Hazır yaz bitiyor ve sonbahar geliyorken, yağmurların yaklaştığı şu dönemde eşle, sevgiliyle, arkadaşlarla film seanslarının da başladığı bir gerçek. Bence, film izlemek kesinlikle bir zevk, kültür meselesi, “iyi” film izlemek ve filmi “iyi” izleyebilmek ise bir sanattır. İster korku olsun, ister macera, bilimkurgu ya da romantik komedi her birine tam da hazır olduğumuz zamanlar vardır gelir bizi bulur. İşte sizin de “şu an tam da romantik komedi izleme anı” dediğiniz, “bir romantik komedi film açsak da izlesek” dediğiniz günleriniz için hazırlığı ben yaptım. Gelmiş geçmiş en iyi 30 romantik komedi filmini sizler için listeledim. Buyurun bakalım!

• 50 First Dates (50 İlk Öpücük) – 2004

Henry Roth, Hawaii’de gününü gün eden, her gün başka bir kadınla birlikte olan bir doktordur. Ancak bir gün Lucy Whitmore ile tanışır ve ona aşık olur. Yalnız bu işte küçük bir pürüz vardır. Zira Lucy’nin hafızası sadece 1 günlüktür.

• When Harry Met Sally (Harry, Sally İle Tanışınca) – 1989

Harry ve Sally aynı üniversitede okumuş, ancak birbirlerini hiç görmemişlerdir. Mezuniyetin ardından aynı arabayla New York’a giderken tanışırlar. Tüm yol boyunca hayatın her alanından bahseder, keyifli bir sohbet ederler. İşte bu muhabbet onları aşka götürecektir.

• Love & Other Drugs (Aşk Sarhoşu)

Maggie, özgür ruhlu genç bir kadındır, Jamie ise hiçbir kadının karşı koyamadığı cazibeyle donanmış bir erkektir. Jamie, hem işten hem de kadınlardan çok iyi anlamakta, her iki alanda da epeyce başarı yakalamaktadır. Ancak Maggie’nin kimseye bağlanmak istemeyen ruhu bu aşkı biraz zora sokacaktır.

• Pretty Woman (Özel Bir Kadın) – 1990

Çok zengin ve lüks bir yaşama sahip olan Edward, bu hayattan sıkılmış ve bir gece ansızın kendini sokaklarda bulmuştur. Sokakta tanıştığı Vivian adlı kadın, hem gecenin hem de hayatın anlamını değiştirecektir.

• 10 Things I Hate About You (Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi) – 1999

Bianca ve Kat adında birbirine hiç benzemeyen iki kız kardeş vardır. Bunlardan Bianca okulun en güzel ve etkileyici kızıdır, ancak şimdiye kadar hiçbir erkekle çıkmamıştır. Üstelik herkesin seveceği kadar da iyi huyludur. Oysaki Kat asabi, alaycı yapıdadır ve pek de güzel değildir. Hal böyle olunca da hiçbir erkek onunla sevgili olmak istemez. Bu kızların ailelerindeki gelenek dolayısıyla küçük kızın bir sevgilisinin olabilmesi için öncelikle büyüğün biriyle çıkması gerekir ve kötü olan şudur ki; büyük olan Kat’tir. Kimse onunla çıkmayacaktır.

• Hitch (Aşk Doktoru) – 2005

Hitch, aşk acısı çekenlerin derdine derman olduğunu iddia eden ve hayli mantıklı çözümler de sunan bir yaşam koçudur. Danışanların kapısında uzun kuyruklar oluşturduğu Hitch, kendisi aşık olunca formüllerin hiç birinin işe yaramadığını görecektir.

• Love Actually (Aşk Her Yerde) – 2003

Ne yaparsanız yapın aşktan kaçamayacağınızın çok net ispatı bu filmdir. Yer Londra, zaman Noel’den 2 ay öncesi ve aşk kapıyı çalar.

• 13 Going On 30 (Keşke 30 Olsam) – 2004

Jenna, 13 yaşında bir genç kızdır ve Matt’e aşıktır. Ancak doğum gününde Matt ile ilgili aşağılayıcı bir olay yaşar, çok utanır. Tesadüfi bir şekilde eline geçen dilek tozunu kullanır ve hemen 30 yaşında olmayı diler. Peki, 30 yaşına gelince her şey istediği gibi olur mu?

• Definitely, Maybe (Kesinlikle, Belki) – 2008

30 yaşındaki Will’in evliliği artık son dönemlerini yaşamaktadır, boşanmanın eşiğindedir. Ancak biricik kızı onu geçmişe ve güzel günlere götürecek, ona bir umut ışığı sunacaktır.

• My Best Friend’s Wedding (En İyi Arkadaşım Evleniyor) – 1997

Bir erkek ve bir kadın “sadece arkadaş” olabilir mi? Cevabımız elbette ki, Evet! Ancak bu arkadaşların her ikisi de özel hayatlarında çok başarılı değilse ve “28 yaşımıza geldiğimizde hala bekarsak ikimiz evlenelim” şeklinde söz vermişlerse, iş biraz karışıyor.

• Forgetting Sarah Marshall (Aşkzade) – 2008

Peter, başarılı bir müzisyendir ve kız arkadaşının ünlü olabilmesi için kendi kariyerini hiçe saymıştır, hep kız arkadaşının arkasında kalmıştır. 6 yılını kız arkadaşına harcayan Peter, bir gün aniden terk edilince kaybettiklerinin farkına varır ve artık yeniden başlamanın zamanı gelmiştir.

• He İs Just Not That Into You (Erkekler Ne Söyler, Kadınlar Ne Anlar) – 2009

İnsanlık tarihi kadar eski bir konudur; kadınların erkekleri anlamadığı, erkeklerin kendini anlatamadığı ya da erkelerin kadınları anlamak istemediği gibi sorunsallar. İşte tam da bu bağlamda Marslı erkekler ve Venüslü kadınların bir garip “anlaşamamazlık” öyküsü anlatılıyor.

• Something’s Gotta Give (Aşkta Her Şey Mümkün) – 2003

Harry Langer, zengin, ünlü, başarılı ve orta yaşlı bir iş adamıdır. Harry’nin her daim genç ve güzel sevgilileri vardır. İşte bu sevgililerden birinin annesinin evinde bir hafta sonu geçirmeye giderler, sonrasında hiç beklenmedik sürprizler yaşarlar.

• Sleepless In Seattle (Sevginin Bağladıkları) – 1993

Ulusal bir radyoda yayın yapan Sam Baldwin, eşinin kaybettikten sonra küçük oğluyla birlikte sakin, sessiz bir hayat sürmektedir. Onun bu sessiz hayatının aksine radyo programını dinleyen kadınlar ona aşık olmaktadırlar. Ve bu kadınlardan birisi de evlenmek üzere olan Annie’dir. İlk başlarda çılgınca olduğunu düşünse de Annie, Sam ile tanışmaya kararlıdır.

• Funny Face (Şahane Macera) – 1957

Magazin dergisinin editörü ve fotoğrafçısı bir gün bir kitapçıya girerler. Burada eşsiz bir güzelliğe sahip olan bir genç kızla tanışırlar. Bu kız ilerleyen dönemlerde çok ünlü bir model olacaktır. Ancak fotoğrafçı onu asla aklından çıkaramayacaktır.

• Bridget Jones’s Diary (Bridget Jones’un Günlüğü) – 2001

Bridget, 32 yaşına gelmiş ve hala yaşamını bir düzene sokamamış bir kadındır. Bu düzensizlikten sıkılan Bridget, hayatındaki bir şeyleri yoluna koymak için öncelikle bir günlük tutmaya başlar ve sonrasında hiç beklemediği şeyler yaşar.

• The Wedding Singer (Evlilik Öpücüğü) – 1998

Şarkı sözü yazarı olmak isteyen saf bir genç ile güzeller güzeli bir garson kızın aslında çok bilindik, ama biraz da sıra dışı aşk hikayesi.

• It’s Complicated (İlişki Durumu: Karmaşık) – 2010

Jane, 10 yıl önce eşinden boşanmış, 3 tane yetişkin çocuğu ve başarılı bir iş hayatı olan bir kadındır. Jane’in oğlu üniversiteden mezun olacağı için eski eşi ile birlikte mezuniyet törenine giderler ve şehir dışında baş başa biraz zaman geçirirler. İşte o zaman her ikisi için de aşk kıvılcımları yeniden başlar. Ancak birinin eşi, diğerinin de bir sevgilisi vardır.

• Love Me If You Dare (Cesaretin Var Mı Aşka) – 2003

Sophie, fakir bir göçmen kızıdır ve ırkından dolayı toplumdan itilmektedir. Julien ise daha küçük yaşta annesini kanserden kaybeder. Acıların ve dışlanmışlıkların bir araya getirdiği bu iki çocuk, cesaret üzerine kurulu bir çocukluk ve gençlik geçirirler. En sonunda ise en çok cesaret isteyen konuya gelirler: Aşk!

• About A Boy (Bir Erkek Hakkında) – 2002

Yakışıklı, zengin, cool bir erkek olan Will, Londra’da yaşamaktadır. Will’in yaşamında kaygı duymasını gerektiren hiçbir durum olmadığı için gayet sorumsuz ve tutarsızdır. İşte bu sorumsuzca gidişin son durağı boşanmış kadın ve erkeklerin katıldığı toplantı olur. Ve artık hayatı değişecektir.

• Good Luck Chuck (İyi Şanslar Chuck) – 2007

Charlie daha 10 yaşındayken başarısız bir öpme, öpememe serüveni yaşamış ve lanetlenmiştir. İşte bu lanetten dolayı hayatına giren her kadın kısa süre sonra hızla onu terk etmekte ve bunun ardından hemen evleneceği adamı bulmaktadır. Buna inanan kızlar Charlie’nin peşini bırakmazlar onunla sevgili olup hemen onu terk ederler. Charlie’nin tek şansı bu laneti kırmaktır.

• Sliding Doors (Rastlantının Böylesi) – 1998

Hayatı tam bir rutin halini almış şehirlilerin yaşamında sadece birkaç saniyelik bir gecikmenin bile neleri değiştirebileceğini gösteren güzel bir hikaye. Hayat; zamanlama, kade ve aşk üçgeninde kuruludur.

• Punh –Drunk Love (Aşk Sarhoşluğu) – 2002

Bambaşka dünyaların insanı olan iki kişi birbirlerine aşık olurlarsa neler olur? Neler olmaz ki, uyumsuzluk, anlaşamama ve inadına delicesine tutkulu bir aşk! Karmakarışık, ama aşk dolu bir hikaye.

• The Switch (Sürpriz Baba) – 2010

Kassie, artık 40 yaşına gelmiş, ancak bir çocuk sahibi olamamış bir kadındır. Şu an için tek şansı suni döllenme yoluyla bebek sahibi olmaktır. Kassie, istediği kriterlere sahip olan birinin spermlerini alıp hamile kalacaktır. Ancak en iyi arkadaşı Wally, ona aşıktır ve baba adayının spermleriyle kendisininkileri değiştirir. Artık Kassie, Wally’nin çocuğuna hamiledir.

• Jerry Maguire (Yeni Bir Başlangıç) – 1998

Jerry Maguire, çok başarılı bir iş adamıdır ve güzel nişanlısına kalpten bağlı mükemmel bir adamdır. Ancak yazdığı bir kitap yüzünden işini kaybeder ve hayata yeniden başlaması gerekir.

• The Holiday (Tatil)- 2006

Bir gazetede köşe yazarı olan İris, meslektaşı Jasper’a aşıktır. Ancak bir türlü onları bir araya getirecek bir mucize olmaz. Fakat bir gün İris, Jasper’ın başka bir meslektaşı ile evlenmek üzere olduğunu öğrenince işler değişir. Artık yapacak tek şey gidip Jasper’e elde etmektir.

• Silver Linings Playbook (Umut Işığım) – 2012

“Her şerde bir hayır vardır” sözünün canlı tanığı, iyimserlikte en uç noktalarda yaşayan Pat Solotano’nun hayatı hiç de bu kadar iyi olmayacaktır. Zira çok sevdiği karısı onu başka bir erkek için terk eder ve Pat bu olaydan sonra akıl hastanesine düşer. Şimdi yapılacak tek şey bu hastaneden çıkıp eşini geri kazanmaktır.

• My Massy Girl (Hırçın Sevgilim)- 2001

Kyun- woo bir kolej öğrencisidir ve her zamanki gibi metro ile evine dönmeye çalışmaktadır. Bir gece metroda güzeller güzeli, ancak çok sarhoş bir kız görür. Kız ayakta duramıyordur, hatta bir ara metro hattında trenin önüne düşmekten son anda kurtulur. Kyun- woo, bu kızı bir motele kadar götürür ve aşk artık başlamıştır.

• Serendipity (Tesadüf) –

Sara ve Jonathan, New York’da Noel alışverişine çıkmışlar ve her ikisi de kaşmir eldiven almak istiyor. Mağazada son bir çift kalan kaşmir eldivene ikisi de aynı anda elini uzatmıştır. Eldivenin kimde kalacağına karar veremeyen çift Serendipity adlı kafeye gidip biraz sohbet ederler. Ardından aynı gece paten kayıp yıldızları seyreden çiftin eldivenin gerçekten kimde kalacağı ile ilgili ilginç bir fikri vardır.

• There’s Something About Mary (Ah Marry Vah Marry) – 1998

Ted, yaşamı boyunca biraz çekingen, içe kapanık birisi olmuştur. İşte bu sebeple de lisede aşık olduğu kıza, Mary’e bir türlü açılamamıştır. Aradan yıllar geçer ve Ted lise aşkını unutamaz. İşte bunun için bir özel dedektif tutar ve Mary’i buldurur. Ancak küçük bir sorun vardır. Zira dedektif de Mary’e aşık olur.