Herkese merhaba! Bugün, bambaşka bir konu ile karşınızdayım. “Film önerilerini çok beğendik, kitap önerilerini çok beğendik. Peki, sen hiç dizi izlemiyor musun?” dediniz. Ben de, Netflix’te severek izlediğim dizileri sizlerle de paylaşmaya karar verdim. Hadi başlayalım!

Neden Netflix?

Amerika’da bir Netflix çılgınlığı vardı. Amerika’dan sonra, bence Türkiye’de de bir Netflix çılgınlığı başladı. “İyi ki Netflix var!” diyorum. Pek çok farklı dijital platform var; Puhu TV var, Blutv var ama yerli içerik olduğu için biraz daha yabancı, global içeriklere hasret kalmıştık. Bu nedenle, Netflix benim için hayat kurtarıcı oldu. Akşamları yatmadan önce, tabletimde biraz bakıyorum ya da bazen televizyonda izliyorum. Netflix, benim için rahatlatıcı bir şey oldu. İçerisinde de farklı farklı kategoriler var.

Ben, çok fazla öne çıkarılan dizileri de çok izlemiyorum. Popüler Netflix dizilerini hala izlemedim. Şans verdim, örneğin La Casa de Papel’i iki, üç bölüm izledim ama beni kesmedi. “İlerleyen bölümler daha güzel, bir şans ver” gibi yorumlar da geldi. Bu tarz, cebimde olan diziler var. Belki, sonra geri dönüp izlerim. Ancak; hem Netflix’in sayfasında öne çıkan hem de oyuncularını çok sevdiğim bazı diziler vardı, onları kaçırmadım.

Bir oyuncu olduğum için, iyi oyunculuk izlemeyi çok seviyorum. Hele de oyunculukla ilgili, bizim sektörle ilgili bir şeyler anlatıyorsa, benim için tadından yenmiyor demektir. İşte, Netflix’te severek izlediğim 6 dizi…

Dix Pour Cent

Döneminin en popüler, en çok ses getiren Fransız dizilerinden bir tanesi. Türkçeye Menajerimi Arayın adıyla çevrilmiş. Sanıyorum, Fransa’da 4 ya da 5 sezon yayınlanmış ve çok çok iyi aktör ve aktristler yer alıyor. Dizi de zaten, Paris’in en ünlü menajerlik ofislerinden bir tanesinde geçiyor. Menajerlik ofisindeki karakterlerin özel hayatları derken, konu o ofiste çalışan aktörün ya da aktristin yaşadığı komik ya da trajik ama sonra tatlıya bağlanan olaylar üzerinden gidiyor. Dizide, Fransız sinemasında öne çıkan bütün ünlü oyuncularını izleyebilirsiniz. Ben bu dizide, aklınıza gelebilecek eski ve yeni dönem pek çok ünlü aktör ve aktristi izledim. Onun paralelinde, ajansta gerçekleşen keyifli olayları da izledim. Çok severek izledim. Kafa dağıtmak, güzel şeyler öğrenmek izlerseniz, siz de bir şans verebilirsiniz. İçinde aşk var, entrika var, her şey var. Güzel bir dizi. Tavsiye ediyorum. Özellikle, karakterlerin hepsini çok sevdim. Keşke, Türkiye’de de böyle dişli menajerler olsa da bizim işlerimiz daha kolay olsa. Gerçekten de, oyuncularını o işlerde oynatabilmek için ya da var olan krizleri çözebilmek için menajerlerin neler yaptığını izlemek çok keyifli.

The Kominsky Method

Yine bizim sektörle ilgili, başka bir iş. Michael Douglas’ın ünlü bir oyuncu koçunu canlandırdığı bir dizi. Kominsky Method’un bir sezonunu bir gecede bile izlemiş olabilirim. Zaten, oyunculuklar muhteşem. Dizinin en beğendiğim özelliklerinden biri; iki duayen oyuncuyu izlemek oldu. Bence, oyunculuk da rafine bir süreçten geçiyor.

Nasıl ki, gençken o deli dolu hal zamanla geçiyor. Oyunculukta da, orta yaş ve yaşlılık derken, aynı insanın olgunlaşmasında olduğu gibi insanların aktörlükleri de olgunlaşıyor.  Bu iki üstat oyuncunun da; yılların getirdiği o süreçten geçe geçe, o hiçbir şey olmadan oynadıkları oyunculuk benim çok hoşuma gitti. Kominsky, Michael Douglas’ın canlandırdığı oyuncu koçunun adı. Özel hayatında, eski eşleriyle, çocuklarıyla, işiyle, hayatına giren kadınlarla ve yakın arkadaşıyla ve onun vefat eden eşinin üçlü sarmalında geçen, dostluk, samimiyet, sorumluluk, “oyunculuğa ne kadar kafa patlatıyoruz?”u sorgulatan, yeni kuşağın oyunculukla ilgili beklentilerini göreceğiniz bir dizi.

90 sonrası kuşağın, ne yazık ki sığ bir yaklaşımı var. Ben de onları kendi sektörümde görüyorum. Emek vermeden, kafa patlatmadan, ortaya değerli bir şey çıkartmadan, hemen bütün flaşların üzerinde patlamasını isteyen, yüzeysel bir bakış açısındaki yeni kuşağı çok güzel anlatmış. Bu nedenle, Kominsky Method’u, oyunculuğu merak eden ve Michael Douglas’ı sevenlere öneriyorum.

Innocents

Bu diziyle, biraz daha farklı bir kulvara geçiyorum. Ben, bilim-kurguyu, ama içerisinde spiritüel özellikler olan, yani olağanüstü güçleri olan, insanüstü varlıklarla ilgili işleri izlemeyi seviyorum. Bu da öyle. Türkçeye, Masumlar adıyla çevrilmiş. Bir İngiliz dizisi. Çok güzel bir dizi. Anlattığı hikaye; özel yetenekleri olan çocuklar ve dünyada bu yetenekleri olan çocukları toplayarak özel bir deney yapan bir bilim adamı. O yüzden, bu hikayeyi çok beğendim.

Babası çok baskıcı bir kız var. Kız hayatından çok sıkılmış ve sıkışmış durumda. Kaçmak ve özgürleşmek istiyor ve kızın çok özel bir yeteneği var; başkalarının bedenine girebiliyor. Onların bedeni gibi olabiliyor, onların hayatlarına bürünebiliyor. Özgürleşmek ve kaçmak isteyen ve özel güçleri olan bir kız, onu deneyleri için kullanan bilim adamı ve “işler nasıl çıkmaza giriyor?”u çok güzel bir şekilde anlatan, sürükleyici bir hikaye.

The Hookup Plan

Bir Fransız dizisi. Türkçeye “Aşk Planı” olarak çevrilmiş. Belki izlemişsinizdir. Geçtiğimiz dönemlerde Fransa’da çok popüler olan, oyuncuları da Fransız genç kuşaktan çok popüler oyuncuları. Çok naif, çok tatlı bir aşk hikayesi.

Dizide; çok üzgün olan, sevgilisi tarafından terk edilmiş, iyi kalpli bir kız karakter var. Bu karakter, aldatılmak ve ayrılık acısıyla birlikte, kendini çok kötü, yetersiz, çirkin hissederken; onun çok yakın arkadaşları ona masumane başlayan bir plan yapıyorlar ve onu biriyle tanıştırıyorlar.

Hikaye çok ilginç yerlere gidiyor. Ben diziyi çok beğendim. Erkek çok yakışıklı, kız çok şeker. Dizide üç çift var. Onların eşleri ve arkadaşlarıyla birlikte olan ilişkilerinin dinamikleri çok keyifli. Gerçekten, hafifletici, rahatlatan bir dizi. İzlemenizi öneriyorum. Ben çok beğenerek izledim.

Kiss Me First

Bilim-kurguyu izlemeyi seviyorum demiştim. Gerçekten, bu da ilginç bir bilim-kurgu filmi. Son zamanlarda seyrettiğim tatlış bilim-kurgu filmlerinden bir tanesi. Zaten, kitabı da bestseller olmuş. Bir İngiliz yapımı. İngiliz Channel 4’da da yayınlanan bir iş. Ben, Netflix’te izledim.

Kendi gerçek dünyasında, var olan gerçeği sevmeyen bir genç kızın, sanal gerçeklik oyunları içerisindeki bir oyunun içerisinde, kendine kurduğu bir dünyayı anlatıyor. Ancak, o dünyanın içerisinde, işler o kadar sarpa sarıyor ki; gerçekten, o oyunun kurucusu kişi bu kıza ve onun çevresindeki diğer kişilere çok farklı oyunlar oynuyor.

Karakterler kaçırılıyorlar, bir adaya gidiyorlar ve bambaşka şeyler oluyor. Kız; gerçek hayatta korkak, ezik gibi söyleyebileceğimiz bir karakterken, sanal dünyada bambaşka bir karaktere dönüşüyor. Ben, bu hikayeyi de çok severek izledim. Çok başarılı oyunculuklar, gerçekten çok mütevazi, iddiasız, minimal oyunculukları izlediğim, güzel bir dizi.

Grace and Frankie

Bu son dizi önerim biraz farklı. İkisini de çok iyi tanıyoruz. Onlar da, Michael Douglas gibi Hollywood sinemasının duayenleri. Benim de, onlardan çok daha genç bir kuşak olmama rağmen bir kadın fikir lideri olarak da, çok sevdiğim kadınlardan bir tanesi. Seksenlerin ortasında bizi aerobik ile tanıştırdı, bir girişimci, bir lider, Ayşe Tolga olarak ondan çok fazla ilham alıyorum. Seksen yaşında Vogue dergisine kapak oldu. Jane Fonda’dan bahsediyorum.

Bu diziyi ben çok sevdim. Gerçekten çok ilginç bir hikaye. “Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” denir ya; Grace and Frankie de senelerce ortak olarak çalışan iki adamın eşini anlatıyor. Hayat, onları beklemedikleri bir yerde kötü ama beklenmedik sürprizlerle karşılaştırıyor.

Şemsi Tebrizi’nin çok güzel bir sözü var; “Var olanı kaybetmekten korkma, korkma dünyamın altı üstüne gelirse diye, nereden bileceksin dünyanın altının üstünden daha iyi olmadığını”. Gracie and Frankie dizisinde, gerçekten de bunu yaşıyorlar. Bildikleri bütün her şeyin alt üst edildiği bir yerde, birbirlerine mahkum kalıyorlar.

Çok zıt iki karakter. Bir tanesi Frankie. Her şeyi akışta yapmak isteyen, hippie, marijuana da kullanıyor, sanatla ilgileniyor ve hiçbir zaman plan program yok. Grace ise, tam tersine, bir iş kadını, milyon dolarlık işini kızlarına bırakmış ama her şeyi kontrolle yapmaya çalışan, biraz duygusallığı arka planda olan, daha çok analitik zekasını kullanmayı seven bir karakter. “Bu iki kişi aynı evde yaşamaya başlarsa ne olur?” sorusunun, güzel, tatlı ve çok öğretici cevapları bu dizide.

Bunlar, şimdilik size önereceğim dizi önerilerimdi. Devamı gelecek. Sizin de bana önermek istediğiniz Netflix dizileri varsa, elbette önerin. “Hiç Türk dizisi yok, hiç Türk dizisi izlemiyor musun?” diyeceksiniz, doğrudur. İzlemeyi en çok sevdiğim 5 Türk dizisi listesini de yeni bir konuda sizlerle paylaşacağım. Onun için de takipte kalın. Şimdilik benden bu kadar. Hoşça kalın!