Markette bir rafa elimizi uzatmadan önce acaba içinde ne var ne yok diye aklımızdan geçiyor, ürünü elimize alınca arkasındaki detayları okuyoruz ama maalesef satın aldığımız kıyafetler konusunda bu mümkün değil.

Giysilerimiz de, dolabımıza ulaşmak için uzun, karmaşık ve çoğu zaman kimyasal süreçlerden geçiyor.

Bununla ilgili bir kaç örnek vermek istiyorum size. Bu tip bir sorun ilk olarak 3,500’den fazla çalışanın alerjik reaksiyonlar, baş ağrıları ve solunum yolu sorunları yaşayan American Airlines’da yaşandı. Şirketin yeni üniformalarının dağıtımının ardından ortaya çıkan bu durum ciddi sorunlara neden oldu. American Airlines üniformanın alındığı şirketle ilişkisini kesti ve üniformalar hemen toplatıldı.

Primark, erkek reyonunda satışa sunduğu parmak arası terliklerinden bazılarında kimyasal boyadan kaynaklanan sorun olduğunu belirleyerek, tüm ürünleri toplattı.

Dr.Martens satışa sunduğu vegan deri botlarını satıştan çektiğini duyurdu. Nedeni ise kimyasallar!

Şirketlerin bu tip ürünleri belirleyerek ve kabullenerek geri çekmek için proaktif adımlar atması cesaret verici olsa da, bu sorunlar hala bazı önemli soruları gündeme getiriyor. Yani neden ilk etapta pek çok kimyasal var ki? Neden üretim aşamasında daha sıkı kontroller yok?
Zehirli kimyasallar ile Hayatınızı Riske Atmayın.

– Hata yapmayın: Giydiğiniz kıyafetler uzun ve yoğun bir üretim sürecinden geçer. Pamuk ve yün gibi doğal lifler bile (organik değillerse) herbisitler ve zirai ilaçlara maruz kalır, özel boyalarla ateş, koku, leke, su ve kırışıklara dayanıklı bileşiklerle işlemden geçerler. Polyester ve naylon gibi petrol bazlı sentetik lifler muhtemelen daha fazla kimyasal madde içeriyor.

Ancak güzellik ve ev temizleme endüstrileri üzerinde kurulu bir düzende, bir de moda endüstrisinin yönetmelikleri düşünüldüğünde maalesef herşey son derece kontrolsüz. Federal Ticaret Komisyonu, ABD giyim perakendecilerine sadece lif içeriğini, menşei ülke ve imalatçının kimliğini etiketler üzerinde paylaşmasını istiyor. Bazı tahminlere göre, tekstil imalatında potansiyel sağlık kaygısı oluşturan 250 “kısıtlanmış madde” bulunmasına rağmen, üretim sürecinde kullanılan kimyasallardan hiçbirini ifşa etmek zorunda değillermiş. Bizde durum gün geçtikçe yeni bir adım atılmasına rağmen maalesef hala ciddi uygulama ya da yaptırımlara sahip değil. Zaten Çin’den gelen mallar durumu daha da zorlaştırıyor.

Şimdi kıyafetlerimizle dolabımıza kadar giren kimyasallarda bazılarına göz atalım:

1. Azo boyaları

Giysilerde kullanılan kimyasal boyaların da çeşitleri vardır, azo boyaları en yaygın olanlarından biridir. Bu boyaların ciddi yüksek seviyelerde kanserojen maddeye sahip olduğu bulundu.

2. NPE

Nonilfenol etoksilatlar (NPE’ler) giysilerimizin çoğunda bulunan organik bileşikler sınıfındandır. EPA’ya göre, kemirgenlerdeki üreme ve gelişimsel risklerle ilişkili olmasının yanı sıra, yaygın olumsuz çevresel etkileri var ve su yaşamı için oldukça toksik bir madde.

3. Formaldehit ve Fitalat.

Formaldehit, bazen giysileri kıvrılmaya dayanıklı hale getirmek için kullanılan, bilinen bir solunum ve cilt tahriş edici maddedir. Fitalatlar plastik, ayakkabı ve eldiven gibi modada kullanılan endokrin bozucular ve dekoratif baskı prosesi içindir.

4. Metalller.

Tekstil üretim sürecinde metaller her yerde bulunurken, yapılan bir çalışmada 20 farklı stil giyside bu metallerin hepsinden bulunmuş. Bu metaller düşük dozlarda ise sağlık riskleri oluşturmaz, ancak yüksek konsantrasyonlar ciddi tehlikeli olabilir. Metal aksesuarlar içeren giysiler bir başka potansiyel endişe.

Peki ne yapmalıyız?

Herkesin yukarıda belirtilen kimyasallara farklı tepki verdiğini ve düşük seviyelerinin bile ortalama bir insana önemli bir sağlık riski oluşturduğunu unutmayın. Tabii ki kendinizi korumanın bazı kolay yolları da vardır:
1. Doğal malzemeleri önceliklendirin.
Yeni kıyafetler alırken, mümkün olduğunca doğal olanları arayın. Bu da daha fazla organik pamuk demek; polyester ve naylon gibi daha az sentetik anlamına gelir. Üretimde kıyafetlerinize istemediğiniz hiçbir şey eklenmediğinden emin olmak için “kırışmasız” ve “leke tutmaz” gibi iddialardan uzak durun.

2. Doğal deterjanlarla iyice yıkayın.
Yeni aldığınız herşeyinönce yıkanması gerektiğini asla unutmayın. Pek çok dermatolog aslında alerjik kontakt dermatite karşı temizleme aşamasında doğal yöntemlerle hazırlanan temizleyicilerle koruma önermektedir.

3. Araştırmalarınızı yapın ve hızlı olandan kaçının.
Bir markanın üretim sürecini satın almadan önce araştırın ve sorularınız olduğunda daha fazla bilgi istemekten çekinmeyin. Üretimlerini şeffaf olan şirketlere öncelik verin ve satın aldığınız şeylerin uzun ve düzgün yollardan geçip 5 TL ye satılamayacağını da bilin.