7 adımlık yolculuğun ikinci adımı inanç sistemlerimizle başlamaktadır. Kim olduğumuzu düşünmemizi ve neler başarabileceğimizi belirleyen bu labirent, yaşamlarımızda deneyimlediğimiz her şeyin temelini oluşturan birtakım düşünce, eylem ve tepkilerdir.

Daha önce kaç kez değişimle burun buruna gelmenize rağmen değişim ellerinizden kayıp gitti?

Nasıl hissettiğimizi değiştirmenin ve en derin seviyelerde hareket etmenin imkansız olduğuna nasıl olur da inanırız?

Neden taşıdığımız fikirler birer kanun haline geldi?

Bizi eski, programlanmış ve tekrarlayan acı döngüleri içinde tutan ve görünüşte hareketsiz olan nesneler neler?

Belki de önce şu soruyu sormamız gerekiyordur:

Artık hayatımızdaki neşe ile tatmin ifadesini sınırlayacak kadar katı hale gelen şeylere dair netlik aramanın zamanı geldi mi?

Tabi ki geldi!

İnanç sistemlerimiz, bizi yönlendirir hale gelen sınırlı olasılıklarla birlikte düşüncelerimizin, duygularımızın ve fikirlerimizin bir toplamıdır. Bu inançlar ne düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi ve nasıl tepki verdiğimizi belirleyen felaket tellallarıdır. Varlığımızın her bir parçasını etkilerler.

Yaptığımız seçimlerle nasıl etkileşim kurduklarına dair daha net bir resim oluşturmak için bu iki kelimeye ve anlamlarına birlikte göz atalım.

İnancın tanımı şu şekilde olmaktadır:

  • Kanıt olmadan bir şeyin var olduğu ya da doğru olduğu düşüncesi ya da duygusu.
  • Biraz güven duyulan belli veya belirsiz bir fikir.
  • Doğru olduğu iddia edilen dini bir doktrin.

Sistemin tanımı ise şu şekilde olmaktadır:

  • Tutarlı bir birim olarak çalışmak üzere tasarlanmış, birbirleriyle ilişkili ve etkileşimli olan unsurların bir kombinasyonu.
  • Birleşik bir bütün oluşturan, birbirleriyle ilişkili unsurlar.
  • Davranışı yöneten karmaşık bir kurallar yöntemi.

İnançlardan bahsettiğimiz zaman genelde yaşamımızda bilinçli olarak benimsediğimiz değerleri, nasıl davranacağımızı belirleyen sosyal, politik ve dini inançlarımızı kastederiz.

Bununla birlikte burada daha geniş bir bakış açısından bahsediyoruz: Bizi memnun eden şeyi tezahür ettirme ifademiz ile gerçekten zevk alacağımız hayat tarzını sınırlayan, benimsediğimiz ve gücümüzü verdiğimiz inançlardan bahsediyoruz.

Olduğumuz kişiyle ilgili düşüncelerimizi ve duygularımızı şu ana kadar değişmemelerine neden olan ‘inanç’ denilen ‘sürekli olarak akan enerji’ tarafından belirledik. Bu inanç ya da bir sistem içinde yapılanan farklı birtakım inançlar edimlerimizi, davranışlarımızı ve eylemlerimizi belirler.

Diğer bir deyişle inançlarımız, yaptığımız şeyi ve hayatımızda yarattığımız şeyi neden yaptığımıza dair görünmeyen azmettiricilerdir. Bu inançlar, kendimiz ile çevremiz hakkında nasıl hissettiğimizi belirler. Gerçekliğimizi şekillendiren şey temel inançlardır.

Bu inançlar nereden çıktı?

İnanç sistemlerini genetiğimiz yoluyla miras alır ve çocukluğumuzda doğrudan ya da dolaylı olarak öğreniriz. Değerli çocukluk zamanlarımızda neye inanacağımız, kim ve ne olmamız gerektiği öğretilmiştir. Genç bir ruhu etkileyen konuşmalarla ya da deneyimlerle belli bir şekilde düşünmek ve belli bir şekilde davranmak için eğitildik. Bir süre sonra bu yeni gerçekliği, eleştirel düşünme becerimizden vazgeçerek gerçek olarak kabul etmeye başladık.

Teoride özgür irade seçimi dediğimiz bir şey var; hayatımda yapabileceğim bir değişikliği herhangi bir zamanda değiştirmeyi seçebilirim. Yine de her gün spiritüel olarak büyümeye ya da eski acı verici düşünceleri serbest bırakmaya veya geçmiş günahları affetmeye çabalarız.

Çok ilginç bir şekilde pek çok kez değişmeyi seçeriz ve samimi bir şekilde değişme arzusu duyarız, ancak sonunda hep aynı yerde kalırız. Çok fazla enerji harcamasına rağmen hiçbir yere gitmeyen tekerlek üzerindeki bir hamster gibi.

Peki ya olduğumuz kişi, ruh olarak olduğumuz kişiyle hiçbir ilgisi olmayan genetik belirteçlerimizden, dini geçmişimizden, sosyal statümüzden ve aile geleneklerimizden gelen eski bilgilere dayanıyorsa?

Kimliğiniz sahte bir temel üzerine kurulmuş olabilir mi?

İnançlarınız sizi bir enerji hapishanesine mi kapattı? Bu enerji hapishaneleri bedeni, zihni ve ruhu saran güç alanları olarak çalışır. Bu güç alanları bir kez yerleştiğinde bizi, değişim yaratmamıza izin vermeyen acı verici kalıplara hapseder. Onları ne kadar enerjiyle beslerseniz besleyin bunlar, asla tatmin olmayan ve dipsiz çukurları olan kendi kendini çoğaltan programlardır.

Kim ve ne olduğunuzda fedakarlık etmenize neden olarak hayatınızı şekillendiren ve oluşturan inançlar neydi? Başkalarının size yüklediği beklentiler ile kalıplara göre yaşamaya çalışırken kişisel özgürlüğünüzden ve büyümekten vazgeçtiniz mi?

Daha derin araştırma yapmanızın zamanı geldi mi? Tabi ki geldi!

Hayatınıza rehberlik eden, ancak sizi gitmek istemediğiniz yöne götüren şeyi değiştirme arzunuz varsa aşağıdaki adımları uygulayabilirsiniz.

Birinci adım

Kurban olmayı bırak.

İkinci adım

Hayatında yarattığın her şeyin sorumluluğunu al.

Üçüncü adım

Enerji hapishanesinin nasıl çalıştığını anladın mı? Onu nasıl besliyorsun? Nasıl onun kölesi haline geldin?

Bir enerji hapishanesi yarattığımız zaman bunu sık sık yaparız, çünkü bunun bizi tekrar incinmekten koruduğunu düşünürüz. Bu hapishaneler, sizi acı algısından uzak tutmak için otomatik seçimler yapacağınız şekilde programlanmıştır. Ancak ironik olarak bu inanç kalıplarının yaptığı tek şey, sizi eski acınıza ve travmanıza bağlı tutmaktır ve bu da istediğiniz şeyin tam tersidir.

Aşağıdaki alıştırmayı deneyin:

7 gün boyunca sizi sınırlayan inançlarınıza dikkat edin. İzleyin, bakın, dinleyin. Program sizi eski düşünce ve duygu tarzınızda tutmaya çalışırken bunun farkında olun. Gözlemci olun. Neler yaşadığınıza ve bunların sizi nasıl hissettirdiğine dair günlük tutun. İstediğiniz gibi az ya da çok yazın. Burada önemli olan şey, bu inançların hayatınızı nasıl etkilediğine dair bilgi edinmenizdir.

Sonrasında 7 gün daha şunu yapın:

Programınızı her hissettiğinizde, duyduğunuzda ya da gördüğünüzde onu güçlendirmemeyi seçin. Duyguyu anlayın, ancak ona her zaman yaptığınız şekilde tepki vermeyin. Bu duyguları yeni bir seçim yaparak yok edin. Bu sorunlar/tutumlar artık hayatınızı etkilemeyecek olsaydı nasıl hissedeceğinizi anlayın. Değişimle etkileşime girin. Enerjinizi, size neye sahip olabileceğinizi ya da olamayacağınızı söyleyen inanca değil, istediğiniz şeye odaklayın.

Sonrasında 7 gün daha şunu yapın:

Her gün farklı bir şey yapın. Yeni bir şeyler yapın. Köpekbalıklarıyla yüzmek ya da uçaktan atlamak gibi aşırı şeyler yapmanıza gerek yok. Ancak farklı bir şey yapın, hoşunuza gidecek ve uzun süredir yapmak istediğiniz bir şey yapın. Bunu her gün yapın. İstediğinizi yapma konusunda tek bir şeyle sınırlı değilsiniz, ancak her gün bir şeyler yaptığınızdan emin olun.

Sonra notlarınızı gözden geçirin ve neler öğrendiğinizi görün ve sonra tekrar başlayın. Çünkü hayatınızı değiştirmek, sonsuza kadar seçim yapmanızı gerektirir.