Her şeyin bir oluş nedeni vardır.

Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş tesadüfen değildir. Her şeyin ilahi planda bir nedeni vardır. Öyle ki, şu an zihnimdekileri yazıya döküp sizlerle burada paylaşıyor olmam bile ilahi planın bir parçasıdır.

Doğum tarihin, yaşadığın şehir, işin, evin, eşin, çocukların hiçbiri tesadüf değil.

Hayatımıza dahil olan insanlar, onlar belli amaca hizmet etmek, bize bir ders vermek, kim olduğumuzu ya da olmak istediğimizi bulmamıza yardım etmek için karşımıza çıkarlar. Bu insanların kim olacağını önceden kestiremezsiniz; belki sınıf arkadaşınız, komşunuz, öğretmeniniz, yıllardır görmediğiniz bir dostunuz, sevgiliniz ya da belki de bir an göz göze geldiğiniz bir yabancı.

Her kim olursa olsun, o kader anında hayatımız bir biçimde etkilenir. Bazen de hayatınızda öyle olaylar yaşarsınız ki; o anda bu olaylar size felaket, acı dolu, haksız, ihanet gibi görünür.

Ancak fırtına dindikten sonra; bütün bu olayların üstesinden gelmemiş olsaydınız, asla potansiyelinizin, gücünüzün, azminizin ve yürekliliğinizin farkına varamazdınız.

Her olayın bir gerçekleşme sebebi ve her durumdan çıkarmamız gereken bir ders vardır, iyi yada kötü farketmez. Yaşadığımız olayların aslında bize ne anlatmak istediğini ya da ne gibi bir ders içerdiğini görmek ve farkına varmak önemlidir. Bunun için bazen bakış açımızı değiştirip madalyonun bir de arka yüzüne bakmak gerekir. Resmin bütününe odaklanılmalıdır.

“Ben bu olayı neden yaşadım? Neden bunlar hep benim başıma geliyor? Bu insan ya da durum bana ne göstermeye ve ne öğretmeye çalışıyor?” sorularının cevaplarını bulduğumuzda farkındalığımız artar ve almamız gereken bir ders varsa görmüş oluruz. Tam tersi durumda hayat bize bu olayı tekrar tekrar önümüze getirir, ta ki farkına varıp öğrenene kadar.

Yaşadığımız her şey tesadüfen olmadığı gibi kötü ya da iyi olduğu için de gerçekleşmez.

Hastalık, kazalar ve deneyimsizlikler, ruhumuzun sınırlarını test eden olaylardır.

İster olaylar, ister hastalıklar, ister ilişkiler olsun, bu deneyimler olmasaydı hayat hiçbir yere varmayan vasat ve sıkıcı bir hal alıp akıp giderdi. Güvenli ve rahat bir hayat, ancak boş ve amaçsız. . .

Yaşamınızı, başarılarınızı ve düşüncelerinizi etkileyen insanlar, kimliğinizi yaratan insanlardır. Kötü deneyimler bile bize her zaman bir şeyler öğretir ve hayat tekamülümüz için gereklidir. Bu dersler en zor, ancak büyük ihtimalle en önemli olanlardır.

Eğer biri sizi kırar, ihanet eder ya da üzerse, size güveni ve kalbinizi açtığınız birine karşı dikkatli olmayı öğrettikleri

için onlara teşekkür edin.

Biri size nankörlük yaptıysa sizin de içinizde nankörlük yapma potansiyelinin olduğunu size gösterdiği için teşekkür edin. Eğer biri sizi severse, siz de bunun karşılığında onu koşulsuz sevin; sadece onlar sizi sevdiği için değil, size sevmeyi ve onlar olmadan göremeyeceğiniz ya da hissedemeyeceğiniz şeylere kalbinizi ve gözlerinizi açmanızı öğrettikleri için.

Her günün tadını çıkarın. Her anın değerini bilin ve belki de tekrar yaşayamayacağınız bu andan alabileceğiniz en fazla şeyi almaya bakın.

Okuduğunuz bir kitap hayat amacınıza ışık tutabilir, seyrettiğiniz bir film size kim olduğunuzu hatırlatabilir.

Daha önce hiç konuşmadığınız İnsanlarla konuşun, onları dinleyin. Bazen hiç ummadığınız bir insan size çok şey öğretebilir, farkındalık kazandırabilir.

Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan bize bir şey anlatan öğretmenlerimizdir. Ondan ne kadar kısa sürede öğrenirsek iç huzuruna, mutluluğa, ideal ilişkimize ve ruhsal bütünlüğe ve farkındalığa ulaşırız.

Özet olarak, her karşılaşma, her yaşanılan kutsaldır. Karşımızdaki insanın veya karıştığımız “kötü” olayın bir anlamı, bir ders olduğunu, bir tesadüf olmadığını kabul edip o şekilde yaklaşırsak, nefreti, öfkeyi, suçluluk duygusunu, sorumluluğumuzu anlar şükrederiz. Aynı şekilde “güzel” dediğimiz durumlar için de..

Hayatınızı nasıl istiyorsanız öyle şekillendirebilirsiniz. Kendi özgün yaşamınızı yaratın, dışarı çıkın ve onu yaşayın! “

Sevgide kalın.

Ali Cihan