Herkese merhaba! Uzunca bir zamandır eğitimlerini verdiğim, Youtube kanalımda ve internet adresimde de paylaştığım sembollerle ilgili sizlerden çok fazla talep geldiği için, “şu semboller de ne ola ki?” başlığı altında bir içerik hazırlamaya karar verdim. Bu yazıda, kadim semboller ve anlamlarından bahsedeceğiz!

Sembol Sözcüğü ve Tarihçesi

Sembol sözcüğü, Grek alfabesinden, yani Yunanlılardan dilimize geçmiş. “Birleştirmek, takas etmek, bütünleştirmek, tamamlamak, karşılaştırmak” anlamlarına gelen “symbállō” sözcüğünün aslında günümüze gelmiş hali. Sembol, aslında bizim için çok farklı anlamlar içerir. 

Sembol, “kullanıldığı yerde bir enerjinin kapısını açan, bir şeyi aktive eden” anlamında kullanılıyor. Günümüzde ise, belli şeyleri elde etmek, belli şeyleri kapatmak, belli şeyleri açmak ya da takı tasarımcıların havalı cümlelerle trend haline getirdikleri bir şey haline geldi. Peki, gerçekten semboller bu kadar mı?

Sembollerin kökenine indiğimizde, kadim uygarlıklarda ezoterik bilgilerin (çok fazla halkla paylaşılması gerekmeyen, halkın anlamayacağı bilgiler) ruhban sınıfı tarafından paylaşılması olduğunu görüyoruz. Yani, çok kadim öğretilerin, tanrısal, gizli, okült bilgilerin kendi içlerindeki bilgi değişimi ve kuşaktan kuşağa aktarımı sırasında kullanılan işaretlere sembol denir. 

Sembollerin kökeni Mu, Atlantis, Lemurya Uygarlıklarından pek çok farklı uygarlığa, dine gidebiliyor. Dünyada pek çok sembol var. Bu sembollerin çoğu, günümüzde ülkeler, dernekler, örgütler tarafından bayraklarda, amblemlerde, flamalarda kullanılıyor olsa da; bildiğimiz pek çok ünlü sembol, aslında çok kadım bambaşka sembollerden geliyor. Bunlardan en önemlilerinden biri; haç!

Haç Sembolü ve Kökeni

Hristiyanlığın bir sembolü gibi gözükse de; aslında yatay ve dikey iki tane çizginin birleşiminden oluşan artı işareti, çok kadim uygarlıklara kadar gitmektedir. 

Pasifik Okyanusu’nda kaybolduğu iddia edilen Mu Kıtası’ndan tutun da Göktürk yazıtlarına, Amerikan Kızılderililerinin otağlarında, totemlerinde, Maya Uygarlığında, Paskalya Adası’nda, İngiltere, İrlanda, İskoçya’da Stonehenge’de ve orada kalan bütün Neolitik ve Paleolitik dönemlere ait pek çok kadım yazıtta, lahitte, tapınakta bu artı işaretini görüyoruz. O halde, bu artı işareti ne anlama geliyor olabilir?

Semboller, işte burada kendini gösteriyor. Sembol dediğimiz şey, “dünyanın neresine giderseniz gidin, anlamını değiştirmeyen şey”. Bu nedenle, artı işareti Pasifik Okyanusu’nda kaybolan Mu kıtasında da, 1870’lerde Ankara civarında çobanın üzerinde gördüğümüz aynı sembolde, Uygurlardaki Göktürk Yazıtları’nda ya da Maya Uygarlığında aynı sembol kullanılmış. 

Bir dairenin içerisindeki artı işaretinin ne olduğunu araştırdığımızda, onun tanrı olduğunu anlıyoruz. Orta Asya’dan gelen Türklerin, atalarımızın “tengri” dedikleri ve Mu Kıtası’nın ve oradan sonra, onların uzantısı olan Meksika’daki Maya Uygarlığı’nın yine daire içerisindeki artı ve onun çevresinde 8 tane küçük üçgen yıldızın içine baktığımızda; bu sembolle kadim atalarımızın, tanrıyı ifade ettiklerini görüyoruz. 

Artı işaretini, en çok matematikte görüyoruz. Toplama, bütünleştirme sembolü yine aynı fonksiyonu yerine getiriyor. Haç ile birlikte bu artı sembolü, Hristiyanlığın sembolü haline geliyor. 

Daire Sembolü

Daire dediğimiz şey; kendi içinde, ne içine ne dışına dönülebilen, içeriden ve dışarıdan etki almayan, tam bir bütündür. Ve doğadaki her şey, aslında daire ile ifade edilir. Doğa daireseldir. Bir insan hücresine, bir embriyoya, bir kadın yumurtasına baktığımızda, hücrelere mikroskopta baktığımızda biz daireyi görürüz. 

Dünyamız daire, gezegenlerin tümü daire, güneş daire, ay daire. Ve hepsi de, birbiri çevresinde bir dairesel harekette. Dairesel hareket dediğimiz şey; okyanus hareketi, atmosferdeki havanın hareketi, bulutların hareketi. Bu nedenle, bu daireler her zaman yaşamımızda olan şeyler. 

Neden biz daireye, çembere, spiral şekline çekiliyoruz? diye düşünecek olursak, cevabı oldukça basit; insan DNA’sı olarak, kodlarımızla bu formlara uyumluyuz. Yani, aynı rezonanstayız. Dolayısıyla, bir şey ifade etmek istediğimizde, daireyi kullanıyoruz. 

Daire de; tanrıyı, sonsuzluğun içerisindeki, sıfırdan her şeyi, kainat ve yaşamın başlangıcını sembolize eden o ilk noktayı sembolize eder. Kadim uygarlıklarda, bir dairenin içindeki nokta; “her şeyi yaratan, yaratıcı güç, her şeyin başlangıcı, sıfır noktası” anlamına geliyor. 

İç İçe Geçmiş İki Daire Sembolü

İç içe geçmiş iki tane daireye baktığımızda, kadim bir sembole gidiyoruz. Vesica Piscis dediğimiz, iki tane dairenin birleştiği bir sembol. Bu iki dairenin birleştiği sembol, çok farklı anlamlar içerse de, benim için dualitenin ve dünyadaki dual alemin sembolü. Yani; dişilik ve eril, gece ve gündüz, iyilik ve kötülük, aydınlık ve karanlık, güneş ve ay, yaz ve kış, bu zıtlıklardan aklınıza ne gelirse… 

Dualite dediğimiz şey birbirinin zıttı gibi görünse de; her gecenin bir sabahı olduğu, her erilin mutlaka bir dişili olması gerektiği gibi, ayın güneşsiz güneşin de aysız olmayacağı gibi birbirlerinin tamamlayıcısıdır da. Dolayısıyla, dual olanlar, iki tane çemberle, aslında şuanda var olan evren yaratılmış. Ancak, kainata bir de üçleme gerekmektedir. Çünkü, her 2’nin bir de 1’i olur. Dolayısıyla, ikiden bir olur ve üçgen formuna geliriz!

Üçgen Sembolü

Üçgen sembolünde, üçlemeyi görürüz. Yani, anne-baba-çocuk, baba-oğul kutsal ruhu, ilahi ruh-anne-kutsal ruhu görürüz. Kutsal ruh-Meryem ve İsa’yı görürüz. Ruh-beden-zihni görürüz. Pek çok yerde, trinity dediğimiz üçgen sembolüne, üçlemeye geliriz. 

Triskele Sembolü (Üçlü Sarmal)

Triskele, bir Kelt sembolü ve benim de hem sosyal medya hem de internet sitemde çok kullandığım, Osmanlı’da da “çintemani” olarak bilinen, ruh-beden ve zihni anlatan, insan bedenindeki çocuk-yetişkin ve yaşlıyı anlatan, kadın bedenindeki bakire-anne-yaşlı ve bilge kadını anlatan üçlemedir. 

Bu üçleme, bizim bedenimizdeki fazlar gibi; mevsimleri, yaşamsal döngüleri, doğanın döngülerini anlatır. Aynı zamanda, ruhun tekamülsel durumunu da anlatır.

Dörtgen Sembolü

Yaradılış hikayesinde, üçlemeden sonra, aslında biraz kaos vardır. Anne, baba ve çocuk olmuştur ama onların yaşayacağı bir kainata, bir evrene ihtiyaç vardır. Dolayısıyla, bu üçgen bir kare, bir baklava şekli olur. 

Her şey dörtlüdür. Mahşerin dört atlısı vardır, dört tane element vardır. Dört element; hava, toprak, ateş ve sudur. Bu dört element ile, kainat kaostan düzene oluşur ve dünyadaki yaşam, işte bu dördüncü elementle başlar. 

Svastika Sembolü

Tibetlilerin ve Hintlilerin kullandığı bu sembol; şans, kısmet, bolluk, bereket, kullanıldığı mekana tüm bu güzel nitelikleri kazandırması için kullanılır. Budist inançta, bu sembolü yeni doğan bebeklerin olduğu yerlere, hastane ve okulların kapılarına koyuyorlar. 

Yüzlerce yıl sonra ise, biri geliyor ve “bu benim partimin sembolü olarak binlerce insanı benim ülkümün ardından sürükleyebilir” diyor. Ve onu, öyle bir şekilde kullanıyor ki; milyonlarca masum insanın öldüğü ve hepimizin hafızalarına kazınmış, korkunç bir örgütün sembolü haline geliyor: Naziler!

Semboller, aslında kadim uygarlıklarca kullanım amaçlarının dışında, günümüze geldiğimizde böyle farklı anlamlar içerebiliyorlar. 

Pentagram Sembolü

Yaşam dördüncü elementle başlamaz, başka bir şeye daha ihtiyaç vardır; beşinci elemente ihtiyaç vardır. 

Bu yıldız, aslında yukarı bakan bir yıldızdır. Pentagram yıldızına baktığımızda, bu dört elementin yaşama erebilmesi için gereken beşinci elementi, yani akaşa’yı, yani ruhu görürüz. Dolayısıyla, dört elemente ruh üflenir ve bu beşinci elementle birlikte, ruh üflendiği için insan oluşur. Beşinci element, insanın ruhudur ve insan oluşur. 

Pentagram’a baktığımızda da; kolları olan, iki ayağı yere basan ve başı da yukarıda olan bir insan formunu görürüz. Dört element de bu insan formunun dört yönünü simgeler. 

Ortaçağ’da Hristiyan inancının içerisinde garip şeylerle birlikte, bu yıldızın başının biraz daha sağa çevrilmesi ile günümüzde Satanistlerin kullandığı bir sembol de ortaya çıkmıştır. Bu, tamamen sembollerin yanlış kullanılmış halleridir. 

Bu yıldızın başı aşağı iniyorsa; ruhsal bir varlık olması gereken insan, dünyevi boyutta biraz daha hayvani boyutta oluyor. Yani, orada şeytani, cismi şeylere kayıyor gibi düşünülebilir ama gerçek pentagram yıldızının yukarı bakıyor olması gerekir. 

Pentagram dediğimiz şey, aslında bizim bütün enerji çalışmalarında kullandığımız; iki ayağımızın yerde, iki elimizin yanlarda ve başımızın yukarıda olduğu, bize güzel bilgilerin akarak bireysel frekansımızı yükseltebileceğimiz bir sembolken; onu baş aşağı edersek, karanlık güçlerin daha çok köleleştirdiği, dünyevi zevklerin peşine düşecek formlara gelebiliriz. 

İlk beş sembolden bahsettik. Sembollerle ilgili bilgiler paylaşmaya devam edeceğim. Bugünlük benden bu kadar. Hoşça kalın!