Herkese merhaba! Bugünkü konumuz, biraz daha Ayşe Tolga ile ilgili. Daha doğrusu, “Ayşe Tolga” algısı ile ilgili. Yani, aslında “ Ayşe Tolga’yı nasıl bilirdiniz?” ile ilgili. Bunun da ötesinde, bir marka olmakla ilgili. Ayşe Tolga, bir marka oldu ama kolay olmadı. Bunun da bir yolu vardı, bir yordamı vardı, bir metodu vardı. Bu yazıda, sizlere kişisel marka yaratmaktan bahsedeceğim…

Kişilerin Marka Olması Diye Bir Şey Var Mı?

İsmimizi bir marka, hayatımızı bir marka ve kendimiz de bir marka olarak konumlandırıp bunu yürüttüğümüzde, güzel bir kişisel marka yaratmış oluyoruz. Tabi ki, bununla ilgili pek çok konunun uzmanı var, pek çok farklı kitaplar, filmler, belgeseller var. Ancak benim kendi yolum vardı. En büyük şansım, amcamın reklamcı olmasıydı. İsmi, İzmir Tolga. Birleşik Reklamcılar Reklam Ajansı ile başlayan Türkiye’nin en eski reklamcılarından bir tanesi.

“Kişisel marka senin markanla ne alaka?” diyecek olursanız; aslında, biraz amcamın ajansında da çalıştım. Reklamcılık dünyasına biraz hakimim, marka yönetiminin ne olması gerektiğini biliyorum. 2007 Aisha diye bir marka çıkarttım. Bir aromaterapi markası, Türkiye’nin ilk doğal kozmetik markası. Uzunca zaman o blog’la ilgilenmek ve bir ünlü olmak, zaten bir marka gibi konumlanmanızı sağlıyor. Bu konuyla ilgili profesyonel bir bilginiz olmasa da, o hayatın içinde yaşayarak sezgisel bir bilginiz oluyor.

2007’de Aisha ile birlikte başladığım, onun tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinden dolayı gelen bir bilgi akışı oldu. Konusunun uzmanı pek çok insandan danışmanlık aldım, halka ilişkiler firmaları ve reklam ajansları, marka yönetim uzmanları ile çalıştım.

Dolayısıyla, bu konunun biraz müşteri tarafını da öğrenmiş oldum. Tabi, burada artılar ve eksiler de vardı. Yani, hizmet aldığım kişilerin uygun olmayan davranışlarının bana zarar verdiği noktaları da gördüm. Beni ve markamı çok iyi anlamadıkları için markama zarar veren tanıtım faaliyetleri yapmış da oldum. Sonunda, anladım ki bu işin temelini sizden başka kimse yapamayacak.

Özgün Olmak Çok Önemli

Marka derken kişisel markadan, yani isimden bahsediyorsak, insanın kim olduğunu bilmesi gerekiyor. Yani şöyle; etki altında kalıp beğendiğiniz herhangi bir ünlü ya da öykündüğünüz herhangi bir şeyde, sizin özgünlüğünüzden bahsedemeyiz. Dolayısıyla, bence insanın özgünlüğünü koruması gerekiyor. Her birey, bir parmak izi gibi birbirinden farklıdır.

Hepimizin, birbirimizin birer replikası haline geldiğimiz bu dijital dünyada; biraz daha özgün olmak bence daha önemli. Bu, toplum normlarının dışına çıkmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Sadece, dünyaya vermek istediğiniz mesajın net olması gerekiyor. Bununla ilgili, “Yeni Bir Ben” başlığı altında pek çok içerik paylaştım. Kendinizi bulma sürecinde biraz daha faydam olması için onları da inceleyebilirsiniz.

“Kendini bilen, zaten yolunda aydınlıkta” diyorum, gerçekten de öyle. Dolayısıyla, kişisel markadan önce, “Ben kimim?” demek gerekiyor. Bununla ilgili de, aynı bir şirketteki gibi davranmak gerekiyor. Bir şirket kurduğunuzda, zaten marka danışmanları ya da kurumsal tarafta size hizmet veren stratejik yönetim danışmanları size gelirler ve sizinle çalışmalar yaparlar.

Aslında bu, aynı çocuğunuzla ilgili size varoluşsal soruları sormaları gibidir. Şirketiniz hangi konuda hizmet veriyor ve ne yapıyorsa, masaya yatırıp sormanız gereken ve cevaplamanız gereken sorular vardır. Bunlar:

• Şirketinizin misyonu nedir?
• Şirketinizin vizyonu nedir?
• Şirketinizin mottosu nedir?
• Şirketinizin bundan sonraki 10 senelik dönemde, vermek istediği mesaj ve girmek istediği hizmet alanı nedir?

Bu soruları, kişisel marka yaratırken kendinize de sormanızda hiçbir sakınca yok. Hatta, sormanız gerekiyor. Benim misyonum; edindiğim iyi yaşam bilgilerini ve bilgi birikimimi, insanların daha iyi olması için kullanmak. İnsanların hayatlarını ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek.

Vizyonum da; sahip olduğum dijital medya kanalları, web sitem, sosyal medya hesaplarım, kitaplarım, gazete ve dergideki yazılarım üzerinden sizlerle paylaşmak. “Kendini 10 yıl sonra nerede görüyorsun?” da önemli bir şey. Kendim için söyleyecek olursak, tabi ki benim 10 sene sonrasıyla ilgili planlarım sürekli değişiyor.

Kişisel Marka Nasıl Yaratılır?

Peki, ben bu işe nasıl başladım? Yani, markalaşma sürecinde ismimi markalaştırmaya nasıl karar verdim? Biraz da ondan bahsedeyim… 2007 yılında Aisha markası ile birlikte; biraz daha tanıtım-pazarlama, reklam, marka yönetimi ile ilgili hizmet aldığım için bu konuyla ilgili de bir fikir sahibi oldum. Gördüm ki, marka yönetimi gerçekten o kadar da zor değil. Çünkü işin özünde; eğer bir ürün sahibi bile olsanız, bu sizden çıkan bir şey. Ben biraz sahiplenmeyi seven biriyim. Bir marka bile çıkarıyorsam, onda benden yaratıcı dokunuşlar olması gerekiyor. Kaldı ki artık ismimizden, kişisel markadan bahsediyoruz, bu daha da önemli! Kişisel marka derken:

• Dünyaya vermek istediğiniz mesaj ne?
• Dünyaya sağlamak istediğiniz fayda ne?
• Nasıl birisiniz?
• Nasıl bir hayat yaşıyorsunuz?
• Nasıl bir etki yaratmak istiyorsunuz?
• Dünyada yürürken ayak izlerinin nasıl olmasını istiyor?

Bunları düşünmek gerekiyor. Bunlar, biraz misyonunuzla ilgili. Yani, misyon dediğimiz şey; yaşam amacı, eylemlerin arkasındaki gerçekler olabilir. Vizyonunuz, bunları hayata geçiriş araçlarınız olabilir. Kendinizi nasıl bir vizyonla ifade edeceksiniz? Diyelim ki, eğlenceyi seviyorsunuz ve gerçekten eğlenmek istiyorsunuz ve bununla ilgili bir şeyi öne çıkartmak istiyorsunuz.

Kişisel marka derken aslında hizmetten ziyade, insanlar üzerinde yarattığınız etkiye bakmanız gerekiyor. Kişisel marka yaratmada; haliniz, tavrınız, giyim- kuşamınız, saçınız, makyajınız, jest ve mimikleriniz, beden diliniz, eğitiminiz, kendinizi nasıl ifade ettiğiniz çok önemli ve marka yaratmak, bence dünyanın en zor şeylerinden bir tanesi. Çünkü, gerçekten o marka imajını oturtmak için biraz çalışmanız gerekiyor.

Ben şunu demeye çalışıyorum; aslında her insan bir marka. Marka olarak değerlendirmeniz için; illa kişinin halk önünde bir figür ya da çok para kazanan bir iş adamı olmanıza gerek yok. Bir öğretmen, bir öğrenci ya da bir ev hanımıysanız bile, aslında bence markasınız. Marka oluşunuz; kendinizi nasıl ifade ettiğiniz ve dünyada nasıl yürüdüğünüzle ilgili. Sizi bir marka haline getiren şeyler, aslında bu etmenler.

Kişisel Marka Yönetiminde Neler Önemli?

Kişisel Eğitim: Kişisel marka yönetiminde, kişinin eğitimi benim için çok önemli. Kitap okumanın ve iyi bir eğitimin öneminden her zaman bahsediyorum. Kişisel gelişimin en önemli etmenlerinden birinin bolca kitap okumak olduğunu düşünüyorum. Dolu bir insan olmamız gerekiyor. Kendini besleyen donanımlı bir insan olmamız gerekiyor.

Görgü Kuralları: İnsan dediğimiz varlık sosyal bir varlık. Bir topluluğun içerisinde yaşıyoruz. Topluluk kurallarına hakim olmamız, topluluk içerisine iyi adapte olmamız, iyi sosyal ilişkiler, iyi dostluk ilişkileri ve ikili ilişkiler içerisinde olmamız bence çok önemli. Genel geçer görgü kurallarının çok önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Eğer bilmiyorsanız, gerçekten görgü kurallarını öğrenmenizde çok fayda var; çünkü, kişisel markanızı yaratmakta uygun ortama göre davranmak ve insanların aklında kalmak önemlidir.

Giyim Kuşam: Giyim kuşam da benim için çok önemli. Nerede, nasıl, hangi ortama uygun giyindiğiniz çok önemli. Gideceğiniz ortamın şartlarına ve oradaki kitleye uygun kalitede ve uygunlukta giyindiğiniz zaman, yine kişisel markanızla örtüşmüş davranmış olacaksınız.

Kişisel Bakım ve Hijyen: Dış görünüş, kişisel hijyen, diş temizliği, tırnaklarının bakımlı olması, makyajı, saçının temizliği ve bakımlı olması da, yine kişisel markanın içerisinde ele alınması gereken şeyler. “Etkili bir ilk intiba nasıl olur?” tarzında çok fazla soru alıyorum. Gerçekten bunları söylüyorum. Etkili bir ilk intiba ile ilgili içeriklerimi de mutlaka incelemenizi öneririm. Hem romantik ilişkilerde karşı cinsi etkilemede hem de iş görüşmesi gibi kurumsal ortamlarda işinize yarayacaktır.

Akılda kalacak ama çok fazla yormayacak bir parfüm bile, yine sizin kişisel markanızla ilgilidir. Ben öyle kadınlar tanıyorum ki, odaya girdiğinde onun oraya geldiğini anlarsınız. O parfüm, o kadınla artık o kadar özdeşleşmiştir ki, o kadının markası haline gelmiştir. Bence, bu çok önemli. Sık parfüm değiştiriyorsanız, insanlarda akılda kalıcı bir etki bırakmak için belki bunu da düşünmek isteyebilirsiniz.

Beden Dili: Düzgün konuşma ve beden dili de çok önemli. Konuyla ilgili olarak Beden Dili içeriklerimi de inceleyebilirsiniz. Ama onun dışında, bence çok daha önemli bir şey var; insan olarak, hayatta varmak istediğiniz nokta!

Kişisel Markalaşma Sürecim

10 senelik döneme geldik… 2005 yılından beri, her yılın başında yaptığım bir şey var. Her yılın başında; o yıl olmasını istediğim şeylerle ilgili bir dilek tablosu hazırlıyorum. Dilek tablosu dediğim şey; bir kartonun üzerine, istediğiniz fotoğrafları ve görselleri seçerek ve mottoları yerleştirerek yapacağınız bir şey.

2005 yılında, aslında oyunculukta biraz sıkışmış bir durumdayken ve bana doğal terapiler, Spa’ya gitmek çok iyi gelirken; kendimle ilgili bir ön görüde bulundum. Dedim ki, “Artık ben böyle olmak değil, böyle olmak istiyorum. Nasıl olmak istiyorum? Şöyle giyinen, şöyle konuşan, şöyle davranan olmak istiyorum”. Aslında, o benim kişisel markamla ilgili attığım bir adımdı. Daha dışadönük, mimikleri jestleri daha fazla olan, daha çılgın kız gibi gözüken, saçı ve makyajı daha farklı olan bir Ayşe iken; ben kendimi başka bir yere taşıdım.

Burada anlattığım şey, size çok kalıpçı ya da şekilci gibi gelmesin. “Ben bir şey olmak istiyordum, o yüzden gittim onlar gibi giyindim” değil. Kalıp, aslında zihinde başlıyor. Kendimi geliştirmek istediğim bir yol var, rotam belli, gitmek istediğim bir yol var. Amacım bunları bir kalıplara sokmak değil ama bilinçaltı gerçekten çok kuvvetli. Siz kendinizi neye kodlarsanız, o da ona doğru gider. Kendimi; gerçekten doğal terapiler konusunda uzmanlaşmış bir terapist olarak gördüm. Gerçekten de, 2005 yılında yaptığım tabloda; spa, terapist bir kız, kokular, oraya gelen insanların nasıl hissedeceği ile ilgili bir tasarım yaptım. İki yıl sonra, 2007 senesinde, Bebek’te mağazamı açtığımda, daha sonra bu tabloyu bulduğumda aynısının olduğunu gördüm.

Yani şunu demeye çalışıyorum; siz kendinizi nasıl kodlarsanız, evren sizi ona doğru hizmet etmeniz için size hizmette sınır tanımıyor. Siz ne isterseniz, “Dile benden ne dilersen” diyor. 2019 yılı için de kendime bir dilek tablosu hazırladım. Markamın içerisinde, sunduğum hizmetin varyasyonlarını arttırmam gerekiyor.

Diyelim ki, ben kaymaklı bisküvi veriyorum ve yanında da salep veriyorum. Kaymaklı bisküvi ve salebin dışında, başka ürünlerle desteklemezsem, bu kez markaya ilgi azalacaktır. Bu nedenle, benim sürekli olarak sisteme yeni ürünler koymam gerekiyor. Yani, insan olarak Ayşe Tolga markasından bahsediyorsak; kendimi yenileyip yeni ürünler vermem gerekiyor. Bu yeni bir kitap, yeni bir proje, görünümümdeki bir değişim olabilir. Bunların hepsi, benim markalaşma sürecimde kendime bilinçli bir şekilde koyduğum hedeflerim doğrultusunda gerçekleşiyor.

Bunun dışında, bir ünlü olduğum için markayı biraz daha ileriye taşımak için medyanın gücünü kullanmaya karar verdim. Dolayısıyla, aslında gitmediğim pek çok davete gitmeye başladım. Bu davetlere giderken de bunları seçtim, her davete gitmedim.

Olmam gereken ödül törenlerine gittim ve oraya giderken de gerçekten çok iddialı görünerek basında yer almaya çalıştım. Yani, biraz medyatik olarak marka değerimi yükseltmeye çalıştım. Bunu da bilinçli bir şekilde yaptım ve bu da benim iş planımın içerisindeydi. Bütün bunları bir gaye ile yaptım. Kişisel markam; yani oyuncu Ayşe’den çıkarak iyi yaşam konusunda uzmanlaşan bir fikir lideri, yaşam koçu olarak kendimi pozisyonlandırdığım yeni markam için yaptım. Bunların hepsini adım adım yapmaya çalıştım, hala da devam ediyorum. Çünkü, bu hiç bitmiyor. Markanız, sizinle birlikte yaşamınızın sonuna kadar sizinle kalacak bir şey. Bu arada, başka markaları da görüyoruz. Topluma mal olmuş pek çok ünlü ismin ne kadar yükseldiğini ve düştüğünü görüyoruz. Aslında, burada biraz da kişisel marka yönetimindeki başarıları ya da başarısızlıkları da görebiliriz.

Benim anlatacaklarım bu kadar. Yine uzun bir konu oldu ama sonuna kadar geldiyseniz teşekkür ederim. Sevgiyle kalın, hoşça kalın!