Duyguları yönetme söz konusu olduğunda kadın ve erkeklerin farklı yetenekleri var mıdır? Bu sorunun cevabını merak ediyorsanız okumaya devam edin.

Pek çoğumuz, “Erkekler ağlamaz” ya da “Kız gibi ağlıyorsun” gibi şeylerin söylendiğini duyarak büyüdük. Veya belki siz çocukken biri size şöyle dedi: “Bu tür şeyler erkeklere göredir. Erkek Fatma olma!” Ya da erkekseniz “Hanım evladı olma!” cümlesini duymuş olabilirsiniz. Bu tarz cümleler bugün daha az yaygın bir şekilde görülse de yine de kullanılmaya devam ediyor. Çocukların, duygularını doğal olarak ifade etmelerine izin veriyor muyuz? Kız çocukları, duygularını ifade etme konusunda daha mı iyiler? Erkeklerin ve kadınların farklı duygusal yetenekleri bulunuyor mu?

Bu konuyla ilgili olarak büyük ölçüde toplum ve kültür tarafından belirlenmiş olan pek çok görüş bulunuyor. Ayrıca birçok araştırma, yukarıda yer alan soruları yanıtlamaya çalışıyor. Erkekler ve kadınlar duygusal olarak çok farklı mıdır? Farklılarsa bunun nedeni nedir?

Yasak duygular ve cinsiyet rolleri

Doğduğunuz andan itibaren duygularınızı, size bakan insanlarla olan ilişkilerinize göre düzenlemeyi öğrenirsiniz. Bu insanların sözleri, vücut hareketleri ve sesleri bir model görevi görür ve kendinizdeki ve diğer insanlardaki duyguları tanımlama yeteneğine sahip olmanızı sağlar. Onların yaptıkları ayrıca size duygularınızı nasıl ifade edeceğinizi ve diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağınızı öğretir.

“Erkek ol” ya da “İsterik olma” gibi küçük yaşlarda duyduğunuz şeyler, cinsiyet rollerindeki farkı açık bir şekilde yansıtır. Yani diğer bir deyişle, kız ya da erkek olmanıza bağlı olarak ifade etmenize izin verilen davranış ve duygu farklılıklarını gösterirler. Burada, beklenen ve sosyal olarak kabul gören davranışlardan bahsediyoruz.

Sonuç olarak küçük yaşlardan itibaren belli şekillerde davranır ve sosyal olarak kabul edilebilir normlarda olmak için karakterinizi düzenlersiniz. Diğer bir deyişle, başkalarının sizi onaylaması ve sevmesi için davranışlarınız değişir. Bu nedenle erkeklerin ve kızların duygularını nasıl ifade edecekleri ve yönetecekleri konusunda farklı mesajlar almalarıyla sonuçlanan güçlü kültürel etkiler bulunmaktadır.

Duygusal yetenekleri, doğa değil yetiştirilme tarzı belirler

Hikayelerdeki, şakalardaki, oyunlardaki ve eğlence dünyasındaki (diğer pek çok şeyle birlikte) mesajların, erkeklerin ve kızların sosyalleşmesi konusunda önemli bir etkisi vardır. Örneğin, kızlarla kullandığımız kelimeler daha duygusal olma eğilimindedir ve onlarla daha duygusal konularla ilgili konuşuruz. Hem annelerin hem de babaların, kızlarıyla daha duygusal bir konuşma dili tercih ettiklerini gösteren araştırmalar bulunmaktadır. Bu araştırmalar ayrıca çocukların okuldaki gelişimleri göz önüne alındığında erkek çocuklarının, daha az ifade gücüne sahip olduklarını gösteriyor. Bunun tam tersi ise kızlar için geçerli oluyor.

Bununla birlikte kız çocukları, duygularıyla başa çıkmak ve onlarla iletişimde olmak için daha fazla motivasyonla büyürler. Diğer yandan, erkek çocuklar kızlar kadar duygusal rehberlik almazlar ve duygularını ifade etme konusunda cesaretlendirilmezler. Sonuç olarak, erkekler duygusal durumlarını, davranışlarıyla ifade etme ve kontrol etme eğiliminde olurlar. Bu davranış, nasıl hissettiklerini anlatmalarına yardımcı olacak sözlü araçlar kullanmak yerine öğrendikleri kavgalar ya da diğer eylemler şeklinde kendini gösterebilir.

Buradaki sorun, duygusal bilgi eksikliğinin, erkeklerin sadece çocukluk ve yetişkinlik dönemindeki bireysel psikolojisini etkilememesidir. Bu durum aynı zamanda çevrelerindeki insanların duygusal durumlarını anlama ve tanıma yeteneklerini de etkiler.

Duygusal eğitim

Tüm bunlar, duygusal eğitimleriyle ilgili olarak çocukların hayatlarından çok erken dönemlerde meydana gelen önyargı içeren farklılaştırmadan kaynaklanmaktadır. Bu gerçeklerin, kız ve erkek çocukların yeteneklerindeki biyolojik farklılıklarla hiçbir ilgisi yoktur. Araştırmalar, babalarının duygusal ifadeyi teşvik ettiği erkek çocukların, kendi yaşlarındaki kızlarla aynı yeteneklere sahip olduğunu göstermektedir.

Leire Gartzia ve meslektaşları, “Duygusal Zeka ve Cinsiyet: Cinsel Farklılıkların Ötesinde (Emotional Intelligence and Gender: Beyond Sexual Differences)” isimli makalede, cinsiyet ve duygusal zeka üzerinde yapılan çalışmalarının çoğunun, daha az basmakalıp cinsiyet kimlikleri yerine cinsiyete dayalı farklılıkları analiz etmeye odaklandıklarını söylüyor. Çocuklar, duygularını ifade etme ve kendilerine nasıl doğal geliyorsa başkalarıyla o şekilde iletişim kurma hakkında sahiptir. Kendilerini hangi cinsiyetle özdeşleştirdikleri önemli olmamalıdır.

Erkek çocuklardaki duygusal ifade asla cezalandırılmamalı ya da bastırılmamalıdır. Toplum, kadınları küçük yaştan itibaren duygusal olarak kendilerini ifade etmeye teşvik ederken erkekler, bunun bir “zayıflık” işareti olduğunu öğrenirler. Ya da daha da kötüsü, bunu “kadınlık” işareti olarak öğrenirler. Öğrenilmiş olan bu bilgiler, kadınlarla eşit derecede geniş ve incelikli bir duygusal dünya geliştirme yeteneklerini engeller. Erkek ve kız çocukların duyguları arasındaki bu tarz ayrımlar, baskıya ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde duyguları tanımlama ve dile getirmeyi becerememeye neden olabilir. Bu da sonuç olarak psikolojik acılara ve ilişkilerde sorunlara yol açar.

Gerçek bağlar, kendi zihnimizi tanımamız ve paylaşılan duygular, bizleri birbirimize gerçek bir şekilde bağlayan şeylerdir.

Esas olan eğitimdir

Örgün eğitimin değerinden kimse şüphe duymaz. O halde duygusal eğitime verdiğimiz değer de aynı derecede yüksek olmalıdır. Kültürel açıdan, çocukların entelektüel açıdan teşvik edici bir ortamda büyümelerini isteriz. Akademik başarıya çok fazla değer verilir. Ancak ne yazık ki hiç kimse çocukların duygusal zekalarına ve yeteneklerine fazla ilgi göstermez. Genelde bunları, “doğal” seyirlerini sürdürmeleri üzere kendi hallerine bırakma eğiliminde oluruz.

Hem iyi hem kötü anlamda duygusal öğrenme, hayatınızın ilk yıllarından itibaren başlar. Hayatınız boyunca bilgilerinizi biriktirir ve güncellersiniz. Çocukken, iki temel çevre duygusal eğitim sunar: aile ve okul. Ancak maalesef örgün eğitimde çocukların duygusal zekasına çok az ilgi gösterilir.

Duyguları kontrol edememenin, bazı sonuçları olabilir. Erkek çocuğun duygusal dünyasını sınırlarsanız, bir yetişkin olduğu zamanki duygusal potansiyelini sınırlamış olursunuz. Kendini geliştirmenin ve duygusal olarak ifade etme yeteneğine dair genetik bir sınırlama yoktur. Erkeklerin ve kadınların farklı duygusal yetenekleri yoktur. Duyguları ifade etmek ve hissetmek, ilişkilerden zevk almamızı ve iyi bir akıl sağlığına sahip olmamızı sağlayan duygusal yeteneklerdir.

“Duygusal zekanın, aklın zıttı olmadığını anlamak çok önemlidir; duygusal zeka, kalbin akla üstün gelmesi değildir, her ikisinin eşsiz bir şekilde kesişmeleridir.”

David Caruso