Mutluluğun Sırrı Nedir?
Mutluluk parayla ilgili değildir. Mutlu olmaya yatkın bir yapınızın olması, büyük oranda mutlu olmanızı sağlıyor. David G. Myers’ın, kendi mutluluğunuzu nasıl yaratabileceğiniz konusunda verdiği tavsiyeleri, Uplifers olarak sizler için derledik.
Ulusal Yaşlanma Enstitüsü’ndeki araştırmacıların çalışmalarına göre, iyi olma hali, bireylerin güçlü ve kalıcı kişilik özelliklerinde yatıyor. 10 yıl süren bu araştırmada, 1973 yılında araştırmaya katılan ve mutlu olmaya eğilimli olan insanların, medeni durumları, işleri ve yaşadıkları yerler değişse bile, 1983’te de hala mutlu oldukları gözlendi. Bu bulgular, iyi haberleri de beraberinde getiriyor: Eğer insanlar doğru eğilime sahipse, zor durumlar karşısında bile, yenilenmiş bir mutluluğa erişebiliyorlar.
Peki mutluluğa eğimli olmak ne demek? Hayat onlara kötü davransa da, morallerini yüksek tutan bu insanlar kim? Mutlu insanların dört önemli özelliği var:
- Özsaygı : Mutlu insanlar kendilerini seviyorlar
1980’lerde, üzerinde en çok araştırma yapılan konu ‘benlik’ti. Bu konudaki bir çok araştırma, yüksek özsaygının neler getirdiğini gösteriyor. Michigan Üniversitesi’nin yaptığı birkaç çalışma gösteriyor ki, hayattan tatmin ve memnun olma durumu, kişilerin aile yaşantısı, arkadaşları ya da gelirlerine değil, kendilerinden memnun olup olmamalarına bağlı. Kendini seven ve kabul eden insanlar, genel olarak hayatlarından da memnun oluyorlar.
Yaşadığımız çağın popüler psikolojisiyle ilgilenenler için, bu fazla şaşırtıcı bir sonuç değil. Kişisel gelişim kitapları, kendimize saygı duymamızı, iyi yönlerimize odaklanmamızı ve pozitif olmamızı öğütlüyor. Kendinize acımaktan vazgeçin. Olumsuz konuşmaları bir kenara bırakın. Aşkı keşfetmek için, önce kendinizi sevin. Gallup’un 1989’da yaptığı bir anketin sonucuna göre, Amerikalıların %85’i “özsaygının ya da kendileriyle ilgili iyi bir imaja sahip olmalarının” çok önemli olduğunu söyledi. Bunun önemsiz olduğunu söyleyenler ise %0’dı.
Sosyal psikolojinin en çok tartışma yaratan ama en sağlam biçimde varılmış sonuçlardan biri de, “kendi kendine hizmet eden önyargılar”ın gücüyle ilgilidir. İnsanlar kötü özelliklerindense, iyi olanlarının sorumluluklarını almaya daha yatkındırlar. Başarısızlıklarındansa, başarılarını kabul ederler. “Bunu hak etmek için ne yaptım?” sorusu, başarılarımız değil, yaşadığımız sorunlar için sorulur; yani hak ettiğimizi düşündüklerimiz.
İnsanlar aslında, neredeyse her durumda, kendilerini ortalamanın üzerinde görürler. Aynı şekilde, geçmişte yaptıklarımızı, kendimizi aklayan ve öven bir şekilde hatırlarız; iyi yönlerimizi kabullenmek, kötü olanlara nazaran daha kolaydır ve bir ölçüye kadar,bizim düşüncelerimizi ve kusurlarımızı paylaşan insanlara gereğinden fazla değer veririz. Birçoğumuz için, bu ‘olumlu illüzyonlar’, bizi kaygı ve depresyona karşı korur. Hepimiz bazen kendimizi daha değersiz hissederiz, özellikle de sosyal statü, görünüş ya da gelir açısından bizden bir iki adım ileride olduğunu düşündüğümüz insanlarla kendimizi karşılaştırdığımızda. Bu tarz fikirlere ne kadar sık ve derin bir şekilde kapılırsak, o kadar mutsuz oluruz. O yüzden de, bu mütevazı bir şekilde kendini öven illüzyonlar, daha sorunsuz bir şekilde yaşamamızı sağlar.
Sağlıklı bir özsaygı, bu durumda, hem olumlu hem de gerçekçi olandır. Çünkü, gerçekçi ideallerin hakiki bir şekilde başarılması ve kendini olduğu gibi kabul etme üzerine kuruludur. Bu tip bir özsaygı, kalıcı bir yaşam sevinci için güçlü temeller atar.
- İyimserlik: Mutlu insanlar umutla doludur
“Yeterince inanırsanız, hemen her şeyi başarırsınız” ve “eğer yeni bir şeye başlarsam, amacım başarmaktır” diyen insanlar, hayatın gerçekleri karşısında biraz naif kalırlar. Ama bardağın yarısını dolu görenler, boş görenlere göre genelde daha mutlu olurlar.
İyimserler aynı zamanda daha sağlıklı oluyor. Bir çok araştırma, kötü durumları karamsar bir şekilde açıklamanın (benim hatam, uzun bir süre böyle olacak ve bu her şeyi bozacak şeklinde) bizi, hastalıklara karşı daha zayıf bir hale getirdiğini gösteriyor. Çoğu zaman, iyimser insanlar hastalıklar karşısında daha az endişeleniyor, ameliyatları ve kanser gibi bir hastalığı atlattıktan sonra, daha iyi bir şekilde toparlanıyorlar.
İyimser insanlar, aynı zamanda daha başarılı oluyorlar. Karşılaştıkları aksaklıkları, kendi beceriksizliklerinin bir sonucu olarak değil, talihsizlik ya da yeni bir yaklaşımın gerektiğini gösteren bir işaret olarak görüyorlar. Hayatta, insanlara ve karşılarına çıkan fırsatlara hep ‘evet’ diyen bir yaklaşıma sahip insanlar, genel olarak karamsar ve huysuz olanlara nazaran daha atılgan oluyor, yaşamdan daha fazla keyif alıyorlar.
İyimser olmakla ilgili önemli şeyler söylerken, şu ayrımı yapmakta da fayda var: Gerçekçi olmayan iyimserler, mantıklı önlemler almak konusunda başarısız olabiliyorlar. Daha sonraysa parçalanmış umutların getirdiği üzüntü ve utançla baş etmek zorunda kalıyorlar. Böyle zamanlarda, kendimizden başka suçlayacak kimsemiz kalmaz. Hayaller suya düştüğünde ise, en çok yara alanlar en büyük hayalperestler olur.
Bu durumda, fiziksel ve ruhsal açıdan iyi olmanın reçetesi ne sadece iyimser ya da sadece temkinli olmaktır. İhtiyacımız olan şey, umutlu olmaya yetecek kadar iyimserlik, kendini beğenmeyi önleyecek kadar karamsarlık ve kontrol edemediğimiz şeyleri, kontrol edebildiklerimizden ayırmayı sağlayacak kadar gerçekçiliktir.
- Dışadönük olma: Mutlu insanlar sosyal ve girişkendir
Birçok araştırma, dışa dönük ve sosyal olan insanların hayatlarından daha çok memnun olduğunu ve daha mutlu hissettiklerini gösteriyor. Kendinden emin insanlar, yabancılarla dolu bir odaya girip kendilerini sıcak bir şekilde tanıtabiliyorlar ve bu insanlar, genelde kendilerini kabul etmekte de sıkıntı yaşamayan insanlar oluyorlar. Kendilerini sevdikleri için, başka insanların da onları seveceklerinden emin olabiliyorlar.
Bu tarz davranışlar, aynı zamanda kendi kendini tatmin edici de olabiliyor ve dışa dönük insanlar daha olumlu durumları deneyimleyebiliyorlar. Ilinois Üniversitesi’nden araştırmacılar EdDiener ve KeithMagnus, lisans düzeyinde eğitim gören öğrenciler üzerinde bir araştırma yaptılar. 4 yıl sonra okulu bitirdiklerinde tekrar incelemeye tutulan öğrencilerden, dışa dönük olanların içine kapanık olanlara nazaran, daha sorunsuz bir hayat yaşadıklarını gözlemledir. Dışa dönük olanlar içinde daha fazla evlenen, iş bulan ve yeni, yakın arkadaşlıklar kuranlar bulunuyordu.
Dışa dönük insanlar, başka insanlarla daha çok ilgilenirler. Arkadaş çevreleri daha geniştir ve olumlu geri dönüşü olan sosyal aktivitelere daha fazla katılırlar. Arkalarında daha büyük bir sosyal destek ve ilgi vardır; bu da, iyi hissetmenin kaynağını oluşturur.
- Kişisel kontrol: Mutlu insanlar, kendi kaderlerini seçtiklerine inanırlar
Michigan Üniversitesi’nin ülke çapında yaptığı bir çalışmayı özetleyen araştırmacı AngusCampbell, şunları söylüyor: “Kendi hayatı üzerinde güçlü bir kontrolü olduğuna inanmak, mutlu olmak konusunda olumlu düşüncelere sahip olmanın en güvenilir işaretidir.” Amerikalıların, hayatlarının kontrolünü elinde tuttuğunu düşünen ve kendilerinden memnun olan %15’i, “mutlulukla ilgili olağanüstü pozitif hisler”e sahip olduklarını belirtiyorlar.
Sahip olduğunuz kişisel kontrolü ele alın. “Hayatımın gittiği yönü yeterince kontrol edemiyorum” ya da “başıma ne geliyorsa, kendi eylemlerimin sonucudur” önermelerinden hangisine katılıyorsunuz? Ya da “dünyayı bir avuç güçlü insan yönetiyor” mu “sıradan bir insan hükümetin kararlarını etkileyebilir” mi diyorsunuz? Bu cümlelere, kendi içlerinde bir kontrol mekanizması olduğunu düşünerek cevap verenler, genel olarak okullarında daha başarılı oluyor, stresle daha iyi başa çıkıyor ve daha mutlu yaşıyorlar.
İnsanların sahip olduğu kontrolü artırmak, sağlık ve morallerinde de gelişme kaydedilmesini sağlıyor. Mutlu insanlar da, aynı şekilde, zamanlarını verimli kullanarak daha fazla kontrol sahibi olanlar arasından çıkıyor. Doldurulmamış zaman, özellikle zamanını planlamayan işsiz insanlar için, tatmin edici olmayan bir durum. Geç saatlere kadar uyumak, öylesine vakit geçirmek ve televizyon izlemek, boş bir duygu yaratır. Mutlu insanların zamanları ise planlıdır; onlar dakik ve etkin olmayı severler. Oxford Üniversitesi’nden psikolog Michael Argyle diyor ki, “mutsuz insanlar için zaman, doldurulmamış, açık ve bir şeye adanmamıştır; sürekli bir şeyleri ertelerler ve verimsizdirler.”
İnsanın kendine önceden belirlenmiş süreler tanıması ve bunlara uyması, kendinden emin bir kişisel kontrol duygusu sağlar.