Çocuğunuzla aranıza sağlıklı sınırlar çizmenin önemi

Bugün birçok evde, küçük çocukların fikrinin ebeveynlerininkiyle eşdeğerde olduğu mini demokrasiler yaşanıyor. Bazı ailelerde ise çocuk, kontrolü ele geçirmiş durumda. Hatta bazı ebeveynler çocuklarını mutlu edebilmek için kendi ihtiyaçlarından fedakarlık ediyorlar. Krissy Pozatek,çocukların duygusal gelişimi için ebeveynlerin sınır çizme konusunda neden sorumluluk sahibi olmaları gerektiğini paylaşıyor, biz de Uplifers olarak sizlere sunuyoruz.

Kültürel olarak bir önceki jenerasyon, çocuğun davranışlarına odaklanıyordu; bugün ise daha çok çocuğun duyguları ön planda. Fakat buna rağmen, çocuk ve gençlerde görülen kaygı ve stres bozuklukları hızla artıyor. Çocukların duygularının fark edilmesi ve onaylanması çok büyük önem taşısa da, bir ebeveynin çocukları için güvenli ve istikrarlı bir ortam yaratabilmek adına kontrolü elinde tutmaya ihtiyacı vardır. Ebeveynler, özellikle ev içinde, sınırların belirlenmesinden sorumludur. Bu sayede çocukların hem seslerinin duyulduğu hem de sabır ve öz farkındalık gibi özelliklerini geliştirme konusunda cesaretlendirildiği bir ortam yaratılmış olur.

Ebeveynlerin neden sınır çizmeleri gerektiğini açıklayan 4 madde, sizi bu konuda daha iyi aydınlatabilir.

  1. Ebeveyn tarafından konulan sınırlar çocuğa güven verir.

Ebeveynlerin çocukla pazarlık yapmadan çizdiği güvenli sınırlar, endişeyi azaltır.Yemek zamanı, uyku zamanı, ödev ya da televizyon zamanı gibi kurallar ve rutinler, çocukların hayatında tahmin edilebilirlik yaratır. Bu öngörülebilir durumlar da belirsizliği, dolayısıyla da endişe ve kaygıyı azaltır.

Ebeveynler çocuğun kendini ifade etmesini, onun güvenliğinin önüne koymamalıdır. Sınırlar koymak, çocuğunuzun bazen öfkeden söylediği gibi, sizi adaletsiz ya da kötü birer ebeveyne çevirmez. Çocuk uyku saati konusunda ebeveyniyle pazarlığa girdiği ve dediğini yaptırdığı zaman, kendi güvenlik duygusunu riske atmış olur; zira bu durum, çocuğun kendisini ebeveyninden daha güçlü hissetmesiyle sonuçlanır.

  1. Çocukların frontal (ön) lobları gelişmemiştir.

Başka bir deyişle, çocukların beyni tamamen gelişmemiştir ve bu yüzden karar verme gücü yetişkinlerin üzerinde olmamalıdır. Çocuk Gelişimi Psikoloğu Piaget’ye göre, 2-7 yaş arasındaki çocukların beynine “büyülü düşünce” şekli hakimdir. Çocukları bu kadar harika ve merak dolu yapan da bu “büyülü düşünce”dir. Fakat bu aynı zamanda, küçük çocukların büyük seçimler yapmak konusunda donanımlı olmadıklarının da göstergesidir.

8-11 yaş aralığındaki okul çocuklarının düşünceleri büyük ölçüde somuttur. Bu yüzden ilkokul çağındaki çocuklar kurallardan hoşlanır ve dünyanın siyah ya da beyaz olmasını isterler. Zaten kurulan yapılar da öngörülebilirlik ve güvenliği garantilerler. Çocuklar ancak 12 yaşından sonra daha soyut ve nüanslı düşünmeye başlarlar. Bu yüzden ergenlik, kurallar ve sınırları zorlama konusunda daha uygun bir çağdır. Fakat ergenler de hâlâ dürtüsellik, karar verme ve problem çözme konusundaki frontal kontrol gelişimlerini devam ettirdikleri için, ebeveynler bu yaştaki çocuklara sınırlar koyma konusunda da kontrolü ellerinde tutmalıdırlar.

Beynin gelişimi konusunda artık daha fazla şey bilsek bile, yine de çocuklarımızın kendilerine has gelişim evrelerini ve bu evrelere uygun seçim yapma seviyelerine uyum sağlamakta güçlük çekeriz. Bugün birçok ebeveyn 5 yaşındaki çocuklarıyla sanki küçük yetişkinlermiş gibi pazarlık ediyor ve onların, kurallarındeğişme derecelerini anladıklarını düşünüyorlar.

  1. Ebeveynlerin koydukları sınırlar narsisizme ve yetki sahibi olma duygusuna ket vurur.

Birçok aile için çocuğun duyguları, ihtiyaçları ve arzuları onların bütün günlerini mahvedebiliyor. Narsisizm küçük çocuklar için gelişimsel açıdan doğru ve normaldir. Fakat erken gelişimdeki narsisizm er geç sonlandırılmazsa, çocuklar hala dünyanın kendi etraflarında döndüğünü zanneder ve narsisist bir yetişkin olurlar. Ebeveynlerin koyduğu sınırlar çocuğun büyümesini, istediklerini her zaman elde edemeyeceklerini anlamalarını ve daha sabırlı, olgun olmalarını sağlar. Ailelerinin onlara sağlayabileceği konfor ve zevkin bir sınırı olduğunu bilmek, çocukların hayal kırıklığı ile baş edebilmelerini sağlar. Buna ek olarak, bu sınırlar yüzünden yaşanan hafif hayal kırıklıkları sayesinde, çocuklar aynı durumu yaşayan başkaları için empati geliştirmiş olurlar. “Sınırlar”ın ne demek olduğunu anlamak, çocukların gerçek dünyadan kopuk olmalarına engel olur.

Ebeveynlerin mantığının “sen çocuksun, ben de ebeveynim bu yüzden de bu kararı ben veriyorum” noktasında durması oldukça normaldir. “Kontrolü elinde tutma” kavramı bir güç oyununa dönüşmediği ve yumuşak ama kararlı bir şekilde uygulandığı takdirde, çocuğun güven duygusunu destekler.

  1. Hepimiz biraz mücadeleyle öğreniyoruz.

Yürümekten konuşmaya, okumayı öğrenmekten arabaya kullanmaya kadar bütün görevlerde, çocuğun çabalamaya ihtiyacı vardır. Yeni şeylerde uzmanlaşmayı öğrenmenin ve olgunlaşmanın yolu mücadeleden geçer. Eğer çocuklar sürekli “sorumlu kişi” olacakları beklentisiyle büyürlerse, her şeyin kolay olmasını isterler. Sorumluluğu elinde tutan bir ebeveyn, bir çocuğun sınır ya da kurallarla mücadele etmesinin sadece normal olduğunu değil, bunun aslında yararlı ve sağlıklı olduğunu da bilir. Onlardan, okumalarını yapmak için bilgisayar oyununu kapatmalarının, daha fazla sebze yemelerinin ya da annelerine yardımcı olmalarının istenmesi oldukça normaldir.

Sınırlar koyan ebeveynler, çocuklarını o an için mutlu etmeyi amaçlamazlar (bazen öyle de olsa). Daha ziyade ve daha da önemlisi, çocuklarının yetişkinlerin dünyasına başarılı bir şekilde adım atması için ihtiyaç duydukları becerileri geliştirmeye çalışırlar.

O yüzden, bir dahaki sefere ebeveyn olarak otoritenizi çocuğunuza sorgusuz sualsiz teslim ettiğinizde, lütfen ona uzun vadede yardımcı olmadığınızı hatırlayın. Tam aksini yaparsanız, çocuğunuz ileride daha olgun, dirençli ve uyumlu olacak; kendini daha güvende ve dünyayla bağlantılı hissede