Tıpkı yetişkinler için önemli olduğu gibi, sosyal ve duygusal işleyiş kavramları ergenlerde ve gençlerde de anahtar rol oynar. Gençlerde Duygusal Zeka, duyguları uyarlanabilir bir şekilde etkili ve üretken kullanma becerilerini kapsar.

Aslında, konsept sadece pedagojik olarak değil, bugünün gençlerinin, yarınları oluşturacağını fark eden herkes için inanılmaz bir ilgi haline geldi.

EQ olumlu – olumsuz duyguları ve onlara yanıt olarak davranışlarımızı yönetmemize yardımcı olur.

Tüm duygular, harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir; yaşamla baş edebilmek için acil plan yapabilecek şekilde programlanmışızdır. Duygu ( emotion) sözcüğünün kökü moteredir. Latince hareket etmek anlamına gelen fiile ‘e’ ön eki getirildiğinde anlam uzaklaşmak olur ki bu, her duygunun bir harekete dönüştüğünü en açık şekliyle göstermektedir. Duyguların harekete dönüştüğünü en iyi çocuklar ve gençlerde görebiliriz.

 

Duygu repertuarı diye bir şey var. O repertuar ne denli dolu ve donatılmış olursa, çocuk da bu yönde bir o kadar gelişir. Bazı okullarda Sosyal Duygusal Öğrenme (SDÖ) olarak “EQ” eğitimleri verilmektedir. Elbette sadece okulda verilen bir eğitim olarak görülmemeli. Bilakis en çok siz ebeveynlerin, katkıda bulunabileceği bir alan olduğunu belirtmeliyim. Duygusal Zeka becerileri iletişimi güçlendirmek, empati kavramını benimsemek, güven ve paylaşıma dayalı, açık ve destekleyici bireyler yetişmesinde tartışmasız rol oynar.

EQ üzerine derin araştırmalar yapan Dr.Daniel Goleman, EQ‘nun her alanda verimliliği arttırdığını saptamıştır. Denge, hayatın her alanında başarıya ulaştıran en önemli kavramlardandır.

Genç bir bireye, özellikle öğrencilik sürecinde olanlara, sadece akademik yönden destekleyici tutumlar sergiliyoruz. Oysa ki birey sosyal – akademik yönden dengede ve donatılmış olmalı.

Yalnızca tek yönlü destek hiçbir zaman yeterli hissettirmez. Belki de özel dersler aldırdığınız halde çocuklarınızın neden hala istedikleri rakamsal başarılara ulaşamadıklarını bir kez daha sorar ve değerlendirirsiniz.

EQ temel dört beceriden oluşur. Duyguları tanıma, kullanma, anlama ve yönetme. Özellikle 12 – 17 yaş arası erken genç ve gençlerde içe kapanıklık veya ani tepkiler sıklıkla karşılaşılan davranışlardır. Çocuklarınız duygularını tanımlayamadıkları için sizlere aktaramıyor olabilirler mi? Aktif dinleme ve empati kavramlarının eksikliğinden, sizler onlarla çatışmalar yaşıyor olabilir misiniz? Peki hayatının bu alanında böyle iniş çıkışlar yaşayan, onları tanımlayamayan çocuklar, gençler sizce akademik olarak ne oranda başarılı olabilir? Akademik olarak başarılı olan mutlu bir birey midir?

Mutlu – başarılı gençler yetiştirmek için EQ’nun önemini açıkça görüyoruz.

Akademik başarılarda ilk yıllardan son yıllara kadar EQ’nun önemi üzerine yapılan birkaç araştırma paylaşacağım.

Araştırmalar Duygusal Zeka ile akademik başarı arasında bir ilişki olduğunu öne sürmektedir. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada, Öz-Duygu değerlendirmesi ve Duygu Anlayışı ile akademik performansları arasında olumlu yönde ve doğrudan bir bağlantı olduğu ortaya çıkmıştır (2013).

Peki ya özellikle erken gençler ve gençler için durum nasıl?

İlginç bir şekilde, duygusal zekâya sahip gençlerin liseden yüksek öğretime geçişinin daha iyi sonuçlarla olduğunu gösteren deneysel kanıtlar da vardır.

11.426 kişiden oluşan 9. sınıf öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırma, üniversiteye geçişte akademik olarak başarılı olan öğrenciler arasında kişilerarası ilişki, stres yönetimi ve uyum becerilerinin önemli ölçüde daha yüksek olduğunu buldu. Uzmanların vardığı sonuç, EQ’ nun öğrencilerin diğer faktörlerin yanı sıra yeni ilişkiler geliştirme ve daha bağımsız yaşamayı öğrenme gibi zorluklarla başa çıkma becerisi üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğudur.

Bu nedenle, kişilerarası ve duygusal yönetim becerileri, öğrencilerin akademik yaşamın zorlu yönlerini daha iyi idare etmelerine yardımcı olmada çok önemli bir rol oynar. Ancak bu becerileri geliştirmelerine nasıl yardımcı olabiliriz?

Çocuklara nasıl hissettiklerini sorduğumda aldığım bazı cevaplar üzerinden devam edeceğim.

Beklemediğim güçlü, öz farkındalık gerektiren sözlerle karşılaştığımı belirtmeliyim.

“Online derste kendimi kötü hissediyorum. Herkesten daha yavaş olacağımdan endişeleniyorum.”

“Babam ev ödevime yardım etmek için zaman ayırmadığında kızıyorum. Sürekli yanlış yapıyorum ve soracak kimse olmadığında bir daha denemek istemememe neden oluyor.”

“Arkadaşlarımın benimle oynamak istememesinden nefret ediyorum. Bu yüzden bağırıyorum ama bu durumu daha da kötüleştiriyor. ”

“Annem bana bağırma derken sürekli bağırıyor. Bende konuşmuyorum, odamda vakit geçiriyorum.”

Bunlar gibi daha nice örnekle dolu danışmanlıklarım.

Çoğunlukla çocuklarımızı tamamen koruma içgüdüsüyle, karmaşık bulduğumuz duyguları daha ileri zamanlarda onlara anlatma hatta yaşayarak öğretme kararı alıyoruz. Dünyalarının duygusal karmaşıklıklarını işleme veya anlama konusunda onları aciz olarak düşünme eğilimindeyiz. Daha karmaşık, daha az hoş konuları gündeme getirmeyerek onları koruduğumuzu düşünüyoruz.

Ama size ilk ağızdan şunu söyleyebilirim ki çocuklar muazzam emicidirler. Bu tür duygu tanışmalarında, çocuklara duygularını tanımlamaları ve iletmeleri öğretilebilir. Belki yaşadığı duyguyu tanımlamak için bir şeye benzetmesi; koku, renk, kişi gibi belki de sözlü olarak kendini ifade etmesi desteklenebilir. Duyguların açıkça konuşulduğu güvenilir bir ortamda, çoğu çocuk duyguları hakkında özgürce konuşur ve akranlarıyla iletişimi de empati yeteneği de kuvvetli ve hızlıdır.

Hızlı bir şekilde büyüyen beyinleri ile tüm çocuklar sürekli olarak fark ediyor, tepki veriyor, uyum sağlıyor ve duygusal deneyimlerine dayalı fikirler geliştiriyor. Bu durum, neden çocuğumuza bu kadar çok konuda eğitim verdiğimizi, onlara kelimeleri seslendirmeyi ve dişlerini fırçalamasını öğrettiğimizi ve yine de onları hayatlarının kalitesini önemli ölçüde artırabilecek duygusal bir eğitimle donatmakta başarısız olduğumuzu merak etmeme neden oluyor.

Çocuklara duygusal zekayı, duygularını nasıl tanıyacaklarını, nereden geldiklerini ve bu duygularla nasıl başa çıkacaklarını öğrettiğinizde, onlara hayattaki başarıları için en temel becerileri öğretmiş olursunuz. Araştırmalar, duygusal zeka veya EQ’ nun “başarıdaki varyasyonun (ilişkiler, etkililik, sağlık, yaşam kalitesi) %54’ünden fazlasını öngördüğünü” göstermiştir. Ek veriler, “EQ düzeyi yüksek gençlerin daha yüksek notlar aldığı, sosyal-akademik başarısının dengede olduğu ve daha sağlıklı seçimler yaptığı” sonucuna varmıştır.

Yale Duygusal Zeka Merkezi Direktörü Dr. Marc Brackett’in yakın zamanda yaptığı bir konuşmadan ilham aldım. Çocuklara duygularını bilmeyi öğretmenin önemi hakkında uzun uzun konuşan Brackett, okullar için RULER ( cetvel ) programını geliştirmiştir. RULER tüm adımlar için bir kısaltmadır. Recognizing (tanıma), Understanding (anlama), Labeling (doğru etiketleme), ve Regulating (düzenleme). Programın, öğrencinin duygusal zekasını ve sosyal becerilerini, üretkenliğini, akademik performansını, liderlik becerilerini ve dikkatini artırırken kaygı, depresyon ve öğrenciler arasında zorbalık durumlarını ortadan kaldırdığı gözlemlenmiştir. RULER, daha az çabayla hem öğrenciler hem de eğitmenler (ebeveynler dahil) için her yönüyle kolay uygulanabilir bir yöntemdir.

Ebeveynler olarak sizler de kendinizden başlayarak çocuklarınızı bu konuda geliştirebilirsiniz.

Gençlerde Duygusal Zekayı Geliştirmek:

 Gençlere aktif dinleme, öz farkındalık ve empati gibi becerileri öğretmek, onları hem akademik hem de sosyal olarak başarılı olmaları için donatabilir.

Aktif dinleme

Aktif dinleme becerisi, gerçek iki yönlü iletişim oluşturmaya yardımcı olmanın önemli bir parçasıdır ve bu, dikkat etmekten çok daha fazlasıdır. Diyaloğu gerçekten takip etmeyi ve başkalarına kendi vücut dilinizi kullanarak yanıt vermeyi, ardından alınan temel mesajları sözlü olarak özetleyerek anladığınızı gösterebilmeyi içerir.

Bu, çocuklar ve gençler dahil hepimizin geri bildirim alma şeklini etkiler. Yakın tarihte yapılan bir araştırmada, geri bildirim müdahalelerinin %38’inin yarardan çok zarar verdiği bulundu. Bunun nedeni kısmen, insanların geribildirimde bulunurken benzer hataları yapması olabilir. Örneğin, konuşma anında bir yere takılı kalmak, kişisel algılamak ya da kişiselleştirmek, yargılı bir bakış açısıyla yanlış yorumlamak ve karşı tarafın konuşmayı ne zaman bitireceğini düşünmek, ne anlatıldığını tam olarak dinlemek yerine ya bir an önce bitmesine ya da verilecek cevaplara konsantre olmak… Aktif olmayan bu dinleme aslında bir dinleme değildir.

Ebeveyn-çocuk ilişkilerinde de yaşanan iletişim kopukluğunun büyük sebeplerinden biri budur.

Çocukların derslerde anlatılanlardan verim alamamasında da aktif dinlemenin rolü büyüktür.

Duygular için bir kelime hazinesi

Araştırmacı Lisa Barrett, kişilerarası iletişim becerilerinin öğrencilerin duygu-kelime dağarcığını artırmalarına yardımcı olarak geliştirilebileceğini belirtiyor. Öğrencileri “hayal kırıklığına uğramış” ve “üzgün” arasındaki farkı anlamaya teşvik etmek, her biri için uygun stratejiler geliştirmek için bir sıçrama tahtası görevi görür. Kısacası, öğrendiğiniz her duygu tanımı gelecekteki duygusal zeka donanımınız için yeni bir araçtır.

Bunu öğrencilere tanıtmanın basit bir yolu oyunlar ve uygulamalardır.

Sizde çocuklarınızla duygu tanımlamaları yapabileceğiniz oyunlar oynayabilir, genç bir çocuğunuz varsa bu konuda çeşitli çalışmalar yapabilirsiniz. Örneğin, konuyla ilgili ortak bir kitap okuyabilir, izlediğiniz bir filmdeki duygu aktarımlarını yorumlayabilirsiniz.

Birden çok çocuğunuz varsa her biri arasındaki farklılıkları, duyguları neyin tetikleyebileceğini ve bireysel olarak nasıl tepki verebileceklerini tartışabilirsiniz.

Kendinize bir duygu panosu yaratabilirsiniz.

Öz farkındalık geliştirme

Öz farkındalığımız düşük olduğunda, başkalarıyla nasıl iletişimimizin farkında olmama ve aşırı şişirilmiş öz imajımızın davranışlarımızı ve sosyal etkileşimlerimizi çarpıtmasına izin verme riskiyle karşı karşıyayız.

Oldukça ses getiren bir çalışmada, araştırmacıların öğrencilere bir testte neyi, nasıl yaptıklarını ve kendileriyle ilgili ne düşündüklerini sorduklarında ve ardından algılarını gerçek sonuçlarıyla karşılaştırdıklarında oldukça ilginç sonuçlar buldular. Çoğu öğrencinin yeteneklerini abarttığını buldular, bu büyük olasılıkla daha başarısız olan öğrencilerde geçerliydi. Bu, Dunning-Kruger etkisi olarak bilinir ve eğitimdeki en yaygın düşünce önyargılarından biridir.

Ayrıca, öğrencilerin öz farkındalıklarını geliştirmelerine yardımcı olacak stratejilerin, onlara üst bilişsel stratejiler öğretmeyi de içerdiğini buldular.

Bunu yapmanın bir yolu, onları “Neyi farklı şekilde yapabilirdim?” gibi kendi kendine düşünen sorular sormaya teşvik etmektir. Çocuklarınızın, kendiniz veya bir uzman aracılığıyla öz farkındalığını arttırmaya destek olabilirsiniz.

Empati

Empati, yargılamadan başka bir kişinin bakış açısından bakabilme, hissettikleri duyguları fark etme ve bakış açısını onlara geri aktarabilme yeteneğidir. Kanıtlar okumanın, bu beceriyi geliştirmenin harika bir yolu olduğunu gösteriyor.

Diğer kişinin bakış açısını geri yansıtmak, diğer kişinin anlaşıldığını hissetmesine yardımcı olur ve bu da iş birliği ve destek olasılığını artırır. En çokta güven hissini destekler. Çocuklar genellikle başkalarının bunu nasıl gösterdiğini gözlemleyerek empati geliştirirler. Anne – babanın birbirleriyle iletişiminde empati kurmasını izlemek dahil. “Anlıyorum / anlamaya çalışıyorum / görebiliyorum” gibi ifadeler kullanmak, çocuklarınıza diğer bakış açısını anlamanın nasıl ifade edilebileceğini göstermeye yardımcı olabilir.

Duyguları ve öz düzenlemeyi yönetme

Öğrencilerin öz denetimlerini geliştirmelerine yardımcı olmanın – düşünce ve duyguları yönetme becerisi – onları desteklemenin en etkili ve verimli yollarından biri olduğunu belirtmeliyim. Bu özellikle ortaokullarda böyledir. Dürtü kontrolü ile duyum arayışı halinde olan çocuk ve ebeveyn arasındaki uçurum ergenlik çağlarının başlarında en geniş halini alır.

Öz düzenlemeyi sağlamak için tüm duygu kavramlarının doğru tanımlarla yerine oturması gerekiyor. Çocuklarınıza duygusal yönetim becerilerinin sabit olmadığını, geliştirilebileceğini söyleyin. Bu, genellikle uzun ve aşamalı bir süreç, hatta hayat boyu devam eden bir süreç olduğundan hem çocuk hem de eğitimcisi (ebeveyn- öğretmen-danışman) için önemli miktarda çaba ve sabır gerektirir.

Duygusal Zekânın, hissetme şeklimizi anlamak, kabul etmek, ilişkilerimizi büyütmek, beslemek, akademik – sosyal başarılarımızı güçlendirmek gibi pek çok şeye etkisini gördük. Çocuklara empatilerini, sosyal becerilerini ve daha fazlasını geliştirme fırsatı vermek, onları ilerideki yaşam için donatmanın en iyi yollarından biridir. Okul arkadaşlıklarından tutun kendilerini kötü hissettiklerinde duygularını yönetmeye varana dek, başa çıkma yollarını öğrendiniz.

Ve çocuklara Duygusal Zeka öğretmenin bir diğer harika yanı, bunu yaparken kendimizin de öğrenebileceği çok şey olmasıdır. Tıpkı öğrenmeye başlamak için asla çok genç olmadığımız gibi, EQ’ mızı geliştirmeyi bırakmak için asla çok yaşlı veya yetişkin değiliz.

EQ birçok halkadan oluşan bir zincir. Halkaları özveri ve inançla birbirine geçirdiğinizde sonuç alacağınızdan emin olabilirsiniz.