Dünya nüfusu 2017 yılında 7.5 milyara ulaştı ve 2100 yılına doğru 11 milyarı aşacağı tahmin ediliyor. Bu kadar büyük bir nüfusu beslemek içinse çok fazla besin gerekiyor ve bu nedenle besinlerin besin değerlerindeki düşüş de dikkat çekici hale geliyor. Araştırmalar, iklim değişimi ile besin değerleri arasında yakın bir bağlantı olduğunu gösteriyorlar.

Zira havada bulunan karbondioksit seviyeleri, besinlerin adeta boş besinler haline gelmelerine neden oluyor. Yani iklim değişimi yetersiz beslenmenin bir sebebi olabilir.

Karbon kirliliği olarak atmosfere saldığımız maddeler, yeryüzünde neler olduğunu ciddi anlamda etkiliyorlar ve bu da besinlerimize kadar giriyor.

Modern tarımın bizlere sunduğu dünyayı besleme argümanı ise maalesef organik tarıma göre çok daha fazla iklim değiştirici kirliliğin salınmasına sebep oluyor. Dolayısıyla belki de artık genetiği değiştirilmemiş, hormonlarla desteklenmemiş, nörotoksik böcek ilaçları ile ilaçlanmış tarıma bir son verme ve doğaya karşı değil, onunla birlikte hareket etme hali gelmiş demektir.

Bu savı destekleyecek pek çok kanıt da mevcut. Rodale Enstitüsü tarafından tarlalar üzerinde yapılan 30 yıl süren bir araştırmaya göre, organik tarım kimyasal tarıma göre %45 daha az enerji harcanmasını gerektiriyor ve %40 daha az sera gazı salınımına sebep oluyor.

İklim Değişimi ve Beslenmede Kritik Noktalar

Araştırmacı ve matematiksel biyolojist Irakli Loladz’ın açıklamasına göre, karbondioksit düzeyleri arttıkça dünyadaki her bitki yaprağı daha fazla şeker üretiyor. Dolayısıyla bitkilerdeki karbonhidrat oranları giderek artış gösteriyor.

Bu konuda yapılan diğer değerlendirmeler şu şekildeler:

• Atmosferik CO2 miktarı arttıkça, bitki kalitesi düşüyor.
• Sera gazlarının artışı yapraklarda, köklerde, meyvelerde değişimlere sebep oluyor.
• CO2, büyümeyi hızlandırıyor ve boş bir besin ortaya çıkıyor.
• Doğal şeker ve besin değeri dengesi bozuluyor.
• CO2 miktarının artması karbonhidratları arttırıyor ancak diğer temel besin değerlerinin azalmasına sebep oluyor.
• CO2 seviyesindeki artma bitkilerde çinko, demir, kalsiyum ve potasyum gibi minerallerin azalmasına sebep oluyor.
• Beklenen CO2 artışı oranlarına göre bizim yaşam ömrümüzde bitkilerin mineral içerikleri %8, proteinin pirinçteki oranı %8 ve buğdaydaki oranı %6 düşecek.
• 1950-1999 yılları arasında bitkilerdeki riboflavin oranı %38 düştü.
• Artan karbon kirliliği sadece insanları etkilemiyor. Polenlerin besin değerlerinin azaldığını gösteren araştırmalar mevcut ve arıların ortadan kaybolmasının kirlilik ile bu anlamda bir bağlantısı olabilir.
• Atmosferik karbondioksit 1960’tan bu yana %22 arttı.
• Karbondioksit artışı zehirli bitkilerin de daha tehlikeli olmasına sebep oluyor.

İklim Değişimi: Ne Yapmalı?

Peki bu büyük problem karşısında ne yapabiliriz? Elbette ülkelerin yönetimleri arasında bir işbirliği olması, işletmelerin ve besin üreticilerinin de bu işbirliğine dahil olması gerekli. Çünkü düşük emisyonlu bir besin sisteminin gerekliliği var.