Gül hastalığı ya da daha bilimsel adıyla Rosacea rahatsızlığı, ülkelere göre değişmekle birlikte toplumlarda %0.5 ila %10 görülme sıklığına sahip.

Genellikle ergenlik döneminde veya 20’li yaşlarda ortaya çıkan rahatsızlık, 30’larda ve 40’larda ise çok daha vahim bir tablo çizmeye başlar. Henüz rahatsızlığın kesin sebebi tespit edilebilmiş değil ancak oluşmasına katkı sağlayan faktörler biliniyorlar. Modern tıpta ise hastalığın gerçek bir tedavisi yok ve bireyler hayatları boyunca zaman zaman oluşmasına, zaman zaman ise geçmesine razı olmak durumundalar.
Cilde bağlı pek çok diğer rahatsızlıkta olduğu gibi, gül hastalığında da semptomların ortaya çıkışını tetikleyen değişik faktörler olabiliyorlar.

Gül Hastalığının Semptomları

Hastalık kendisini aşağıdaki semptomlar ile gösterebilmektedir:

• Yüzde kızarıklık, özellikle burun ve yanaklarda
• Damarların ağ halinde cilt altından belli olması
• Ciltte ağrılar ve kaşınma
• Güneşe tepki gösteren cilt
• Batma ve yanma hissi
• Ciltte kuruma
• Akneye benzer oluşumlar ve aşırı yağlanma
• Utanınca kolayca kızarma
• Cilt dokusunun kalkması
• Cilt dokusunun pütürlü olması
• Ciltte bazı bölgelerin sertleşmesi
• Göz çevresinde cilt hassasiyeti, kızarma, kuruma, batma, kaşınma, ışığa hassasiyet, kistler ve ağrılar.

Ulusal Gül Hastalığı Topluluğu’nun araştırmalarına göre, hastalığın ortaya çıkmasında %90 oranla düşük özgüven ve özsaygı bulunmaktadır. Hastaların %41’inin toplumla iletişime geçmekte sorunlar yaşadıkları da bilinmektedir. Hatta cilt problemlerinden dolayı işe gitmeyen pek çok birey de mevcut.

6 Doğal Gül Hastalığı Tedavisi

Beslenme Düzeninizdeki Tetikleyicileri Tespit Edin

Gül hastalığı cildi daha hassas hale getirdiği için, rahatsızlığı ortadan kaldırmak amacıyla kimyasal kremlerin kullanımı, durumu daha kötü hale getirebiliyor. Bazı hastalarda ise her ne kadar semptomlarda azalma meydana gelse de, hastalığın kökenine inilmiyor.

Uzmanlar ise bunun tüm vücudu ilgilendiren bir problem olduğunu belirtiyorlar ve inflamasyonların özellikle bağırsaklardan kaynaklanan problemlerden dolayı oluştuğuna inanıyorlar. Zira insan cildi genel sağlığın bir işaretini verir ve hassasiyetleri, alerjileri olanlar maalesef bunun semptomlarını genelde ciltleri üzerinde görürler.

Gül hastalığı, akne, dermatit gibi pek çok cilt hastalığının mide-bağırsak inflamasyonlarından kaynaklandığına dair araştırmalar mevcut. Fazla aktif bir bağışıklık sistemi cilt ve sindirim bozukluklarına yol açabiliyor ve bu da cildimizi korumakla görevli olan faydalı bakterilerin bağışıklık sistemi tarafından parçalanmasına yol açarak cildi savunmasız bırakıyor.

Bu yüzden öncelikle bağışıklık sisteminizi tetikleyen besin öğelerini tespit etmeli ve beslenme düzeninize değişiklikler getirmelisiniz. Özellikle anti-inflamatuvar gıdalar, alerjen kaynakları ortadan kaldırma konusunda etkili oluyorlar.

Bu hususta deneyebileceğiniz en önemli besinler şu şekildeler:

• Organik sebzeler ve meyveler
• Sağlıklı yağ asitleri
• Yüksek kaliteli proteinler
• Anti-inflamatuvar bitki ve besinler

Kaçınmanız gereken gıdalar ise aşağıda sıralanıyorlar:
• Alerjiniz olan tüm gıdalar
• Alkol ve kafein
• Şeker ve işlenmiş gıdalar
• Süt ürünleri
• Kızarmış gıdalar, trans yağlar ve hidrojene yağlar

Her Gün Güneş Koruyucu Sürün

Gül hastalığına benzer semptomlara sahip olanlar yahut ciltlerinde kızarmalar meydana gelenler, ciltlerinin bilhassa yüz olmak üzere hassas yerlerine güneş kremleri sürmeliler. Çünkü UV ışınlarının semptomları daha sert hale getirdiği biliniyor.

Güneşe çıkmak D vitamini üretimi için gerekli ancak yüz bölgesini korumak için kremlemek bu hassas bölgede daha fazla hassasiyet oluşmasına engel olacaktır. Göz çevresini ise güneş gözlükleri ile koruyabilirsiniz.

Doğal Nemlendirici ve Kozmetik Ürünleri Kullanmak

Gül hastalığına yatkınlığı olan bir cildi doğru şekilde nemlendirmek, cildin kendini korumasına imkan tanımaktadır. Pek çok hasta, kuruluk, sertlik ve pullanma yaşanan cildini güzelce temizleyip nemlendirmeye başladığında, semptomların hafiflediği ve cilt hassasiyetinin azaldığı gözlenmiştişr.

Eğer yağlı, kırmızı ve hassas bir cildiniz varsa nemlendiricilerden kaçınmak istiyor olabilirsiniz ancak hindistan cevizi yağı gibi doğal antibakteriyel nemlendiriciler, cildinizde daha fazla sorun yaratmadan ona temel yağ asitlerini temin edebilirler. Doğal bitkilerde doğal yağlar bol miktarda bulunur ve bu nedenle dünya çapında cilt hastalıklarında kullanıldıklarını görmek mümkündür.

Gül hastalığının belirtilerini bastırarak toplum içine onlar olmadan çıkmak için kozmetik ürünlere bel bağlıyorsanız, bu ürünlerin semptomları iyice ortaya çıkarabileceklerini de unutmamalısınız. Organik ve yumuşak dokulu kozmetik ürünleri tercih ederek bu sorundan kurtulabilirsiniz.

Stres Düzeyinizi Yönetin

Gül hastalığının gösterdiği fiziksel semptomların yanısıra, pek çok kişi zihinsel ve duygusal olarak da zorlanır. Kötü görünümden dolayı pek çok hastanın özgüveninin azaldığı görülmüştür. Yüzde kızarmaların, kalkmaların ve kırmızılıkların ortaya çıkması, duygusal olarak başa çıkması zor durumları ortaya çıkarabilmektedir ancak bu olumsuzluklara odaklanmak işleri genelde daha kötü hale getirmektedir.

Akne patlamalarında olduğu gibi, gül hastalığında da semptomlar stres altındayken daha fazla ortaya çıkarlar. Dolayısıyla hayatınızdaki stres düzeyini kontrol etmeniz gerekir. Çünkü stres otoimmün reaksiyonları daha sert hale getirir ve bunun yanında zaten bir de hastalığın kendisinden kaynaklanan stres ile baş etmeniz gerekir. Fakat unutmayın, semptomları hayatınızdan tamamen çıkartmanız mümkün olmayabilir ve bu konuda kendinizi suçlu hissetmemelisiniz.

Egzersiz, meditasyon, rahatlatıcı bitkisel çözümler gibi uygulamalardan faydalanarak genel stres düzeyinizi düşürmeniz işinize yarayacaktır. Ayrıca pek çok kişinin sandığının aksine bu hastalığın hijyen ile ilgisi yoktur ve tamamen iç faktörlerden kaynaklanmaktadır.

İlaç Seçenekleri İçin Doktorunuzla Görüşün

Gül hastalığına çare için pek çok kişi reçeteli kremler, losyonlar ve jeller kullanıyor çünkü her zaman doğal çözümler ile sonuç elde etmek mümkün olmayabiliyor. Hastalık konusunda son senelerde yapılan araştırmalar, semptomların kontrol edilebilmeleri için çok sayıda ilacın geliştirilebilmesine imkan tanıdı.

Lakin bu ilaçların hastalığı tedavi etmediğini, sadece belirtileri kontrol etme amaçlı olarak kullanıldıklarını da unutmamak gerekli. Tam olarak bakteriler veya virüsler tarafından yaratılmayan bu hastalığa karşı antibiyotiklerin kullanımı da maalesef etki etmemektedir.
Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlarda genellikle D vitamininin aktif bir formu kullanılmaktadır ve bunun yanında azelaik asit ve metronidazole adı verilen bir antibiyotik de bunu takip etmektedir. Son senelerde D vitaminli ürünlerin kullanımı daha popüler hale gelmiştir.

Besin Destekleri ve Öz Yağlara Ağırlık Verin

Pek çok besin desteği ve öz yağ, inflamasyona karşı etkili olabilmektedir. Bu bitkisel çözümler, güvenli ve etkin bir çözüm sunabilmektedirler.
Cilt inflamasyonları için kullanabileceğiniz doğal ürünler şu şekilde sıralanıyorlar:

• Zerdeçal
• Zencefil
• Aloe Vera jeli
• Saf yağ
• Çay ağacı, lavanta, okaliptüs, papatya, gül, kekik ve biberiye öz yağları (bu yağları jojoba yağı gibi taşıyıcı yağlarla birlikte kullanmalısınız).