Dekstroz, fruktoz, laktoz, maltoz, glukoz gibi bütün maddeler aslında temel olarak şeker olarak adlandırılıyorlar ve şekerin bunun gibi 50’den fazla ismi bulunuyor. Peki şeker insanlar için zararlı mı? Temel olarak iki tipte şeker bulunuyor ve bunlardan birisi iyi şeker, yani sebze ve meyvelerde doğal yoldan oluşan şeker, diğeri ise kolaları, şekerlemeleri, hamurişlerini ve diğer gıdaları şekerlendirmek için eklenmiş olan kötü şeker.

İyi şeker vücut tarafından ihtiyaç duyulan bir madde ve bilhassa beynin ona ihtiyacı var. Bir yemekten sonra besinler parçalanırlar ve özellikle glikojen, karbonhidratlar, proteinler, yağlar ve trigliseritler glukoza dönüştürülürler. Glukoz hücre fonksiyonları için o kadar önemlidir ki, hücrelerde glukoz yoksunluğu bilinç kaybına ve hatta hücre ölümüne sebep olabilir. Yani bir yemekten sonra vücudumuz bir miktar fazla glukozu yedek olarak depolar.

Tüm hücrelerin fonksiyon gösterebilmek için enerjiye ihtiyacı vardır ve beyni oluşturan nöron hücreleri bu enerjinin büyük kısmını alırlar ve glukoz formunda kullanırlar. Beynin günlük enerjinin %20’sini kullandığını biliyor muydunuz?

Şeker sadece temel beyin fonksiyonları için gerekli değil, aynı zamanda tadı da hoşumuza gidiyor. Şekerli bir şey tükettiğimiz zaman tat reseptörlerimiz devreye girerler ve beyne uyarıcı bir sinyali uyaran sinyaller gönderirler. Bunun sonucunda dopamin yolları aktif hale gelir ve bu da hoşumuza giden hisler uyandırır. Bu süreçte dopamin salgılanması artar.

Glukkoz hücre fonksiyonları ve yaşamı için önemlidir ve ödül yollarını uyarır. Ancak her şeyin fazlasının zarar olması gibi şekerin de fazlası zarardır. Peki günde kaç gram şeker tüketmeli? Amerikan Kalp Örgütü, kadınların günde en fazla 6 çay kaşığı, erkeklerin ise 9 çay kaşığı şeker tüketmelerini öneriyor. Ancak ortalamaya bakıldığı zaman normal bir birey günde 22 çay kaşığı kadar şeker tüketiyor ve bunların bir kısmı şeker eklenmiş gıdalardan ve doğal şekerlerden geliyor.

Beynin bu ödül mekanizması devamlı olarak uyarıldığı zaman, dopamin alıcıları hassasiyetlerini kaybediyorlar ve aynı güzel hissi elde edebilmek için daha fazla dopamine ihtiyaç duyuyorlar.

Dolayısıyla bunu tetikleyebilmek için daha fazla şekerli gıda tüketmek gerekiyor. Bu artış ise maalesef obezite ile sonuçlanıyor. Doymuş yağlar ve şeker bakımından zengin beslenme şekilleri dopamin salgısını arttırırlar ancak yan etkileri mevcuttur.

Öğrenme ve Hafıza

Çalışmalar şeker ve doymuş yağlarca zengin bir beslenme düzeninin oksidatif stresi arttırdığını ve bunun da hücre hasarına yol açtığını gösteriyorlar. Bu durum bilhassa öğrenme ve hafızadan sorumlu hipokampal fonksiyonlar üzerinde negatif etki gösteriyor. Hipokampüsün kendisinin bu tip bir beslenmeye karşı hayli hassas olduğu görülüyor.

Bağımlılık

Şeker bağımlılığı gerçek bir fenomendir. Bağımlılığa yol açan bölüm, ödül mekanizması ile aynıdır. Nörotransmiterlerin salgılanmalarının artması hassasiyetin düşmesine sebep olur ve aynı ödül için daha fazla madde tüketmek gerekir. Bu döngü bir süre sonra kırılamaz hale gelir.

Depresyon ve Anksiyete

Bağımlılık zincirini kırmaya çalışmak ruh hali değişimlerine ve huysuzluklara sebep olur. Beslenmenizden tüm eklenmiş şekerli gıdaları çıkartmanız uyuşturucuyu bırakmışsınız gibi etkilere sebep olur ve bu belirtiler arasında baş ağrıları, anksiyete, hatta üşüme bulunmaktadır.

Bilişsel Gerileme

Yüksek şekerli bir beslenme düzenini uzun süre devam ettirmek genlerin yorumlanmasını değiştirir ve bu da nörotransmiterlerden reseptörlere ve hücre fonksiyonlarına kadar her şeyi değiştirir. Çalışmalar bilhassa beyin nörotrofik faktörüne sekte vurulduğunu ve bunun da hipokampüs, korteks ve ön beyin için önemli olduğunu gösteriyorlar. Zira bu bölümler öğrenme ve hafıza, sinaps oluşumu için önemliler ve bol şekerli beslenmede gerileme görülüyor.

Bu nedenle düşük BNDF düzeyleri ile Alzheimer, depresyon ve bunama arasındaki ilişkinin tespit edilmesi normal. Bu konuda yapılan araştırmalar fazla şekerin beyin üzerindeki kötü etkilerini açıkça ortaya koyuyorlar.