Öncelikle şunu sormak istiyorum diyet nedir ? Diyet deyince aklınızda çağrışım yapan kavramlar neler? Sanırım yasaklar , belli saatlerde beslenmen gerektiği, akşam altıdan sonra yemek yasak, kalorileri saymak ve daha nicesi.Çünkü yıllarca bize televizyonlarda dergilerde buna benzer şekillerde yansıtıldı.Diyeti istediğimiz gibi bir vücuda sahip olmak için yasaklarla,şartlanmalarla dolu bizi aç bırakan katı listeler sandık.  Halbuki her birimiz biricik ve tekiz . Birbirimizden bu kadar farklıyken nasıl oluyor da yasaklar hepimiz için yasak doğrular hepimiz için doğru olabilir. Her birimiz manken gibi görünmek zorunda değiliz .Ben o değilim.Sen ben değilsin.Diyet kişiye özeldir yaşamına, tercihlerine,nerde yaşadığına ,saat kaçta uyuduğuna,neleri sevip sevmediğine hatta mesleğine özeldir.Gece vardiyasında çalışan  birine akşam altıdan sonra yememelisin demek ya da yine bu gece vardiyasından dönen kişiye kahvaltı mutlaka sabah saat sekizde yapacaksın demek ne kadar mantıklı? Akla mantığa sığmıyor değil mi? Peki tamam diyet kişiye özel fakat bu süreci nasıl yöneteceğiz ? İşte tam da bu noktada karşımıza sezgisel beslenme diye bir şey çıkıyor.

Sezgisel beslenme  yasaklı diyet mantığına tamamen karşı çıkıyor. Vücudunu en iyi tanıyan sensin, ona sor ,onu dinle diyen bir sistem.1970’li yıllarda iki doktor tarafından ortaya atılmış ve  üzerine yıllardır  çalışmalar yapılmıştır. Aslında sezgisel beslenme yeni bir sistem değil insanoğlunun yıllardır belki varoluşundan beri kullandığı sistem. Kendini dinlemek acıktığında yemek yemek doyduğunda ise yemek yeme sürecini bitirmek. Şartlanmadan uzak, kısıtlamadan uzak aslen sağlıklı bir bireyin nasıl beslenmesi gerektiğini anlatan bir sistem.(Tabii eğer bir rahatsızlığınız var ve beslenmenizin buna göre düzenlenilmesi gerekiyorsa diyetinizde yasakların olması , saatlerinizin olması gayet doğal. Siz şu an ne yapıyorsanız onu yapmaya devam edin.Çünkü sizin için doğru olan bu.)

 Bizler zaman içinde kendimizin farkında olmaktan uzaklaştığımız için çevresel uyaranların, arzularımızın ,duygularımızın ve sürekli tüketici olmanın esiri olup vücuda ihtiyacı olanı,ihtiyaç duyduğu anda vermek yerine açken aç kaldık,tok iken daha da yedik. Açlık –tokluk mekanizmamızı bozduk. Sonra kendimize kızdık suçladık ve bunun gibi senaryoların içinde sıkışıp kaldık. Peki sıkışıp kaldığımız bu döngüden nasıl kurtulacağız? Bence tek bir cümleyle özetlersek ‘Farkında ol ve saygı duy.’ Derim.

İşte tüm kafalar bu kadar karışmışken bu tabulardan kurtulmak ,özgürleşmek  için sezgisel beslenmeye geçiş için rehber niteliğinde 10 adım belirlenmiştir:

1.Tüm diyetleri unut.

diyette böğürtlen

 Yasaklar ,belirli saatler,kalori saymalar ,dukan diyeti, Atkins diyeti,protein diyeti ,ketojenik diyetler ,glutensiz diyetler hepsini ama hepsini unut. Tüm diyet zihniyetini, hayatının merkezine diyet fikrini koymaktan vazgeç. Şimdiye kadar belki de bir çok kez diyet yaptın. bu süreçlerin sonunda nasıldın peki? Kafanın bir köşesinde sürekli diyet fikrinin olması yorucu değil miydi? O zaman diyet fikrini tamamen unutalım bakalım.

2.Açlığın,acıkmanın kıymetini bil.

Acıktığında kendini suçlama bu gayet normal , olması gereken bir süreç.  Acıktığın için kendini kötü hissetmen ve vücuda ihtiyacı vermeyip ertelemen,  doyduğunda suçluluk duyman vücudunun verdiği sinyallere karşı sürekli olumsuz duygu durumu içinde olman demek. Eğer açlığını görmezden gelirsen vücudun enerji ihtiyacı artmaya devam edecek yoğun bir iştah olarak karşına çıkacaktır.

 Açlığını erteliyor musun? Ne zaman doyduğunun farkında mısın? Bu soruları kendine sor.  Biyolojik olarak açlığını tokluğunu anlamaya çalış. En başta kendine bir açlık tokluk skoru belirleyebilirsin 1 çok açım 10-çok tokum gibi. Yemek öncesi kendine ne kadar açım  yemek sonrası ne kadar tokum diye sorabilirsin . Böylelikle yavaş yavaş doğuştan sahip olduğumuz açlığını tokluğunu anlama yeteneği geri kazanabilirsin.

3.Yiyeceklerle barış.

Sezgisel beslenmenin temeli aslında burası. Besinleri iyi-kötü diye kategorize etmekten vazgeç.Tüm yiyeceklere eşit mesafede ol kendini sınırlandırma. Kendini sınırlandırdığında o besini tekrar yiyemeyeceğini düşünmek: aşırı istek,yokluk, kendini mahrum bırakmak sonrasında kontrol edemediğin arzu ve aşırı yemeyle sonuçlanabilir. Bir yiyeceği tekrar yiyemeyeceğini düşünmek ,mutfaktan içeri dahi almamak o yiyecekten uzak kalmanızı değil , o yiyeceği daha fazla yemek istemenize sebep olur .Beyninize verdiğiniz bu yiyecek yasak, zararlı , düşman komutu şöyle algılanır . Bir daha yemeyeceksek şimdi yiyelim ,daha çok yiyelim. Şunu anlamamız gerekiyor ki  yiyecekler dostumuz ya da düşmanımız değil. Onlar sadece bizim yaşamımızı devam ettirebilmemiz için makro ve mikro besin öğeleri içeren besinler. Ne daha fazlası ne daha azı .

Burada sanki yasaklı besin yoksa ben hep onu yerim gibi bir algı oluşmasın. Çünkü o besinler zaten yasaklı olmadıkları için hiçbir zaman yasaklı diye kodladığınız zamanki gibi cazip gelmeyecek. Hadi diyelim bir gün, iki gün ,üç gün yediniz sonrasında zihniniz şöyle diyecek ben bunu istediğimde yiyebilirim .O zaman başka şeyler yiyelim ,nasıl olsa yemek istediğimde yiyebiliyorum.İlk etapta kendine uzun süredir yasakladığın besinleri çok tüketmen normal çünkü uzun süredir yasaklı listesinde.Ama çalışmalar daha uzun vadede sezgisel beslenen kişilerin daha dengeli tercihler yaptığını göstermekte bunu da unutma.

4.Diyet polisine dur de!

Sana sürekli eleştiride bulunan :çok yedin daha çok egzersiz yapmalısın, bu yemeği hak ettin ,bu yasak, aç geziyorsun aferin yeme diyen ya da aynaya baktığında göbeğin var basenin  var diyen iç sesine dur de. Bu diyet polisi senin kötü hissetmene suçlu hissetmene sebep olur. Sezgisel beslenmeyle bu iç sesimizin eleştirilerinden kurtulmak gerçekten çok önemli. Böylelikle yemek yemek  zihnimizde daha eğlenceli ve özgür bir alanda kendine yer buluyor.

5.Tokluğunu hisset.

En az açlığını hissetmek kadar kıymetli. Kendine belirlediğin açlık-tokluk skorunu burada da kullanıp yemek ortasında kendine ne kadar tok olduğunu sorabilirsin. Bu aslında vücuduna duyduğun saygıyı da gösteriyor. Vücudun sana tok olduğunu söylerken içeriye daha fazla besin göndermek sanki senin burada ne söylediğinin pek önemi yok demek gibi oluyor .

6.Yemekten haz al,keyif al ,mutlu ol!

Doymak :fiziksel açlığımızı sonlandırmak ,tok olmak demek ama  her doyduğunda tatmin olmayabilirsin .Çünkü yemekten tatmin olmak ,haz almak daha çok zihnini ruhunu doyurmak gibi. Yediğin yiyecekten bir bütün olarak keyif almak: kokusundan ,dokusundan ,tadından,görüntüsünden zevk almak demek. Çikolata yemek istediğimizi varsayalım. O an çikolata yemek isteyen biri bu isteğinin farkına vardı ve bir parça çikolatayı keyif alarak  tüketti ,ardından suçluluk duymak yerine o keyif alma duygusunu yaşamak için kendisine izin verdi. O zaman bu kişi bir parça çikolata yemiş ve bu süreçten keyif almış olur. Bu isteğini görmezden geldiğinde ötelediğinde ya da başka yiyeceklerle geçiştirdiğinde istediği haz duygusuna erişemediği için arayışa devam edecektir . Bu sefer bir parça çikolata artık ona yetmeyecektir çünkü süreç uzadı ve haz beklentisi arttı. Bu yüzden yediğin her şeyden  bir bütün olarak keyif al, mutlu ol.

7.Duygularınla başa çıkmak için yemeği bırak

Negatif duygularınla başa çıkmak için yiyecekleri mutluluğa giden yol olarak görmeyi bırak. Duygusal yeme dediğimiz aç olmasak da bazen haz almak için ,stres atmak için kendimizi yiyeceklerin kucağına bıraktığımız yeme halidir. Duygusal yemeyi tamamen hayatımızdan çıkarmak çok olası bir şey değil. Negatif duygularla baş etmede etkili de bir yöntem ama hayatımızdaki her sorunda kendimizi mutfakta buzdolabının önünde buluyorsak artık başka yöntemler keşfetmemiz gerekir demektir. Duygularınla başa çıkmanın daha sürdürülebilir, etkili yöntemlerini bul .Yürüyüşe çık ,deren derin nefesler al,meditasyon yap, yoga yap…  Hiç bir yiyecek sana çözüm sunmaz bunu unutma.

8.Bedenini kabullen!

Bu adım bedenini kabullenip ona saygı duydumayı , şefkatle ihtiyaçlarını fiziksel ,ruhsal ve zihinsel olarak karşılaman gerektiğini söyler. İç sesinin bedenin hakkında tüm acımasız eleştirilerine karşı koyup kendini kabullenmeyi ,bunun aslında ne kadar özgürleştiririci olduğunu fark etmeni söyler.Çünkü zihninde sürekli seni eleştiren ,negatif duygu durumuna çeken bir ses aslında çok yıpratıcı ve zihinsel gücünü çok gereksiz bir şekilde harcamak bu yüzden bedenini kabullen ve ona saygı duy. Kendini özsaygı ve öz şefkatin kollarına bırak.

9. Hareket et ve farkı hisset

Egzersizleri; yapman gerektiği için , zorunluluk hissettiğin için değil gerçekten egzersiz yapmaktan mutlu olduğun ,zevk aldığın için yap. İyi görünmek,zayıf görünmek,takdir edilmek için yaptığın egzersizler senin yapmak  istediğin şey olmaktan çıkıp yapmak zorunda olduğun bir durum haline geliyor. Elbette sağlıklı yaşam için egzersiz yapmak  gerekli fakat bu gereklilik fikri egzersizden aldığın keyfin önüne geçmesin. Sen egzersizlerini yaptığın süreçten zevk al kafanda bunun artı eksi listesini çıkarmayı bir kenara bırak. Enerjik ,güçlü, canlı hissetmenin keyfine var.

10.Önce sağlık

Hedefiniz sağlıklı olmak ,iyi olmak,  iyi hissetmek olsun. Bu sistemde kilo vermek , kilo almak ,istediğin gibi görünmek esas hedef değil. Sağlıklı olmak için de her zaman her şeyi doğru yapman gerekmiyor. Beslenme alışkanlıklarını oluştururken neyin senin için uygun olduğuna karar ver . Listeden çıkaracaklarına odaklanmak yerine , sana iyi gelen faydalı olanlara hayatında nasıl yer açabilirsin onu düşün . Kendine iyi bak , iyi hisset.

Sezgisel beslenme tüm popüler olmuş diyet kültürüne dur deyip , öze dönmek ne istediğini bilmek kendi isteklerine herkesten ,her şeyden bağımsız saygı duyman gerektiğini söyler. Uzun zamandır popüler diyetlerle hayatınızı , zihninizi meşgul ediyorsanız belki de artık bu kalıplardan özgürleşmenin vakti gelmiştir.

                                                                                                Diyetisyen Burcu KOYUNCU