Merhaba Sevgili Okur,

Benim gibi siz de her sabah tartılarak kilonuzun sıkı takipçisi iseniz, şimdi siz bir formül vereceğim. Kilonuzdan 1 kg. çıkarın desem? Çünkü vücut ağırlığınızın 1 kilosundan fazlasını, probiyotik bakteriler oluşturuyor. Şu anda bağırsaklarınızda 1 kilodan fazla faydalı bakteri taşıyorsunuz.

Doğduğumuz andan itibaren tanıştığımız bu yararlı bakteriler, yani probiyotiler vücudumuzdaki toplam hücre sayısının tam 10 katı.. 500’ün üzerinde ayrı türdeki bakterilerden oluşan, 100 trilyon bakteri bulunuyor bağırsaklarımızda! Doğum anında, bebeğin bağırsaklarında bakteri bulunmaz, sterildir. Bebeğin doğum kanalından geçtiği andan itibaren annenin doğum kanalından aldığı bakteriler ile bağırsaklarda probiyotikler oluşmaya başlar. Bu nedenle, normal doğum ile doğan bebeklerle sezaryenle doğan bebekler arasında farklılıklar var. Normal doğum ile doğanlarda probiyotikler daha erken ve daha zengin olarak oluşur. Bu nedenle bu bebeklerin bağışıklıklarının daha kuvvetli olduğu saptanmıştır. Anne sütü de bağırsaklarda probiyotik oluşumunu arttırır.

 

Bazı okurlarım bana soruyorlar Probiyotik nedir? Prebiyotik nedir? Işte, size farkı anlatmak için en uygun yeri burası. Anne sütü “prebiyotik”tir, yani probiyotik bakterilerin gelişimi ve çoğalması için uygun ortam hazırlar. Bebeğinizi emzirin diyorum ya hep. İşte bebeğinizi emzirmek, karnını doyması için değil aynı zamanda bağışıklığını kuvvetlendirecek, onun daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. 
Bir şeye direnç oluşturabilmemiz için öncelikle onla tanışmamız gerekiyor. Bağırsaklarda faydalı mikropların oluşması için, öncelikle o mikroplarla tanışılması, yani “kirlenmek” gerekiyor!

Bağırsaklarımızdaki faydalı bakterilerin çoğunluğu, bebeğin yeni doğan dediğimiz ilk 3 aylık döneminde bağırsaklara yerleşir. Yani yine emzirmenin önemi ortaya çıkıyor, yeni doğan döneminde bebeğimizi emzirilmesi çok önemli. Ancak başka çok öenmli nokta emziren annenin doğal gıdalarla beslenmesidir. Sentetik şeker içermeyen, canlı besinlerle beslenen annenin süt kalitesi de başka olacaktır. Hayat boyunca kullanılan antibiyotikler, bağırsaklardaki probiyotik bakterilerin sayısını ve çeşitliliğini etkiler, dengesini bozar. Yerli yersiz ve doktor kontrolü olmadan antibiyotik kullanımı, probiyotik kayıplarına yol açar.
Aynı şekilde, beslenme yetersizlikleri de probiyotikleri olumsuz yönde etkiler. Vitamin ve mineral açısından zayıf, lif oranı düşük besinler tüketmek, yeteri kadar protein almamak, probiyotiklerin sayılarını azaltır.

Bu bakteriler sağlıklı sindirim sistemi florasının oluşmasında, besinlerin sindirilmesinde, bağışıklık sisteminin desteklenmesinde, K ve B vitaminlerinin sentezinde önemli yer tutar. Ayrıca kötü bakterilerin çoğalmalarını da engelleyerek gaz, şişkinlik ve kabızlık gibi sindirim problemlerini de ortadan kaldırabilmektedirler. Sindirim sistemi rahatsızlıklarınızın giderilmesinde de yine probiotikleri kullanın derim.

Vücutta Probiotik Dengesini Bozan Bazı Nedenler ise:

  1. Düzensiz Beslenme

Günlük beslenme düzeninizde almanız gereken temel gıda maddelerini, vitamin ve mineralleri almadığınızda bağırsaklarınızın probiyotik dengesini bozulur. Bu nedenle öğün atlamadan, kaliteli, canlılığı ve enerjisi yüksek besinlerle kendinizi beslemenizi öneriyorum.

  1. İşlenmiş Gıda Alımı

“Ne yersen, o’sun biliyorsunuz benim beslenme mottom. İnek sütünün içerdiği yüksek laktik asidin insan bağırsağına hiç uymadığını, mide rahatsızlıklarından akneye, egzemadan bağışıklığı düşürmeye kadar pek çok zararı olduğunu beslenme bölümündeki yazılardan okuyabilirsiniz. UHT teknolojisi Ultra High Temperature. Yani Ultra yüksek ısıl işlem demektir. Sütlerin uzun sure bozulmadan kalmasını sağlar. Prensipte evet. Ancak bu besinler yüksek basınç altında ısı uygulandığı için besleyici özelliklerini yitirirler. Mokelüler yapıları değişime uğrar. Yani mutantlaşırlar. Süt tadı, kokusu olabilir. Ancak görünüşü böyledir. Yoğurt, ayran ve kefiri tüketmenizde hiç sakınca yok. Zaten kendilerinde de fazlasıyla probiyotik içeren bu gıdaları her gün 2 porsiyon yemenizi öneriyorum. 
Yediğimiz her şeyde protein, karbonhidrat, vitamin ve mineraller yok sadece. İşte bu faydalı probiyotiklerde var yediklerimizde.

  1. Hijyen Çılgınlığı

Anti Bakteriyel Ürünler Ne kadar Sağlıklı? Sitemde Mikrobiyomlar diye bir yazım var. Bu yazıda da faydalı mikropları yeniden keşfettiğimizi yazmıştım. Mikrobiyomlarla ilgili yazımı okuyanlarınız bilir. Aslında çevremiz bizim için sağlıklı bazı bakteriler, mantar türleriyle çevrili ve bunlar bizim çevresel ve bedensel şartlarımız için olması gereken elementler. Yediğimiz sebze ve meyvelerde bazı mikropların ki biz bunlara mikrobiyom diyoruz, bulunmasında hiç bir sakınca yoktur. Yediğimiz gıdalarla aslında vücudumuza faydalı bakterileri de alırız ve bu faydalı bakteriler, zararlı mikropların vücuttan uzaklaştırılması için çalışırlar. Fakat modern Batı toplumu salgın hastalıklarla mücadeleden tarımda kullandıkları aşırı zirai ilaçlar ve hijyen takıntısı nedeniyle, yenilen her gıdanın mikroptan arındırmak için işlemden geçirilmesi, mikrobiyomların sayısında azalmaya sebep olmuştur. Aşırı hijyen takıntısının özellikle çocuklarda alerjileri arttırdığı klinik araştırmalarla kanıtlandığı bir dönemde antibakteriyel el sabunlarını, çamaşır sularını çöpe atıp, bizim mis gibi zeytinyağı sabunlarımıza ve sirke ile evlerimizi temizlediğimiz dönemlere geri dönme zamanımızın geldiğini gösteriyor.

 

  1. Antibiotik Aşkı

Antibiyotik kullanılmaya başlayalı 100 seneyi geçmemesine rağmen, antibiyotiklerin aşırı kullanımı bağırsaklarımızdaki probiyotik dengesini alt üst etti. 
Bir kür antibiyotik kullanımının bağırsaklardaki faydalı bakterilerin %90’ını öldürdüğü gösterilmiştir. Bu nedenle antibiotikleri kullanmanız gerçekten gerekiyorsa lütfen kullanın. Kürünüz bittikten sonra ise mutlaka probiotik kürü 1 hafta yapın. Doğal antibiotikleri anlattığım yazımı lütfen okuyun.

Mutlulukla Gülüşlerle

 

Ayşe Tolga

İyi Yaşam