Merhaba, 2018 nasıl geçiyor? Sene başında yazdığım gibi, düşüncelerimiz de tohumlar.. Ne biçmek istiyorsak , onları ektiğimiz tohumlar.. Bereket, aşk, mutluluk, başarı hepsi sistemli olumlu düşüncelerin ve çalışmanın eseri. Bütünsel yaşam koçu olarak verdiğim eğitimlerde, seans Ve sosyal medya üzerinden aslında aşılamaya çalıştığım da bu. Hiç bir başarı tesadüf ya da şans eseri değildir. Bunu lütfen unutmayınız. Bu ay sizlere biraz iyi yaşam konularından sağlık kısmını detaylandırmak isterim. İlki çağımızın en korkulan hastalığı kanser. Kanserden korunmak için alacağımız 10 tedbir yazımla başlayalım

Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, günümüzde en yaygın olarak ortaya çıkan kanser türlerinin 3’te 1’i yaşam değişiklikleriyle önlenebiliyor. 2008 yılında yayınlanan bir araştırma sonucuna göre diyet ve yaşam tarzı değişiklikleriyle tüm kanser teşhislerinin % 90-95’inin kökü kazınabilir. Bu konudaki oranlar, ihtimaller değişkenken altı çizilen tek gerçek var ki, sağlıklı yaşam tarzını benimsemek, kanseri önlemekte etkilidir. Kanser riskini azaltmak için aslında kontrol yine sizin elinizde. Bunun için 3 temel husus var: doğal ve yoğun besleyici gıdaları tüketin, her gün fiziksel aktivite yapın, sizin için sağlıklı olan bir kiloda kalın. Bu bağlamda kansere yakalanma riskinizi düşürebilecek 10 tane bilimsel destekli yaşam değişikliği önerim var.

1. Bitkisel beslenmeye ağırlık verin!


Bitkisel gıdaların ağırlıkta olduğu bir beslenme programı uygulayan kişiler, kanser riskini en aza indirirler. Bilimsel çalışmalar; çeşitli taze ürünlerin, tam tahıllı besinlerin, vücuda faydalı vitamin, mineral, antioksidan ve lif bakımından zengin oldukları için muhtemel bazı kanser türlerinin gelişimini engellediğini gösteriyor. Meyve, sebze ve lif içeren diğer bitki bazlı besinler kanser riskini azaltıcı özellik gösterdiğinden dünya Gıda ve İlaç İdaresi de bu ürünlerin fazlaca tüketilmesi gerektiği konusunda hem fikirdir. Bu bakımdan lütfen çiğ sebzeleri haftalık rutin beslenmeniz içine katın.

2. Uykunuzu alın!


Düzenli olarak yeterli süre uyuyamamak vücutta salgılanan pek çok hormonda dengesizliğe sebep oluyor ve bu da tüm metabolizmayı zorluyor. Gözlerden uyku akan zaman dilimlerinin fazla olması, kilo almaya da zemin hazırlayan bir durumdur. 2014 yılında Klinik Uyku Tıbbı Dergisi’nde yayınlanan bir araştırma sonucuna göre; orta ya da şiddetli düzeyde uyku apnesi ile kansere yakalanma riski arasında pozitif bir ilişki bulunuyor. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, uyku bozukluğu ile kansere yakalanma sorunun bağlantı göstermesini, uykusuzluğun metabolik ritim bozukluklarına yol açmasıyla açıklıyor. Hatta döngüsel vardiyalı çalışan kişiler, gece çalışan işçilerde sirkadyen ritim bozuklukları meydana geliyor ve dolayısıyla melatonin hormon dengesi bozuluyor. Bu bakımdan kanser riskini azaltmak isteyen yetişkinler her gece 7-9 saat uyumalıdır.

3. Sağlıklı vücut ağırlığınızı koruyun!


2003 yılında New England Journal of Medicine’de yapılan bir araştırma; kilolu ya da obez olmanın kişinin kanserle ilgili ölüm yaşama riskini % 20 artırdığını gösteriyor. Aşırı kilolu ya da obez olmak, yani vücut kitle indeksinin 25’in üzerinde olması, göğüs, kolon, rektum, böbrek, yemek borusu, pankreas ve safra kesesi kanseri de dahil olmak üzere pek çok kanser türünü tetikliyor. Karaciğer, rahim, yumurtalık, prostat, lenfoma, multi-miyelom gibi kanser türleri de yine fazla kilo ile sıkı ilişki halindedir. Bunun sebebi ise aşırı kilonu; hücre çoğalmasını uyaran hormonlar, bağışıklık sistemi, iltihaplanmayı önleyici oluşumlar gibi yapılar üzerinde olumsuz etkiye sahip olmasıdır. Bu bakımdan kanseri önlemek isteyenlere; fiziksel hareketi artırmalarını, fast food tarzı kızarmış, yağlı, şekerli ürünlerden uzak durmalarını, beslenme programlarında taze ürünleri artırmalarını ve ideal vücut ağırlıklarını korumalarını öneriyorum.

4. Stresinizi yenin!


Sağlıklı beslenme ve düzenli olarak hareket etmenin yanı sıra, stresi azaltıcı çalışmaların kanser ve diğer kronik hastalıkları önlemekte önem arz etmektedir. Alternatif Tamamlayıcı Tıp Dergisi’nde yayınlanan 2010 tarihli bir araştırma; 8 haftalık “mindfullness” farkındalık tabanlı stres azaltma programındaki katılımcıların kan testlerinde bağışıklık belirteçlerinin arttığını ve iltihap belirteçlerinin de azaldığını gösteriyor. Ulusal Kanser Enstitüsü, stres ve kanser oluşumu arasında çok net bir bağlantı henüz bulunamamış olmasına rağmen, kronik stres ile sağlık sorunları artışının arasında anlamlı bir ilişki olduğunu belirtiyor. Zira yoğun stres altındaki kişiler, kanser riskini artıran sigara, alkol kullanma, aşırı yemek yeme gibi olumsuz davranışlar geliştirebiliyor. Danışmanlık, terapi, meditasyon, doğru nefes alma ve fiziksel aktivite gibi uygulamalar, yaşam kalitesini artırıyor, kronik stresi kontrol altında tutuyor ve dolayısıyla da hastalıklara yakalanma riskini azaltıyor.

5. Anne sütü ile beslenmeyi destekleyin!


Özellikle aile öyküsünde meme kanseri olan kişilerin emzirmeye yönelmesi, bebeklerini anne sütüyle beslemesi hem erkek hem de kız bebekler için çok büyük önem arz ediyor. 2010 yılında Dahiliye Tıp Arşivi’nde sunulan bir araştırmaya göre; aile öyküsünde meme kanseri olan kişilerde yeterli süre anne sütüyle beslenmenin meme kanseri riskini azalttığı tespit edildi. Özellikle de çok sayıda çocuğu olan ve normalden daha uzun süre emziren kadınların hem kendisinde hem de çocuklarında meme kanseri riski ciddi anlamda azalıyor. Emzirmek bir seçenek değil de ihtiyaç olarak görülmeli ve bebek sahibi olan her kadın mümkün olduğu kadar uzun süre bebeğini emzirerek meme kanserinden uzaklaşmalıdır.

6. Alkolü ya kısıtlayın ya da tamamen yaşamınızdan çıkarın!


Bilimsel araştırmalar, alkol tüketimini kısıtlamanın kanseri önlemede çok önemli bir faktör olduğunu gösteriyor. Uzmanlar erkeklerin günde en fazla 2 kadehten, kadınlarınsa 1 kadehten fazla içki içmemesi gerektiğini söylüyor. Düzenli olarak yoğun miktarda alkol tüketen kişilerde; baş, boyun, karaciğer, koloretal, göğüs ve pankreas kanseri riski artmaktadır. Alkol tüketiminin kanser oluşumu riskini azaltma sebeplerinden birisi, vücudumuz alkolü metabolize ettiğinde yan ürün olan asetaldehit meydana geliyor olmasıdır. Asetaldehit ise kanserojen olarak bilinen bir ajandır. Bununla birlikte alkolün vücuttaki östrojen konsantrasyonunu da artırdığı biliniyor. Amerikan Klinik Beslenme Dergisi’nde yayınlanan 2010 tarihli bir araştırma, göğüs kanseri vakalarının % 20’sinin günde 2 veya daha fazla alkollü içecek tükettiklerini gösteriyor. Eğer bir erkekseniz günde 2 kadehten, kadınsanız 1 kadehten fazla içki tüketmeyin.

7. Fiziksel aktiviteyi artırın!


Düzenli olarak fiziksel aktivite yaparak; göğüs, endometriyum (rahmin iç tabakası), prostat ve pankreatik de dahil olmak üzere pek çok kanser türünün riskini azaltabilirsiniz. Fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzı önerisi; hem günlük aktivitenin artırılması hem de oturarak geçirilen sürenin kısıtlanmasını içeriyor. Bu bağlamda yetişkinler tempolu yürüyüş ya da egzersiz bisikleti, haftada 75-150 dakika koşu gibi aktiviteler yapabilirler. Ancak yoğun egzersizler haftada 75 dakika civarında, hafif tempoda yürüyüş ise haftada 150 dakika civarında yapılmalıdır. Aynı paralelde televizyon, bilgisayar, telefon başında geçirdiğiniz süreyi azaltmalı, oturarak geçen süreyi kısıtlamalısınız.

Günlük aktivitenizi artırmak; kalp hastalıkları, şeker hastalığı, osteoropoz ve yüksek tansiyon riskini de azaltıyor. Benden size çok basit bir öneri; her gün sadece 30 dakikalık bir yürüyüşe çıkın, oturarak yaptığınız etkinliklerin süresini azaltın, sizin için ideal olan kiloyu koruyun ve kanser riskinizi azaltın!

8. Tam tahıl ve bakliyatı günlük beslenmenizden eksik etmeyin!


Taze meyve, sebze, esmer pirinç, arpa, kinoa gibi en az işlenmiş besinler; kanseri önleyici vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve lif içeriyor. Bununla birlikte şeker ve yağ eklenmiş işlenmiş gıdalardan çok daha az kalori barındırıyor. 2009 yılında Amerikan Kalp Derneği dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre; kırmızı ve işlenmiş etlerin (salam, sosis, sucuk), rafine edilmiş tahılların, patates kızartması ve tatlıların tüketimi kardiyovasküler rahatsızlıklar kanser ve ölüm riskini artırıyor. Bu bakımdan tahıl seçerken, işlenmiş ya da rafine edilmiş olanları mümkün olduğunca kısıtlayın. Yediğiniz tahılların işlenmemiş veya en doğal hallerinde olduğundan emin olun.

9. Meyve ve sebze tüketin


Taze besinler; vitamin, mineral, antioksidan ve lif de dahil olmak üzere anti kanser özellik taşıyor. Kanseri önlemek için sizlere; her gün en az 2-3 tane taze meyve, 2-3 bardak dolusu da taze sebze tüketmenizi öneriyorum. Günlük düzenli olarak taze ve meyve suları (posasıyla birlikte) tüketerek mikro besin alımını artırabilir, sağlıklı besin tüketimini daha kolay hale getirebilirsiniz. Bu bakımdan her öğünde tabağınızın yarısını taze sebze ve meyvelerle doldurun.

10. Sigarayı bırakın!


Kanser riskinin azaltmanın belki de en doğru yolu sigarayı bırakmaktır. Amerikan Kanser Birliği, sadece tütün ürünlerine maruz kalmanın önüne geçerek kanserden kaynaklı ölümlerin 3’te birinin önüne geçilebileceğini söylüyor. Tütün ve alkolün aynı anda kullanılması ise, ağız, gırtlak, yemek borusu kanseri riskini artırdığı da bilinen bir gerçektir. Özellikle alkolle birlikte tütün ürünleri kullandığınızda hayati risk taşıyan bir seçim yapmış oluyorsunuz ki o da: KANSER!

İkinci konumuz kozmetiklerdeki zararlı içerikler. Eczaneden ya da süpermarketlerden aldığınız her hangi bir nemlendirici, cilt temizleyici, şampuan veya makyaj ürününün güvenli olduğunu sanıyorsanız çok fazla yanılıyorsunuz.

Aslına bakarsanız gıda, ilaç ve kozmetik ürünlerin güvenliğini test etmek, üreticinin sorumluluğundadır. Ayrıca pek çok kozmetik ürünlerin ve bileşenlerin piyasaya sürülmeden önce onaylanması gerekmiyor.

İnsanların cilt bakım ürünlerindeki içerikler hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilmeleri için dünya genelinde etkin olan Çevresel Çalışma Grubu, Skin Deep (cilt altı) veri tabanını oluşturdu. Bu veri tabanı 60 binden fazla ürün içeriyor. Bu ürünlerin içerikleri, onların ne kadar çok tehlike barındırdıkları bilim insanları tarafından kayıt ediliyor.

Avrupa Birliği, cilt bakımı ve kozmetik ürünlerinde 1000’den fazla bileşen kullanımını yasaklamışken, kozmetik üreticilerinin çoğunluğu sadece 11 tanesini yasaklıyor.

Cildiniz vücudunuzun en büyük organı olduğu için cildinizin neyi emebildiği, kabul edebildiği önemlidir. Çevresel Çalışma Grubu; kozmetik ürünlerin güvenliği konusundaki efsaneyi biyolojik gözlem çalışmaları; plastikleştiriciler, paraben koruyucuları, zararlı bitki zehri, sentetik miskler, güneş kremi bileşenleri gibi kozmetik içeriklerinin erkek ve kadın beden ve organlarına yaygın olarak kirletici ilettiğini keşfetti.

Çocuklar için “hipoalerjenik” ya da “doğal” etiketli ürünlerin diğer ürünlerden daha iyi olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu her iki etiket de aslında çok fazla gerçeklik içermiyor.

Kendimizi korumak çok önemli olduğu için ben de hem kendi cildimi hem de sizin cildinizi korumak için işte bu dünya çapındaki veri tabanını inceledim. İşte bu incelemede büyük şirketlerin ürünlerini gördüğümde şaşkınlık yaşadım.

Kullandığınız bir üründe aşağıdaki bileşenler varsa bunlardan kaçının

Oxybenzone (Oksibenzon)

Potansiyel bir hormon dengesi bozucusu olan Oksibenzon genellikle güneş kremi, nemlendirici ve dudakparlatıcılarının içinde bulunuyor.

Phthalates (Ftalatlar)

Uzmanlara göre, laboratuar ortamında yapılan deneylerde bazı ftalat türleri hayvanların üreme sistemlerine zarar veriyor. Araştırmacılar pek çok sayıda kişinin idrar tahlilinde ölçülebilir seviyede ftalat bulunduğunun altını çiziyorlar. Bu kimyasal özellikle de erkeklerin üreme sistemlerine zarar verirken, hamile kadınların da bu ürünlerden uzak durması öneriliyor. Ftalatlar genellikle sabunlar, şampuanlar, ojeler, saç spreyleri, tırnak cilaları ve parfümlerde bulunuyor.

Petrol ürünleri

Petrol ürünleri içeren kozmetik malzemeler; kontak dermatite sebep oluyor, kanserli hücre oluşumunu tetikliyor. Otomobil yakıtları, ısıtma yağları ve kimyasal hammaddeler genellikle maskaralarda ve bazı makyaj malzemelerinde bulunuyor.

Formaldehit

Kanser Araştırmaları Uluslar Arası Ajansı, 2004 yılında formaldehit kanserojen madde olarak ilan edildi. Uzmanlar formaldehitin antiseptik olarak pek çok kişisel bakım ürününe girdiğini belirtiyor. Keratin tedavilerinde, saç düzleştiricilerde, saç şekillendiricilerde bazen az bezen de çok miktarda formaldehit olduğu biliniyor. Özellikle tırnak cilası, kirpik yapıştırıcısı, saç boyaları ve keratinli saç düzleştiriciler kullananlar bu konuda risk altındadır.

Toluen

Toluen genellikle cildin daha pürüzsüz olması için cilt bakım ürünlerinde kullanılıyor. Ancak uzmanlara göre bir kişinin tolueni soluması, üst solunum yollarının, gözlerin, boğazın tahriş olmasına yol açarken, baş dönmesine ve baş ağrısına da sebep oluyor. Bu konudaki çalışmalar; hamilelik döneminde toluen soluyan anne adaylarının çocuklarında işlev bozukluklarının, dikkat eksikliğinin ve bazı gelişimsek anomalilerin göründüğünü gösteriyor. Bu bakımdan toluen içeren kozmetik malzemelerinden ve özellikle de tırnak cilalarından uzak durmak gerekiyor.

Sentetik kokular (fragrance)

Meme Kanseri Birliği’ne göre; kozmetikte kullanılan sentetik kokular, hormonlara zarar veren ftalatlar, sentetik miskler ve etilen oksit gibi 100 kadar madde parfümlerin içinde bulunuyor. Parfümler genellikle kimyasal bir kokteyldir. İşte bu kokteyl genellikle alerjik reaksiyonlara, hormonların parçalanmasına sebep oluyor. Parfüm bileşenleri, etikette gösterildiği sürece tüketiciler bu maddeleri kontrol edebiliyor ve sizin elinizde eğer fragrance içeren bir ürün varsa onu hemen yok etmelisiniz. Ancak kesinlikle içini boşaltmayın, onun suya, toprağa karışmasına izin vermeyin.