Yıllar boyunca zihnimle mücadele ettim. Bunu yapmak beni yorgun düşürdü.

Geceleri, bedenim gerçekten uyumak istediği zamanlarda düşünerek bitmek bilmeyen saatler geçirirdim. Bazen ise hiçbir anlam ifade etmeyen ve anksiyete ile depresyona neden olan sonsuz düşünce akışları olurdu.

Yine de tuhaf bir şekilde beni geceleri uyutmayan “düşünme makinesi”, gün içinde sekteye uğruyordu. İşe konsantre olamazdım. Zihnim, yoğum bir sis tarafından ele geçirilmiş gibi hissediyordum.

Ancak bir süre sonra bunun bazı şeyler için normal olduğunu varsaydım.

Yıllar sonra ise her gün meditasyon yapmaya başladım. Ve işte o zaman zihin ve ego ile ilgili pek çok şey bana anlamlı gelmeye başladı. Zihinsel gevezelikler sessizleşmeye başladıkça (meditasyonun sağladığı pek çok faydalardan biri) sis perdesi kalktı. Gece boyunca uyumaya ve sabah tazelenmiş bir şekilde uyanmaya başladım.

Zihnim; yaratmak, yazmak ve daha pek çok şey için düzgün bir şekilde çalışmaya başladı. Daha çok meditasyon yaptıkça zihnimin işe yaramaz gevezeliği o ölçüde ortadan kayboldu.

Zihnim, ihtiyaç duyduğum zaman kullanabileceğim “hazır ve nazır bekleyen bir düşünme makinesi” haline gelmeye başladı.

Danışanlarım ile zihinsel olarak aktif olan geçmişim hakkında konuştuğumda karşılaştığım sorulardan ilki genelde şu oluyor:

“Zihnini nasıl oldu da sakinleştirdin?”

Genelde ağzımdan çıkan ilk kelime “meditasyon” olsa da bundan çok daha fazlası var. Günlük meditasyonun yanı sıra zihnimi sessiz tutmak için aşağıdaki basit pratikleri uyguluyorum.

  • Zihinsel gözlem

İşte şimdi karşınızda “Hmmm… Oldukça ilginç” diyebileceğiniz egzersizim. Her zaman yoğun bir şekilde şimdiki zamanda kalma ve yargılamadan gözlem yapma sanatını geliştirmeye çalışıyorum.

Özüme uymayan bir düşünce gözlemlediğim zaman gülümsüyor ve nazikçe fısıldayarak “Hmm… Bu ilginçti” diyorum. Bu kelimeleri, yüksek bir enerjiyle dolu olmayan bir düşünceyi ya da iç sesi gözlemlediğimi kabul etmek için kullanıyorum.

Sonrasında düşüncenin herhangi bir yargılama olmadan uçup gitmesine izin veriyorum.

  • Kendini sevme ve kendine şefkat gösterme

Ben insanım. Hatalar yapıyorum ve tıpkı herkes gibi bazen işleri berbat edebilirim. Burada Buda olmaya çalışmıyorum. Ben, sadece benim. Ve ne olursa olsun “kendimin” her bir parçasını seviyorum.

Bunlar önemsiz görünebilir ancak egonun, kontrolü elinde tutma yolu olarak kendinden nefret etmeyi ne sıklıkla kullandığını bilseniz şaşırırsınız. Ben buna “daha iyisini yapabilirim” sendromu diyorum. Her zaman “daha iyisini” yapabiliyorsanız o  halde şu an olduğunuz kişiden gerçekten memnun musunuz?

  • Hareketlerinizi yavaşlatın

Tabi ki merdivenlerden yukarı hızlıca koşmak dışında. Kısa mesafeleri hızla koşmak, beni küçük bir kızmışım gibi güldürüyor!

Hızlı yapılan egzersiz rutinleri harici hareketlerimi bilinçli olarak yavaşlatıyorum. Sebzelerimi yavaşça kesiyor ya da dişlerimi normalden biraz daha uzun bir sürede fırçalıyorum. Yetiştirmem gereken bir iş varsa işi yapmadan önce sessizlik içinde biraz oturur ve hareketsiz kalırım.

Yavaş hareket etmenin zaman kaybı olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak değil. İşleri bilinçli bir şekilde yapmam üretkenliğimi katlanarak arttırıyor. Peki nasıl? Çünkü bu durumda zihnim sessiz ve açık kalır. Aşırı aktif egoyu gösteren anlamsız zihin konuşmalarının hiçbir müdahalesi söz konusu olmaz.

“Açık” bir zihin, yaratıcı ve üretken bir zihindir.

  • Yatmadan en az iki saat önce zihinsel olarak “kapanmak”

Televizyonun karşısında oturmaktan bahsetmiyorum. Sevdiğiniz bir dizinin bölümünü izlemek, zihninizi “kapatmak” olarak nitelendirilemez. Bu süreç, genellikle günün ikinci meditasyonunu yaptığım zaman oluyor. Diğer zamanlarda ise bir mum ve arka planda rahatlatıcı bir müzikle sessizce otururum.

Zihin muhteşem bir şeydir, ancak düzgün bir şekilde eğitilmediği zaman yıkıcı olabilir. Sessiz bir zihin tam bir mükemmeliyete eşittir.

Deneyin.

Zihninizi susturun ve ne olacağını görün. Hayatınızın ne kadar hızlı değiştiği karşısında şaşıracaksınız.