Anksiyete, konfor alanımızdan çıkmamıza yardımcı olabilen, bize enerji veren, düşüncelerimizi keskinleştiren hafif gergin bir his olabilirken, aynı zamanda korku ve kaygılar verebilen, enerjimizi tüketen ve yaşamdan geri durmamıza sebep olan bir şey haline de gelebilir. Düşük düzeylerde kaygı ve heyecan birbirine çok benzeyebilir. Terfi almak, paraşütle atlamak, ilk defa ev satın almak veya evlenmeyi düşünün. Bu dört örnekten hepsi, hem kaygı hem de heyecan vericidir. Fakat heyecanın ötesine geçebilen farklı bir tür kaygı var ve insanları panik durumuna sürükleyebiliyor. Katastrofik veya olumsuz düşünceler sınırsız bir korkuyu beraberinde getirebilirler. Bu tip bir kaygı, kişiyi felç edebilir ve hayatını duvarsız bir hapishaneye çevirebilir. Ne zaman bir terapiste gitmeli? Her zaman olduğu gibi mümkün olduğunca çabuk.

Geçmişe Takılı Kalmak / Gelecekten Korkmak

Kaygılarından bahseden insanlarla karşılaştığımda, çoğunun ya geçmişte kaldığını ya da geleceği tahmin etmeye çalıştığını görüyorum. Pek çok insan söylediği veya yaptığı, veya sevdiği birinin söylediği veya yaptığı bir şeye dair endişelerine devam ederken, sürekli eski evlilik problemlerini, aile problemlerini ve bırakamadığı diğer problemleri dile getirmeye devam ediyor. Bu kişiler asla ileriye dönemezler. Genelde kurban rolünü oynarlar. Geçmişte yaşayan birisine dair bazı örnekler şöyle:

  • Geçen bayramda kardeşime söylediğin şeyi kaldıramıyorum
  • Seninle ilk evlendiğimde bunu bilmeliydim
  • Bu işi da kaybedecek misin?
  • Bunu yapınca annen gibi oluyorsun
  • Gözümün sürekli senin üstünde olması lazım

Diğerleri ise geleceğe dair kaygılar yaşarlar:

  • Partiye gidip eski sevgilimi görürsem ne olur? Çok ortak arkadaşımız var.
  • Arabaya gidince lastik patlarsa ne yapacağım?
  • Gelecek hafta sınavım var, geçemezsem ne olur?
  • Mangal günü yağmur yağarsa ne olacak?
  • Annem giydiğim şeyi beğenmezse ne olacak?

Görebileceğiniz gibi her şeye dair ihtimaller mevcut. Bu kişiler geleceği tahmin etmeye çalışırlar. Olumsuz bir olay henüz olmamıştır ancak insanlar ya olursa ne olur diye düşünürler. Bu soruyu bir başka soru ile karşılayabiliriz: “Peki ya olmazsa?”. Bu mantıklı ancak gerçekten endişe etmek isteyen insanları durdurmanın bir yolu yok. İnsanların genelde anlamakta zorlandıkları şey, planlarında olmayan bir şey olduğunda ne yapacaklarını çözme kabiliyetlerinin olduğu. Yukarıdaki durumlar ve pek çok başka durumla başa çıkabilecek kapasitemiz var. Evet, patlak bir lastiği değiştirmek özellikle de uzun bir iş gününün ardından kimsenin yapmayı sevdiği bir iş değil ancak başımıza gelirse, öyle ya da böyle başa çıkma kapasitemiz var. Karşımıza çıkan şeylerle kendimiz veya yardımla başa çıkabileceğimiz konusunda kendimize güvenmeliyiz. Ayrıca karşılaştığımız şeyler çok uzun süre de devam etmiyorlar.

Yoktan Endişe Etmek

Kimsede geleceği görmeyi sağlayan bir sihirli küre yok. Her şey olabilir ve bazen işler istediğimiz gibi gitmez. Patlak lastik örneğinde olduğu gibi, aracımıza gittiğimiz zamanların %99’unda motoru çalıştırır ve hiç düşünmeden yola koyuluruz. Eğer bütün gün endişe edip de lastiği patlak görseydik, kesinlikle hiç bir şey için sekiz saat endişe etmiş olurduk. Kim bunu yapmak ister? Kimse.

Geriye kalan %1’lik zamanda işten çıkıyoruz ve lastiğin patlak olduğunu görüyoruz ve ne yapıyoruz? Dünyanın sonunun geldiğini düşünüp park alanında oturup ağlıyor muyuz? Otomobil üreticisini suçlayıp bir daha bu araçtan almamaya yemin mi ediyoruz? Ayağımız acıyana kadar lastiğe vuruyor muyuz? Bu, lastiğimizi iyileştirmeyecek. Neyse ki yetişkinler olarak probleme bazı çözümler bulabiliyoruz. Bazıları duruma bağlı olarak daha uygun olabilirler. Çözümlerin bazıları şöyle:

  • Lastiği kendiniz değiştirirsiniz.
  • Lastik tamamen inmemiştir ve servise kadar idare eder.
  • Lastik değiştirme hizmetlerini ararsınız.
  • Arkadaşlarınızı yardım için ararsınız.
  • Meslektaşlarınızı çağırırsınız.
  • Taksiye binip lastiği ertesi gün yaptırırsınız.

Altı tane çözüm var ve daha fazla çözüm de olabilir. %1’lik bu rahatsız edici zamanı kimse sevmez. Fakat tüm gün boyunca bu nadir olaya dair endişelere sahip olmaya değmez. Ona verdiğiniz enerji ve zamana değmez ve tüm gün endişe etmenin verdiği his de hoş değildir. Geleceği tahmin edemeyiz ancak olmamış bir şeye dair endişelere sahip olmak üretken bir durum değildir.

Geleceği tahmin etmenin bir diğer örneği de şöyle: “Ehliyet sınavımı geçemezsem ne olur?”

Pek çok insan bu tip soruları önemli testlerden önce düşünüp endişe ediyor. Yaygın bri durum olsa da sınavdan önceki günleri ve saatleri negatif düşüncelerle geçirmenin bir faydası olmaz. Sınavı geçemeyeceğine dair endişeleri olan insanların bu anksiyete birikiminden dolayı sınavı geçemediklerini gördüğüm oldu. Endişeleri kendini gerçekleştiren bir kehanet haline geldi.

Pek çok insan sınavları geçecek temel bilgiye sahip ancak bazı durumlarda anksiyete bilgiye erişime engel olabiliyor. Düşünme ve hatırlama yeteneği anksiyeteye odaklanmaktan dolayı harcanır. Sınavdan öncesi için bazı ipuçları aşağıda:

  • Hazırlık materyallerine göz atmak için kendinize yeterince zaman verin.
  • Sınavda çıkabilecek örnek sorulara bakın.
  • Egzersiz yaparak kaygıları azaltın.
  • Sınavdan önceki gün ve sınav günü iyi dinlenin.
  • Sınavdan önce bir şeyler yiyip için.
  • Sınava pozitif düşünceler ile girin.
  • Sınavı geçmiş olanlarla konuşun.
  • Sınava tekrar girme şansınızın olduğunu unutmayın.

Daha önce dediğim gibi, biraz kaygı bize enerji verip zihni keskinleştirir ancak çok fazlası bunun tersini yapar. Kaygı düzeyinizin ne noktada olduğunu kontrol edin ve sınav gibi şeylerden önce strese karşı başa çıkma taktiklerini çalışın.

Yukarıdaki örnekler olumsuz düşünmenin ve katastrofik düşünmenin ne kadar üretkenlik karşıtı olduğunu göstermek için verildiler. Geçmişi değiştiremez, geleceği tahmin edemeyiz. Gerçeklik sadece şu anda mevcuttur ve önümüze çıkan şeyler üzerinde kontrolümüz vardır.