Görsel: Gilles-Lambert Godecharle’ın Syrinx’in Peşindeki Pan” adlı eseri, (1804)

Mitoloji, insanın bilinçdışını bilinç düzeyinde yansıtan bir boyuttur. Zaman içinde insanlar birbirleriyle  kendi yaşadıklarını ve hislerini resmederek, belli sesler çıkararak en son aşamada kelimeler yaratıp konuşarak  iletişim sağlamışlardır.  Bu durum zihinsel aktivitenin artmasıyla daha farklı alanlara kadar ilerlemiş ve insanlar artık kendi hislerini başka varlıklara atfederek yeni hayali semboller yaratmışlardır.  Daha sonra  kendi ruhsal bilinmezliklerini mitolojik karakterlere atfetmişlerdir. Biz insanlar, kendimize benzeyen tanrı ve tanrıçalar yaratarak, inanabileceğimiz ve niyetlerimizi adayabileceğimiz karakterleri kendi ellerimizle yarattık, aslında bu karakterlerin bizi yansıttığının belki de farkında değildik.

Zihni ve bedeni bir bütün halde yaşayan canlılar olarak, en ufak davranışımızın bile düşüncelerimizle ilgili bir kanıt sunabileceğinin farkında olmayabiliyoruz. Ne var ki yaratılan bir tanrının, yaratılan bir sanat eserinden hiçbir farkı yoktur. İkisi de sizin hislerinizi açığa vurmak ve sizi deşifre edebilmek için muazzam derecede karşı tarafa bilgi verir. Saldırgan ve acımasız ruhunu  zamanla düzene koymaya çalışan insan evladının,  en sonunda betonlarla kaplı ve doğal floradan uzak dünya yaratması bile eninde sonunda içimizdekileri yansıttığımızın bir göstergesidir.  İnsanlığın ötesinde açıklanmaya çalışılan arzu ve isteklere sahip mitolojik yaratılar, aslında insanın içinde bulunduğu karmaşık durumun birer yansımasıdır. İnsanların tüm evrene ve evrenin içinde var olanlara karşı kurduğu şemalar vardır.

Bu şemalar, algılarla belirlenir. Mitoloji de bu algıyı bir ayna gibi bizlere yansıtır. Var oluşun, kozmozun ve evrene dair tüm parçaların asırlardır süregelen nedenselliği, sorgulanan en temel felsefi mevzulardır. Mitoloji ve psikoloji bu sorgulama aşamasında insanlara farklı perspektifler kurma konusunda yardımcı olmuştur. Psikomitolojide ise var oluşa karşı kurguladığımız algının doğru veya gerçek olduğundan emin olamayız. Ancak her algı gibi, bunun da yanlış bilinen taraflarının mevcut olduğunu düşünebiliriz. Zihinsel çıkmazların, bir yol haritası yardımıyla gezilebilir sokaklara dönüştürülmesi, aslında kendimizi yansıtabildiğimiz kadar mümkündür. Kendimizi yansıtmak ve çıkmaz yolları keşfetmek içinse zihinsel oluşumlarımızı başka sembollere atfetmemiz gerekebilir.

Bu atfedişin nedeni ise insanın, kendi gizli istek ve mevcut arzularının çatışmasını anlayabilme isteğinden kaynaklanır. Bu yüzden mitolojiyi pek de gerçek dışı sayamayız. Çünkü mitoloji içsel boyutumuzun hayal gücüne kavuşmasıyla, aralanmış bir perdeyi bize sunar. Bu perdenin arkası, bilinçaltının etkileriyle donatılmıştır. Mesela mitolojik bir karakter olan ’’Pan’’ , sahip olduğu flütüyle ve çığlıklarıyla sinir bozucu sesler çıkaran bir temsildir.

Bu yüzden Pan, psikolojide ‘’Panik Atak’’ ile bağdaştırılmıştır. Panik atak durumunda insanın zihinsel durumlarından kaynaklı fiziksel belirtiler, Pan’ın çıkardığı ses gibi rahatsız edici bir etki yaratır. İşte bu noktada psikoloji ve mitoloji ortak küme oluşturmuş olur. Bu nedenle ruh halinin ve ruhsal problemlerin dahi mitolojik temsillerle ifade edilebilir oluşu, mitolojinin çok da gerçek dışı olmadığını bize gösterir. Nasıl ki tüm dünyaya karşı bir algı yaratabiliyorsak, bazı karakterlerle de bu algımızı yansıtma ve bu şekilde farklı yollarla kendimizi ifade edebilme özelliğine sahip olabiliyoruz.

 

Teşekkürler

 

Seda ULUDAĞ