Erkeklerin kullanacağı bir doğum kontrol arayışı sıklıkla gündeme gelen bir konudur. Ancak şimdiye kadar hiçbir ürün yeterince etkili olmadığı ya da depresyon, ruh halinde bozukluklar ve akne gibi yan etkilere neden olduğu için kullanım için lisans alamadı.

Erkeklerin kullanabileceği doğum kontrol yöntemlerinde seçenekler sınırlıdır ve bunlar her zaman etkili değildir. Bu nedenle bu konudaki çalışmalar hala devam ediyor. Ancak bundan önemli bir durum var ki kadınların kullandığı mevcut doğum kontrol yöntemlerini iyileştirmek adına çalışmalar yapılmıyor.

Kadınların kullandığı doğum kontrol hapları ilk kez 1960’lı yıllarda piyasaya çıktı ve kişilerin kendi doğurganlığını kontrol etmelerini ve ağrılı adet dönemleri, adetten bağımsız olan pelvik ağrı ve ağır adet kanaması gibi durumları yönetmelerini sağladı.

Doğum kontrol hapları bu faydaları sağlamasına rağmen hala başarısız sayılabilir. Çünkü pek çok kadın bunları kullanırken bazen yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren yan etkilerle karşılaşabiliyor.

Doğum kontrol yöntemleri kullanan kadınlar genelde düzensiz kanama, şişkinlik ve baş ağrısı gibi yan etkiler yaşıyor. Bazı durumlarda bu yan etkiler daha da ciddi olup yüksek tansiyon, kan pıhtıları ve felce yol açabiliyor. Araştırmalara göre doğum kontrol hapı ile depresyonun artması riski ve cinsel istek ile libidoda azalma arasında da bir ilişki bulunuyor.

Kadınların yaklaşık üçte biri bu yan etkiler nedeniyle doğum kontrol haplarını kullanmayı bırakıyor.

Bununla birlikte geliştirilmesi gereken tek yöntem haplar değil. Spiraller ve implantlar gibi uzun süre kullanılan yöntemlerin de kendilerine özgü yan etkileri ve dezavantajları bulunuyor.

Haplar gibi hormonlu spiraller de adet düzensizliği ya da gecikmesi, mide bulantısı, saç dökülmesi, depresyon ve libidoda azalma gibi yan etkilere neden olabilir. Hormonlu olmayan spiraller de daha ağır adet kanamalarına, uzun adet döngülerine ve ağrıların artmasına neden olarak kadınların spiralleri daha erken dönemde çıkarmak istemelerine neden olabilir.

Kendiniz için işe yarayan bir doğum kontrol yöntemi bulmak için çok fazla deneme yanılma yapmanız gerekebilir. Bunun nedeni kısmen doktorların farklı kişiler için farklı yöntemlerin nasıl sonuç vereceğini tahmin etmelerine yardımcı olacak ayrıntılı verilere ulaşamamasından kaynaklanmaktadır. Doğum kontrol yöntemlerinin yan etkileri, kadınların hormonlara nasıl tepki verecekleri genetikleri tarafından belirlediği için kadından kadına değişmektedir.

Doğum Kontrol Yöntemlerinin Geliştirilmesi

Yeni ve mevcut doğum kontrol yöntemleri için büyük ölçekli klinik araştırmalar yapılmasına ihtiyaç var. Ancak buna rağmen bu araştırmalara az yatırım yapılıyor ve diğer araştırma alanlarına öncelik veriliyor. Örneğin, 2017 ila 2020 yılları arasında kalp-damar ilaçları için 600 ve göz bozukluklarıyla ilgili 140 araştırma yapılırken doğum kontrol yöntemlerine yönelik yalnızca 23 klinik araştırma yapıldı.

Daha da şaşırtıcı olanı ise doğum kontrol yöntemleri satan ilaç şirketleri satıştan elde ettikleri gelirin yalnızca yüzde 2’sini araştırma ve geliştirme için harcıyor. Ancak bu yöntemler iyileştirilse dahi devletlerin düzenlemeleri ve sağlık sistemleri nedeniyle bunları genelde dünya çapında kullanmak mümkün olmuyor.

Doğum kontrol yöntemleri hamileliği engellemek için geliştirildiği için bunları geliştirmek için çok az teşvik bulunuyor. Ayrıca sponsor kuruluşlar genelde kadınları değil tüm insanları etkileyen araştırma alanlarıyla ilgilendikleri için genelde diğer alanlara öncelik veriliyor. Pek çok kadın tüm yan etkilerine rağmen hamile kalmak istemedikleri için doğum kontrol yöntemlerini kullanmaya devam ettiklerinden dolayı üreticiler bunlarda iyileştirme yapmayı gerekli görmeyebilir.

Erkekler için daha iyi doğum kontrol yöntemleri geliştirilmesine ihtiyaç olmasına rağmen kadınların şu anda cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda yaşadıkları eşitsizlikleri gidermek için yapmaları gereken daha çok şey var.

Çeşitli kuruluşlar kadınlar için doğum kontrol yöntemlerini geliştirmeye yönelik çalışma yapıyor olsa da bu değişiklikleri yapmak yalnızca ilaç şirketlerine bağlı olmamalı. Yeni doğum kontrol yöntemlerinin etkinliği değerlendirilirken kadınları dinleme görevi düzenleyici kuruluşlara ve hastaların endişelerini ve sorularını dinleme görevi ise doktorlara düşüyor.