yeni girişimine vakit ayırmak gibi başka şeylerle kendini iyi bir şekilde eğiterek bunu yapabilirsin.

Ben Seksenler insanlar setinde normalde bekleme saatleri çok uzun olduğu için 2014 senesinde ilk dijital girişimim olan aysetolga.com sitesini kurdum. Türkiye’de eksik olan bir şeyin, bir iyi yaşam platformu olduğunu ve dijital olarak bir online web sitesinin bu anlamdaki eksikliğini Türkiye için gördüm. Set aralarında beklerken makyaj odasında laptopumda çalıştım. Ama bu tabi ki kolay olmadı. Öncelikle pek çok araştırma yapmam gerekiyordu. Para kazanmak oturduğumuz yerden olmuyor. Bahis sitelerinden oynamakla, yanlış yerlere para yatırmakla olmuyor. Bütün bunları da bilmeniz ve uzmanlaşmanız gerekiyor. Elbette dijital finans okuryazarlığının içerisinde bu konularla da ilgili bilgi almak ve derinleşmek isterseniz risksiz olarak paranızı dijital yoldan kripto parayla nasıl kazanabileceğinizle ilgili pek çok uzman var zaten. Ama konumuz bu değil. Biz parayla ilgileniyoruz. Para bizim için ne ifade ediyor? Para bir birim mi? Hangi ülkeye gidersem gideyim o ülkenin para biriminde para kazanmam gerekiyor

Dolayısıyla acaba kendi yaşadığım ülkede yaşadığım sıkıntılar dünyanın her yerinde benim için geçerli mi? Son 20 senedir biliyorsunuz ki artık iş kalıpları değişmeye başladı. Dünyada ofisler kapanıyor, çalışma saatleri değişiyor. Özellikle COVID bize özellikle büyük firmaların ofis kiraları, personel giderleri gibi şeylerle uğraşmalarının gereksiz olduğunu gösterdi. Çünkü dijital dünyada her şeyi çevrim içi olarak yapabiliyoruz ve ofislerimiz aslında dizüstü bilgisayarlarımız. Dünyanın her yerinde internet bağlantısı ve laptoplarımız olduğu müddetçe ve iyi bir dijital içeriğimiz varsa bunu her yerde yapabileceğimiz bir iş modeli kurgulamakla başlayabiliriz mesela. O yüzden şunu düşünün: Para benim için ne ifade ediyor? Para senin için sadece emeğin karşılığı mı?

Paraya çok fazla anlam yüklememek iyi bir şey. Paraya zaten dünya çok büyük anlam yüklüyor ve paraya bu kadar büyük anlam yüklendiği için bence dünyanın yüz 1’i aşırı zenginken geri kalanı ise sadece parayı konuşuyor. Sınırlayıcı inançlarını taşıyıp duruyor. Bunlar bize aslında atalarımızdan aktarılıyor. Genel olarak insanlara “Para senin için ne ifade ediyor?” diye sorduğumda şu cevabı alıyorum: Para emeğimin karşılığı, hayatımı idame ettirmem ve yaşam konforumu sürdürmem için bir birim, benim için özgürlük ve bağımsızlık. Aslında baktığımızda para bunların hepsi. Ama bunlardan ötesi aslında para benim yaşamda sahip olmak istediklerimi almak için bir takas aracı olmaktan ziyade benim için özgür bir alan. Parayla dünyada yapabileceğim pek çok şey var. Dünyada pek çok değişime vesile olabilirim. İnsanların hayatlarında olumlu değişimler yapabilirim. Paraya ihtiyacı olan, sağlık ve eğitim ihtiyacı olan insanların hayatında büyük dönüşümler yapabilirim. Elbette ondan önce kendime güzel giysiler alabilirim, büyük bir malikanede oturabilirim, sayısız yerlere seyahat edebilirim, özel jetim olabilir, lüks arabalar sürebilirim. Ancak para sadece bunlarla sınırlı değil.

Para bir enerjidir. Para dediğimiz gibi bizim için dünyanın tarihine bakacak olursak Lidyalılardan bu yana çok da fazla bir anlam değiştirmemiş. Yani sikkeden geldik bugüne ama yarın Dolar’ın, Euro’nun ya da Türk Lirası’nın ne olacağını bilmiyoruz. Önümüzdeki dönemlerde dijital dediğimiz kripto paraların çok daha farklı bir dönemi olacağını biliyoruz. O yüzden aslında paradan ziyade paranın bize sağladığı hisse bakmamız gerekiyor. “O yüzden para senin için ne ifade ediyor” dediğimde bu soruyu kendine sormak için biraz vakit ayır lütfen. Para senin için özgürlük olabilir; senin için yaşamda yapmak istediğin, görmek istediğin, geliştirmek istediğin alanlarda kendini geliştirebileceğin bir şey olabilir; para senin için Ferrari’ye binmek, güzel kadınlarla dolu bir yatta olmak da olabilir. Bunlarda hiçbir sıkıntı yok. Ama bunların bir sonu yok. Bir dopamin döngüsü gibi onlara sahip olduktan sonra hep daha fazlasına sahip olmak isteyebilirsin. Paranın verdiği güven duygusunu hepimiz seviyoruz. Hepimiz ne kadar çok paramız olursa olsun sağlığımızla ilgili bir sorun yaşadığımızda paranın bunu çözemeyeceğini biliyoruz. Parayı, paranın satın alamayacağı şeylerle ilişkilendirdiğimiz için şu anda dünya üzerinde paranın çok yanlış bir anlamı var. Parayla ihtiyaçlarımızı karşılamamız önemli olsa da belki de önemli olan parayı paylaşarak büyümektir. Burada aslında biraz daha zenginlik bilincinden bahsedebiliriz.

Zenginlik Senin İçin Nedir?

Şimdi sana şunu soracağım: Zenginlik senin için nedir?

Zenginlik senin için hayal ettiğin şeyleri yapmak olabilir. Aslında parayla eşdeğerdir. Gördüğün gibi, hayal ettiğin şeyler sınırsız. Hayal ettiğin şeyler dünyayı keşfetmek olabilir, dünyada bir çığır açacak bir buluş yapmak olabilir. Bunun yanı sıra zengin olsan ne hissedeceğini sormak istiyorum. Çok zenginliğin mutsuzluk getireceğini düşünüyor olabilirsin.

“Neysen Onu Çekersin” kitabımda anlattığım en önemli konu, parayla ilgili taşıdığımız sınırlayıcı inançlarla ve zenginlik inancıyla ilgili. Çok zenginliğin başımıza bela olacağını, çok zenginliğin bizi sevdiklerimizden uzaklaştıracağını, çok zenginliğin bizi mutsuz edeceğini ya da yalnızlaştıracağımı düşünüyoruz. Daha doğrusu biz düşünmüyoruz, böyle inandırılıyoruz. Edebiyata bakalım. Romanlara bakalım, filmlere bakalım; sürekli olarak bize parayla ilgili bir negatif bir şey veriliyor. Zengin insanların acımasız olduğu, zengin insanların fakir insanların üstüne bastığı, onların haklarını çaldığı, gaddar oldukları, bencil olduklarıyla ilgili böyle hikayeler bize sürekli olarak aktarılıyor. Aslında ve biz bunun izini sürdüğümüzde sadece doğup büyüdüğümüz coğrafyada değil, dünyada da böyle olduğunu ve bunun çok uzun zamandır böyle olduğunu görüyoruz.

Zenginlikle ilgili, şimdi zenginlikle ilgili en önemli kod ne biliyor musunuz? Bundan 4-5 kuşak önceye gittiğinizde sizler -eğer bir “blue blood” yani bir asilzade değilseniz, zengin ve soylu bir aileden, Osmanlı hanedanından ya da önemli bir hanedandan değilseniz- büyük olasılıkla o zengin padişahlar için, sultanlar için, imparatorlar, imparatoriçeler için çalışan köylülerdiniz. Dolayısıyla para inancı zaten bize çok yeni geldi, yani Endüstri Devrimi ile beraber biz derebeyliklerinden, monarşiden kurtulduk ve cumhuriyet ve demokrasiyle, oy verme haklara sahip olmamızla beraber kendimize ait bir mülk edinme hakkımız oldu. Bundan 4-5 kuşak önce bunu yapamıyorduk. Bunlar yine zenginlikle ilgili atalarımızdan bizlere aktarılan negatif kodlar. Yani bizim parayla ilgili, zengin olmakla ilgili zaten her şeyden önce “Para zaten bana gelmez, para asilzadelerin işidir” inancına sahip olmamamız lazım. O yüzden zenginliği şöyle düşünmeni istiyorum, “Ben zengin doğdum ve zenginlik benim için olumlu bir şey, zengin olmayı seviyorum” diyebilirsin.

Zengin İnsanlar Senin için Ne İfade Ediyor?

Üçüncü soruya geldik: Zengin insanlar senin için ne ifade ediyor?

İnsanların çoğu zengin insanların kötü olduğunu düşünüyor. Önyargılarımız, parayla ilişkimiz aslında oldukça yanlış. Bizim parayla ilişkimizi düzeltebilmek için farkında olmadan taşıdığımız bu inançları da fark etmemiz lazım. “Zenginlik tehlikeli bir şeydir, zenginlik kötü bir şeydir, zengin insanlar kötüdür” inancı çok var. Çünkü biraz önce de söylediğim gibi, 4-5 kuşak önceden gelen atalarımızdan bize aktarılmış olan negatif inanç mevcut. Ama tabi burada, dünya üzerinde paranın, para sahibi olan güç sahibi olan insanların parayla insanlığa yaptıklarından dolayı bunları yaşıyoruz.

Yine aynı şeyi söylüyorum: Zengin olduğunda ya da servet sahibi olduğunda zengin olup da insanlığa kötülük yapan insanlar gibi olmak zorunda değilsin. Bu özgürlük, bu zenginlik hepimize sınırsızca veriliyor. Herkes zengin olabilir. Ve zaten şu anda dünya milyonerler çağında, hep bunu söylüyorum. Milyonerler çağındayız. Çünkü artık girişimcilik ruhu ve dünyada bizden bir önceki kuşağın sahip olmadığı teknoloji, girişimleri, mucitler, icatlarla beraber, biz daha fazla milyoneri çevremizde görüyor olacağız. Neden onlardan bir tanesi de sen olmayasın?

Diyelim ki ilk üç soruya “Hayır, parayı seviyorum; zenginlik benim için iyi bir şey; para konforlu; zengin insanlarla arkadaş olmak istiyorum” cevaplarını verdin. Bence en önemli şey bu. Evrende her şey enerjidir, titreşimdir ve frekanstır diyoruz ya ve çekim yasası için anlatılan bir şey var: Hep bir çekmekten bahsediyoruz. İstediğim hayatı çekerim, zengin yaşamı çekerim, 1 milyon doları çekerim… Ama benim bilinçaltında taşıdığım, farkında olmadan taşıdığım bir negatif inancım var: Zengin insanlar kötüdür, zenginlik de kötüdür. Bu inanç bana zarar verebilir. Burada çekim yasasını tersine çalıştırıyorum. Yani bu artık çekme değil, itme şeklinde oluyor.

Sınırlayıcı Düşüncelerden Kurtulmaya Gönüllü müsün?

O halde dördüncü sorumuz şu: Parayla, zengin olmakla, servet sahibi olmakla ilgili, sahip olduğunun farkında bile olmadığın, sınırlayıcı düşüncelerden kurtulmaya ne kadar gönüllüsün? “Para emektir” dedin, “Zengin insanlara da gıpta ediyorum ama onlardan biri olacak mıyım, olamayacak mıyım?” dedin. Sen kendini zengin insanlardan biri olarak görüyor musun?

Elon Musk, Warren Buffett, Jeff Bezos gibi dünyanın en zengin self-made milyoner dediğimiz kendi kendine milyarder olmuş kişilerin hayatına baktığımızda günün onlar için 4.30’da başladığını söylemek isterim. O yüzden çok çalışmak, çok emek vermek zaten zengin insanların da yaptığı bir şey. Onlar yan gelip yatmıyorlar. Hatta sen uyurken onlar çalışmaya devam ediyor. Lütfen yanlış anlamayın ama temizlik görevlileri de bunu yapıyor, sabah 8’den akşam 8’e kadar cam siliyorlar. Eğer çok çalışarak çok emek vererek çok para kazanabilseydiler, onların hayatı da daha müreffeh olurdu. Demek ki burada bakmamız gereken başka bir şey var, gözümüzden kaçan bir şey var. Emek artı çalışmak değil, orada para kazanma metotlarımıza bakmamız lazım. O yüzden bilinçaltında farkında olmadan zengin olma inancına da bakacaksın.

Evrende her şey benzer benzerini çeker diyoruz. Bu nedenle milyoner zihniyetin de sahip olmak için taşıdığım limitleyici inançlarıma bakmam lazım. Milyoner zihniyeti, “Benim ne kadar çalışsam da bu kadar param olmaz, babamdan da getirdiğim böyle inançlarım vardı zaten. Zengin insanlar kötüdür, başkalarının günahına girerler. Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz” demez. Bunların hepsi bize kuşaktan kuşağa aktarıldı. Ben de bir işçi çocuğuyum, benim de babam sendika eylemlerine katıldı. Ben 70’lerden, 80’lerden hatırlıyorum o zamanlar biz işçilerin haklarını yendiğini, işçiler işverenlerin ise zengin para baronlarının insanları ezdiğini düşündük. Ne zaman ki ben de çok iyi paralar kazanmaya başladım ve ben bir işveren oldum bakış açım değişti. Aslında çok yüksek vergiler, işveren üzerine yüklenmiş pek çok yükümlülüklerle daha fazla çalıştığımı fark ettim. Dolayısıyla aslında biraz neye inandığımızı fark etmemiz lazım.

Milyoner Zihniyetine Girmeye Hazır mısın?

Senaryoyu zenginlik tarafına geçirecek olursak orada aslında emek harcamanın olduğunu görürüz. Ama neye emek harcamak? İşte burada da kaliteden bahsedebiliriz. Kalite; nitelik mi, nicelik mi? Nicelik dediğimiz şey çok emek vermek ama az para kazanmak. Nitelik ise yüksek emek vermek ve çok daha fazla para kazanmak. İşte bunları öğrenmek lazım. O yüzden diyorum ki ben de sana milyoner zihniyetine girmeye hazır mısın?

Herkes diyor ki, “Evet, ben milyoner zihniyetine sahip olmak istiyorum”. Biliyorsun, Zengin Yaşama Sanatı isimli harika bir seminerim var. Binlerce insanın hayatına zenginlik bilincini kodladığı bir seminer, çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Burada da çoğu öğrencim bana der ki, “Evet Ayşe, ben ilerlemeye hazırım. Milyoner zihniyetine sahip olmaya hazırım”. Ama bu arzularına bu isteklerine yeterince samimi olmazlar. Çünkü dediğim gibi, milyoner zihniyeti eyleme dayalıdır ve sınırlayıcı inançlarım yerine güçlendirici inançlarımı koymam gerekir. Çoğu insanın bu aşamada vazgeçtiğini görüyoruz. O yüzden hep söylüyorum, -İngilizcede çok güzel bir terim vardır-, “Benim ayakkabılarımı giyseydin” derler. Çünkü herkes özellikle ben ve benim olduğum camiada insanlar şan şöhret içinde kolay para kazandığımızı düşünürler ama insanlar sıcak yataklarına yatarken sabahın köründe dizi setlerinde çalıştığımızı bilmezler. O yüzden öncelikle milyoner zihniyetine girebilmek için bütün limitleyici inançlarımı bırakmaya razı mıyım, bunu bilmem lazım. Ve dediğim gibi, eyleme dayalı tezahür tekniklerini uygulamaya razı mıyım, bunda samimi miyim, bunda gönüllü müyüm, bunları sormam lazım. İşte buradan sonra zaten milyoner zihniyetine kolaylıkla girersin. O yüzden sana sorayım, milyoner zihniyetine girmeye gönüllü müsün?

Daha sonraki bir yazımda milyoner zihniyetini anlatıyor olacağım. Ama ben sana son aşamayı da söylemek istiyorum: Kendimi zengin olarak görebiliyor muyum? Buna insanlar genel olarak “Görüyorum” diyorlar. O zaman şunu diyorum: Sen, yaşamının bilinçli tezahür ettiricisi olarak gerekli adımları atmaya gönüllü müsün? Arkadaşlar, çaba olmadan gelişme olmuyor. Dünyanın en kıymetli şeyi şu anda bize verilen elmas, biliyorsun. Elmas madenden çıktığında yamuk yumuk bir kaya parçasıdır. O yamuk yumuk kaya parçası çok büyük basınç altında elmasa dönüşüyor, keza kıymetli şeyler de elbette çaba ve emek göstererek geliyor. Bütün milyonerler ve ben dahil tabi ki buralara çalışarak geliyoruz ama senin kadar çok çalışmadan. Ama zamanımızı verimli ve efektif kullanarak yapıyoruz. Bu nedenle bir sonraki yazımızda zenginlik bilincini konuşuyor olacağız.