İnsanoğlunun hastalıklarla mücadele etmek için geçmişten bugüne doğadan ve tecrübelerden faydalanarak çözüm araması, geleneksel tedavi yöntemlerinin gelişmesine yol açmıştır. Bu bağlamda geleneksel tedavi yöntemleri; dini inanışlardan, kültürel yapılardan, tecrübelerden ve felsefelerden şekillenerek günümüz modern tıbbından farklılıklar gösterir (Arslan vd.; 2016).

Tamamlayıcı, alternatif, bütünsel, destekleyici ve/veya konvansiyonel olmayan tıp terimleri, bazı ülkelerde geleneksel tıpla birbirinin yerine kullanılır. Bununla birlikte Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ -World Health Organization-) bütünleştirici bir çerçeve sunarak geleneksel tıbbı; “fiziksel ve ruhsal hastalıkların önlenmesinde, teşhis edilmesinde, tedavi edilmesinde, sağlığın korunmasında ve iyileştirilmesinde farklı kültürlere özgü teoriler, inançlar ve deneyimlere dayanan bilgi, beceri ve uygulamaların toplamı” olarak tanımlar (DSÖ 2002).

DSÖ tarafından Geleneksel ve Tamamlatıcı Tıp (GETAT) konusunda geliştirilen stratejiler ve raporlar sonrasında birçok ülke GETAT ile ilgili düzenlemeler yapma yoluna gitmiştir. Böylelikle her ne kadar GETAT uygulamaları ülke sağlık politikalarının bir parçası olarak yer almaya başlamış olsa da; tanınması ve düzenlenmesi açısından ülkelere göre önemli ölçüde farklılık bulunur. Ancak yine de GETAT’a dair sağlık hizmetlerinin; eğitimli kişiler tarafından verilmesinin, düzenli olarak denetlenmesinin ve sağlık kurumu bünyesi altında verilmesinin gerekli olduğu birçok ülke tarafından özellikle vurgulanır (Biçer ve Balçık; 2019: 245-246).

Günümüzde, Türkiye’de geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları 27.10.2014 tarihli 29158 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Yönetmeliği” ile düzenlenir. Bu yönetmeliğin amacı: “İnsan sağlığına yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama yöntemlerini belirlemek, bu yöntemleri uygulayacak kişilerin eğitimi ve yetkilendirilmeleri ile bu yöntemlerin uygulanacağı sağlık kuruluşlarının çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir”. Yönetmeliğin eklerinde ünite ve uygulama merkezlerinde yapılabilecek 15 uygulama tanımlanmıştır. Bu uygulamalar: 1. Akupunktur, 2. Apiterapi, 3. Fitoterapi, 4. Hipnoz, 5. Sülük tedavisi (Hirudoterapi), 6. Homeopati, 7. Kayropraktik tedavi, 8. Kupa tedavisi, 9. Larva tedavisi, 10. Mezoterapi, 11. Proloterapi, 12. Osteopati, 13. Ozon, 14. Refleksoloji, 15. Müzik terapidir (Resmî Gazete; 2014).

Bu yazı kapsamında; yaygın kullanılan GETAT yöntemlerinden biri olan ‘kayropraktik’ tanımlanmaktadır.

Kas-iskelet sisteminin biyomekanik sorunlarının, mekanik hareketliliği bozulmuş eklemlere elle manipülasyon yoluyla tedavisini amaçlayan bir yöntemdir (Batur Çağlayan vd; 2018: 111-113). Kayropraksi, Türkçe’de ‘şiropraksi’ olarak da ifade bulur. Öyle ki şiropraksinin kelime anlamı el ile uygulamadır. Çünkü uygulama, hem tanı ve hem de tedavide ellerin kullanıldığı bir yöntemdir. Dolayısıyla kayropraksi; kas-iskelet sorunlarından başta olmak üzere, vücudun çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan ağrı şikayetinin giderilmesi olarak karşılık bulur. İlaç veya cerrahi kullanmadan vücudun işlevini ve iyileşme yeteneğini etkileyebilecek yanlış hizalamaları gidererek kendi kendini düzenleme yeteneğini kazandırmayı amaçlar. Diğer bir ifadeyle bu yaklaşımın temel amacı; uygulamaların, sinir sistemi ve doğal savunma mekanizmaları üzerindeki olumlu etkisini pekiştirmektir (Gray; 2004) (Yaraşır vd.; 2018: 100).

Kayroprakside eklemlerin ve kasların işlevselliğini, etkileşimini normalleştirme ve böylece ağrıyı hafifletme yoluna gidilirken; sadece semptomları ortadan kaldırmak değil, sebeplerle mücadele etmek de hedeflenir. Bu kapsamda masada yanlış veya çok uzun süre oturmaya bağlı kötü duruş, düşmeler, spor kazaları ve stres vb. durumlar bölgesel işlev bozukluğuna neden olabilir. Ayrıca genel olarak bozukluk sadece duruş ve hareket organlarının durumunu içermez, vücudun diğer bölümlerinde de açığa çıkması mümkündür. Kayropraktörün (kayropraksi uygulayıcısı) görevi, bunları bulmak ve bölgesel alan içinde serbest akışı yeniden sağlamaktır. Kayropraktik düzeltici itme tekniği; kontrollü bir güç eşliğinde, belirli bir yön ve eksende uygulanır. Bu itmenin gücü, uygulayıcının kas gücüne bağlı olarak kendi vücut ağırlığını kullanarak gerçekleştirilir ve hastanın eklemlerinin anatomik sınırlarını aşmadan uygulanır (Hatık ve Demirbilek; 2020: 127).

Akut ve kronik boyun ve bel ağrısı, kronik servikal bölge kaynaklı baş ağrısı, mesleki ve spor ile ilişkili kas-iskelet sistemi yaralanmalarında destekleyici yöntem olarak kullanılır. Ayrıca çeşitli araştırma bulgularının neticesinde; kayropraktik uygulamanın nöropatik ağrı şiddetini, ağrı kesici ilaç kullanımını azalttığı; yaşam kalitesini, fonksiyonel kapasiteyi ve hasta memnuniyetini arttırdığı sonucuna ulaşıldığı da belirtilir (Şimşekoğlu ve Şendir; 2020: 31-32).

Kayropraktik yaklaşımı ile yapılan elle teşhiste elde edilen sonuçlar, hastanın aktif katılımını sağlamak ve koruyucu hekimlik açısından hastalıkların önlenmesi için kullanılır. Kayropraktik yaklaşımı ile bulguların tespiti ve tanının belirlenmesi sonrası, gereken durumlarda kayropraksi uzmanı tarafından fizyoterapistlere hasta gönderilebilir (Nazlıkul vd.; 2020: 49)

Kayropraktik mesleği 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkmasına rağmen, antik dönemden itibaren, hem doğu hem batı medeniyetlerinde tedavi amaçlı olarak farklı şekillerde kullanılmış elle müdahale yöntemlerinden biridir. Bunlara antik çağdaki Yunanlılar, Eski Mısır, Çin, Japon ve Tibet uygarlıklarının yanı sıra Amerika’da yaşayan Kızılderili kültürü de dahildir. Hipokrat’ın milattan önceki devirlerde omurgadaki problemler için manipülatif tedavi yöntemlerini kullandığına ve milattan sonra yaşamış olan ünlü doktorlardan Galen, Celsus ve Orbasius yazılarında da manipülasyon tedavisine yönelik atıflara rastlanılmıştır (Peterson ve Bergmann; 2011).

  1. yüzyıla gelindiğinde, birçok hastalık için çağrılan ve kırıkçı-çıkıkçı olarak tanımlanan kişilerin popülaritesinde bir artış olmuştur. Bu kişilerin yöntemleri, kayropraktik uygulamasının ve onun kurucusu kabul edilen Daniel David Palmer’ın ilgili terapileri uygulayıp kayropraktik’i bir uygulama yöntemi olarak kurmasında etkili olmuştur.

Kayropraktik, kas iskelet sistemine odaklanır. Bu bağlamda kurucusu Palmer, omurgadaki kısmi çıkık olarak bilinen sublikasyonların (eklem yüzlerinin birbirinden tamamen uzaklaşmadan, kısmen ayrılması) sinir sistemine etki ettiğini ve bunların düzeltilerek vücudun kendi kendini iyileştireceğini öne sürmüştür. Ancak her zaman için kas iskelet sisteminin de, insan sağlığı ve hastalıklarında önemli bir rolü olduğu vurgulanmıştır. Öyle ki Palmer, hastalıklara neden olarak bu sublikasyon terimini de ortaya atmış, bunu yer değiştirmiş omurga kemiklerinin sinir köklerine neden olduğu baskı ile açıklamıştır (Peterson ve Bergmann; 2011).

Palmer, kayropraktik sanatını, benzersiz bir ethos yaratmak için tanınmış manevi ve metafizik kavramlarına ek olarak, o dönemlerde geçerli olan bilimsel ilkelerle harmanlamayı başarmıştır (Redwood ve Cleveland; 2003).

Kayropraktik modeli holizmden kaynak alır. Holizmde sağlık, vücut sistem ve bölümleri ile dinamik bir şekilde iç ve dış ortama karşı homeostatik dengeyi sürdüren karmaşık bir yapıdır. Sağlık alanındaki öncüler bu durumu doğanın iyileştirici gücünün kanıtı olarak görmüşlerdir (Ağaoğlu vd.; 2018).

Ancak kayropraktik uygulamaların yasal hakkı ile meşgul olmak, şüphesiz mesleğin kaynağını oluşturan tıp bilimcilerini etkilemiştir. Bu da onların; olabilecek araştırmalar yerine siyasi, ideolojik ve ekonomik kaygılara odaklanmasına yol açmıştır (Wardwell; 1998).

Kayropraktik felsefesine ve onun farklı sağlık bakımı modeline erken kayropraktik odaklanması, bilimsel eğitim ve araştırma ihtiyacına ilişkin iç tartışmayı ne yazık ki ortadan kaldırmamıştır. Kayropraktik’in kuruluşunun ilk günlerinden itibaren, canlılıkçı (vitalist*) yaklaşımı vurgulayanlar ile bilimsel yaklaşımı vurgulayanlar arasında farklı görüşler ve tartışmalar olmuştur. İlk kayropraktik tartışmalarının yanı sıra uygulamaya dair felsefe ve sağlık bakım modeli ile ilgili farklı görüşlerin çoğu da devam etmektedir. Sonuç olarak kayropraktik felsefesi, sınırlarının netliği ve anlaşılma eksikliğinden mustariptir (Kaptchuk ve Eisenberg; 1998).

Bugün gelinen noktada DSÖ; güvenli ve etkili ilaç tedavilerinin, ürünlerin ve uygulamaların düzgün kullanımı konusunda ülkeleri teşvik etmektedir. Kayropraksi de bu bağlamda, yardımcı personele gerek duymayan ve minimal ek maliyetler yaratan bir uygulama olarak yer olur. Öyle ki Dünya Kayropraktik Federasyonu`na göre (World Federation of Chiropractic, 2001); kas-iskelet sisteminin mekanik rahatsızlıklarının tanı, tedavi, önlenmesi ve bu mekanik rahatsızlıkların genel sağlık ve sinir sistemi üzerindeki etkileri ile ilgilenen bir meslek olarak tanımlanan kayropraktik, batı tıbbının majör dallarından biridir (Gürel; 2020: 272-273).

Ancak uygulama bağlamında kayropraktik ile ilgili yönetmeliklerin ülkeden ülkeye büyük ölçüde değişiklik gösterdiği görülür ve nitekim Türkiye’de, henüz kayropraksi ve manuel tıp konusunda bir yönetmenlik bulunmamaktadır. Örneğin; ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinde kayropraksi yasal olarak onaylanmıştır ve üniversitelerde eğitimi verilmektedir. Yine pek çok ülkede ise kayropraksi eğitimi henüz oluşturulmamıştır (Biçer ve Balçık; 2019: 48).

Oysa ki Dünya Sağlık Örgütü’nün geleneksel tıp stratejisinin amacı; geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın modern tıbba potansiyel katkısının sağlanması için çeşitli düzenlemelerden geçerek, sağlık sistemlerinde güvenli, etkin ve uygun kullanımını teşvik etmektir (WHO 2013). Çünkü ABD, Almanya, İsviçre, Küba, Japonya, Şili gibi ülkelerde nüfusun %40’ından fazlası geleneksel ve tamamlayıcı tıbbı genellikle yılda bir kez kullanmaktadır (Park vd.; 2016). Buna karşın GETAT sağlayıcılarının, hekim tarafından uygulama alanları ve sağlık sigortası şirketleri tarafından geri ödeme dereceleri ülkelere göre farklılaşır. Çoğunda kamu sağlık sigorta şirketleri tarafından ya hiç karşılanmamakta ya da kısmen karşılanmaktadır (WHO 2002).

Örneğin; Çin, Japonya, Kuzey Kore, Finlandiya, İsveç gibi ülkelerde geleneksel tamamlayıcı tıp uygulamaları kamu sağlık sigorta şirketleri tarafından karşılanırken; Polonya, Portekiz, Slovakya, Endonezya, İsviçre gibi ülkelerde karşılanmamaktadır (WHO 2001). Öne çıkan örnek bir uygulama olarak ise Danimarka’da; kamu sigorta programları ve kayropraktik uzmanları arasında yapılan anlaşma ile kamu sigortası yılda beş kayropraktik konsültasyon muayenesinin maliyetinin üçte birini karşılar (Biçer ve Balçık; 2019: 249).

Kayropraktik
Kayropraktik

Sonuç olarak kayropratik uygulamalar sadece ortopedi ve fizik tedavi rehabilitasyon uzmanlarınca değil, tüm hekimlerce öğrenilecek ve uygulanacak bir disiplin dalı niteliğindedir. Kayroprakik uygulamaların yaygın kullanımı ise sağlık giderlerinin azaltılmasını mümkün kılacaktır. Karyopratik uygulanmalarını kapsam altına almak ve ödenmesini sağlamak bu alandaki sağlık harcamalarında ciddi bir tasarruf getirecektir (Nazlıkul vd.; 2020: 51)

* vitalism: hayati olayların ruhani bir özden kaynaklandığı ve fiziksel ve kimyasal fenomenler ile tamamen açıklanamayacağını savunan bir kuram veya doktrin.

Yararlanılan Kaynaklar:

Miray Arslan, Bilge Sözen Şahne ve Sevgi Şar; “Dünya’daki Geleneksel Tedavi Sistemlerinden Örnekler: Genel Bir Bakış”; Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi; Cilt: 6; Sayı: 3; 2016: 100-105.

İ. Biçer ve P. Yalçın Balçık; “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp: Türkiye ve Seçilen Ülkelerinin İncelenmesi”; Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi; Cilt: 22; Sayı: 1; 2019: 245-257.

Hale Zeynep Batur Çağlayan; Esra Erkoç Ataoğlu; Seda Kibaroğlu; “Nörolojide Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarının Etkinliğinin Değerlendirilmesi”; Türk Nöroloji Dergisi; Sayı: 24; 2018: 111-116.

DP Gray; “Complementary and Alternative Therapies”; Medical Surgical Nursing; Editor: SM Lewis, L Heitkemper, SR Dirksen; Mosby Publishing; St. Louis; 2004: 94-109.

Ezgi Yaraşır, Edibe Pirinçci, Süleyman Erhan Deveci; “Bel Ağrısında Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavi”; Arşiv Kaynak Tarama Dergisi; Cilt: 27; Sayı: 1; 2018: 93-108.

Sefa Haktan Hatık ve Ömer Demi̇rbi̇lek; “Kayroprakti̇k”; Edı̇tör: Nilgün Ulutaşdemı̇r; Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi – I; İKSAD Yayınevi; Ankara; Eylül 2020: 117-132.

Nesibe Şı̇mşekoğlu ve Merdiye Şendı̇r; “Diyabetik Nöropatik Ağrı Yönetiminde Tamamlayıcı Sağlık Uygulamaları”; Diyabet, Obezite ve Hipertansiyonda Hemşirelik Forumu Dergisi; Cilt: 12; Sayı: 2; Temmuz -Aralık 2020: 29-36.

D.H. Peterson ve T.F. Bergmann; Chiropractic Technique: Principles and Procedures; 3rd Edition; Mosby Publishing; 2011.

Daniel Redwood ve Carl S. Cleveland; Fundamentals of Chiropractic; Mosby Publishing; 2003.

Mustafa Hulisi Ağaoğlu; Emsal Salik; Gökhan Mehmet Mangan; Ali Donat; “D.D. Palmer’ın ‘Innate Intelligence’ Felsefesiyle Başlayan Kayropraktik Biliminin Dünyada ve Türkiye’de Yeri ve Önemi”; Journal of Traditional Medical Complementary Therapies; Cilt: 1; Sayı: 2; 2018: 93-98.

Walter I. Wardwell; “Why Did Chiropractic Survive?”; Journal of Chiropractic Humanities; Volume: 8; 1998: 2-7.

Ted J. Kaptchuk ve David M. Eisenberg; “Chiropractic: Origins, Controversies, and Contributions”; Archives of Internal Medicine; Volume: 158; Issue: 20; 1998: 2215-2224.

Tuğba Yardımcı Gürel; “Bölüm 16: Yaygın Görülen Nörolojik Hastalıklarda Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Kullanımı”; Sağlık Bilimlerinde Teori ve Araştırmalar; Eylül 2020: 267-281.

Hüseyin Nazlıkul, Fatma Gülçin Ural Nazlıkul, S. Ç. Okur, A. Türk, Cüneyt Tamam, F. Fi̇rdi̇n, Yusuf Tamam; “Lokomotor Sistem Hastalıklarında Kayropraktik Yaklaşımlar”; Bilimsel Tamamlayıcı Tıp, Regülasyon ve Nöralterapi Dergisi; Cilt: 14; Sayı: 2; 2020: 47-52.