“Nayır, Nolamaz” lardan “Yalan söylüyorsun”a, “İstiyorum. Veriyor musun?”dan, “Doğada bulunan 4 element: ateş, su, toprak, tahta”ya uzanan replikler serisi Türk sinemasını bizlere sevdirdi. Espriler ne kadar klişe olursa olsun, yıl olmuş 2017 hala 1970’lerin filmlerine gülüyorsak, demek ki seviyoruz Türk filmlerini. Her ne kadar arkadaş sohbetlerinde Fransız sinemasındaki akımlardan, Alman filmlerinin milliyetçiliğinden, Amerikan filmlerinin materyalistliğinden bahsediyor olsak da hepimiz eve dönünce bir Türk filmine sarılıyoruz.

Bize, bizi bizim dilimizle anlatan Türk filmleri dünyası çok büyük badireler atlattı, çoğu kez kaybolmak üzereyken toparlandı. Ama bu güne kadar gelebilmesi hele de son dönmelerde yüksek bütçeli, çok kaliteli filmler çekiliyor olması ekstra güzel bir durum. Son dönemlerde yeni senaristlerin, yönetmenlerin, yapımcıların hem modern hem de klasik tarzlarda çektikleri filmler yine izleyicileri salonlara dolduruyor. Kimileri “nerede o eski Türk filmleri” derken, bugünün teknolojisi ve yenilikçi yaklaşımlarla çekilen filmlerin daha iyi olduğunu savunanların sayısı da hiç az değil. Eğer bugünün filmleri güzelse bu biraz da geçmişin film kültürünün devamı olduğundandır. Zira film ne kadar yeni olursa olsun Yeşilçam filmlerine ince bir gönderme ya da onları hatırlatacak bir sahne ile karşılaşmak mümkün.

Sanatın, geçmişin geleceğe taşınmış halinin ürünü olduğunu düşünürsek bugünün popüler Türk filmlerinin de geçmişin mirasından pay aldıklarını söylemek doğru olacaktır. Çünkü şu an var olan sinema ve sanat kültürümüz aslında geçmiştekilerin oluşturduğu mirasın üzerine kurulmuştur. Bu kültür de elbette ki geçmişten bu güne Türk sinemasında yer alan herkesin ortak bir ürünüdür. İşte bu emeklere ve ürünlere saygıyla sizin için gelmiş geçmiş en iyi 20 Türk filmini sıraladım. Kimler yok ki, bu listede 1970’lerin Kemal Sunal’ı, Şener Şen’i, Türkan Şoray’ı, 1980’lerin Uğur Yücel’i, Tarık Akan’ı, 1990’ların Cem Yılmaz’ı, Okan Bayülgen’i, 2000’lerin Fikret Kuşkan’ı, Meltem Cumbul’u ve çok daha fazlası! Şimdi kahvenizi alın elinize size önerdiğim filmleri bir inceleyin, ardından patlatın bir mısır ve izlemeye başlayın.

1.  Selvi Boylum Al Yazmalım (1978)


Hangi kadın istemez ki Türkan Şoray gibi aşık olmak ya da Kadir İnanır gibi tutkulu bir aşığın esiri olmak. Yaşı 20, 30, 50 olan kadın erkek hepimiz Selvi Boylum Al Yazmalım tutkunuyuz. Dünya güzeli gencecik bir esmer kız olan Asya ve İstanbullu bir kamyon şoförü olan İlyas’ın tutkulu, bir o kadar da hazin aşk öyküsünü izlemeye doyamadık. Çünkü hem aşk hem de ayrılığı en dibine kadar yaşayan Asya, artık başkasına aittir.

2. Babam ve Oğlum (2005)


Sadık, Ege’li toprak zengini bir ailenin üniversiteyi kazanıp 80’li yıllarda İstanbul’a giden oğludur. Ailesi onu Ziraat Mühendisi olup, memleketine geri dönüp işlerin başına geçsin diye üniversiteye göndermiştir. Ancak onun isteği gazeteciliktir. Öyle de olur zaten. Dönemin siyasi olaylarında eylemlere katılıp devrimci olan Sadık’ın başı birçok belaya girmiştir. Babası onun Ziraat Mühendisi değil de, gazetecilik okuduğunu öğrendiğinde onu bir daha görmek istemez. Sadık evlenir, karısı tam oğullarını doğuracağı gece darbe olur ve oğlunu doğururken ölür. Sadık da, o dönemin olaylarında hapse girer uzun süre hapiste kalır ve oradan hayati hastalıklar kapar. Hapisten çıkınca fazla ömrü kalmadığını öğrenen Sadık, oğlunu da alır ve baba evine döner. Ama artık her şey çok başkadır, geçmişiyle yüzleşmek, babasıyla barışmak ve oğlunu onlara emanet etmek durumundadır. Hem yılların siyasi olayları, karmaşası, tarifsiz acıları hem bir baba- oğlun çatışmaları hem de 7 yaşındaki annesiz bir çocuğun babadan ayrılıp dede, babaanne ve yeni bir aileye alışma sürecini gözyaşları içinde izleyeceksiniz.

3. Züğürt Ağa (1985)

Ağalığın, beyliğin Tüm doğu illerinde, köylerinde hüküm sürdüğü yıllara dair hem komik hem de trajikomik bir Şener Şen, Erdal Özyağcılar filmi var. Köyde işler ağanın hiç de umduğu gibi gitmez ve ağa artık tıpkı marabalarının yaptığı gibi İstanbul’a göç etmeye karar verir. Ancak İstanbul hiç de onun beklediği gibi değildir, ağalığa alışmış olan, hayatında hiç çalışmamış olan ağa için zor günler başlamıştır. Tam anlamıyla bir sosyoekonomik çöküşün, kültürel yabancılaşmanın anlatıldığı Züğürt Ağa’daki insan hikayeleri ve olayların akışı sizi güldürürken düşündürecek.

4. Eşkıya (1996)


Şener Şen Cudi Dağları’nda eşkıya iken Jandarma tarafından yakalanır. 35 yıl hapis yatar ve sonunda özgürlüğüne kavuşur. Ancak çıktığında hiçbir şey eskisi gibi değildir. Zira köyü baraj sularının altında kalmış sevdiği Keje, en yakın arkadaşıyla evlenmiştir. Bir de onu Jandarmaya ihbar eden kişinin Keje ile evlenen en yakın arkadaşı olduğunu öğrenir. Şimdi tek bir amacı vardır. Keje’yi bulmak, eski arkadaşından intikamını almak. Bu amaçla geldiği İstanbul’da pavyon, kumarhane, uyuşturucu gibi her türlü yasadışı işle meşgul olan Cumali ile tanışır. Şimdi hem o Cumali’ye yardım edecek hem de Cumali onun intikamını almasına yardım edecektir.

5. Gönül Yarası (2005)


Şener Şen, Meltem Cumbul ve Timuçin Esen biraz dramatik, çokça duygusal bir Gönül Yarası’nı anlatıyor. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yapan Nazım Bey, en sonunda İstanbul’a döner ve taksi şoförlüğü yaparak kısmen sakin bir hayat sürer. Dünya ise yanına kızını da alır ve psikopat kocasından kaçarak İstanbul’a gelir. Sesi çok güzel olan Dünya, pavyonlarda türkücülük yaparak hayatta kalmaya çalışmaktadır. Dünya’nın taksi şoförlüğünü yapan Nazım Bey, genç kadını ve küçük kızı İstanbul’a gelen kocadan korumaya çalışırken hiç beklemediği bir gönül yarasını da içinde yaşar.

6. Hababam Sınıfı (1975)


Haylaz mı haylaz bir grup öğrenci aynı sınıfta buluşmuş Özel Çamlıca Lisesi’ne gelmişler. Çok eğlenceli, aşırı tembel, ama keskin zekalı öğrencilerin okul müdürleri Kel Mahmut ve diğer öğretmenlerle olan komik, trajikomik diyaloglar, birbirini izleyen olaylar Hababam Sınıfı’nda.

7. Muhsin Bey (1987)


Muhsin Bey, tam bir İstanbul beyefendisi, Türk Musikisi aşığıdır. Ancak 80’lerde tüm Türkiye gibi, hatta en fazla İstanbul değişime, kültürel yozlaşmaya uğrar. Köyden kente göçlerin meydana getirdiği çarpık düzen, Muhsin Bey’i hem kendine hem de İstanbul’a yabancılaştırır. Şöhret olma umudu ile köyden kente göçen Ali Nazik ve bu Muhsin Bey’in yolları kesişir ve Muhsin Bey’in hedefi artık Ali Nazik’i şöhret yapmaktır.

7. Tosun Paşa (1976)


8. yüzyılda Mısır’da Seferoğulları ve Tellioğulları adında iki düşman aile vardır. İskenderiye’nin en değerli yeri olan Yeşil Vadi bu iki ailenin de kıskacındadır. Ne yapsalar vadiye bir türlü kavuşamazlar. Ancak bu hayallerine kavuşmak için İskenderiye’nin en önemli memuru olan Daver Bey’in kızı Leyla Hanım’ı aile bireylerinden bir erkekle evlendirebilirlerse Yeşil Vadi onların olabilir. bunun için küçük bir oyun oynayan Tellioğulları Kemal Sunal’ı Tosun Paşa yaparlar ve güzeller güzeli Leyla Hanım’ı da Müjde Ar canlandırmaktadır. Fakat gerçek ortaya çıkar; ne Yeşil Vadi ne de Leyla Hanım Tellioğulları’na ya da Seferoğulları’na kalmaz.

9. Kelebeğin Rüyası (2013)


Bir Yılmaz Erdoğan filmi olan Kelebeğin Rüyası’nda Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Belçim Bilgin ve Farah Zeynep Abdullah başrolleri paylaşıyor. Şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu Zonguldak’ta yaşayan memurlardır. Sanat, edebiyat ve şiirle dolu yaşantıları yeni kurulan Cumhuriyet rejimi ile modernleşme evresindedir. Belediye Başkanı’nın güzeller güzeli kızı şehre geri döndüğünde aşk başlar ve artık şiir daha önemli bir yer tutar. Ancak gençler verem hastalığına yakalanmışlardır ve bu güzel kızın veremli gençlerle yakınlaşması hiç de doğru değildir. Acı, trajedi ve çaresizlik içinde hala yeşermeye devam eden umutlar gözlerde yaş olup akar.

10. Mutluluk (2007)


Zülfü Livaneli’nin aynı adlı romanından uyarlanarak sinemaya aktarılan Mutluluk, 17 yaşındaki Meryem’in yarı baygın halde bir göl kenarında bulunmasıyla başlıyor. Doğunun bir köyündeki ailesi Meryem’in namussuzluk yaptığını düşünür ve onu bulup öldürmesi için amcaoğlu Cemal’i görevlendirir. Cemal ve Meryem’in çaresizlik ve özgürlüğe kaçış hikayelerine bir de ünlü bir profesör dahil olur. bu üçlüde kimse hayatından memnun değildir ve birbirlerinin yaşamlarına farklı bir açıdan dokunurlar.

11. Süt Kardeşler (1976)


Melek Hanım rolünde olan Adile Naşit, yıllardır asabi abisi ile aynı konakta yaşamaktadır. Bir gün yıllardır görmediği sütoğlu Şaban zannettiği Ramazan’ı evine alır. Fakat abisine tanıtırken sütoğlum diyemez, damadım der. Bir zaman sonra süt oğlanın aslında gerçek olmadığı, damadın başkası olduğu ortaya çıkar ve gerçek süt oğlan, gerçek damat konağa gelince işler içinden çıkılmaz komiklikler zincirine dönüşür.

12. Kibar Feyzo (1978)


Yine bir Kemal Sunal, Şener Şen, Adile Naşit ve Müjde Ar filmi olan Kibar Feyzo’ya bakalım. Askerden yeni gelen Feyzo, köyün en güzeli olan Gülo’ya talip olur. Gençler birbirlerini çok seviyorlardır. Ancak Gülo, çok güzeldir ve Feyzo’dan başka talipleri de vardır. Bunun için Feyzo hemen şehre gider başlık parası biriktirmek için her türlü işi yapar ve şehirdeki yaşamın, hakların hiç de kendi köylerindekine benzemediğini görür. İşte bunun için köye döndüğünde pek çok şeyi değiştirecek, özellikle de ağaya, ağalık düzenine karşı çıkacaktır.

13. G. O.R.A.(2004)


Arif, Anadolu’nun turistik kentlerinden birinde tüccardır ve aklı beş karış havada yaşamaktadır. Bir gün bu kente uzaylılar gelir ve onu G.O.R.A. adlı gezegene kaçırırlar. Arif, normal yaşantısı içinde sürekli uzaylılar hakkında efsaneler duymuş, ancak hiç birine inanmamıştır. Oysaki şimdi tam da bu işlerin ortasındadır ve bir yolunu bulup dünyaya geri dönmek zorundadır. Zamanla işler öyle bir hal alır ki Arif, gezegeni kötü komutandan kurtaran bir kahraman olur. Bir Cem Yılmaz klasiği ve başından sonuna kadar komik olaylar örgüsü.

14. Kış Uykusu (2014)


Nuri Bilge Ceylan’ın yaşamdan, insanlardan en derin hikayeleri sunduğu ilginç bir insan hikayesidir Kış Uykusu. Emekli bir oyuncu olan Aydın, emeklilik yıllarını Anadolu’da küçük bir otelde çalışarak geçirmektedir. Gen, güzel, ama duygusal anlamda ona çok uzak olan karısı ve eşinden boşanmış olan kız kardeşi de onunla birlikte yaşamaktadır. Zaten çok parlak bir yaşamı olmayan Aydın, kış mevsimi gelip her yer karla kaplanınca hayatından daha da çok nefret eder. Hep bir çekip gitme arayışı, özlemi içindedir.

15. Her Şey Çok Güzel Olacak (1998)


Altan ve Nuri hiç de iyi anlaşamayan, ortak bir noktaları olmayan iki kardeştir. Cem Yılmaz’ın canlandırdığı Altan karakteri çok kurnazdır, ancak buna rağmen el attığı her işi yüzüne gözüne bulaştırmış bir hayalperesttir. Altan’ın yeni planı abisinin ecza deposunu kaynak olarak kullanıp bir bar açabilmektir. Fakat hiçbir şey planladığı gibi olmaz, iki kardeş içinden çıkamayacakları tehlikeli oyunların içine düşerler.

16. Mustafa Hakkında Her Şey (2004)

Mustafa, iyi eğitim almış, kariyerinde çok yükselmiş, sosyal statüsü yüksek bir yaşam sürmektedir. Zira güzel bir karısı, çok sevdiği bir oğlu ve çok parası vardır. Çocukluk yılları annesi ve zihinsel engelli abisiyle sefalet içinde geçen Mustafa, geçmişini çabuk unutmuş, artık tüm fakirlerden nefret etmektedir. Öyle ki, eşiyle, arkadaşlarıyla gittikleri restoranlardaki garsonları bile aşağılar. Ancak eşi eğitimli, kültürlü ve çok güzel olmasına rağmen Mustafa’nın bu hallerinden hiç hoşlanmaz ve yine sorunlu bir günün ardından tanıştığı bir taksi şoförüyle yasak bir ilişki yaşar. Bundan sonra ne Mustafa’dan ne de taksi şoföründen kopamaz ve taksiciyle aynı arabadayken bir trafik kazası geçirip hayatını kaybeder. İşte bundan sonrasında Mustafa’nın kendisiyle, geçmişiyle, ölmüş eşiyle ve kazadan yaralı kurtulan taksi şoförüyle hesaplaşması başlar.

17. Yol (1982)


Altın Palmiye ödüllü bir Yılmaz Güney filmi olan Yol’un başrollerinde Tarık Akan, Şerif Sezer ve Halil Ergün oynamakta. Cezaevinden bir haftalık izinle çıkan 5 mahkum, dışarı çıktıklarında ülkenin, toplumun yeni düzenine ayak uydurmakta hayli zorlanacaklardır. 5 mahkumun 5’ini de bekleyen ayrı trajediler vardır. Mahkumlar bir haftalık özgürlüğün bile tadını çıkaramaz, dışarı çıktıklarına sevinemezler. Yıllar sonra kısa bir süre için özgür olmak hiç de güzel değildir.

18. Vizontele (2001)


Yıl 1974 ve Van’ın Gevaş ilçesine ilk kez televizyon gelir. Tabi televizyon gelmeden önce de bunun haberi gelir ve herkesi bir merak sarar, efsaneler türetilir. Memurlar köye gelir. Ancak televizyon alıcısını kurmadan geri dönerler. Hal böyle olunca köyün delisi olarak anılan, aslında tam da bir elektronik dehası sayılabilecek Deli Emin’e görev düşer. Yılmaz Erdoğan’ın şahane hikayesi, komikliklerle dolu olay örgüsü ve müthiş oyunculuğu ile Vizontele izlenmeye değer bir Türk filmi.

19. Kabadayı (2007)


Kabadayılığın tarihe karıştığı bir dönemde son kabadayı olarak Şener Şen karşımıza çıkıyor. Bu eski kabadayının kendisinden hiç haberdar olmayan bir oğlu vardır ve gün gelir baba – oğul karşılaşırlar. Ancak oğlu karanlık kişilerin kıskacında olan Kabadayı, artık hem oğlunu hem de uyuşturucu bağımlısı sevgilisini mafyadan korumak, kurtarmak zorundadır. Mafya lideri, kıza çok aşıktır ve onu elde edebilmek için önüne gelen, karşısına çıkan herkesi öldürmeye yemin etmiştir. Bizim eski kabadayıya çok iş düşmektedir. Gerilim, dram, aksiyon ve çokça hayal kırıklığı dolu bir yaşam öyküsü.

20. Ağır Roman (1997)


Müjde Ar, Okan Bayülgen ve Mustafa Uğurlu varoş, psikopat ve küçük mafyalarla dolu bir yaşamın üyeleridir. Kolera Sokağı’nda yaşayan bu üçlünün yaşamları yasadışı pek çok olay ve hiç de yaşanası olmayan hikayelerle doludur. Mafya babası olmak durumunda kalan Salih, mahallenin kendinden yaşça çok büyük, bir bataklık gülü olan Tina’ya aşıktır ve yolunun üzeri hep suçlarla kaplıdır.

Bonus

Hacıvat ve Karagöz neden öldürüldü?


Filmde olaylar 13’üncü yüzyılda Bursa’da geçer. Anadolu’daki bütün devlet ve beylikler Tatar saldırısından yılmış, halk akın akın Tarar’dan kaçıp Bursa’ya yerleşmektedir. Karagöz, Tatar vergi memurlarından kaçıp annesiyle Bursa’ya gelmiştir. Cahil ancak çok zeki, özellikle de kızdığında söz ve hareketleriyle etrafındakileri güldüren bir Türkmen göçeridir. Hacivat ise devletler arasında haber götürüp-getiren bir elçidir.