Her gün çok sayıda kararla karşı karşıya geliyoruz. Bunlardan bazıları ne giyeceğinize ya da kahvaltıda ne yiyeceğinize karar vermek gibi göreceli olarak ufak kararlardır. Diğer kararlar ise büyüktür ve hangi okula gidileceği veya çocuk yapıp yapmamak gibi kararlar olup hayatımızın gidişatında büyük bir etkiye sahip olabilir. Bazı kararları vermek zaman alırken bazılarının ise anında verilmesi gerekebilir. Birtakım karar verme stratejileri uyguluyor olsak da çoğunlukla bazı yaygın yanılgılara, önyargılara ve karar vermeyle ilgili diğer sorunların ağına düşebiliriz.

Her gün yaptığınız seçimleri etkileyen karar verme hataları ile engellerini bu yazıda keşfedebilirsiniz.

Buluşsal Yöntemler

Karar verme sorunları genelde geçmişte işe yaratan zihinsel kısayollara çok fazla güvenmekten kaynaklanır. Buluşsal yöntem, bir yargıda bulunur ya da karar verirken kullandığımız bir tür zihinsel kısayol ya da temel kuraldır. Bu buluşsal yöntemler, seçim yaptığımız zaman zihinsel yükümüzü hafifletmeye yardımcı olur, ancak aynı zamanda hata yapmamıza da yol açabilir.

Buluşsal yöntemlerin bazı önemli avantajları vardır. İlk olarak hızlı bir şekilde sonuçlara varmamızı sağlar. İkinci olarak ise oldukça sık bir şekilde çalışma eğilimindedir. Ancak tüm kısayollarda olduğu gibi buluşsal yöntemlerin de bazı dezavantajları olabilmektedir. Bazen hata yapmamıza ve durumları yanlış değerlendirmemize neden olabilirler.

Yaygın olarak görülen iki tür zihinsel kısayol bulunmaktadır:

Temsil kısayolu: Bu kısayol, bu tarz bir olayın mevcut prototipe ne kadar benzer olduğuna göre bir olayın olasılığını değerlendirmeyi içerir. Örneğin, kumarbazlar bir sonraki oyunu kazanıp kazanamayacaklarını genelde son oyunu kazanıp kazanmadıklarına göre değerlendirirler. Ancak gerçekte bu oyunlar birbirine bağlı değildir ve kazanmak ya da kaybetmek tamamen şans işidir.

Bulunabilirlik kısayolu: Bu kısayol, benzer olayları aklımıza ne kadar çabuk getirebildiğimize bağlı olarak bir olayın olabilirliğini değerlendirmeyi içerir. Örneğin uçak kazalarının gerçekte olduklarından daha yaygın olarak görüldüklerine inanabilirsiniz, çünkü ünlü uçak kazalarını hızlı bir şekilde aklınıza getirebilirsiniz.

Kendine Aşırı Güvenme

Karar vermeyi etkileyebilecek bir diğer sorun da kendi bilgimizi, becerimizi ya da muhakememizi abartmaya dair eğilimimizdir. Bu olayı inceleyen klasik bir deneyde araştırmacılar Baruch Fischhoff, Paul Slovic ve Sarah Lichtenstein katılımcılara iki farklı cevabı olan çeşitli önermeler verdiler. Katılımcılardan doğru olduğuna inandıkları cevabı seçmeleri ve sonrasında cevaplarından ne kadar emin olduklarını derecelendirmeleri istendi. Katılımcılar yüzde 100 emin olduklarını söyleseler de genelde yüzde 80 civarında doğru çıktılar.

O halde insanlar neden kendi yargılarına aşırı güveniyor?

Çoğu zaman insanlar belli bir konu hakkında ne kadar bilgisiz olduklarının farkında olmayabiliyor. Aslında neyi bilmediğimizi bilmiyoruz. Bazı durumlarda ise belli bir konuda sahip olduğumuz bilgiler yanlış olabilir ya da yanlış kaynaklardan geliyor olabilir.

Kendine aşırı güvenmenin bir örneği, Dunning-Kruger etkisi olarak bilinen bilişsel önyargıdır. Bu önyargı, kişilerin kendi zekalarını ve becerilerini abartmalarına neden olarak kendi yetersizlikleri konusunda körleşmelerine neden olur.

Kendine aşırı güvenmenin nedeni ne olursa olsun, kendi bilgimizi abartma eğilimi kötü kararlar almamıza yol açabilir. Bir arkadaşınızla başka bir şehre yolculuk ediyor olduğunuzu düşünün. Gideceğiniz yere aslında daha önce birkaç kez gittiniz, bu nedenle gitmeniz gereken rotayı bildiğinizi varsayarsınız ve arkadaşınıza doğru olduğunu düşündüğünüz çıkıştan gitmesini söylersiniz. Ancak ne yazık ki rotayı yanlış hatırladınız ve çıkış doğru değildi. Rotayı bildiğinize dair aşırı güveniniz yanlış seçim yapmanıza yol açtı ve yolculuğunuzun önemli ölçüde uzamasına neden oldu.

Geri Görüş Önyargısı

Bir şey olduktan sonra olaya tekrar dönüp sonucunun ne olması gerektiğini bilmeniz gerekiyormuş gibi hissettiniz mi? Bu durum psikolojide geriye doğru bakma ve belli sonuca götüren tüm işaretleri kolayca tespit etme eğilimi olan geri görüş önyargısı olarak bilinir. Bazen ise “en başından beri biliyordum” olgusu olarak bilinir. Bu eğilim gerçekten şansa olan bazı durumlarda sonuçları tahmin edebileceğimize inanmamıza neden olabilir.

Örneğin, bir kumarbaz kart oyununun sonucunu doğru bir şekilde tahmin edebileceğine yanlış bir şekilde inanabilir. Ancak gerçekte oyun olasılığa dayalı olduğu için ne olacağını bilmesinin bir yolu yoktur.

Geri görüş önyargısı, gerçekte sandığınız kadar öngörülebilir olmayan durumların sonuçlarını önceden görebilmeniz gerektiğine inandığınız zamanlar sorun yaratabilir. Sonuçta geçmişteki hatalarınızdan öğrendiğiniz bilgilere göre gelecek kararlarınızı alabilirsiniz. Mevcut durumla ilgili etkenlere güvenmek yerine kendinizi muhtemelen alakasız deneyimlerle sonucu tahmin etmeye çalışırken bulabilirsiniz.

Aldatıcı İlinti

Karar verirken bazen gerçekte var olmayan ilişkiler görürüz. Örneğin, birbiriyle alakasız iki olayın, yalnızca aynı zamanlarda meydana geldikleri için ilişkili olduğunu düşünebiliriz. Bazı zamanlar ise iki farklı değişken arasındaki tek seferlik ilişki, bu iki değişkenin bir şekilde bağlı olduklarını düşünmemize yol açabilir. Örneğin, kaba davranan bir garsonla kötü bir deneyim yaşarsanız, tüm garsonların kaba olduğuna dair yanlış bir düşünceye sahip olabilirsiniz.

Arada ilişki olmayan durumlarda ilişki olduğunu düşünme eğilimi psikolojide aldatıcı ilinti olarak bilinmektedir. Bu durum yanlış inançlara yol açmanın ötesinde karar verme süreciyle ilgili olarak sorunlara da yol açabilir. Örneğin, yeni bir evcil hayvan almak istiyorsunuz, ancak almak istediğiniz evcil hayvanın türünü bilmiyorsunuz. Bir köpekle yaşamış olduğunuz kötü bir çocukluk deneyimi, tüm köpeklerin agresif olduğu ve ısırmaya eğilimli oldukları yönündeki yanlış inanca sahip olmanıza neden olabilir. Bu ise evcil hayvan seçimi yaparken bu süreci etkileyebilir ve sizin için mükemmel bir evcil hayvan olacak olsa da yavru bir köpeği almamanıza neden olabilir.

Sonuç Olarak

Hepimiz seçimlerimizi mantık ve akla dayalı yaptığımıza inanmaktan hoşlansak da aslında bu süreci zor hale getirebilecek birtakım karar verme sorunları bulunmaktadır. Bu potansiyel tuzaklarının bazılarının farkında olmanız, gelecekte daha iyi kararlar vermenize yardımcı olabilir.