“Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır”

Carl Gustav Jung

Kendi doğasının dışına çıkıp mutluluğu dışarda arayan insan, bu çabasında pek de başarlı olamamıştır. Oysa ki insan içindeki gücü keşfetse hayat bambaşka olur. Aslında doğduğumuz andan itibaren her şeyi yapabilme idrakinde ve gücünde dünyaya geliyoruz. Zamanla aileden ve çevreden bilinçaltımıza yerleşen ve doğru kabul ettiğimiz kodlar bu idraki bize unutturuyor. Zamanla kendi doğamıza aykırı, hatta dünyanın doğasından kopuk bir şekilde yaşayıp bize dikte edilen bir takım doğrularla, hayatın çarkları arasında oradan oraya savruluyoruz. Kendimizi tanımayı bırakıp ilgimizi dışarıya veriyoruz. Nasıl ki etobur bir tavşan düşünemeyeceğimiz gibi, insan da hem bireysel hem de kolektif doğasına göre yaşamalıdır. İnsan ne ise o olmalı, kendi öz benliğini, bilinç ile bilinçdışı arasındaki farkı anlamalı ve kendini keşfetme yönünde ilerlemelidir. İhtiyaç duyduğu her şeyi ancak o noktada tatmin edebilir.

İnsan bireyselleşme sürecini tamamladığında bilinç ve bilinçdışı barış içinde yaşamayı ve birbirini tamamlamayı öğrendiğinde bütünleşmiş, sakin, verimli, ve mutlu olur yani kendini tam anlamıyla keşfettiğinde.

Kendinle yüzleşme cesaretini göstermek öncelikle kendine dürüst olmayı gerektirir.

İnsan var oldukça karanlık yanlarıda olacaktır, olmalıdırda. Çünkü hiç kimse sadece iyi ya da sadece kötü olamaz. Önemli olan karanlık tarafı farkedip onunla bütünleşmek, yüzleşmek ve kabul ermektir. Onun dilini anlayıp uzlaşma yoluna gitmek çözüm getirir. Bastırmaya çalışıp görmezden gelmek daha çok yüzeye çıkmasına neden olur. Ancak, en aşağılık ve vahşi tarafınızla yüzleşmek cesaret gerektirir ve manevi güç ister.

Karanlık tarafımızı bastırmakla kalmaz onu yansıtırız da. İnsanın kendi bilinçdışı davranışlarını başka birinde görmesine yansıtma (projeksiyon) denir. Eleştirdiğiniz her şeyde sizden bir parça bulunur. Karşı tarafta görüpte kabullenmekte zorlandığınız, reddettiğiniz ne varsa aslında sizde de mevcuttur. İnsana özgü yaklaşık otuz bin oluş hali vardır. Bunların içinde beğenmediğimiz özelliklerimizi bastırmak, onların varlığını başka bir yerde ve ayrı bir kişilik olarak ortaya çıkmasına neden olur.

Karanlık yanımız içimizde yapamadığımız her şeyi yapmak isteyen, olamadığımız her şeydir. Bazen “Ben nasıl böyle bir şey yaptım, bu ben değilim” dediğimiz anlar vardır. İşte bu anlar gölge tarafımızın ortaya çıktığı zamanlardır. Dizginlemek zorunda olduğumuz vahşi isteklerimizdir. Ne topluma ne de maskeleyip gösterdiğimiz kişiliğimize uymayan istek ve duygulardır.

Bastırılan hiçbir şey kaybolmaz varlığını başka bir yerde devam ettirir ve hiç ummadığınız bir yerde ortaya çıkar.

Bir çocuğu gözlemlediğinizde her şeyi en doğal haliyle, rol yapmadan yaşadığını görürsünüz. Tamamıyla kendisidir. Yetişkinlerde ise bu tam tersidir. Çoğu zaman bastırılmış duygularla hareket eder. En kötü tarafını gizler, depresif, kavgacı, uyumsuz taraflarını, hatta sevgi dolu yanını bile gizler, gölgeler ve bastırır. Bir takım rollere bürünür. Kendi içine dönüp kendinin farkında değildir. Kişi her ne kadar bunun gerçek ve samimi olduğunu iddia etse bile gerçek kişiliğini yansıtmaz toplumun bekletilerine göre davranıp maskelerle yaşar.

“Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol.”

Mevlana.

Kendimizin, bedenen ve ruhen tüm özelliklerini bilip ona uygun yaşayıp varoluşumuzla hizalandığımızda hayat tüm konfor alanlarını bize sunar.

Yaşamdaki esas amacımız, içimizdeki sonsuz gücü keşfetmek, kendi gerçekliğimiz ile hizalanmak ve her yanımızla bir bütün olmayı öğrenmektir. Kendin olmayı bilmektir.

Bizim dışımızda olan hiçbir şey yoktur. Her şey bizim sorumluluğumuzda ve istediğimiz için gerçekleşir. Dışarıda olan sadece bir illüzyondur. İçimizdeki sese kulak verip gerçekliğe uyanmak bizi mutluluğa götürür. Kendini her haliyle tanımak ve her durumda dengede davranmak bir ustalık gerektirir.

“Başlalarını tanımak akıllılıktır, kendini tanımak ise bilgelik.”

Bilinçdışı davranışlarımızın farkına varıp onları dönüştürene kadar, onlar bizi yönetir, yönlendirir ve biz de buna kader deriz. Aslında kaderimizi kendimizin yazdığının farkında bile olmayız. Olumsuzluklar, sıkıntılar boy gösterdiğinde de bunun nedenlerini hep dışarıda yada karşı tarafta ararız. Sorun içeridedir.

Kendi içine bakmaya cesareti olmayan herkesin yaşamı sislidir, bu sis kendisiyle birlikte dünyayı da sarar.

Sevgide kalın.

Ali Cihan