Herkese merhaba! Koltuğuma oturdum, elimde de kahve fincanım. Şu anda, tam da film izleme havasındayım…

Ben film izlemeyi çok severim. Sinema, bizi farklı diyarlara götürür ve bizde çok farklı etkiler yaratıp bizi geliştirebilir. Hayatınızı yönlendirebilir, şekillendirebilir. Bana göre, sinemanın çok büyük bir etkisi vardır. “Kitap önerilerim var ama film önerilerimi hiç paylaşmamışım” dedim ve beni çok etkileyen 7 güzel filmi sizlerle de paylaşmaya karar verdim!

1.Whale Rider

Genel olarak, aslında neo feminist bir film. Yeni Zelanda’da yaşayan küçük bir kızın başından geçenleri anlatan ilginç bir film. Türkçeye, Balina Binicisi olarak çevriliyor.

Kabilenin yaşlıları, kabiledeki bütün sorunları çözmek için bir balinaya inanıyorlar. Balinanın seçtiği kişinin de kabilenin lideri olacağına inanıyorlar. Bu unvan, ailede büyük dedede. Daha sonra, baba geliyor.

Bu arada, Yeni Zelanda’da küreselleşme ile birlikte dünyada değişen sistemi de görüyoruz. Yeni Zelanda yerlilerinin küreselleşme ve kapitalizmle savaşını ve yeni neslin bunun içerisindeki hayat mücadelesini görüyoruz. İnsani değerler, kültürün verdiği değerler, kapitalizm ve modern yaşamın, modern şehirde olmanın verdiği etkilerle boğuşan, iki arada kalan yetişkinler ve onların yanında kalan küçük bir kız çocuğu.

Bu kız, balinalarla konuşuyor ve kabilenin yeni liderinin o olduğunu biliyor. Ancak, ataerkil sistemde bir kız çocuğunun böyle olmayacağını, erkekten erkeğe geçtiğine inanan kabile liderleri, kızı görmezden geliyorlar.

Bu filme dair öğrendiğim en önemli bilgi ise şuydu; gerçekten, hayata dair bir iş sesiniz, özünüzün size söylediği bir mesaj varsa, inandığınız, kendinizle ilgili bir inancınız, yerine getirmek istediğiniz bir misyonunuz ve o misyonla ilgili, dışarıdan kim size ne söylerse söylesin, iç sesinizi dinlemenin önemi…

Küçük kız çocuğu, bütün ailesine ve bütün kabileye, gerçekten liderin o olduğunu gösteriyor. Bunu yaparken de çok dramatik bir şekilde yapıyor.

2. Spirited Away

Ben çocukluktan beri animasyonla büyüyen biriyim. Çizgi filmi çok seviyorum ve bu çizgi film aşkı, beni 16 yaşında çizgi film çizerliğine kadar götürdü. İyi animasyon da seviyorum. Animasyon filmlerinin çeşitlenmesi beni çok mutlu ediyor. Ancak bir üstat var ki; işte o üstat, bence saygıyı ve büyük alkışı hak ediyor. Bahsettiğim kişi, Japon anime üstadı Miyazaki.

Miyazaki’nin Ruhların Dansı olarak çevrilen filmi, benim için spiritüel filmler listesinin iki numarasında geliyor. Bu filmi yaklaşık 17 sene önce keşfetmiştim. Küçük bir kız çocuğu, ailesi ile birlikte yeni taşındıkları eve doğru giderken, yolda kayboluyorlar. Çok acıkıyorlar, arabaları bozuluyor ve bir kasabaya düşüyorlar. Bu kasabada, yemek yedikten sonra her şey değişmeye başlıyor. Birdenbire küçük kız, hayaletler tarafından yönetilen bu kasabada rehin kalıyor.

Annesi ve babası çok garip şeylere dönüşüyorlar. Bu kız da, ruhların geldiği bir hamamda çalışmaya başlıyor ve buradaki deneyimlerini anlatıyor. Bunun sonunda; küçük kızın kendi ruhsal gelişimini, ruhsal tekamülün içerisinde karşılaştığı insanları, şımarık ve terbiyesiz bir kızken, ruh hamamında gördüğü ve edindiği tecrübelerin verdiği terbiye ile yaşadığı değişimleri gösteriyor.

Özellikle Çin ve Japon prensiplerinde, elementlerin de ruhları var. Yani; su elementi, ağaç elementi, toprak elementi… Küçük kız da, burada nehrin ruhu ile tanışıyor. Bir erkek çocuğu ile tanışıyor ve onun mentoru oluyor. Sonunda da çocuk ejderhaya dönüşüyor. Filmdeki metaforların arkasındaki gizli anlamları çözdüğünüzde size çok şey katacak, çok güzel bir film. Filmi izledikten sonra yüzünüzde kocaman bir gülümseme olacak!

3. Doctor Strange

Bu, daha yeni tarihli bir film. Bu filmi, bir Marvel Comic filmi gibi, bir aksiyon filmi ya da bilim-kurgu fantastik filmi gibi izleyenleriniz de vardır. Ancak ben, spiritüel filmlere başka bir bakış açısı ile baktığım için, benim spiritüel filmler listemin üçüncü sırasında geliyor. Doctor Strange; Uzak Doğu’nun kadim bilgelik metotlarını, enerjinin yönlendirebileceğini, telepatiyi, astral seyahati, beden değiştirmeyi, üçüncü ve beşinci boyutu anlatan, oldukça spiritüel bir film.

Doctor Strange’in mentoru, hocası olan Tilda Swinton da inanılmaz bir performans gösteriyor. Zaten son dönemlerde, kahramanların sürekli erkek olduğu bir dünyada; dişil düzlemde asıl kahramanların kadınlar olduğunu anlatan filmleri de özellikle seviyorum.

Tilda Swinton, filmde Doctor Strange’e; enerjiyi nasıl kullanabileceğini, boyutları nasıl değiştirebileceğini ve bedenden çıkıp astral seyahati nasıl kullanabileceğini anlatıyor. Film oldukça ilginç. Filmde, karanlık ve aydınlık taraf var. Doctor Strange de Uzak Doğu’nun bu kadim metotlarını öğrendikten sonra, muhteşem şeyler yapıyor. Ben bu filmi defalarca izledim, her karesinde de farklı farklı şeyler öğrendim. Siz de, o gözle izlediğinizde faydalı olacağını düşünüyorum.

4. Pi’nin Hayatı

Vizyona girdiği tarihte bütün Oscar’ları, Altın Küreleri süpüren bir film. Herkesin üzerinde de güzel bir etki etmişti. Muhteşem bir film…

Gerçekliği, fanteziyi ve hayal dünyasını bize sorgulatan, bunu da çok felsefik şekilde yapan bir film. Pi’nin hayatının içerisinde; onun yaşadığı o sıkıntılarla birlikte gördüğümüz, “gerçekten Pi’nin yaşadıkları gerçek miydi yoksa değil miydi?” sorusunu sorgulatacak şeyler. İnsan zihni ve evrenin bize verdiği sınırsızlık gerçekten çok etkileyici.

5. The Fountain

Eski bir film. Filmin yönetmenini de çok seviyorum. Her zaman, söylenmeyeni söyleyip cesaretli filmler çeken, idealist bir adam. Hem de, bunu Hollywood’da yapıyor. Darren Aronofsky’den bahsediyorum…

2006 yapımı bir film ve filmde Hugh Jackman, Rachel Weisz gibi pek çok iyi oyuncu bir araya geliyor. Türkçeye Kaynak olarak çevriliyor. Burada, “hayatın kaynağı, özü” anlamındaki kaynaktan bahsediyor. İlginç bir film. Paralel zamanlarda, paralel evrenlerde geçen bir film. Aşk uğruna neler yapılabileceğini anlatan bir film.

Hasta ve ölüm döşeğindeki karısını kurtarmak için ölümsüzlük ağacını arayan bir bilim adamı. Yaşlanmış, artık hafızasını kaybetmiş karısının hafızasını geri getirmek için ona bir şeyler anlatmaya çalışan bir adam.

Farklı kurgularda, farklı hayat dilimlerinde; aşkı, ölümsüzlüğü ve hayatı sorgulatan bir film. Biraz da bilim-kurgu öğeleri ile donatılmış bir film.

6. Baraka

Baraka; belli metotlarla, dünyanın belli yerlerinde çekilmiş, 30’u aşkın ülkede çekilmiş bir film. 5-6 senede çekilmiş. Dünyadaki ibadethaneleri, dünya kültürünü, farklı kavimlerin, farklı kültürlerin, farklı kabilelerin, farklı ülkelerin, insan gruplarının alışkanlıklarının adetlerini ve örflerini anlatan bir film.

Şahane müziklerle bezenmiş, aslında bir belgesel. Bir konuşma yok, sadece görsel bir şölen. İzlemenizi öneririm, hala izlemediyseniz gerçekten çok şey kaçırırsınız.

7. Cloud Atlas

Wachowski Kardeşler’in bir filmi. Türkçeye, Bulut Atlas adıyla çevrilmiş. Bence; karmayı, ölümsüzlüğü, “acaba geçmiş hayatlar var mıdır?”, “İnsan ruhu tekrar bedenlenerek dünyaya geliyor mu?” konularını anlatan, harika bir film.

Kahramanlarımız, filmde farklı farklı rollerde oynuyorlar. Tom Hanks, Halle Berry ve Hugh Grant gibi isimler var. Çok farklı karakterler var ve bu karakterler tarihin başlangıcından günümüze kadar gelen, farklı rollere bürünüyorlar. Bazen iyi oluyorlar, bazen kötü oluyorlar.

Ama, farklı hayat dilimlerinde bile olsa, ruhlarının tekamülü sonucu birbirlerini yakalıyorlar ve birbirlerinin hayatlarının içerisinde oluyorlar. Çok güzel bir film. Başlangıçta çok yüksek olup, ortalara doğru dağılıyor gibi gözükebilir ama Wachowski’ler yine yapacaklarını yapmışlar. Filmin sonunda, muhteşem bir yere bağlıyorlar. Tom Hanks de, kariyeri boyunca oynadığı en renkli rollerin 6-7 tanesini bu filmde oynamıştır diye düşünüyorum. O yüzden tavsiye ediyorum.