Eylem adamı olmak demek, temel olarak işleri halleden kişi olmak demektir. Eylem insanları, şimdiki zamandaki hayatın keskin uçlarında yaşarken düşünme ve planlamanın teorik aşamasına saplanıp kalmak yerine, sürekli olarak isteklerini gerçekleştirmekle meşgul olurlar ve kim olduklarının farkındalığı ile mükemmel bir şekilde iç içe geçerler.

Öncelikle bu terimin, cinsiyet açısından kutuplaştırıcı olan doğasını affedin. “Eylem İnsanı” cinsiyet ayrımı açısından daha çok tercih edilse de “Eylem Adamı” daha yaygın kullanılan bir ifadedir.

Eylem adamı, kendini yaptıkları ile ifade eder. Başkalarını, başarmaya yetecek kapasiteleri oldukları konusunda ikna etme çabaları sırasında kendi planları hakkında konuşmazlar. Bunu yaparken amaçlarının ne olduğu nettir; bunun için açıklamaya gerek yok.

Eylem adamı, size yazmayı planladığı kitabından bahsetmek yerine size yazdığı kitabın bir kopyasını verir. Size müziklerini tarif etmeye çalışmak yerine o gece gerçekleşecek olan gösterisine davet eder.

Eylem insanları, eylemlerin kelimelerden daha yüksek sesle konuştuklarını anlar. Bir hayatın, hayaller ve arzularla gerçekleştirilmezse boşa gittiğini bilir. Bu nedenle dünyada kendimizi olabildiğince tam bir şekilde gerçekleştirmek için bilinçli bir seçim yaparız, dünyaya nafile bir iz bırakmak için değil; elimizden gelen kapasiteyle dünyaya olumlu bir etkiyle katkıda bulunmak için yaparız.

Tek seferde, tek bir görevi tamamlayın

Eylem adamı olmak için yapmanız gerekenleri yapmanız gerekir. Bu, eylem insanı olma konusunda her şeyin üstündedir. Düşünmeden, dikkatsizce hareket etmediğimiz gibi oluşturmak için bir ömür harcanabilecek kadar kusursuz ve hatasız bir plan elde edene kadar eylemi ertelemeyiz; bunu denemek boşunadır, çünkü böyle bir şey yoktur.

Kağıt üzerinde iyi görünen planlar ancak nadir bir şekilde amaçlandığı gibi ortaya çıkar. Eylem insanı bunu bilir, bunun yerine bir şeyi başarma yolu boyunca gösterdiği çabalarla bir şeyi nasıl başaracağına dair bilgi edinirken planını sağlamlaştırmayı tercih eder. Eylem adamının başarısı, tamamen iç içe geçmiş olan varlığının her bir parçası, her bir becerisi ve yeteneğiyle, yaptıkları işe aktardığı niyetinden gelir.

Eylem insanı, çılgın ya da stresli değildir; çünkü bu durumlar güçlü olmaktan ziyade zayıf olmaktır. Her seferinde tek bir şey yapın, bunu yapmanız daha verimlidir. Aynı anda ne kadar çok şey yapmaya çalışırsak daha az şeyi tamamlamış oluruz; çünkü her bir işe verebileceğimiz dikkatimiz azalmış olur. Bu ise kabul edemeyeceğimiz şekilde düşük kalite ile sonuçlanır. Bu, mükemmeli aradığımız için gerçekleşmez; ancak işimizdeki, yaratımımızdaki ve eylemlerimizdeki kalite, ne olduğumuzun daha tatmin edici ve tamamlanmış bir ifadesidir.

Tek seferde tek bir görevi tamamlamak, yaptığımız işe daha derin zihinsel-duygusal katılım sağlayarak farkındalığın artmasını sağlar. Temel olarak aradığımız şey budur, daha yüksek bir deneyim seviyesidir; çabaladığımız her eylemde, hiçbir eylemin önemsiz olmadığı bir seviyedir.

Son olarak, her seferinde bir işi yapmayı seçeriz; çünkü bunun ilerlemeyi yükselttiğini biliriz. Eylem adamının sırrı, odaklanma yeteneğinde yatar. Ne kadar çok odaklanırsak kendimizi o kadar çok ifade edebiliriz. Gücümüzün daha büyük bir bölümünü (akıl, yetenek, beceri, yaratıcılık) bu odak ile kullanırız, bu da daha kaliteli işin daha hızlı sonuçlanmasını sağlar.

Bu, eylem insanına bir şeyleri gerçekleştirme ve eylemlerinin sonuçlarını görme gücünü veren şeydir.

Düşünce tarafından yönlendirilen eylem

Eylem adamı olmak, düşünmeyi bırakmak anlamına gelmez. Düşünce hala en yararlı amacımızdır; çünkü vizyonumuzun kapsamını ve netliğini tanımlayan, hareketimizin gidişatını ortaya çıkaran ve eylemlerimizin kalitesine karar verenler, zihnimiz ve duygularımızdır.

Bizler hala akıllı ve mantıklı kararlar almaya çalışıyoruz. Eylemlerimiz hala düşünce ve değerlendirme tarafından destekleniyor. Temel fark, eylem insanının düşünmesinin farklı türde olmasıdır.

Planlayan ve strateji geliştiren bir insan, geleceği mükemmel bir hale getirmek için ileriye bakar ve olası tüm engelleri ortaya çıkmadan önce belirler. Plan yapıp harekete geçmeyenler ise hiçbir şey yapamazlar. Üstelik şartları bilmeden, o yolda yürümeden ulaşılamayacak bilgiye sahip olmadan mükemmel bir plan yapmak mümkün değildir.

Eylem adamını farklı kılan budur. Düşünmek yerine doğrudan ateşe atlayarak, maceraya atlayarak öğrenirler. Ancak yine de her denemede bir şeyler öğreniriz ve deneyimlerimizin öğrettiklerinden yola çıkarak çok daha kolay ayarlamalar yapabiliriz; bu da girişimimizin geçerliliği konusunda bize anında geribildirim verir.

Bir şeyleri başlattığımız ve bunu eylemlerle izlediğimiz her zaman, sorunları önceden öngördüğümüz şeklindeki hallerinden daha tepkisel olarak ele alırız. Hatalardan ders alındığı takdirde gelecekteki engellerden kaçınmak için gereken bilgelik elde edilebilir.

Eylem adamının doğası

Eylem adamının dünyası, sihir ve olasılıklar ile doludur. Yapabildiğimiz için yaratırız ve bunu, katıksız bir yaşama sevinci için yaparız. Mutlaka ondan bir şeyler elde edebileceğimiz için değil, onu dünyada görmek istediğimiz için yaratırız.

Her proje bir maceradır ve her başarma tutkusu bir meydan okumadır. İnsan yaşamımız ile neler yapabileceğimize veya başarabileceğimize dair sonsuz olasılıklar vardır; bu nedenle hiçbir insanın kendi potansiyeline yönelik olarak bir sınırı yoktur. Eylem adamı, onu heyecanlandıran ve arzuyla yakan bu potansiyeli görebilir.

Neyi başarmak istediğinize ve neyi arzu ettiğinize karar verdiğiniz an, gidin ve onu arkanıza bakmadan alın. Yavaş ilerleme, başarısızlık, başarmaya çalıştığınız şeyi hak edip etmediğiniz ya da yol boyunca neyin yanlış gidebileceği (veya olmayabileceği) konularında endişelenerek zamanınızı boşa harcamayın. Sadece yürümeye başlayın.

Çoğu insanı geride tutan tek şey, eylem korkusudur. Eylemlerimizin esasen alıkonamaz olmasını istiyoruz. Bazılarımız, eylemlerimiz için evrensel destek istiyor; çünkü dalga geçilmekten korkuyoruz. Diğerlerimiz ise başarının garanti edilmesini istiyor; çünkü başarısız olmaktan (en kötüsü, halkın gözünde başarısız olmaktan) ve seyircilerin yargılamasına katlanmak zorunda kalmaktan korkuyorlar.

Bir eylem adamı, bu önemsiz şeylerden korkmaz. Ne istediğini bilir ve düşünce ile eylem arasında tereddüde düşmeden o işi başarmaya çalışır. Hayatını bir aslanın korkusuzluğu ve özgüveniyle yaşar; arzularının peşinden gitmekten çekinmemesi en çok, kendisine inanmasından ve değerli olduğunu  bilmesinden kaynaklanır.