Çi Nedir?

Çi son yıllarda sizin de daha sık duyduğunuz Çin tıbbının temel prensipleri içinde yer alan bir kavram. Çi, evrensel hayat enerjisi demek. Ve doğada var olan tüm canlıların Çi’sinin olduğuna inanılır. Çi bitkiler, hayvanlar, insanlar, taşlar, ağaçlar, deniz, dünya, su aklınıza gelen tüm biyodinamik varlıkların paylaştığı hayat enerjisidir. Kadim kültürlerin hepsinde vardır. Orta Asya şamanları ona Yüce Ruh derken, Hint yoga kültüründe Prana, Çin tıbbında Çi, Japonlar ise Ki derler. Çi vücudumuzda gezinmesi gereken, dönmesi gereken bir enerjidir. Çi aslında evrensel hayat enerjisidir. Yaşlandıkça, hastalıkta bu enerji azalabilir. Hatta Çin tıbbı prensiplerine göre, Çi enerjisinin azalması, durgunluğu veya dengesizliği bizi hasta edebilir. Çi enerjisi doğru ve iyi nefes ile vücutta daha iyi dolaşır. Çin tıbbına göre Çi vücutta kendini gösterir, bunun da temeli nefestir. Nefesle birlikte vücudumuza en önemli enerji kaynağı olarak Çi’yi alırız.

Geleneksel Çin tıbbı farklı terapi teknikleri uygulayarak Çi’nin eğer az ise miktarını yükselterek, dengesiz ise dengeye oturtarak veya bozulduysa canlandırarak hastalıkları tedavi etmektedir. Bu teknikler arasında aromaterapi, özel diyetler, egzersizler bulunur. Çi’yi Qi Gong, nefes ve yoga ile yükseltebilir, akupressür masajı ile dengeleyebilirsiniz. Ben bunları nasıl ve nereden mi biliyorum, klinik aromaterapi eğitimimden. Okulumuz klinik aromaterapi ile Çin tıbbını birleştiren bir ekol olduğu için eğitimimin önemli kısmında Çin tıbbının temellerini öğrendim. Çi’yi yükseltebileceğiniz metotları  ilerleyen bölümlerde bulacaksınız.

Bedenimizin enerji planında bir ağ gibi yayılmış ve tüm organlara Çi yaşam enerjisini taşıyan meridyen kanalları bulunur. Antik Çin tıbbına göre 14 adet temel meridyen vardır. Sağlığımızın tam olabilmesi için meridyen kanallarında bu enerjinin kesintisiz akması gerekir. Vücudumuzda temel olarak çalıştığımız 6 yin (dişi), 6 yang (erkek) olmak üzere 12 çift meridyen vardır ve her biri adıyla anıldığı organa enerji taşır. Kısaca bahsetmem gerekirse, her bir meridyenin görevli olduğu bir organ ve sistem vardır ve hepsi Çi ile beslenirler, Çi’yi görevli oldukları organlara dağıtırlar. İki tip Çi vardır. Birisi genlerimizle gelen Kalıtsal Çi, bedenimizi oluşturan elementlerin hepsidir. Kalıtsal Çi bize ailemizden gelen genetik miraslarımız ve yaşamsal gücümüzü simgeler. Kalıtsal Çi ile doğarız ancak dışarıdan aldığımız besinlerden –bunlar hava, su, gıda ve uykudur– gelen Çi’ye de Besleyici Çi denir.

Kalıtsal Çi vücutta derinde bulunur, yin yani dişil özelliktedir. Organların yaşamsal faaliyetlerini düzenleyip, kan ve lenf gibi tüm besleyici sıvıların vücutta rahatça gezinerek organlara ulaşmasını sağlar. Yüzeyde gezen Çi ise Besleyici Çi’dir. Vücudun cilde yakın kısmı üzerinde gezinir. Bağışıklık sistemimizden ve enerjimizden sorumludur. Yang eril karakterlidir. Yani enerji vermek, ısıtmak gibi. Nezle gibi şikâyetlerde, cildinizin ürpermesi, vücudunuzu ısıtamamanız ve üşümeniz Besleyici Çi’nin azalmasındandır. Sağlığımızda yaşadığımız sorunların, Çi’nin bu hareketinin engellenmesi, dengesizleşmesi ve bozulmasının bir sonucu olduğuna inanılır. Tamam, tamam daha Çi anlatmak yok. Ancak biliniz. Sürekli yorgunluk hali, üşüme, düşük bağışıklık, üreme problemleri hepsi Çi yetersizliğinden. Yaşlandıkça bunların hepsinin artması da bu yüzden.

 

 

Hayatın Değişmez Döngüsü, Zıtlıkların Dengesi…

Tüm eski şifa sistemlerinin içinde zıtlık prensibi de mevcuttur. Ancak iki karşıtın bir bütünü oluşturduğu, diğeri olmadan bir diğerinin var olamayacağı felsefesidir bu. Yani gece (yin) olmadan gündüz (yang) olmayacağı gibi. Dişil ve eril değerler, doğamızda, zihinsel, ruhsal ve bedensel boyutta hayatımızın içindedir. Her insan eril ve dişil tüm bu değerlerin birleşimidir.

Her bir değerin bitiminde karşıtı diğer değerin başlaması ve sonsuz takip döngüsünün, mükemmel uyum içinde birbirini takip etmesidir hayat. Efor sarf etmeksizin sürekli olarak devinen muhteşem bir akıştan bahsediyorum. Dengesizliğin bitiminde, dengenin hiç zorlamadan kendiliğinden gelivermesi. Mevsim döngülerinde mesela; soğuk kışın yavaşça uyanışa geçmesi, baharın ilk filizleri ile birlikte toprağın, suyun, havanın uyanması, yeniden tohumlanması ve akışında doğumunun gerçekleşmesi yani yazın gelmesi. Mevsimin doğal etkisi olan meyve verme üzerine, doğanın tüm meyvesini büyütmesi, olgunlaştırması ve bırakması. Yin ve yang birbirleri üzerinde hiçbir etki ve baskı yaratmaksızın kendi döngüleri içerisinde akarken, kendilerinin tanımlanmaları için bir öncekinin tamamlanmasını bekleyecek kadar da alçakgönüllüler. Kızılderili şefi Seatle’ın dediği gibi gece ve gündüz birbirini asla kovalamaz, sakince diğerinin gelmesini bekler. Beklemenin içinde ise bir durgunluk yok. Bu aktif bir bekleyiş, o sırada asla durağan değil. Her zaman değişken, akışta ve dinamik. Aynı evren gibi, aynı yeryüzü gibi, vücudumuz gibi.

Doğadaki fiziksel, psikolojideki yin ve yang değerleri, sizler için kabaca listeledim:

Yang/Yin

  • Eril/Dişil
  • Güneş/Ay
  • Vericilik/Alıcılık
  • Işık/Karanlık
  • Ateş/Su
  • Zaman/Uzay
  • Enerji/Madde
  • Aktivite/Dinlenme
  • Üretme/Büyütme
  • Genişleme/Kasılma
  • Yuvarlak/Düz
  • Yükselen/Alçalan
  • Yukarı/Aşağı
  • Batı/Doğu
  • Kuzey/Güney
  • Sol/Sağ

Tüm bu eril ve dişil değerleri tüm kâinatta ve vücudunuzda göreceksiniz. Hep diyorum ya, makroda ve mikroda bütün evren yani kozmos biziz. Bu yüzden eril ve dişil değerlerimizin dengesi pek önemli. Bunun dışında enerjimizin dengelendiği bir merkez var. Tüm meridyenlerin ana merkezi ve Çi enerjisini aldıkları kaynak karın bölgesidir. Buna hara da denir. Uzakdoğu sporlarıyla veya yoga ile ilgilenenleriniz bilir, karateden Ayurveda’ya şifa ya da savunma sanatları olsun tüm eski sistemlerde karın boşluğumuz çok önemlidir. Çünkü dediğim gibi hayatın merkezi, karnımızdır. Tüm kadim şifa metotları ve uygulamalarında karın merkezdir. Rahme düştüğünüz, dünyaya gelebilmek için hazırlandığınız, oluşturulduğunuz merkezdir göbek. Aynı zamanda nefesinizin de merkezidir. Gerçek nefesimiz diyafram nefesidir ve karından alınır. Aslında bana göre her şey burada zayıflıyor, karnımız zayıfladığında ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak zayıflarız. Yumuşak karın deyimi ne kadar oturuyor yerine bu bilgiden sonra değil mi? Bu nedenle karnımız çelik gibi sağlam olacak. Nasıl mı? Önce nefes ile, sonra egzersiz ile kaslarımızı sağlam tutarak, sonra yediklerimizle midemizi kuvvetli tutarak. Sizler için karın kuvvetlendirici egzersiz serimin videosunu paylaşıyorum. Karnınızı kuvvetlendirirken, nefesinizi ihmal etmeyin.

Sevgiyle.

Ayşe