Gerçek doğamız ile kastettiğim şeyin ilk kısmı, egonun tüm katmanlarının altında var olan ve değişmeyen parçamızdır. Programlamamızın ve zihinsel-duygusal tıkanmalarımızın ve çarpıklığımızın altındadır. Gerçek doğamızın en derin seviyemizde ruhumuz vardır, bunu aynı zamanda saf farkındalık ya da bilinç olarak kabul ediyorum. Bununla birlikte gerçek doğamızın bir diğer yönü, günlük yaşamlarımızda kendimizi ifade etmektir ve bu, bir bireyin kim olduğunu ve yaptığı şeyde kendini dürüst bir şekilde ifade ettiği durumu ve süreci ifade eder.

Gerçek doğamızın farkındalığı ve ifadesi, bu sürecin gerektirdiği iş ve disiplinin iki yönüdür. Doğanız, ruh bilinci olarak deneyimlemeye ve somutlaştırmaya geldiğiniz parçanızdır ve en etkili şekilde meditasyon ve yoga gibi pratiklerle elde edilir. Bu aşamayı, yine eşit bir şekilde önemli olan yaşam kalitenizde ve yaptığınız şeyde nasıl olduğunuzun farkındalığını gerçekleştirme aşaması takip eder. Bunlar gerçek doğanızdaki Yin ve Yang’dır.

Gerçek doğamız, yavaş yavaş gerçekleştirilir ve onu hiçbir zaman doğrudan keşfedemeyiz. Her aşamada, bir sonraki seferde keşfedip somutlaştıracak olacağımız kendimizin ve ruhumuzun deneyiminden tamamen habersizizdir; bu şekilde farkındalık seviyemiz yükselir. Kendi deneyimlerinden yola çıkarak kesin bir şekilde söyleyebilirim ki kendi yolum üzerinde çalıştığım işim, eğitimim, disiplinim ve büyümem ile içimde ortaya çıkma sürecinde olan belli bir dizi hedef ve idealim vardı; ancak bunları, tahmin edemediğim ve beklemediğim bir şekilde, hayatıma doğru aniden ve beklenmedik şekilde patlayana kadar anlamadım.

Yıllarca bu şeyler için tüm hayatım boyunca çalıştığımı düşünürsek bu biraz ironikti. Ancak yine de hayatıma geldiklerinde ve benim aracılığım ile işime geldiklerinde onların görünüşleri ve şekilleri beni oldukça şaşırttı. Bir şeyi deneyimleyene kadar bilemeyiz. Bu, bizim gerçek doğamızın temel gerçeklerinden biridir; bir şeyi deneyimleyene kadar bilemeyiz ve bu keşif sürecini asla tamamlayamayız. Kim olduğumuzun daha derin bir kısmını deneyimlediğimiz ve fark ettiğimiz ve gerçek doğamızın başka bir düzeyini ruh olarak deneyimlemeye başladığımız zaman, her seferinde karşılaştığımız derin izlenim, bunun gerçekte olduğumuz şeyin bir parçası olduğudur.

Gerçek doğamızı eylem halinde tanımlamak

“Müzik, tatlı müzik

Keşke okşayabilsem… okşayabilsem… öpebilsem.”

Jimi Hendrix

Gerçek doğamız, bir deneyim ve bir süreçtir. Bu, bizim ulaşabileceğimiz ve dolayısıyla sahip olabileceğimiz bir şey değildir. Gerçek doğamız, bu şekilde işlemez. Aynı şekilde bir müzisyen, yalnızken ve sadece yaratırken içinden gelen müziğe sahip olamaz. Önemli olan bir şarkıyı çalma başarısı değildir, bunun arkasındaki duygudur; bu duygu, bazen belli bir şarkı için orda bulunmaz, bu nedenle şarkının icrası özden yoksun olur ve doğru olmaz. Veya duygu oradadır; ancak çalmaya çalıştığınız şey dışındaki bir şarkı ya da fikir için oradadır.

Bir şarkıyı binlerce kez çalabilirsiniz; ancak bazen şarkı, parmaklarınızın arasından kayıyor gibi görünür ve ritim ve sözleri elde edemezsiniz. En azından benim için müzik tek başına bir güçtür. Müzik, size esinleniş bir şekilde ve belli bir duygu ile gelir; bunu zorlayamazsınız, çünkü o zaman müzik onu tanımlayan sihirden yoksun olur.

Tıpkı benim bu kelimelere sahip olmadığım gibi. Onları bir perde gibi bir araya getirip kendimi onlarla tanımlayamam. Bu şeylere; müziğin, sanatın ve hatta özellikle fikir ve bilginin yaratımına sahip olamayız. Bunlar çok gerçektir, çok kesindir ve aynı zamanda şekilsiz ve soyuttur. Jimi Hendrix’in yukarıda yer alan alıntıda bahsettiği de budur. Müziği, olduğu kişinin tüm parçasıyla seviyordu; ancak müziği somutlaştırdığı ölçüde ona asla sahip olamadı, onu yakalayamadı ve kollarının arasında tutamadı. Bizim gerçek doğamız da bu şekildedir.

Kendimizi bir şekilde sınıflandırıp nitelendirebileceğimize ne kadar inansak da bu, düşünebileceğimiz bir şey değildir; çünkü fikirlerde bulunmaz. “Ben bir bilim insanıyım, tarihçiyim, müzisyenim, yogiyim ve mistiğim” diyebilirim ancak bu sözler benim hakkımda gerçekten ne söylüyor? Bu sözlerin ortaya çıkardıkları şudur: “Matematikle ve fiziksel gerçeklikte bulunan örüntüler üzerinde çalışıyorum; tarihi, mitleri ve efsaneleri araştırıyorum; zamanla veya tamamen yanlış anlaşılma ile çarpıtılmış olabilecek bazı gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışıyorum; yoga yapıyorum ve ara sıra kelimelerle tarif edilemeyen şeyler yaşıyorum.”

Ancak bu sözler gerçekte ne iletiyor?! Bunlar bir yandan oldukça doğru olsalar da herhangi bir anlam ifade etmiyorlar. Yaptığım ve zamanımı geçirdiğim şeylerin bir kısmını size son derece iyi anlatıyorlar. Yine de deneyimlerin doğasında bulunan duygu ve neşe ile entelektüel, duygusal ve spiritüel keşif hissinin niteliği ya da yoğunluğu hakkında hiçbir şey söylemiyorlar; ki bunlar, deneyimlerin içlerindeki anlamın özüdür. Tüm bu deneyimlerin ortasında kim olduğuma ve kim olduğuma dair algıya yaklaşamıyorlar bile. Bunu, kendi içimde ve hatta başka insanda derinlemesine görebilen çok az kişi vardır. Aynı şeylerden bazılarını yapana ya da bir sanatta veya disiplinde benzer deneyim seviyesine sahip olana kadar bunu göremezsiniz; belki bunları yaptığınız zaman çoğu insandan daha fazla anlayış elde edebilirsiniz.

Kendimizi tanımlamak için kullandığımız, hatta yaptığımız şeyi tanımlamak için kullandığımız kelimeler bazı açılardan önemsizdir. Biz, bu kelimelerin içinde bulunmayız. Dünyadaki tüm unvanlar ve övgüler, bir kişiyi tanımlayamaz ya da onu kim olduğunu, yani gerçek doğasını keşfetmeye yönlendiremez. Kendimizi ancak olduğumuz kişi ile mükemmel bir şekilde uyumlu olan eylemler aracılığıyla saf bir akış içerisinde bulabiliriz. Ve bu, büyüme sürecinin, kişisel gelişimin, ustalığın ve hayatın tüm noktalarının en büyük mücadelesidir.

Kendimizi dürüst bir şekilde ifade etmek

Gerçek doğamızın deneyimi, gerçekte kim olduğumuzu ifade eden, doğal ve yüksek seviyeli bir akışta somutlaşmıştır. Bu, duygusal olarak dengeli olduğumuz, her gün yaptığımız işe tutkuyla bağlı olduğumuz, ilham aldığımız ve yaptığımız şeyleri kasıtlı olarak yaptığımız zaman ortaya çıkar. Yine de bu akış en nihayetinde gerçek doğamızı tıkamak ve çarpıtmak yerine özgürleştiren köklü alışkanlık ve davranış kalıplarına sahip olduğumuz anlamına da gelir. Amaç, genel olarak bizimle rezonansa giren ve varlığımızın her bir parçasıyla iç içe geçen sanatı, pratiği, projeyi, konuyu ya da disiplini bulmaktır. Gerçek doğamızın bulunduğu yer burasıdır.

Hayatımızda bu amacı bulmanın keşfi, kendimizi nasıl ifade edeceğimizi bulma süreciyle ve bunu yapmamızı sağlayan çeşitli sanatlarda beceri ve bilgi edinmemizle çok yakın ilişkilidir. Bu süreç, yıllar süren çabayı kapsayan, tüm enerjimizi, var olduğumuz her şeyi günlük eylemlerimize aktarmayı öğrendiğimiz bir süreçtir. Ve zamanla amacımız ortaya çıkmaya ve bu unsurların mükemmel dengesi içinde şekillenmeye başlar. Bu unsurlar hep birlikte doğal öz ifademizi, gerçek doğamızı tatmin eder. Bunun tam tersi değildir. Kim olduğumuza ve amacımızın ne olduğuna dair sezgiye, onu gerçekleştirmeden çok daha önce sahip olabiliriz. Ancak gerçek doğamızın bu ifade yoluyla tamamen anlaşılması, yalnızca kendimizi bu sanatlarla kaynaştırdığımızda ya da bu sanatları kendimizle kaynaştırdığımızda gerçekleşebilir.

Örneğin, tarih yerine fizik çalışmayı ya da müzik yerine sadece yazma sanatını seçemem. Dil yerine matematik çalışmayı ya da dağlara çıkmakta uzmanlaşmak için bir daha asla denizde yüzmemeyi seçemem. Bu yollardan birini seçemem, çünkü bu konuda başka seçeneğim yok. Bunların her birini yapmalıyım, çünkü bunlarla meşgul olmamam, bacağımı yerinden çıkarmak gibi olur. Bunlar olduğum kişiye dair o kadar temel ifadelerdir ki bunlardan birini bırakırsam bir bütün olarak yaşayamam veya temel olarak tatmin olmuş hissedemem.

Yıllarca aklıma gelen her uygulama kombinasyonunu ve dengesini denedim. Bunlar, benim için nefes almak gibi doğal olduğu için bunu yapamam. Bunu fark etmeden önce yaşadığım acı ve güçlükler ile bu şeyleri çabasız ve doğal bir şekilde günüme ve hayatıma dahil edebileceğim becerileri, bilgileri ve süreci geliştirmeden önceki zaman gerçekten de inanılmazdı. Belki de hayatımın 18 yılı bundan acı çektim. Yine de bir an için pişman değilim; çünkü bu yolu bilinçli olarak seçtim ve daha önce, yol boyunca her aşamada bu yolu seçtim. Çünkü bu, kendini gerçekleştirmenin, kaderimi ve en yüksek potansiyeli gerçekleştirmenin yoludur. Bu, kalbin olduğu, benim için bir şey ifade eden tek yoldur ve ölene kadar ondan sapmayacağım. Kendim için tamamen özgürleşmekten ve olabildiğince çok insan için bunu yapmaktan (bu konuda kontrolüm olmadığını kabul ediyorum, belki dolaylı yoldan biraz etkim vardır) başka bir şey yok, başka hiçbir şey beni bu hayatta tatmin etmeyecektir.

Gerçek doğamızın farkına varmak, değişmeyen bir mükemmellik hali değil; engellenemeyen bir hale gelmenin ve tam özgürlüğe doğru ilerlemenin istikrarlı bir sürecidir. Gerçek doğamızın farkına bir günde varmayız ve birdenbire her şey her açıdan mükemmel hale gelmez, tüm zorluklar ve mücadeleler çözülmez. Gerçek doğamızın nasıl göründüğünün farkına varmak bu değildir. Aydınlanma anlayışı ile ilgili olarak benim tartıştığım nokta da budur.

Bu, bir olay veya varış noktası değil; sürekli bir keşif, yaratma ve düzeltme sürecidir. Ve bir şeyi başardığınız ve huzur içinde olduğunuz bir aşamaya ulaştığınız zaman bu huzuru ve farkındalığı, kendinizle birlikte hayatınızın bir sonraki ve daha büyük olan meydan okumasına taşırsınız. Yorgunluk veya bıkkınlıkla değil; çünkü bunlar, amacın belirtileri ile kişinin gerçek doğası değildir, ışıkla birlikte içinizdedirler.

Gerçek doğanızın farkına varmak, hayatınızın geri kalanında hiçbir şey yapmanızı gerektirmeyen bir duruma ulaşmakla ilgili değildir. Belki de bunun, hayatınızın geri kalanında yapmak istemediğiniz hiçbir şeyi yapmak zorunda olmadığınız bir duruma ulaşmakla ilgili olduğunu söyleyebilirsiniz. Yeni şeyler öğrenmeyi, bilgimi geliştirmeye çalışmayı, spiritüel bağlantımı ve farkındalığımın düzeyini derinleştirmeye çalışmayı, tamamen özverili sevgi ve canlı mutluluk kapasitemle birlikte her gün algıladığım güzelliği ifade ettiğim sanatımdaki becerilerimi geliştirmeyi bıraktığım gün, bu bedeni terk ettiğim gün olacaktır; bu zaten başlangıcından beri geçici olan bir sözleşmeydi.

Gerçek doğanız, ruhunuz olarak olduğunuz şeydir. Kendinizle ilgili bu farkındalığı keşfetme ve özgürleştirme, onu dünyaya ve yaptığınız her şeye yayma, kendinizle ilgili bu daha derin kavrayışınızı daha iyi ifade etmek için egonuzun sınırlarını işleme sürecidir. Gerçek doğanızı anlamayı tanımlayan ve onu somutlaştırma süreci için gereken şey budur.