Herkese merhaba! Sizlerle, uzunca bir süredir yapmadığım, son günlerde okuduğum kitapları paylaşmaya karar verdim. Çok yoğun bir tempom var. Fazlasıyla kitap okuyorum ama sizlerle paylaşmakta geciktim. Siz de, bana Instagram’da sormuşsunuz. Son günlerde okuduğum kitaplar listesi, burada sizlerle!

10 Dakika Otuz Sekiz Saniye

Çok uzun zamandır edebiyatla ilgili çok fazla kitap okuyamıyorum. Edebiyatı çok sevsem de; iyi kitaplar okumayı seven ve kendini iyi bir okur olarak atfeden biri olarak, bu noktada iyi edebiyatı, iyi edebiyatçının elinden çıkmış işleri seviyorum. Bu yüzden de, çok az oluyor benim için. Yurtdışında çok fazla eser var ama yurtiçinde de, iyi romancılar var. Önceliği, bütün kitaplarını çok sevdiğim ve kendisini de şahsen tanıdığım, insan olarak da çok değerli bulduğum sevgili Elif Şafak’ın bu son çıkan kitabını önerebilirim.

Elif Şafak’ı bir çoğunuz en popüler kitabı Aşk ile tanımış olabilirsiniz ama Elif çok değerli bir edebiyatçı. 2000’li yılların başından beri, çok fazla eser veren, çok farklı konularda, özellikle insan ilişkileriyle ilgili eserler veren değerli bir edebiyatçı. Son kitabı da, gerçekten uzun zamandır okumadığım lezzette bir kitap. Ben, Orhan Pamuk’u da çok seviyorum.

Elif Şafak ile Orhan Pamuk’un anlatım tarzlarını, insan ilişkilerini, duyguları, durumları, tarihsel sürecin içerisinde harmanlamalarını, çok kıymetli ve lezzetli buluyorum. Satırları defalarca okuduğum oluyor. Gerçi, Elif Şafak’ın bütün kitaplarını öyle okumuşumdur. Evimdeki kütüphanemde, sadece Elif Şafak’ın bir bölümü var. Bütün kitaplarını okudum ve hepsini çok sevdim.

10 Dakika Otuz Sekiz Saniye, uzun zamanın üzerine yazdığı bir kitap. İlginç bir kitap. Leyla isimli bir kahramanımız var. Leyla’nın başından geçenleri, 10 dakika 38 saniyelik süreçte, onun zihninden geçenleri, hem İstanbul hem Anadolu hem Türkiye coğrafyası üzerinden, aile, sevgi, anne-baba olmak, kadın olmak ile çok güzel harmanladığı bir kitap. Bir solukta okudum, hatta ikinci kez okuyacağım.

Elif Şafak, Londra’da yaşıyor ve kitabı şuanda yurtdışında inanılmaz popüler. Hatta, inşallah bu senenin kitap ödülüne de aday gösterilecek. Kalemine sağlık sevgili Elif.

Son Çağrı Anunnakilerle Temas

Bu da, sevgili hocamız Göktürk Ramu’nun kitabı. Ben, aynı zamanda Göktürk hocanın öğrencisiyim. Onun eğitimlerini çok seviyorum, çünkü benim kendimce insanoğlunun dünyayla ilişkilerini sorguladığım yerler vardı. O kafamda sorguladığım bütün soruların cevaplarını, değerli hocam Göktürk’le birlikte cevaplamış oldum. Kendisi çok çalışkan biri. Hem eğitimler veriyor hem de kitapları var.

Onun son kitabı Son Çağrı Anunnakilerle Temas. Anunnakiler, Sümerler’den önce dünyada var olduğuna inanılan tanrılar. Sümerler onlara Anunnakiler diyor. Pek çok Sümerolog ve Sümerler’le ilgili ve dünya dışı bağlantılarla ilgili araştırmalar yapan bütün bilim insanlarının da kullandığım terimler.

Bilim dünyası ikiye bölünmüş durumda. Bir kısım, bunun tamamen hayal ürünü ve safsata olduğunu düşünüyor. Ancak, ben öyle olmadığını düşünüyorum. Kafamdaki bazı soru işaretlerini cevaplandırdı; çünkü, geçmişteki bütün gelişmiş uygarlıkların, her türlü tarihsel kalıntılara bakarak, aslında tarihçi gibi çalışarak, delillerle öne sürdükleri savları var.

Anunnakilerle Temas, Göktürk hocanın, insandan önceki varlıkların dünyadaki iziyle ilgili ya da tanrılarla ilgili kitabı. Çok güzel, çok keyifli bir kitap. Tavsiye ediyorum.

Mis Kokulu

Biliyorsunuz, aslında bir klinik aromaterapistim. Kokular üzerine ve aromalar üzerine çok çalışıyorum. Değerli meslektaşım ve Türkiye’de aroma ile ilgili, Osmanlı’dan ve Anadolu’daki koku kültürüne çok değerli akademik araştırmaları olan değerli koku üstadı Bihter Türkan Ergül’ün bir kitabı. Bana, kendisi hediye etti. Sevgili Bihter ile birlikte çok güzel çalışmalar yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi de, titreşim ve frekansı yükseltici bazı kokular olacak. Onu da takipte kalın.

Bihter’in Mis Kokulu kitabı, aslında koku tarihçesi. Osmanlı koku kültürü, dünyadaki koku kültürü, kokular hangi amaçlarla nasıl kullanılır gibi konulara değinen, inanılmaz güzel bir kitap. Özellikle, Osmanlı arşivini çok araştıran biri. Ben de, 2007 yılında Türkiye’nin ilk aromaterapi kozmetik markasını kurduğumda, Osmanlı koku ve aroma kültüründen çok etkilenmiştim ve çok derin araştırmalar yapmıştım ama arşivlere çok fazla girememiştim.

Bihter’in kitabı bu anlamda, bu eksiği de çok güzel kapatan bir kitap. Kokuyu gerçekten muazzam anlatmış.

Devriye

Sevgili dostumuz Orçun Fida. Kendisini pek çok iş sektörünün farklı kollarında biliyoruz. Bir yandan da, inanılmaz bir kalemi olduğunu fark ediyorum. Bana gönderdiği bu kitabı, bir solukta okudum. Bu kadar iyi yazılmış, çok iyi ifade edilmiş, çok araştırılmış, bilgileri çok sağlam bir şekilde yazılmış bir kitap. Orçun, zaten özel hayatında da çok titiz bir insan. Kitabında da, yazar olarak çok titizlenmiş ve çok güzel ifade etmiş.

Karakterler üzerinden gidiyor ve bölüm bölüm anlatıyor. Ben, okurken sanki bir film izliyormuş gibi okudum. Çok güzel bir kurgusu var. Eline sağlık!

Arzuların Tercümanı

Bu da, değerli bir dostumun hediye ettiği bir kitap. Bunu da paylaşmak istedim. Biraz zor ve çok da nadir bir kitap, ben kendisiyle yeni tanıştım. Belki tanıyanlarınız vardır, çok önemli bir İslam üstadı. Muazzam bir üstat. Mana anlamından bilgiler akıtan bir üstat, belki spiritüel bir lider. Şimdi, çok fazla bilgi eksikliğim olmasın, size onu yanlış da tanımak istemem.

Aşk üzerine, İbn Arabi’nin, aslında Kabe’de karşılaştığı genç bir kız ile, karşılaşmasından sonra ona hissettiği aşk üzerine ama tabi ki kendisinin kurgusuyla, bir bireye hissedilen aşktan aslında Allah’a hissedilen aşkı anlatan, çok ulvi, çok güzel bir kitap. Gerçekten de, bir felsefe, bir metafizik, spiritüel bir kitap olarak okumanızı öneririm.

İnanç Da Sevgi De Aklın Yolunu İzlemez

Ben, Hermann Hesse’yi çok seviyorum. Sizinle de paylaşıyorum. Çok değerli kitapları var. Ki, bunlardan en önemlisi Siddhartha. Okumadıysanız, kitap önerisi olarak sizlere de okumanızı öneririm. Siddhartha, aslında Budha demek. Yani, Budha’nın hayat hikayesi demek. Hesse de bunu yazıyor.

Hermann Hesse bir Alman. Ancak, çok ilginç bir Alman. Alman ekolünün o duygulara, insan psikolojisinin derinliklerine daha analizci, daha soğuk bakan, tarzı dışında gerçekten kalp gözü daha açık bir üstat. Yazdığı bütün kitaplar da öyle. Özellikle bu kitabını çok seviyorum. Bu, benim daha önce de okuduğum bir kitaptı. Son günlerde, baş ucumda olup tekrar okumak istediğim bir kitap olduğu için, sizlerle de paylaşmak istedim.

Kendisinin bir kişi olarak deneyimlerinin, bir nevi aforizmalar gibi, kendi düşüncelerinden, varsayımlarından ve hayata dair izlenimlerinden derlediği bir kitap. Kitabın arkasında şöyle yazıyor;

O sevdi, sonunda kendi kendini buldu. Ne var ki, insanların büyük çoğunluğu kendi kendilerini kaybetmek için sever”. Çok güzel bir söz, değil mi? İngilizcede bir terim var, “falling in love”, aşka düşmek deniyor. Aslında aşka düşmüyoruz, aşka yükseliyoruz. Bu nedenle, sevgiyle ilgili tabirleri biraz daha “kendini kaybetmek” yerine “kendini bulmak” ile değiştirebileceğiniz, size zihinsel boyutta da, kendinize olan sevgi ve sonra her şeye olan sevgiyle ilgili, farklı bir farkındalık kazandıracak güzel bir kitap.

Sevilmek mutluluk değildir. Her insan kendini sever; ama mutluluk bir başkasını sevmektir”, diyor. Umarım, siz de bunu deneyimlersiniz. Bu kitapla birlikte, sevgi enerjisiyle ilgili bir şeye daha değinelim. Biliyorsunuz; Youtube kanalıma birinci, ikinci ve üçüncü seviye meditasyonlar yükledim. Bunlar da, titreşiminizi ve frekansınızı yükseltip gönül gözünüzü ve kalbinizi daha genişletmeniz, sevgi ve şefkat enerjisinden hem kendinize hem çevrenize almanız ve vermeniz içindi. Hermann Hesse’nin yolundan gitmek istiyorsanız, bu çalışmamı da yapmanızı öneririm.

Zihin Koleksiyoncusu

Son günlerde, beni çok etkileyen bir Türk yazar var. Aslı Kotaman, aslında kurumsal yaşamda uzunca bir zaman çalışıp daha sonra işinden ayrılıyor. Ondan sonra insan olarak, bir kadın olarak entelektüel birikimini harmanladığı güzel bir kitap yazdı. İnanılmaz güzel bir kitap. Bu bir felsefe kitabı, derlemelerden oluşuyor. Belli kavramlarla ilgili çok güzel şeyler yazmış.

Beni çok etkiledi; çünkü, hem insani durumlarla ilgili yazmış, hem onu sanatla, psikolojiyle, pek çok şeyle harmanlamış. Çok değerli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Sevgili Aslı, kalemine sağlık. Uzunca bir zamandır okumadığım lezzette bir kitaptı.

Bir kitabın, bana bir şeyler katması gerekiyor. Bana bilmediğim bir şey söylemesi gerekiyor. Beni, bambaşka bir perspektife, bakış açısına, başka bir dünyaya açması gerekiyor. Aslı Kotaman’ın bu kitabını o yüzden çok sevdim.

Aslı, bir akademisyen, bir doçent. Çok da güzel bir giriş yazmış. Demiş ki; “Yıllarca kafamda onca hikayeyle oturdum ve dedim ki; “benim anlatacak neyim olabilir?”. Sıradan bir hayat yaşadığımı ve diğerlerinin aksine, yaşadığım sıradan hayatı sadece daha iyi gözlemlediğimi düşünüyordum. Bu “ben” çapında, hepimizin yazılacak bir hikayesi var nasılsa. 20 yaşına gelmemiş gençler bile kötü kısa filmlerini çekiyorlar” demiş.

Talihsiz bir şey, işinden oluyor. Daha sonra da, bir cesarete giriyor ve var oluşunu sorgularken, kendi hayatında yaşadıkları ile bir nevi derlemeler oluşuyor. Bence bu, Aslı’nın çıkarımlarıyla ilgili bir felsefe kitabı. Ve her bölümde, inanılmaz şeyler var. Korku, yas ve sabırdan tutun da unutmaya, hatırlamaya, kadere kadar pek çok şeyi anlatıyor. Bunları, filmlerden örneklerle, sinemadan ve sanattan örneklerle, inanılmaz güzel detaylar veriyor.

“Kendimden sıkılıp yeni bir kendim yarattım. Görünür olmak üzereyim” diye bir bölüm var. Gerçekten çok beğendim. Bazı yerleri altını çizerek okudum. Aslı’ya çok teşekkür ederim, Zihin Koleksiyoncusu gibi çok değerli bir kitabı bize kazandırdığı için. Ben, çok beğendim. Hepinize de okumanızı öneririm.

Son günlerde okuduğum kitaplar bunlardı. Tabi ki, pek çok kitap önerim var. Bundan önceki son kitap önerisi listem, spiritüel kitaplardı. Beni çok etkileyen spiritüel kitapları sizler için derlemiştim. Kitap önerilerine devam ediyor olacağım. Şimdilik benden bu kadar. Hoşça kalın!