Sürekli psikososyal stres altında kaldığımızı biliyor muydunuz? Sosyal medyadan, bulunduğumuz şehirden ve hatta arkadaş ortamımızdan gelen uyaranların bizde hiç bir şeye yetişemeyeceğimizin endişesini yaratıp sessiz fakat güçlü bir talep içinde olduğunun farkında mısınız? Stres altında sürekli kalmak  bir çok zihinsel hastalığın temelidir. Ayrıca her insan strese farklı şekilde karşılık verir. Stresin kaynağını tespit edip, hangi oluşturduğu duygudan tetiklendiğini bilmek gerekir. Bunu da uzman bir psikolog yardımıyla çözümlemeniz mümkündür.

Çoğu insan depresyon hastası olmadığı halde tatminsizlik, mutsuzluk ve yetersizlik şikayetleri içindeler. Bu duygulardan birini bile güçlü şekilde hissetmeye başladıysanız, zihinselin yanısıra fiziksel olarak da etkileri başlamış demektir; örneğin, D, B12, magnezyum vitamini eksiklikleri ve bağırsak bozuklukları (Kabız veya ishal ya da karında şişkinlik) depresyona sebebiyet verebilir. Bunun için illa hayatımızda travma yaşamış olmamız gerekmez. Bunun yanısıra fiziksel hastalıklar psikolojik sorunlardan da doğabilir. Eğer kafanız çok yoğun ve aynı anda bir çok işi yapmak zorunda kalıyorsanız dikkat eksikliği durumuna girmeniz mümkündür.

Dikkat eksikliği konsantrasyon sorununu ortaya çıkartır, odaklanma sorunundan kaynaklanan nedenlerle iş yerinde tam potansiyelini kullanamama, aşırı yorgun hisssetme hali gelişebilir. Bunların yaratmış olduğu etkinin devamında, iş süreçlerindeki durumları hızlı algılayamama, motivasyon eksikliği gibi nedenlerle yeterince verimli çalışamamaktan şikayet etmeye başlayabilirsiniz. Burada tabi zaman planlaması ile de ilgili sorunlar ortaya çıkması normaldir.

Şu bir gerçek ki modern çağda insanoğlu doğal yaşamdan giderek uzaklaştıkça bu kopuş onu birçok kronik hastalığın pençesine düşürmüştür.  Yanlış yiyecek seçimleri, çevresel maruziyetler (tarım ilaçları, parfüm, deterjan vb. kimyasallar gibi), hareketsiz yaşam, uyku düzeni, stres faktörleri gibi kişinin yaşam tarzı ve alışkanlıkları çağımızın insanında bütün bu hastalıklara ortam yaratmaktadır.

Stresin, hormon metabolizmasını bozarak insülin direncinden, depresyona, kaygı bozukluğundan bağışıklığın zayıflamasına kadar birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Yine benzer şekilde bağırsak flora dengesinin negatif yöne kayması otoimmun tiroid hastalıklarından hafıza problemlerine kadar geniş yelpazede birçok hastalığa da yol açabilmektedir.

Bu nedenle tüm bu çözümsüz gibi görünen kronik sorunlar ve yakınmalara bütüncül bakabilmek ve hepsini sistemin ayrı birer hastalığı olarak değil metabolik süreçlerdeki fonksiyon bozulmasının birer yansımaları olarak değerlendirmek daha akılcı bir yaklaşım olacaktır.

Bu yaklaşım, kişinin kendini iyileştirme gücünü ortaya çıkarmasına yardım eder. Yiyecek seçimlerinden fitoterapötik desteklere, uyku düzenlemesinden stres yönetimine kadar birçok alana dokunup kişinin kendi sağlığının kontrolünü elinde tutmasını sağlayan uzun soluklu bir sağlık yönetimi sürecine girmelidir.

Bu sayede daha sağlıklı ve uzun bir ömür sürdürmek ve kronik hastalıklardan kurtulmak olasıdır.  Çok eski çağlardan beri insanoğlu doğanın iyileştirici gücünden faydalanmış, bitkisel tedavi yöntemlerini hastalıkları iyileştirmek ve hastalıklardan korunmak için kullanılmıştır.

Öncelikle bilmeliyiz ki vücudumuz belirli oranlarda yiyeceklerden alacağımız vitamin ve minerallere ihtiyacı vardır. Bilinçli şekilde beslendiğimizde hem güzel bir görüntüye ve sağlığa sahip olabiliriz. Eğer her gün fast-food tüketim içindeysek vücudumuza fazla kalori alıp fakat mineral ve vitamin açısından eksik olan bir beslenme biçimine girebiliriz. Tok olduğumuz halde gözümüzün tekrar tekrar yemeklerde olma isteği besleyici açıdan zenginlikleri olmayan yemek tercihlerimizdendir. Vücut ihtiyacı olan mineral ve vitaminleri arzu ettiğinden açlık hissi bitmeyecektir.

Vücuda alınamayan vitaminler ne gibi sorunlar yaratabilir sorusuna en güzel örneklerden biri de yeterince folik asiti alamazsak, uyku sorunları, gün içinde modunun olumsuz yönde değişimi ve aşırı yorgun hissetme hali görülebilir. Folik asit yönünden zengin yiyecekler, ıspanak, turp, yeşillikler ve barbunya ve bezelyedir. Demir vitamininden de söz etmeden geçmeyelim, kansızlığın esas kaynaklarından biridir demir eksikliği ve olmadığından insanda uyuşukluk, üşengeçlik  ve enerji kaybı yaratır (Bu semptomlar benzeri şekilde B vitamini eksikliklerinde de ortaya çıkar). Özellikle çocuklarda demir eksikliği zekalarının gelişimini azaltabilir. Demirin zengin olduğu yiyecekler, koyu yeşillikler, yulaf ezmesi, tam buğdaylı ekmek ve et bunlardan bazılarıdır.

Yiyecek seçimlerimiz içinde sağlıklı yağları da almamamız gerekir örneğin, omega-3 asiti aldığımızda vücutta bulunan fazla kolesterol seviyesini indirir ve immün sistemini  güçlendirir. Ayrıca bir çok araştırmada omega-3 asitinin beyin hücrelerinin çalışmalarını olumlu yönde etkilediğini göstermiştir. Deniz mahsüllerinde bolca bulunur özellikle somon ve ton balığında ayrıca keten tohumu da omege-3 açısından zengindir.

Yiyeceğiniz yemekleri bilinçli şekilde tercih ettiğinizde hem zihinsel sağlığınızı hem de fiziksel sağlığınızı kontrol edebilirsiniz. Her gün yapacağınız düzenli spor veya en azından yürüyüşler çok daha kaliteli hayatınızı yaşamanıza yardımcı olur.

Konu ile ilgili sorularınız ya da paylaşacaklarınız varsa  bana zeynepeylemsenkal@fransizlape.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Psikolog “Uzman sporcu psikoloğu”

Zeynep Eylem Şenkal