Hayatımızı sürdürebilmemiz için hücrelerimizin sürekli yenilenmesi yani bölünüp çoğalması gerekir. Yaşam süresini dolduran hücreler vücuttan atılır, yenileri oluşur. Bu denge genlerimizin kontrolü altındadır. Bazı genler hücrelerin bölünüp çoğalmasını sağlarken bazıları da aşırı hücre üremesini dizginler.

KANSER NASIL OLUŞUR?

Çocukluk çağı dışında yaşlanan hücrelerle yeni yapılanlar hemen hemen birbirine eşittir. Yani mekanizma açısından bakarsak kanser, aşırı hücre üremesinin dizginlenememesine, yani yıkımdan çok yapım olmasına verilen addır.

Beslenme, hava kirliliği, radyasyon, sigara, çevre kirliliği, gıda katkı maddeleri ve çeşitli toksinlerin yaptığı hasar gen fonksiyonlarını bozduğu (mutasyon) için hücreler aşırı şekilde ürer. Hücrelerin aşırı şekilde üremesini dizginleyen genler ise aktiviteleri azaldığı ya da bu aşırılıklarla baş edemediği için kanser oluşur.

Yiyeceklerimiz ya da diğer çevresel faktörlerde bulunan kanser ajanları DNA’larımıza bağlanarak hasara uğratır. Hasar kritik düzeye ulaşınca da normal hücreler kanserli hücreler haline dönüşür. Sağlıklı bir insan vücudunda bulunan DNA onarım enzimleri ve diğer gen koruyucu mekanizmaları 24 saat içinde hasarın yüzde 90’ını temizler. Her insan hücresinde günde yaklaşık 10 bin mütasyon olur. Eğer DNA onarım enzimleri yoksa ya da yetersiz çalışıyorlarsa bu mütasyonlar hızla kansere yol açar.

* Hücrelerin DNA onarım kapasiteleri sınırlıdır; sonsuz değildir. Bu nedenle gen koruyucu mekanizmalar son derece önemlidir. Genlerin korunmasındaki en önemli faktör ise onları besleyen besin maddeleri ve vitaminlerdir.

KANSERDEKİ HIZLI ARTIŞIN NEDENİ KALITSAL MI, ÇEVRESEL FAKTÖRLER Mİ?

Kanser tüm dünyada en çok ölüme neden olan ikinci hastalık grubu (ilki kalp-damar hastalıkları). ABD’de 1900 yılında yüzde 3 olan kanserden ölüm oranı, 2000’de yüzde 24’e çıkmış. Yani ABD’de yüzyıldakanserden ölüm oranı 8 kat artmış. Bazı uzmanlar kanserdeki artışı yaşam süresinin uzamasına bağlasa da bu yanlış bir inanıştır. Çünkü aynı zaman içinde 65 yaşın üzerindekilerin total nüfusa oranı yüzde 4’ten yüzde 12’ye çıkmış. Yani üç kat artmış; sekize karşı üç kat. Demek ki kanserin artmasının temel nedeni yaşlı nüfusun artışı değil. Kanserin gelişimdeki hızlı artışta kalıtsal faktörlerin rolü de fazla değil. Kanser coğrafyaya göre de değişiyor. Tıbbi imkânların son derece az olduğu gelişmekte olan ülkelerde çok az kanser var. Fakat burada yaşayan insanların gelişmiş ülkelere göç ettikten bir iki yıl sonra kanser sıklığı artıyor. Bu durum kanserin, genetik nedenlerden çok çevresel nedenlere bağlı olduğunu ve bunun önlenebileceğini düşündürüyor. Çünkü akraba evliliklerinde aşırı bir artış olmadıkça genetik hastalıkların artması da mümkün değil.

 

KANSER NEDEN ÖLDÜRÜCÜ?

Kanserlerin yaklaşık yüzde 80’inde neden bellidir. Vakaların yarısından fazlasını akciğer, kalın bağırsak, meme ve prostat kanserleri oluşturuyor. Akciğer kanseri beslenmeyle de ilgisi olmasına rağmen daha çok sigara tüketimi ile ilişkilidir. Kalın bağırsak, meme ve prostat kanserleri ise daha çok beslenmeye bağlıdır. AIDS, Ebstein-Barr virüsü (öpücük hastalığı) ve B hepatiti virüsü gibi enfeksiyonlar da başlıca kanser nedenleri arasında yer alır. Bu hastalıklar da sağlıklı beslenen insanlarda nadiren görülür. Bu arada önemli nedenler arasında radyasyon, ( Televizyonlar özellikle), elektromanyetik dalgalar- ( 7* 24 cep telefonumuz kulağımızda yaşamayı bırakmak veya İpadlari çocuklarımızın elinden alma zamanı geldi değil mi? ), tarım ilaçları ( Sebze- meyvelerinizi organik almanızda ısrar etmemin nedeni) , gıda katkı maddeleri, GDO’lu yiyecekler, ağır metaller ve diğer kimyasal toksinler fiziksel ve kimyasal zararlılar başı çekiyor tabi ki.

 

KEMOTERAPİ VE RADYOTERAPİ TÜMÖRÜN BÜYÜMESİNİ ENGELLEYEBİLİR Mİ?

Kemoterapi ve radyoterapi tümörün büyümesini azaltabilir ama her zaman tümörü yok edemez. Yok etse bile tümörün tekrarlama olasılığı vardır. Kemoterapi, radyoterapi ve cerrahiden oluşan klasik kanser tedavisinin etkinliği birçok organ tümöründe artık plato çizmeye başladı. Artık tedavi başarısında hissedilir bir artış olmuyor. Ayrıca standart tedavi sırasında akut bir toksisite oluşması da önemli bir risktir. Bu nedenle klasik tedavinin toksisitesini azaltacak ve tümör eritici etkisini artıracak araçlar kanser tedavisinin başarısını artırabilecektir. İşte makro besinler, vitaminler, mineraller ve flavonoidler bu araçların başında gelmektedir. Size super besinler ve minerallerle ilgili Sağlık Tabağımızda isimli yazıyı hazırladım. Lütfen inceleyin.

ERKEN TEŞHİR TEDBİRLERİ NELERDİR?

Her kanser için söz konusu olmasa da bazı kanserlerde erken teşhis için bazı tedbirlere başvuruluyor. 40 yaşına gelmiş bir kadının her yıl mamografi yaptırması önerilir. Ama bu kadar sık alınan radyasyonun da kansere davetiye çıkarttığını unutmamak lazım. En iyisi kadınların ayda en az bir kere kendi memelerini elle yoklamalarıdır. Tabii ki bir kitle ele geliyorsa o zaman mamografi mutlaka yapılmalıdır. Kalın bağırsak kanserleri için dışkılamadaki değişiklikler önemli. İshal, kabızlık, dışkıda kan görülürse kolonoskopi yapmak şarttır. Kolonoskopinin bir zararı da yoktur.

KANSERDE NEDEN ARTIŞ VAR?

Bence iki temel neden var; 1. Beslenmede yapılan hatalar, 2. Toksinler. Son yarım yüzyılda piyasaya 80.000 kimyasal maddenin girdiğini düşünürseniz sorunun büyüklüğünü anlayabilirsiniz.

KANSER NEDEN EN ÇOK ŞEKERİ SEVER?

Son yıllarda beslenme düzenimizdeki en olumsuz değişim rafine şeker ve unlu gıdaların aşırı bir şekilde tüketilmesidir. Örneğin İngiltere’de 1815’te 5 kg civarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970’te 50kg’ın üzerine çıkmış. Daha sonraki yıllarda un ve şeker tüketimi çılgınca artmaya devam etmiş. Örneğin 1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşlar önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat tüketmişler. Unlu, şekerli gıdaları aşırı tüketmek birçok hastalığın temel nedenidir. Kanser de bunların başında geliyor!

Aşırı şeker tüketimi ile kanser arasındaki ilişki iki kez Nobel Tıp Ödülü alan (1931 ve 1944) Alman Otto Warburg tarafından ortaya koyuldu. Warburg kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizması olduğunu göstermiştir. Vücudun normal hücreleri, enerjileri için hem oksijenli (aerobik), hem de oksijensiz (anaerobik) metabolizma yollarını kullanırlarken kanser hücreleri sadece oksijensiz (anaerobik) metabolizma yolunu kullanabilir.

Vücut, kanseri beslemeye çalışırken sürekli kapasitesinin üstünde çalışır. Eğer sevdiği besini vermezseniz kanser açlıktan ölmeye başlar. Bu nedenle kanser hücreleri şekeri kuru bir süngerin suyu emmesi gibi emer. Kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanır.

Bildiğimiz gibi onkologlar bazı kanser metastazlarını (sıçrama) saptamak için PET taramaları yapar. Bunun için hastaya damardan radyoaktif bir madde ile işaretlenmiş glikoz ( yani şeker) verilir! İşaretlenmiş glikoz molekülünün öncelikle gideceği yer kanser dokusudur.

Şekerin tek zararı kanser dokusunu beslemesi değil. Aşırı un ve şeker tüketimi insülin direncine (metabolik sendrom) yani hiperinsülinizme yol açar. Hiperinsülinizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-1) düzeyini artırır. Serbest IGF-1 hemen hemen bütün dokularda hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden olur. Normal tartılılarla kıyaslandığında vücut kitle endeksi 40’ın üzerinde olanlarda, yüzde 50-60 oranında daha fazla kanser görülmektedir. Sadece son 10 yılda Türkiye’deki şişmanlık iki kat arttı. Kanserdeki artıştan sorumlu olan faktörlerin başında da şişmanlık gelir.

NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Nasıl yaşarsan hayat kaliteni belirlersin. Bu nednele yaşam tarzın sağlığının bekçisi olacaktır. Lütfen bunları dikkatle oku ve yapabildiklerini hemen uygula.

  • Bol taze sebze ve meyve ye.
  • İyi uyu. Bağışıkığınızın en önemli yardımcısı uykunuz. Uyuma sırasında büyüme hormonu salgılarsın ve bu seni hastalıklardan uzak tutar.
  • Hareket et. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur diye boşuna dememiş Çinliler. Haftada mutlaka 2-3 gün egzersiz yap.
  • Aşırı alkol kullanma! Alkol şekere dönüşür Bu nedenle alkoliklerin kansere yakalanma riski % 40 daha fazladır.
  • Sigarayı hemen bırakmalısın dostum! Yoksa o seni bırakacak ☹
  • Beyaz un ve rafine şekeri acilen ve kendi hayatından tamamen çıkar. Böylece insülin direncini yeneceksin.
  • Hiçbir şekilde adı green vb. bile olsa aspartam ve türevleri içeren yani suni tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketme.
  • Son kullanma tarihi 6 ayı geçen şu pek dayanıklı adı yiyecekleri asla evinize sokmayın. Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yeme.
  • Omega-3 dostunuz olsun. Sadece zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, kaymak, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin. Ayçiçeği, mısır, kanola, soya, pamuk ve margarin gibi yağları evinize sokma.
  • Kefir, ekşiyebilen yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden zengin gıdalarla beslenin. Fermente gıdalar yararlı bakterilerce zengindir ve bu bakteriler vücut direncinizi artırır, bağırsak enzimlerinizi dengeler. Yalnız lütfen evinizde yapın, fabrikasyon değil, doğal yöntemlerle üretilmiş olmasına özen göster.
  • Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını ye!. Yapamıyorsan organik almak için çabala.
  • Mümkünse mandıra sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
  • Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
  • Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu bağışıklığına çok iyi gelecek. Ama alerjin yoksa.
  • Yeşil veya beyaz çay çok iyi.
  • Stresi sevme, kaç ondan.
  • Hava kirliliği, egzos gibi çevresel kirlilikten uzak dur.
  • D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi al.
  • İşlenmiş soya ürünleri yüksek GDO ve östrojen içerir. Soya sütü, tofu vb tüketme.
  • Yemekleri buğulama, buharda pişirme ile pişir. Tavada yüksek ısıda pişirme gibi hızlı pişirme yöntemleri besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler.Turbo fırınlar da kullanılabilir.
  • Mikrodalga fırını unut. Hızlı pişirme yöntemleri besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler.
  • Yemeklerini toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kaplarda pişir.
  • Yemeklerini ve içeceklerini PVC ve BPA içeren plastik kaplarda muhafaza etme buna çocuğunun su matarası dahil…