Marcel Vogel, yaratıcılığı ve duyarlılığı ile çok sayıda keşfe ve patent başvurusuna öncülük etmiş üretken bir mucitti.

Vogel’ın bilimsel çalışmaları ile araştırmaları bugün hala bizimle. Hatta LCD monitör kullanıyorsanız, Vogel’ın bilimsel keşiflerinin keyfini sürüyorsunuz demektir. Vogel’ın araştırmalarından günümüze etki edenlerden bazıları şu şekilde:

  • Vogel’ın lüminesans araştırması ve geliştirdiği icatlar sayesinde kemirgenleri izleyebiliyor, floresan boyalar ve malzemeler ile siyah ışıktan yapılan posterleri kullanabiliyoruz.
  • Vogel’ın sıvı kristaller üzerine yaptığı ilk araştırmalar, sıvı kristal ekranın ortaya çıkmasını sağladı. Günümüzde LCD ekranlarda, saatlerde ve cep telefonlarında bu teknolojiye rastlıyoruz.
  • Vogel’ın IBM ile manyetik malzemelerin kaplaması üzerine yaptığı yarı zamanlı çalışmalar, bugün hala sabit disk sürücülerinde kullanılan manyetik kaplamaların keşfedilmesine yol açtı.
  • Marcel Vogel’ın araştırmaları, keşifleri ve dünyaya dair sahip olduğu derin anlayışı, eşsiz bir şekilde kesilmiş Vogel kristaline sahip olmamızı sağladı.

Marcel Vogel’ın Biyografisi

Marcel Vogel, 14 Nisan 1917’de San Francisco’da doğdu. Çocukluğunda solunum güçlüğü yaşıyordu. Altı yaşındayken ölüme yakın bir deneyim yaşadı ve hatta zatürreden öldüğü ilan edildi. Bu deneyimin Vogel üzerindeki etkisi o kadar derindi ki onun çocukluğunu normal bir şekilde yaşamaya dönmesi çok zordu.

Vogel yaşadığı deneyimin yoğun bir ışık, sevgi ve esenlik duygusu olduğunu iddia etti. Fiziksel düzlemdeki yaşam ona kıyasla solgun görünüyordu. Bu da onu henüz yaşı küçükken dahi hayatın anlamını sorgulamaya itiyordu.

Marcel Vogel, Yahudi sinagogu ya da Hindu tapınağındayken kendini evinde gibi hissetmesini sağlayan bir Katolik olarak yetiştirildi ve hayatını böyle geçirdi. Marcel, genç bir papaz yardımcısı olduğu dönemde altı yaşındayken ölüme yakın bir deneyim yaşamış masum bir çocuk olarak umutsuz bir şekilde yaşam amacını bilmeye ihtiyaç duyuyordu.

Marcel çocukken dua ederdi ve her Pazar sabahı cemaatle birlikte ibadet etmeye hazırlanırken Tanrı’nın ona yaşam amacını açıklamasını isterdi. Çocukken kendisini adadığı bir ibadette Tanrı’nın kendisine “Bir bilim insanı olacak ve biyolüminesans üzerine bir kitap yazacaksın” söylemiştir.

Marcel yeni macerasında destek almak için büyükannesine gitti. Büyükannesi ona mikroskop alması için gereken parayı verdi ve bilim insanı olacağı hayatı şekillenmeye başladı. Marcel, gece gökyüzünün nasıl aydınlandığını anlamak için ateş böceklerini yakalamaya başladı. Yaptığı araştırma sonunda 1943’te Chicago Üniversitesi’nden Dr. Peter Pringsheim ile ortak çalışarak “Sıvılarda ve Katılarda Lüminesans ve Pratik Uygulamaları” adlı tezini yayınladı.

Marcel Vogel, 1945 yılında kendi şirketi olan Vogel Luminescence’ı kurdu. ABD’de San Francisco’da bulunan Vogel Luminescence, lüminesans konusunda yapılan araştırmalar sayesinde çok sayıda ürün geliştirdi: floresan boya kalemleri, böcek ilacı etiketleme, kemirgenlerin yollarını belirlemek için siyah ışık kullanma ve 1960’larda ünlü olan popüler saykodelik posterler.

1957 yılına gelindiğinde Vogel Luminescence, Ultra Violet Products’a satıldı. Marcel sonrasında IBM’e tam zamanlı araştırmacı olarak katıldı. Sahip olduğu zekası ve yaratıcılığına hiçbir sınır konulmadı. 27 yılın üzerindeki hizmet süresiyle IBM’in Veri Ürünleri Bölümü’nün tarihindeki en üretken yeni patent mucitlerinden biri oldu.

IBM’de çalıştığı süre boyunca manyetik kayıt ortamları, sıvı kristaller, nadir toprak fosforlarının yaratılması ve optoelektronik dahil olmak üzere çok sayıda bilimsel alanda 32 patent aldı.

Marcel’in söylediği üzere IBM’de geçirdiği yıllar boyunca kendisine hiçbir zaman belli bir görev verilmedi. İstediği deneyleri yapmak için laboratuvarlara tam erişime sahipti. Laboratuvarda çoğu zaman diğer bilim insanlarının alay ve eleştiriyle karşıladığı atılımlarını yapacağını söylerdi. Bunlar, Marcel’in kendisini kanıtlamak için hızlanması adına itici bir güç oldu.

1969 yılında Marcel, IBM’de çalışan mühendisler için yaratıcılık kursu verdi. Aynı dönemde Argosy dergisinde yalan makinesi uzmanı Cleve Backster’ın, bitkilerin insan etkileşimine tepkisi konusundaki çalışmalarını içeren “Bitkilerin Duyguları Var mı?” başlıklı bir makale okudu. İnsan-bitki iletişimi kavramı başlarda reddedilmiş olmasına karşın bu tuhaf iddiaları araştırmaya karar verdi.

Vogel, bitkileri insan zihnindeki biyo-enerjik alanlar için dönüştürücüler olarak kullanarak “Backster Etkisi”ni çoğaltabildiğini iddia etti. Bitkilerin insan düşüncelerine tepki verebildiğini laboratuvarda kanıtladı ve sonrasında etkinin mesafeden bağımsız olduğunu gösterdi ve “ters kare yasasının düşünce için geçerli olmadığını” iddia etti.

Dr. Vogel’ın laboratuvar çalışması aynı zamanda suyun yapısıyla ilgili çığır açan keşiflere de yol açtı. Vogel’ın deneyleri, , Dr. Emoto’nun su çalışmasına ve düşüncelerin suyun moleküler yapısı üzerindeki etkisine ilham verdi.

Marcel aynı zamanda laboratuvarda “sevginin enerjisi” denilen şey üzerine de çalıştı. Yaptığı deneyler somut sonuçlar elde ettiği zaman projelerde yer alan diğer bilim insanları, isimlerinin kayıtlardan çıkarılmasını talep ederek gitmişlerdir.

Marcel, “sevginin enerjisi” deneylerinden birinde laboratuvarın iki ucuna iki kare çim yerleştirdi. Karelerden birine her gün bir saat duaları ve düşünceleriyle sevginin enerjisini yönlendirdi. Diğerini ise tamamen görmezden geldi. Bir ay sonra sevgi alan çim, diğer çime göre yüzde 35 kadar daha fazla büyüdü.

Marcel Vogel, yaptığı bu deneyden yola çıkarak “sevgisiz yetiştirilen her çocuk deforme olmuştur” demiştir. Her ne kadar bu ifade günümüzde sert gibi gelse de Marcel’in amacı çocukların gelişmek için ihtiyaç duydukları sevgiyi almalarıyla ilgili olarak büyüme ve insanların potansiyeliyle ilgiliydi. Marcel, bitki tohumları kullanarak benzer deneyler yaptı ve benzer sonuçlar elde etti.

Marcel sonrasında ABD’de kurduğu düzeneği bırakıp Çekya’nın başkenti Prag’a gitti ve 12 bin kilometre öteden aynı deneyi yaparak aynı sonuçları elde etti.

Bu sonuçlar, Marcel’in eterde (önceden tüm alanı doldurduğuna ve elektromanyetik dalgaların yayılmasını desteklediğine inanılan varsayımsal ortam) seyahat eden düşünce kaynaklı enerji hakkındaki teorilerinin ortaya çıkmasını sağladı. Uzaktan iyileştirmenin temelleri burada yatmaktadır.

Marcel, Kaliforniya’daki sunumunu tamamladıktan sonra yanına bir kadın geldi ve ona bir kuvars kristali verdi. Marcel, kadının kendisine neden kristali vermek istediğini sorduğunda kadın ona kristalle çalışması gerektiğini söyledi. Marcel ertesi gün laboratuvarına döndüğünde laboratuvar asistanı sırt ağrısından şikayet ediyordu. Marcel kristali elinde tuttu ve derin bir nefes aldı. Kristali asistana dönükken Marcel nefesini bıraktığında asistan geri tepti ve değişmiş bir bilinç durumunda yere düştü.

Kadın birkaç hafta sonra kristalle ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak için Marcel’i aradı, ancak Marcel kristalin ortadan kaybolduğunu söyledi. Kadın ona bir tane daha kristal yollayacağını, ancak bu sefer kristale saygı ve hürmet duymadan onu kullanmaması gerektiğini söyledi. Marcel bu noktadan itibaren uykusundan uyanıp da görü gördüğü güne kadar kristallerle çalışmaya devam etti.

Marcel, otuz dakikadan uzun süren görüsünde yaşam ağacını geometrik bir şekilde gördü, ancak Yahudi olmadığı için kendini biraz tuhaf hissetti. Yine de not defterini alıp görüden diyaframlar çizdi. Bu görüyle birlikte Marcel sonraki yılını laboratuvarda geometrik şekle dayalı olarak ilk kristal kesimini yaptı.

Vogel Kristal Kesimlerinin Gelişimi

Marcel, dindar bir Hristiyan olarak mucizelere inanmış olsa da bize iyileşmeyi doğal olanın dışındaki şeylerde aramamamız gerektiğini öğretmeye çalışıyordu.

Marcel, zihnin ürettiği güç ve ölçülebilir enerji nedeniyle her bir insanı birer atom jeneratörü olarak görüyordu. İnsan beyninin yirmi watt’la eşdeğer bir güç yaydığı kanıtlamıştır. Bu, yaşam gücü enerjimizin yalnızca bir yönüdür. Düşüncelerimiz her zaman, her yerde ve her yöne doğru iletilebilen bir güç üretir.

Aşağıda Marcel Vogel’in yaşam deneyimleri ve laboratuvar deneyleri sonucu elde ettiği felsefeyi gösteren ifadeleri bulabilirsiniz. Bunlardan bazıları kısaltılmış ya da daha uzun ifadelerden alıntı yapılmıştır:

  • Koşulsuz sevgi, çevrenizdeki insanların kendilerini tam olarak ifade etmelerine izin vermektir.
  • Sevgi, evrendeki tüm maddeleri birbirine bağlayan yapıştırıcıdır.
  • Sevgi, yaşamın birincil elemanıdır; nefret, yaşamın birincil negatif elemanıdır.
  • İnsanlar düşünceyi maddeye dönüştürerek enerji yaratır. Bizi sınırlayan şey, deneme isteğimizdir.
  • Kristaller insan enerjisini topraklar ve zihni alfa durumuna getirir. Sol ve sağ beyin birleştiğinde evimizde oluruz.
  • Yaşamın prensibi ruhtur, ruh olmadan yalnızca çürüyen madde vardır. Ruh, bilinci maddeye bağlar, bilinci maddeye mühürler.
  • Kristaller, manyetik bir alanın sınırsız boyutundaki bir enerji ile çalışır.
  • Kristaller radyo vericisi, bellek elementi, alıcı-verici ve vücuda az dozlarda doğal radyasyon ileten bilgisayarlardır. Kristaller, doğal bir element kullanarak vücuttaki suyu hareket ettirir.
  • Maneviyat bize yaşamın ruhunu inşa etmeyi öğretir. Diğer insanları severek, düşünerek, harekete geçerek ve insanlığın iyiliğini düşünerek yaşamın ruhunu inşa ederiz. Bunu yaparak kendimize zaman ve mekandan bağımsız olarak varlığını sürdüren bir bilgi gövdesi inşa ederiz. Her bir insan olumsuz olan acıya gitmeli ve onu temizlemeye çalışmalıdır. Onu kendinizde tutarsanız, o enerjiyi dünyaya ve diğer insanlara yansıtırsınız. İnsanlıktaki iyiliği görmek için olumsuz duygularımızı çözmeliyiz.
  • Olumsuz duyguları inkar etmek, gerçeklikten uzaklaşmaya neden olur. Olumsuz duygulara gitmek ve onları temizlemek sizin sorumluluğunuzdadır. Olumsuz duygular taşıdığınızda o enerjiyi yansıtırsınız.
  • Eter, bir zamanlar evreni kapladığı ve ışığı yayan ortam olduğu düşünülen maddedir. Ondan önce ise Tanrıların krallığını kaplayan maddeydi. Eter, bir yerden başka bir yere iletilen bir şey olmasıdır; belli bir konumu yoktur, tıpkı bir radyo yayınının pek çok farklı yerden duyulabilmesi gibi. Eter hava değildir, sizi çevreleyen nötr enerjidir.
  • Şifacı olmak için nefesin bilimini bilmek gerekir. Kadim bilgelik ve yoga ile insanın farklı bilinç seviyelerine geçmesi mümkün olabilir.
  • Bilinç seviyelerinde hareket etmek, içimizdeki fiziksel uzayda kaydedilen her bir modül için bir taşıyıcı dalga oluşturmaya yardımcı olabilir.

Marcel aynı zamanda “Yaşamın prensibi ruhtur; ruh olmadan madde yalnızca çürür. Ruh, bilinci maddeye bağlar; bilincin enerjisini fiziksel maddeye mühürler. Sevgi, yaşamın birincil elemanıdır; nefret, yaşamın birincil negatif elemanıdır.” demiştir.