“Tevazu, Kendinin az olduğunu düşünmek değil, kendini daha az düşünmektir.”

Sözlükte “kendi itibar ve derecesini düşük görmek, birine boyun eğmek” anlamındaki ‘vaz‘ kökünden türeyen tevazu kibirin karşıtı olup kişinin başkalarını aşağılayıcı duygu ve davranışlardan kendini arındırmasını ifade eder. Türkçe’de alçak gönüllülük sözüyle karşılık bulur. Türk – İslam kültüründe her zaman için övülen ve diğer erdemlerden üstün tutulan bir meziyet olmuştur.

Tasavvuf kaynaklarında tevazu hem Yaradan-kul ilişkisi, hem de insanların birbirlerine karşı davranışları göz önüne alınır. Tevazu sahibi olmak, Hak karşısında hiçliğinin idrakine varabilmektir.

İnsan kendisinde bulunan ilim, mevki veya her hangi bir nimet sebebiyle, bunlardan mahrum olanlara karşı üstünlük iddia ederek maddî-manevi  haksızlık yapmamlıdır.

Tevazu şefkatli olmak, benliği kırmaktır.

“Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.”         Mevlana

Tevazu ya da mütevazi kişiliğe sahip olmak hepimizin yapmak istediği, hayranlık duyduğu ama kolay kolay beceremediği bir iyi huy olarak bilinir. Bir takım öğretiler ve alışkanlıklar ya da hayatın akışındaki hırslar hep bir diğerinden üstün olma ve kendini kabul ettirme üzerinedir. Karşımızdakinden bir takım üstün özelliklerimiz olduğunda buna bazı anlamlar yükleyerek kendimizi farklı bir konuma yerleştirmek mütevazi olmaktan bizi uzaklaştırır.

Tevazunun zıddı kibirdir. Kibir bütün kadim öğretilerde yasaklanmıştır. Kibir içinde olan mütevazi olamaz. Bu özelliğe sahip olmak kibire düşmemek, büyüklük göstermemek ve alçak gönüllü olmayı gerektirir. Genellikle egolarımız, statümüz, mal, mülk ya da bir takım kişisel yeteneklerimizden dolayı kendimizi diğer insanlardan üstün görür ve kibire düşüp tevazudan uzaklaşırız.

Tevazu sahibi inanlar kendi başarıları ile övünmediği gibi başkalarının övgülerinden de hoşlanmazlar. Statü ya da kişisel yeteneklerinden dolayı kendilerini diğer insanlardan daha yüksek ya da daha değerli görmezler. Bu meziyete sahip bir insanda pek çok fazilet olduğu görülür. Affedici olmak, cömert olmak, kötülüğe karşılık vermemek ve fedakar olmak bu kişilerin ortak özellikleri arasındadır.

Tevazu; sevginin, merhametin ve şefkatin en önemli şartlarındandır. Çünkü tevazulu insanın karşısındaki kişiye verdiği değer hemen hissedilir, bu nedenle bu özelliğe sahip kişilerin yanında herkes rahat eder. Böyle bir insan, kendisine verilen tavsiyeleri can kulağıyla dinler, hiçbir konuda “en iyi ben bilirim” iddiasında olmaz, gurur ve kibire düşmeden en güzel olan tavrı gösterir. Doğruya karşı direnmez, yanlışa karşı öfkeyle yaklaşmaz. İnsanların sorunlarına karşı duyarlı davranır ve ince düşünceli olur. Hiçbir konuda bir üstünlük iddiası olmadığı için, “önce o sevgi göstersin, önce o selam versin, önce o benimle konuşsun” gibi kibirden kaynaklanan hesaplar içine girmez. Karşısındaki insan katı ve kibirli olsa bile, alçakgönüllü davranır. Herkesin fikrine önem verir, herkese karşı sevgi ve saygı dolu olur.

Bu meziyete sahip biri uyumlu, her türlü düşünceye açık ve saygılı, hiçbir konuda kibir yapmayan, her zaman karşısındaki insanları yücelten, onlara özen gösteren ve değer veren bir insandır. Eğrisiyle, doğrusuyla ve hatalarını kabul edecek kadar kendine güvenir. “Ben” lik duygusunu öne çıkaran ve kendi çıkarını gözeten yaklaşımlar ona göre değildir.

Tevazu sayesinde hayatın zorluklarıyla, trajedilerle ve iniş çıkışları ile mücadele edecek gücü kendimizde buluruz. Mütevazi olan biri hiçbir deneyimi küçük görmez, hiç kimseyi değersiz bulmaz, hiçbir anını dikkatini vermeden geçirmez. Tevazu sizi her detaya özen göstermeye iter. Bir işi sıkıcı, yorucu, moral bozucu veya zaman kaybı olarak görüp es geçmek yerine baştan sona sabır gösterir, işi en ince noktasına kadar öğrenirsiniz.

Aslında, tevazunun özünde kendini bilmek ve ona göre davranmak yatar. Hayatta her şey bir dengeden ibarettir.

Tevazu, bir bakıma aşağılık duygusuna benzese’de ondan çok farklıdır. Tevazuda, irade ve akıl vardır. Mütevazi insan düşünerek ve kendi şuuruyla, bencil arzularını, isteklerini yener. Hayatın türlü aşamalarını düşünerek, kendi acizliğini unutmaz. Bütün hareketlerinde dengeli olur, aklını kullanır ve kontrolü elden bırakmaz. Basit duygularına esir olmaz. Sık sık kendini kontrol ederek, hatalarını bulmaya ve bunları düzeltmeğe çalışır

Her şeyde bir ölçü olması gerektiği gibi tevazuda da bir ölçü olmalıdır. Aşırıya kaçmadan gerektiğinde de nötr olmayıda bilmelidir. İnsan mütevazi olmakla beraber ağırbaşlı ve şahsiyetli olmasını bilmelidir.

Ateşten yaratılmış şeytanın, topraktan yaratılmış Âdem’e secde etmesi emri de kibrin tevazu önünde eğilmesi gerektiğini gösteriyordu. Toprak, hep ayaklar altında kalıp üzerine basanlara hizmet etmeye devam edendi. Onun için değersiz gibi gözükürdü ama bilenler için aslında en değerli olandı…

“Alçak gönüllülük kişiyi yüceltir.” Hz.Muhammed

“Kendini büyük sanmayan, aslında sandığından daha büyüktür.” Goethe.

“Gerçekten değerlendirdiğim üç hazinem var birincisi sevgi ve nezaket ikincisi tasarruf üçüncüsü ise tevazudur.” Lao Tzu.

“Yüksekliği istedim onu alçak gönüllülükte buldum.”   Hz.Ali.

“Yol odur ki vara, göz odur ki Hakkı göre, er odur ki alçakta dura. Yüceden bakan göz değildir.”  Yunus Emre

“Kendini büyük gören küçüktür. Kendini küçük gören büyüktür.”  Hz.İsa

Sevgide kalın.

Ali Cihan