Dijital çağdayız; dolayısıyla dijitalleşmekten korkmamak gerekiyor. Bu konuda, benimle ilgili kafanızda sorular olduğunu biliyorum: “Ayşe, günlük hayatında ne kadar dijital?” Dijital dünyanın içerisinde var olan bir dijital lider olarak; “dijitalleşmiş mi?” yani “Dijitalleştirebildiklerimizden mi?”. Bu nedenle, ben de bugün dijital çağda bir Ayşe Tolga konulu yazımla karşınızdayım…

Dijital Dünya İle Nasıl Tanıştım?

Dijital dünya ile tanışmam, internetin Türkiye’ye gelmesi ile oldu. Kendime ait bir bilgisayarım, 2000 yılında oldu, kendime bir laptop aldım. Ondan önce de internet vardı, ancak benim bir bilgisayarım yoktu. Erkek arkadaşımın evinde vardı, onu da genellikle oyun oynamak için kullanıyorduk, ama o zamanlar aktif bir şekilde kullanmıyordum. Ne zaman ki 2000’lere geldik; bir laptop, yani kişisel bir bilgisayar ile birlikte, pek çok şeyi yapabilmeye başladım. Uzun bir zaman oyuncuydum; ancak 2005 yılından bu yana, oyunculuğun dışında pek çok şey yaptığım için, dijital araçları çok aktif kullanmaya başladım.

Her şeyden önce, laptop benim her şeyim oldu; çünkü, oyunculuğu bırakıp, doğal terapilerle ilgilenmeye, kendime yeni bir iş kolu yaratmaya karar verdim ve tüm bu süreçte, internetten faydalandım. AR-GE bilgisini, kontakt kuracağım yöneticileri, ithal edeceğim ürünleri, ham madeleri, hatta aromaterapiyi; ihtiyacım olan tüm bilgileri internetten öğrendim. Daha sonraları tabi ki bu konuda derinleşmeye, ilerlemeye karar verdiğim için; kitaplarını aldım, okullara gitmeye başladım.

Office Araçları İle Tanışmam

Word, PowerPoint, Excel gibi Microsoft’un çeşitli Office araçları var. Bunlar, dijital dünyada kullanmamız gereken farklı farklı iş araçları. Daha sonraları, bunları yoğun bir şekilde kullanmaya başladım; çünkü, hem kendi sunumlarımı hazırlıyordum hem de eğitimlerde dosyalar hazırlamamız gerekiyordu. 2005 yılından sonra, kendi işimi kurgularken sunum dosyaları hazırlamaya başladım. 2007 yılında, klinik aromaterapist oldum. Klinik aromaterapist olduktan sonra; konuşmacı olarak çağırıldığım yerlerde, PowerPoint ile sunumu aktif bir şekilde kullandım. Daha sonra, girişimci olduğum için bir firma sahibi olduğumda; her türlü mali dataya hakim olabilmek ve yönetebilmek adına, Excel’i, muhasebe bilgilerini öğrendim. Bu konuda, eski eşimden çok yardım aldım, Excel’i ondan öğrendim. Excel’de bütün formülleri hesapladım, formüllerin maliyetlerini de yine Excel üzerinden hesapladım. Word üzerinden iş başvurularımı yaptım, kendi sunumlarımı hazırladım.

Cep Telefonunu Nasıl Kullanıyorum?

1998 yılından beri cep telefonum vardı. Türkiye’ye ilk geldiği zamanlarda, Ericsson’un meşhur telefonundan vardı. Daha sonra, ben Nokia’ya geçtim. Bu konuda kendimi, teknoloji öncüsü gibi görüyorum. Son yıllarda, Apple ile bu kırıldı, ancak onun öncesinde çok fazla seçenek vardı ve ben hep, en sofistike, tasarımı ile iddialı, herkesin çok beğenmediği, sıra dışı tasarımları da seven biriydim. Hatırlıyorum, ben o zaman da cep telefonunu çok yoğun kullanıyordum. Hatta, 2004 yılında, akıllı telefonların olmadığı bir dönemde; İtalya’da, Bologna’da kaybolduğumuz bir yerde, bir Nokia ile, websitesinden haritayı açıp telefonumdan bulduğumu hatırlıyorum.

Cep telefonunu, multitask kullananlardan biriyim. Office olarak kullanan, her türlü iletişimde kullanan, yolunu bulan ( ki bunlar, iOs ya da Android’deki uygulama dükkanlarının olmadığı zamandan beri), ses kayıtlarını kullanan, fotoğrafları kullanan biriyim.

Daha sonra, akıllı telefonlar çıktı. 2007 yılında, benim de aşık olduğum ve yıllardır hala kullandığım iPhone çıktı. Apple’ı seviyorum, bütün ürünlerini de kullanıyorum. Kendimi, iyi bir Apple kullanıcısı olarak görüyorum; çünkü kendimi, IOS metodolojisine daha yakın görüyorum. Babam da öyle kullanıyordu, ben de 1990’lardan beri, Macintosh ile başlayan bir Apple kullanıcısıyım. Amcam reklamcıydı; bütün reklamcılar, Apple kullanırlar. Apple, o zamanlar Macintosh’tu. Ben de Macintosh’u kullandığımı hatırlıyorum. Daha sonra, 2000’li yılların başında; Mac, iMac, olarak çıkınca, onları da aldım, seviyorum. Ancak, çok fazla tüketmeyi sevmiyorum.

İki tane telefonum var. Bunlardan biri şirket hattım, biri kişisel hattım. Çok uzun zamandan beri aynı numarayı kullandığımdan ve herkeste benim kendi telefonum olduğu için, onu biraz da “private” kullanıyorum. Biliyorsunuz, 8 Haftada Değişim adını verdiğimiz bir programımız var ve takip ettiğimiz danışanlarımız var. Yeni gelecek müşterilerimiz de var. Bu nedenle, kolay bir iletişim olması için, ikinci bir hat aldım.

2007 yılından beri, IOS kullanıyorum, yani iPhone kullanıyorum. İnsanların buna çok fazla hakim olmadığı zamanlardan beri, telefona çok fazla hakimim. “Nasıl?” diyeceksiniz. Notlar özelliğini, hava durumu özelliğini, trafik özelliğini, sağlık uygulamalarını (özellikle uyku uygulamalarını) çok kullanıyorum. Bunların dışında, gündelik hayatımda ajandamı da yine telefonum üzerinden kurguluyorum. Bu nedenle, telefon benim her şeyim.

Hatta, babannem, benim telefondan yalnızca chat yaptığımı sanıyordu; ancak ben o sıralarda sunum için reklam ajansına brief geçiyorum, diğer yanda bir bankanın uygulaması ile yüklü bir miktarda yapmam gereken havaleleri yapıyorum, ödemelerimi yapıyorum, vergi ödüyorum, telefon faturamı, elektrik faturamı ödüyorum. Başka bir uygulamayı açıp, Instagram’a koyacağım fotoğrafı düzenliyorum. Notları açıp, notların içerisinde yine Instagram post’unun websitem ile angaje edilmiş son post metinlerini hazırlıyorum gibi, çok farklı boyutta kullanıyorum.

Bloglar

Bir de tabi ki bloglar var… 2005 yılında açtığım bir blogum vardı. O dönemde; Blogcu.com adı verilen bir Türk sitesi, bir de Blogspot vardı. O zamanlar Aisha’yı kurguladığım için, Aisha’nın Gizli Bahçesi adında bir blogum vardı. Yine aslında, şuanda Aysetolga.com’da gördüğünüz, içerikleri paylaşıyordum; çakraları paylaşıyordum, mevsim dönümlerinde detoksu paylaşıyordum.
2005 yılından beri, iyi yaşam tüyolarını paylaştığım bir blog’um vardı. Bu blogu daha sonra devam ettirmedim. 2014 yılından bu yana, önce Aysetolgaiyiyasam.com olarak, daha sonra da aysetolga.com olarak devam ettirdiğim, Türkiye’nin en kapsamlı wellness portalının içeriklerini yapıyorum.

Youtube

Başka bir dijital mecra olarak; bir tane de, Youtube videolarını çektiğim, bir Youtube kanalım var. Buna da şöyle karar verdim; eski bir Youtube kullanıcısıyım, ancak Youtube kanalı açmaya 3 yıl önce karar verdim. Çünkü; insanların gerçekten en güncel, tarafsız, en doğru sağlık bilgilerini almanın hakları olduğunu düşünüyorum.
İnternette, büyük bir bilgi kirliliği var, Youtube’da da var. Örneğin, 5 günlük detoks ile 10 kilo veren 20 yaşında bir kızın, bu hikayesini paylaşmasının çok da sağlıklı olmadığını düşünüyorum; çünkü hızlı bir şekilde kilo vermenin iyi bir şey olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla, konusunda uzman olan kişilerle videolar çektiğim bir Youtube kanalım var. Bu da, dijital mecrada var olma yerlerimden bir tanesi.

8haftadadegisim.com

Onun dışında, aslında iki tane websitem var. Bir tanesi aysetolga.com, diğeri ise 8haftadadegisim.com. 8Haftadadegisim.com’u biraz daha farklı kurguladım. Siteye, internet üzerinden giriyorsunuz ve internet üzerinden indirebileceğiniz bir PDF kitapçık ile 8 haftalık beslenme reçetelerinize ulaşabiliyorsunuz. Bu, Türkiye için yine bir girişimcilik hikayesi aslında.
Her zaman dediğim gibi, “Hızlı koşmayı seviyorum”. Dijital bir öncü olmak, biraz bunu gerektiriyor. Her zaman; “Daha fazla ne yapabilirim?”, “Daha fazla nasıl hizmet verebilirim?”, “Değişik ne yapabilirim?”, “Sektorde, rakibim olan diğer yarışcılardan daha farklı bir hizmetle nasıl farklılaşabilirim?” diye düşünen ve bu konuda da; hem maddi hem manevi yatırım yapan bir kişiyim.

Dolayısıyla, insanların gitmedikleri yolları araştıran, onların yeni gitmeye başladıkları yoldan dönen biri olmayı da seviyorum. Bu nedenle, kafamda Youtube dışında pek çok farklı mecra da var. 8Haftadadegisim.com da böyle bir şey. Site üzerinden, bir üyelik sistemine girdiğinizde, aylık ödeme ile; kadınlar ve erkekler için, yağ yakıcı ve kas yapıcı olarak iki farklı içeriklere ulaşabilirsiniz.

Onun dışında da, indirilebilir kitapçığımızla, 8 haftalık beslenme reçetenizi de indiriyor oluyorsunuz. Bende dijital girişimler bitmez; şimdilerde de bir uygulama peşindeyim. Güzel bir uygulama yapacağım, ama piyasada olmayan, insanların düşünemediği, eksikleri tamamladığım ve hepsini kendi bünyesinde barındırdığım bir uygulama yapma hayali içerisindeyim.

Goodness Fest

Dünyam böyle; “Ne kadar kullanıyorsun?” derseniz, 7/24 kullanıyorum. Kızımı, okula gönderdikten sonra kahve eşliğinde o günün post’unu kurguluyorum. Onun dışında, maillerime bakıyorum. Sabah sakinliğinde cevaplamam gereken mail’ler varsa onları cevaplamayı planlıyorum. Ayrıca size güzel bir haberim de var. Boş durmadığım için, sevgili ortağım Evrim ile birlikte 16 Eylül’de harika bir festival tasarlıyoruz. Adı “Goodness Fest”. Onun pek çok farklı tarafını kurguluyoruz; ben bütün dijital metinlerini yazıyorum, sosyal medya kurgularını yapıyoruz, bunun için çalışıyor oluyorum. Bütün bu kurguları yaptıktan sonra; bilgisayarımı yanıma alıyorum, ofise geçiyorum, danışanlarıma hizmetlerimi veriyorum, arada sosyal medyada yapmam gereken post’lar varsa yine telefonumu elime alıyorum.

Whatsapp

Whatsapp’tan yazışmamak diye bir şey söz konusu değil. Artık her şeyi, bankacımla görüşmelerimi bile whatsapp üzerinden yapıyorum. Vergi ödemelerimi muhasebecime whatsapp üzerinden söylüyorum. Sevdiğim arkadaş gruplarımla akşamları buluşacaksam program yapıyorum, kızımın öğretmeni ile okul sonrası aktivitemi bile whatsapp üzerinden planlıyorum. Onun dışında, sıklıkla sosyal medyaya bakıyorum.

Sosyal Medya

Sosyal medyada, 3 farklı mecram, 6 farklı hesabım var. 8Haftadadegisim’in hesapları var, Aysetolga’nın hesapları var. Ayşe Tolga’nın kişisel hesapları var derken, hesaplar kabarıyor. Yine de, onların hepsine tek tek bakıyorum. Onun dışında, aysetolga.com sitesine mutlaka içerik giriyorum, editörlerimin girdikleri içerikleri kontrol ediyorum. Ayrıca, aysetolga.com sitesinin, Google trafiğindeki trafik ayarlarına mutlaka bakıyorum.

Pek çok farklı şey yapıyorum. Youtube kanalımın içeriklerine bakıyorum. Youtube kanalımın yöneticisi olduğum için girip içeriklere bakıyorum. Nasıl öne çıkartabilirim diye de bakıyorum. Bu da, bizim dijital işimizin, sizin gördüğünüzden farklı içerikleri. Hizmet veren tarafta olduğunuzda, yalnızca bir kullanıcı gibi değil; hizmet verme kalitemizin başka algoritmaları ile ilgili de sürekli çalışıyor oluyoruz.

Benim dijital dünyam bu kadar. Değerli yorumlarınız varsa, sorularınız ve önerileriniz varsa, yazımın altına, yorum kısmına bırakmanızdan çok mutlu olurum. Sizlere, dijital dünyada, dijital günler dilerim!