Herkese merhaba! Bugün, hepimizin hayatının içerisinde çok olan, dünyanın bütün kadim dini ve ruhsal geleneklerinde olan bir şeyden bahsedeceğiz. Hayatta sahip olduğumuz şeylerin değerini bilmek ve onları takdir etmekten, yani şükretmekten bahsedeceğiz.

Şükran duygusunun hepimizin hayatlarındaki gerçek anlamını burada masaya yatıracak değilim. Hepimiz, aslında şükretmenin ne demek olduğunu, şükran duymanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Şükretmek, bizim kültürümüzde çok olan bir şey. Ancak, bunun altını biraz açmak istiyorum. Bu kavramın biraz içine girelim. Çünkü, şükretmenin sandığınızdan çok daha farklı etkileri var.

Şükran duygusu, Latinceden “Her şeyden derin bir memnuniyet ve tamlık hissetme hissi” olarak geçen bir şey aslında. Şükretmek; sahip olduğumuz değerlerin, sağlığımız, ailemiz, sevdiklerimiz, bedenimiz, evimiz, o şey ne ise, onun için teşekkür etmek ve minnet duygumuzu sunmaktır. Ancak, bu şükran duygusunu sunarken bizde olan bazı değişiklikler oluyor, ki benim de uzmanlık alanım ve en çok üstüne eğildiğim konulardan bir tanesi bu.

Benim üç tane kitabım var. Bunlardan üçüncüsü ve sonuncusu Titreşimini Yükselt Hayatın Değişsin isimli kitap. Bu kitapta da, aslında isminden de kolaylıkla anlayabileceğiniz gibi “evrendeki her şey enerji, titreşim ve frekanstan oluşmuştur” diyen Tesla’ya şapka çıkartarak diyoruz ki; “Evet, bence de her şey titreşim ve enerjiden oluşmuştur. Çünkü, evrendeki yaratılmış her şey enerjidir. Enerji de titreşimdir. Titreşim de frekanstır”. Dolayısıyla, size anlattıklarım ruhsal ve spiritüel bilgiler değil, tamamen fizikçilerin bizlere öne sürdüğü ve önümüzdeki yıllarda daha da fazla duyacağınız bir kavram.

Şükran Duygusu Titreşimi En Yüksek Duygulardan Biridir

Şükran duyduğumuz şeyle ilgili şükürlerimizi kendimize, evrene, yaratıcıya sunduğunuzda hissettiğiniz o teslimiyet, bütünlük ve memnuniyet hissi gerçekten çok önemli. Bu işi, çok boyutlu ele almak gerekiyor; çünkü, şükran duygusunun çok sığ bir bakış açısı ile ele alındığını düşünüyorum. Üst boyutta, enerji bedenlerinizden bilinç altınıza giden pozitif mesajlarla, beyninizde mutlu olmanızı sağlayan hormonlar daha fazla salgılanıyor. Bazı araştırmalarla, bu şükran ve minnet duygusunu derin olarak hisseden kişilerde, dopamin ve endorfin seviyesinin çok yüksek olduğu saptanmış.

Şükran duygusunu, biraz dini ibadetlere de benzetiyorum. Dini ibadetleri sorgulamadan, kuralları gereğince yapmak mecburiyetini hissederek, yalnızca günah- sevap ilişkisiyle yapmak ayrı bir şey, iyi insan olmak yolunda erdemli davranışlar ve ibadeti de bu bilinçle yapmak bambaşka bir şeydir.

Şükran Duygusu Vücudumuzu Da Olumlu Etkiliyor

Şükürlerimizi sunmayı, gerçekten mutlu olarak ve memnuniyetle ve sahip olduklarımıza derin şükranlar duyduğumuzda, vücudumuzda bazı olumlu değişimler oluyor.  Merkezi sinir sistemimiz bizim için mutluluk hormonu dediğimiz hormonları salgılamaya başlıyor. Bu hormonlar, bizim sinir yapımızı rahatlatıyor, nefesimiz yavaşlamaya başlıyor, nefesin yavaşlamasından sonra, mutluluk hormonunun da getirdiği etkiyle, biz daha farklı bir boyutta yer alıyoruz. Bu, işin fiziksel kısmıydı. Bir de, işin ruhsal ve enerjisel boyutu var.

Yukarıda da dediğim gibi, şükran duygusu titreşimi en yüksek duygulardan biri. “Şükran duygusu ile titreşimin ne alakası var?” diyebilirsiniz. Bunu da, bilim insanları bazı deneylerle ispatlayabiliyor. Bunun da en güzel deneylerinden bir tanesi; Japon bilim insanı Masuro Emoto’nun suyun gizli mesajı olarak da bilinen, sudaki mesajlarla ilgili çalışması.

Masuro Emoto, suları dondurarak kristalize ediyor. Kirli su ve temiz su arasındaki farka, kristal yapılarından bakıyor. Temiz bir kaynak suyun kristalleri, muazzam uyumlu bir yapı içerisinde, çok güzel. Ancak, kirli su havzalarından alınan su ise tamamen moleküler yapısı bozuk ve tanınmaz halde. O da; “Pozitif duygular ile negatif duygular, pozitif sözler ile negatif sözler, yüksek frekanslı titreşimli müzikler ile düşük frekanslı negatif titreşimli müzikler arasında bir fark olabilir mi?” sorusundan yola çıkarak bir deney yapmaya başlıyor. Gerçekten, pozitif duygular, pozitif cümleler kurulan su kristallerinin ne kadar farklı olduğunu görüyorlar.

Bununla ilgili, bir pirinç deneyi de var. Şükranlarını sunmakla ilgili de, “teşekkür ederim”, “şükürler olsun” gibi sözlerin söylendiği su kapları var. Bu deneyi de şöyle yapıyorlar; içi su dolu kavanozlardan birini üzerine “seni çok seviyorum, çok beğeniyorum, çok güzelsin” gibi onaylayıcı, takdir edici, pozitif titreşimli cümleler yazıyorlar. Diğerine ise, “Senden nefret ediyorum, iğrençsin, ölmek istiyorum” gibi şeyler yazılıyor. Ve bu deney devam ederken, kristallerin yapısının inanılmaz bozulduğunu görüyorlar. Bunu, pirinç dolu kavanozlarla yaptıklarında da; kavanozlara pirinç koyuyorlar, üzerine de su koyuyorlar.

Bu deneyi, üç tane kavanoz ile yapıyorlar. Bir tanesine “Teşekkür ederim” yazıyorlar ki bence, şükran duymanın en güzel cümlelerinden bir tanesi. Bir tanesine “Senden nefret ediyorum” yazıyorlar ve bir tanesine de hiçbir şey yazmıyorlar. Deneyin sonucu gerçekten çok ilginç. Negatif cümleler söylenen tanınmayacak halde. Pozitif cümleler söylenen kavanozun içerisindeki pirinç ise fermente olmaya başlıyor ve fermentasyon pozitif bir şeydir. Meyve fermente olur; çünkü meyve, doğal bütünsel titreşimi içerisinde, pozitif titreşimde ise kendinin en faydalı hizmet şeklini devam ettirir. Pirinç de fermente oluyor ve çok güzel, aromalı bir koku yaymaya başlıyor. Nötr olarak bırakılan kavanozdaki pirinç ise çürüyor. Çok ilginç bir deney. Bunu nereye mi bağlayacağım? Suya bağlayacağım…

Vücudunuzun %70’inin su olduğunu hatırlıyorsunuzdur. Vücudun %70’i su ise; bizim kendi içimizde, günlük yaşamımızda, kendimiz için, çevremiz için, ağzımızdan çıkan sözler, düşüncelerimiz acaba nasıl? Çünkü, eğer pirinci bu kadar etkiliyorsa, acaba insanı nasıl etkiler? İşte, bu da işin başka bir kısmı. Amacım kafa karıştırmak değil, size görünmeyenin arkasındaki göstermek. Size sunulanın arkasında, aslında çok daha derin dünyalar olduğunu keşfederek, kendi yaşam kalitenizi arttırmanız için böyle ipuçları paylaşıyorum. Şükran gerçekten böyle bir şey.

Sabahları Kendi Gözlerinizin İçine Bakın

Yapacağınız şey çok basit; her sabah kalktığınızda gözlerinizin içine bakın. Bunu ben her sabah yapıyorum. Sabah kalktığımda çok basit şeyler yapıyorum. Birincisi, dilimi temizliyorum; çünkü gece boyunca dilimin üzerinde toksinler birikmiş oluyor. İkincisi, daha iyi nefes alabilmek için burnumu temizliyorum. Üçüncüsü ise, en çok vakit ayırdığım şeylerden bir tanesi olarak kendi gözlerimin içine bakıyorum.

Uzun baktıktan sonra, bir dakika falan sonra, gözümün içinde gördüğüm şey bende şükür duygusu uyandırıyor. Çünkü, aslında hepimizin içinde O’dan bir parça varsa; ki “Ben seni kendi ruhumdan üfledim” diyor zaten, bu cümleleri lütfen bu anlamda alın. O zaman, kendi içinizdeki tanrısallığı keşfetmek, kendi içinizdeki Allah’ın gözünden kendinize bakabilmek, en derin şükran duygusudur. Dolayısıyla, “self love” öz sevgi dediğimiz şeyi, böyle sağlayabiliriz. Çünkü, şükran duygusu bu hissedilmeden olmaz. Kişinin kendi özüyle tekrar karşılaşıp, yaratılmış olduğu hali ile, her şekilde koşulsuz olarak sevmesi ve kabullenmesi aslında şükran duygusunu getiriyor. Diğer türlü, günah sevap ilişkisi içerisinde daha yüzeysel, bir ihtiyacı karşılama gibi bir şükran oluyor. O da, bizim titreşimimizi çok fazla yükseltecek bir şey değil.

Ben size “21 kere şükret, ondan sonra hayatın şöyle olsun, günde 210 kere şunu tekrarla, bu olsun” gibi bir şey veremem sevgili dostlar. Bu da yine, evrende ve her şeyle bütünleşmeyen, tamamen çıkarcı, tamamen karşılık bekleyen zihnin ihtiyaçları. Siz eğer, gerçekten o var olan her şeyin sonsuz bir şekilde, sizin hayrınıza, “Her şey ne olursa olsun benim için iyidir” inancına sahipseniz, zaten bir şeyleri kontrol etmek ya da o yaptığınız şeyin çıkarını bekleme ihtiyacı hissetmezsiniz. Yaptığınız her şeyi beklentisiz, çıkarsız olarak yaparsınız ki şükür duygusu, aynen bu şekilde yapılması gerekiyor.

Şükretmek İçin Bir Çıkara İhtiyacınız Yok

Şu anda başınızı sokabileceğiniz böyle bir eviniz olduğu için, hali hazırda sağlıklı olduğunuz için, aileniz için, sevdikleriniz için, işiniz için, doğup büyüdüğünüz ülke için, ülkenizin şu anda bulunduğu durum için, her sabah şükredin. Ben, bunu bir sistem ve disiplin olarak edindim. Gerçekten, şükürlerimi böyle sunuyorum. Bu bende ne yaratıyor?

Annelerin, “İşin rast gitsin” diye çok güzel bir lafı vardır, gerçekten öyle olur. Çünkü, burada zihnimizi olumlu olana kodluyoruz, çünkü bilinçaltımız öyle işliyor. Şükretmenin ruhsal boyutunda Masuro Emoto’dan örnek verdim, işin biraz da zihinsel boyutuna girelim…

21 Sayısı Önemli

Biliyorsunuz, Youtube kanalımda 21 günlük meditasyonlar paylaşıyorum. Bana, “Neden 21 gün?” diye hep sordunuz. 21 gün; 5000 senelik bütün kadim geleneklerin kullandığı, bütün dini ritüellerin kullandığı, bizim de 25-30 senedir meditasyon ve şifa uygulamalarımızda kullandığımız bir şey. Bu bir sistemdir, 21 gün bir alışkanlık sayısı.

21, bizim için 7 ile ilişkilidir. 7-14-21, bütün 7’lik sistemler şifa için önemlidir; çünkü, yaradılış dediğimiz bütün kadim bilgilerde, tek tanrılı dinlerde, sistemlerde olan 7 sayısının kutsallığı buradan gelmektedir. Dolayısıyla, 7 ve onun katları her zaman hem kutsaldır hem mistiktir hem dönüştürücüdür hem de iyileştiricidir. Dolayısıyla, 7×3=21 ruhsal boyutta da; gerçekleşmesine niyet ettiğiniz şeyin gerçekleşmesi için gerekli sayıdır.

Zihinsel boyutta ise bizim beynimiz şöyle işler; beynimiz üç bölümden oluşur. İlkel beyin, orta beyin ve üst beyin. Üst beyin, çok daha gelişmiş ve yeni beyindir. Burada, öğrenme ve hafıza merkezlerimizin hepsi vardır, duygusal zekamızın bağlı olduğu pek çok bilgi merkezimiz de vardır. Aynı zamanda, sezgisel tarafımızın açık olduğu epifiz bezimiz de biraz daha orta arka noktada durmaktadır. Eskilerin deyimi ile “üçüncü göz”ümüz. Üçüncü göz; bizi bilinmeyenin ötesine, sınırların ötesine, daha mistik, daha gizemli yerlere taşıyan epifiz bezimizden bahsediyorum.

Şükran duygusu, bizi biraz daha birliğe, yaratıcılığa bağlayan bir şey. Dünya, şu anda çok net bir ayrışmadan geçiyor. Yani, iyinin kötünün, gecenin ve aydınlığın olduğu bir savaş gibi. Matrix filminin karesinde gibiyiz. Bunun nedeni; zihinsel, ruhsal ve enerjisel ayrışmanın, aslında bizi sonraki birliğe getirmesi için. Dolayısıyla, aslında biz zihinsel olarak birliği de, yine bu tarzda şükran duygularımızla birlikte sağlayabiliriz.

Bu nedenle, 21 sayısı öğrenme merkezimiz için bir alışkanlık sayısıdır. 21 gün boyunca aralıksız olarak devam ettiğimizde, bilinç altımız artık onu bir alışkanlık olarak kaydeder. Çünkü, bilinç altımız genel olarak bizi korumak için çalışan bir mekanizmadır. Ancak, o koruma mekanizması; zaman içerisinde aslında geçmişten günümüze kadar getirdiği travmaları, duyguları bütün her şeyi arkaya iter.

Bütün davranışlarımızı, ilişkilerimizde, bir insan olarak duygusal ve çevremizle olan ilişkilerimizde, bilinç altımızın yönlendirmesi ile hareket ediyoruz. Çünkü, tetiklenmelerimiz çok fazla oluyor. Onları mümkün olduğunca temizleyip, bilinçaltından bağımsız olabilmenin sırlarından bir tanesi meditasyon. Dolayısıyla, bilinç altımız bizi korumak ve konfor alanında tutmak için uğraşır. Biz, orada ısrarla 21 gün boyunca şükran çalışması ya da meditasyonu bilinçli bir şekilde yaptıkça; 21 günün sonunda bilinçaltı pes eder, “Ayşe artık dişlerini saat 11:00’de fırçalıyor, o zaman kabul ediyorum” der ve bunu da yerleştirir. Bu nedenle, bir yandan da şükran= alışkanlık diyebiliriz.

Ben sizlere şöyle bir şey öneriyorum; hepinizin akıllı telefonları var, telefonların ana ekranlarına belli zamanlar için hatırlatma koyduğunuz şükranlarınız olabilir. Yani mesela; her gün saat 11:30’da kendiniz için ayrı bir şükran getirebilirsiniz. Bununla ilgili çok güzel uygulamalar da var. Bunun dışında, ben Instagram sayfamda, “30 günlük şükran oyunu” diye bir şey başlattım. 30 gün boyunca aralıksız olarak her gün, o gün için şükran duyacağımız bir şeyi beraberce masaya yatırıyoruz, onun değerlerini konuşuyoruz. İkinci gün için yaptığım bir şeyden size örnek vermek isterim;

“Nasılsa oradalar diye önemsemediğimiz şeyler neler hayatlarımızda? Mesela, nefes alıp vermenin, her sabah güneşin doğuşunu, her akşam batışını görmenin, ailemizin, bize değer verip sevenlerin, yaptığımız hataların, yanlışların içindeki armağanları görüp gereken dersleri çıkartmanın bile şükranını hissetmek, hayatın bize sunacağı güzellikler için peşin bir ödeme yoludur ki buna “şükür” denir”.

Instagram’da benimle birlikte bu 30 günlük şükran oyununa katılmanızı da öneriyorum. Şimdilik benden bu kadar. Hoşça kalın!