Dünya’nın en eski, hatta ilk tapınağının ülkemizde olduğunu biliyor musunuz?  Şanlıurfa ilimize sadece 15 km uzaklıkta yapılan kazı çalışmalarını duydunuz mu? İşte o kazı alanının olduğu yer Göbeklitepe olarak biliniyor. Burada 1995 yılından bu yana yapılmakra olan arkeolojik kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkan sonuç, bizi olduğu kadar dünyayı da şaşırtmakta. Göbeklitepe  kazılarında günümüzden tam 12.000 yıl önce inşa edilmiş, dünyanın en eski ilk tapınağı bulundu.İnşa edildikten 1000 yıl sonra üstleri olan insanlar tarafından kapatılarak gömülen bu tapınaklar, şimdi yeniden gün ışığına çıkıyor.

 

Dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe ile ilgili önemli başlıkları sizin için hazırladık:

 

1.  Göbeklitepe tarihin bilinen ilk tapınağı

Bunu zaten yazının başında da söyledik. Ne Mısır tapınakları ne de İngilitere’nin Stonehenge yapıtı, hiçbiri Göbeklitepe kadar eski değil. Ayrıca bir o kadar da önemli değil. Neolitik döneme ait Göbeklitepe, inançların ortaya çıktığı önemli bir dönemin izlerini taşıyor.

2. Göbeklitepe en eski ve en büyük tapınak bölgesi

Sadece ilk olması ile değil, en büyük olması ile de önemli. Yapılan kazılarda şu ana kadar 20 adet tapınak tespit edilmiş ve bunlardan sadece 6 tanesi gün ışığına çıkmıştır.

3. Göbeklitepe bulunduğu yer

Göbeklitepe coğrafi konumu ile de önem taşıyor. Şanlıurfa’da Örencik köyü yakınlarında, yaklaşık 300 metre çapında ve 15 metre yüksekliğinde geniş görüş alanına hakim bir konumda yer almaktadır. Demek ki o zamanlarda çok özel bir yeri var ve de çevreye hakim olmak adına yükseğe tepeye inşa edilmiş.

4. Göbeklitepe’nin inşa özellikleri

Tapınak bölgesinin inşa edilme şekli de ilginç çünkü o dönemlerde insanoğlu bitki toplayan ve hayvan avlayan küçük gruplar halinde yaşamlarını  sürdürüyordu. Kayalık bölgelerden, büyük sütunların ve ağır taşların el arabaları ve yük hayvanları olmadan 2 kilometre taşınarak Göbeklitepe’ye getirilmesi için muhtemelen tarihte insanların ilk defa bu kadar kalabalık bir şekilde bir arada olması gerekmişti. Demek ki aynı zamanda en kalabalık belki de en güçlü topluluğa sahip olan tapınak bölgesi ilginç özellikleriyle dikkat çekiyor.

5. Göbeklitepe çok iyi korunmuş

Göbeklitepe’nin günümüze kadar bu şekilde çok iyi olarak korunmuş halde kalması da arkeologları şaşırtan bir diğer konu. Yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra onlarca ton toprak ve çakmaktaşları ile tamamıyla gömüldüğü bilinen Göbeklitepe’nin niye gömüldüğü de cevabı bilinmeyen sorular listesinde yer alıyor.

6. Göbeklitepe tam bir doğal buğday alanı

Bölgede yapılan araştırmalar ve elde edilen veriler doğrultusunda önemli bir kültür ürünü olan ve yüzlerce genetik varyasyonu bulunan buğdayın asıl en doğal halinde ilk olarak Göbeklitepe eteklerinde yetiştiği ortaya çıkarıldı. O dönemde tarım yapmak, topluluk beslenmesi açısından da önemliydi.

7. Göbeklitepe kazıları yine yabancılarda

Bölgede ilk kazı çalışmaları 1963 yılında yapılmış. O dönemde bir mezarlık ve küçük bir yerleşim yeri olduğu düşünülerek ileri bir kazı yapılmamış. 1980 yılında yabancı bir köşe yazarı bahsetmiş ama yine ilerleme olmamış. Daha sonra 1994 yılında Heidelberg Üniversitesi’nden Klaus Schmidt bölgede bir araştırma yapmış. Ancak o zaman arkeolojik değeri dikkati çekmiştir.

8. Göbeklitepe kazıları çok geç başlamış

Kazı çalışmaları ise 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi Başkanlığı’nda ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Harald Hauptmann yüzey araştırmasından sonra başlatılmıştır. Hemen ardından Şanlıurfa Müzesi başkanlığı ve Klaus Schmidt bilimsel danışmanlığında kazılar başlamış. 2007 yılından itibaren ise kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararlı kazı statüsüyle ve yine Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Klaus Schmidt’in başkanlığında devam etmiş. Projeye Alman Heidelberg Üniversitesi Tarihöncesi Enstitüsü de katılmış. Yıllarca sürdürülen ayrıntılı kazı çalışmaları, Neolitik Devrimi ve hazırlayan koşulları yeniden yazmayı sağlayacak güvenilir bilimsel sonuçlar sağlamıştır. Ama yine de bizim ülkemizde dikkat çekmemiş, Almanlar tarafından kazılar ancak başlatılabilmiş.

9. Göbeklitepe’de tarihi eser kaçakçılığı

2010 yılında, 40 cm. boyunda, 25-30 kilogram ağırlığında taştan yapılmış ve üzerinde hayvan figürleri olan insan başı heykelinin çıkartıldıktan iki gün sonra kazı alanından çalındığı tespit edilmiş. Bu kadar ağır ve büyük bir eser nasıl ortadan kaybolur insanın aklı almıyor.

10. Göbeklitepe’de yerleşim alanları bulunması

Göbeklitepe ilk tapınakların bulunduğu yer olsa da, aynı zamanda en büyük yerleşim alanı olarak da tespit edildi. Sadece tarım ya da hayvancılık nedeni ile değil, dini amaçlarla da bir topluluk oluştuğu düşünülüyor.

11. Göbeklitepe Dünya Miras Geçici Listesinde…

Göbeklitepe 2011 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Geçici Listesi’ne alınmıştır. Bu kadar önemli ve tarihi bir kazı çalışmasından bulunan tapınakların ve hatta belgenin neden geçici listede olduğu da ilginç bir durum. Hem yabancıların inanılmaz merakı ve ilgisi var hem de aldıkları liste…

12. Göbeklitepe kazı başkanı öldü

Göbeklitepe’de kazı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Klaus Schmidt yaşadığı kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Kazı çalışmalarının önemli bir boyuta taşınmasında büyük emeği geçen profesör maalesef kalbine yenik düştü. Bu ölümün ardından çeşitli komplo teorileri de çıktı, ama hepsi havada kaldı.

13. Göbeklitepe tapınaklarında törenler

Arkeologlar tapınak kalıntılarında buldukları zemin yapısının özelliklerine dayanarak sıvıyı geçirmeyecek şekilde yapıldığına dikkat çekiyor. Peki neden? Belki de törenler yapılırken bir sıvı (kan, su, alkol v.b.) kullanılıyordu ve bunun gitmesini de istemiyorlardı. Bu konu hala araştırılıyor.

  1. Göbeklitepe’de bulunan T Sütunlar

Yapılan kazılarda arkeologlar, boyları 3 ile 6 metre arasında değişen T biçimindeki sütunların, insan figürlerini temsil ettiklerini düşünüyorlar. Sütunlar üzerine yansıtılan diğer figürlerden farklı olarak aşağı doğru iner şekilde tasvir edilen 3 boyutlu aslan kabartması da dikkat çekiyor. Bu ve diğer aslan figürleri neolitik dönemde aslanların Anadolu’da yaşamış olma ihtimalini güçlendiriyor. Bu T sütunlarının ağırlıkları 40 ile 60 ton arasında değişiyor.

15. Göbeklitepe’de bira!

Göbeklitepe’de çıkan bulgular taş devri insanlarının bira içtiğini de gösteriyor. Kazılarda şu ana kadar en büyüğü 160 litrelik kapasiteye sahip kireç taşına oyulmuş, altı bira varili bulunmuş. Sanki burada insanoğlu ekmek için değil, bira uğruna tarıma başlamış. Belki de biraya yakın olan sıvı, tapınaktaki törenlerde kutsal içecek olarak kullanıldı.