Proceedings of the National Academy of Sciences’da yayınlanan bir makaleye göre, insülinin oral yoldan alınması için yöntemler geliştirildi ve bu da diyabet hastalarının kan şekeri düzeylerini kontrol altında tutabilmeleri için kullandıkları yolu değiştirebilir.

Dünya çapında 40 milyon tip 1 diyabet hastası, insülinin ağız yoluyla verilmesi ile yaşam kalitelerinde artışın eşiğinde. Bu uygulama hastalığın yaşamı tehdit eden pek çok yan etkisinin giderilmesini sağlayabilir çünkü kendine enjeksiyonları doğru şekilde yapmayan hastalar mevcut.

İnsülin terapisi standart olarak cilt altına enjeksiyon ile veya diyabetik hastalarda glukoz düzeylerinin kontrol edilebilmesi için bir insülin pompası ile uygulanıyor. Pek çok diyabet hastası bu düzene doğru şekilde katılmıyor çünkü iğne ve ağrı korkusu, aktivitelerden kaynaklı engeller mevcut ve bunun sonucu da ciddi sağlık problemlerine sebep olan düşük glisemik kontrol oluyor.

İnsülinin ağız yoluyla verildiği yöntemlerin hayli zorlu oldukları kanıtlandı çünkü bu protein midede bulunan asidik ortam ile pek anlaşamıyor ve bağırsaklardan da pek emilemiyor. Yeni fikirlerde ise insülinin geranik asit ve kolinden oluşan bir iyonik likit içerisinde, aside dayanıklı kapsüle konularak taşınması düşünülüyor. Bu kapsül biyolojik olarak uyumlu, yapımı kolay ve oda sıcaklığında 2 aya kadar bozulmadan saklanabilir.

Bağırsaklara uygun olan kapsül kaplaması, mide asitlerinin parçalayıcı etkisine dayanmasına yardımcmı olacak ancak ince bağırsaklardaki bazik ortamda çözünecek. Böylece insülin-iyonik formül salınacak. Kolin geranik asit formülünün bağırsaklardaki mukus tabakasını ve bağırsak duvarlarındaki sıkı hücre birleşimlerini aşabildiği görülmüş.

Oral yoldan alınan insülin sağlıklı bir pankreasın ürettiğini çok yakından taklit edebilir ve insülinin %80’ini ayıklandığı karaciğere gönderirken, kalanını kan akışına gönderebilir. Ağızdan alım aynı zamanda enjeksiyonların uzun vadeli etkilerinin de giderilmesine yardımcı olabilir.

Oral insülin karışımının tek bir adımda kolayca üretilebildiği ve böylece endüstriyel üretime pahalı olmayacak şekilde katılabileceği, böylece üretim maliyetlerini verimli ve kolayca yönetilebilir hale getirebileceği de belirtiliyor.

Uzun vadeli toksikolojik etkilerin ve biyoyararlılığın belirlenmesi için daha fazla hayvan deneyi yapılmalı. Eğer her şey yolunda giderse insanlarda klinik deneylerin onaylanması ana bileşenlerin kolin ve geranik asit gibi güvenli kabul edilen iyonik sıvılardan oluşmaları nedeniyle daha mümkün olabilir. Bu yaklaşım araştırma devam ettikçe diğer proteinlerin de ağız yoluyla verilmesinin yolunu açabilir.