İlkokul bilgilerimizin, belki de aklımızda kalan en temel olanlarından biri dünyanın ve de bedenimizin yaklaşık dörtte üçünün ‘su’ olduğudur. Sadece kapladığı somut alan ile dahi, yaşamımızda ne kadar önemli bir girdi olduğu bu kadar açıkken, ona verdiğimiz kıymetin ne kadar olduğu büyük bir soru işaretidir.

Öyle ki hacmi itibariyle ona olan ihtiyacımızın ve bize olan katkısının değeri düşünüldüğünde, bedenimize aldığımız her bir damla suyun ‘iyi’ hâlde olmasının yaşamsal sistemlerimize ve dolayısıyla hayat kalitemize olan etkisinin, kat ve kat fazla olacağı çok açık bir gerçektir. Hâl böyle iken, sadece susadığımızda aklımıza gelen, hatta susadığımızı hissettiğimizde kolaylıkla geçiştirebildiğimiz veya gelişi güzel bir şekilde, bir bardak içip geçtiğimiz alelade bir sıvı gibi davrandığımız ‘su’ya hakkını vermemek, kendi yaşamımız adına büyük bir haksızlıktır.

Kimyasal formülü H2O (2 hidrojen ve 1 oksijen atomu) olarak ifade bulan ‘su’, pozitif hâldeki H+ iyonu ile negatif hâldeki OH- iyonunun etkileşime girip ortaya çıkardığı nötralleşme tepkimesi ile oluşan bir moleküldür. Eksi ve artının dengeyle birleşiminden doğması hâli, bedenimizde de dengeyi sağlama işlevini devam ettirir. Şöyle ki;

✔ ancak yeterince suyu bünyemize alırsak kanımız dengede olur,

✔ kanımız dengede olursa hücrelerin ihtiyacı olan besinin vücutta dolamını sağlanır,

✔ dolaşımın sağlıklı işleyişi de kasların ve eklemlerin ağrısız olmasını,

✔ bedenin rahat hareketini,

✔ böbreklerimizin yorulmamasını,

✔ kandaki oksijenin yüksek olması paralelinde bireyin enerjisinin de yüksek olmasını ve

✔ ruhsal durumun dengede seyretmesini sağlar.

Peki bu dengeyi sağlama adına iyi, kaliteli, dengede ‘su’ içmek için neler yapabiliriz?

Dünya üzerinde yaşamın oluştuğu sıvı olması noktasında evrendeki en eski formlardan bir olan ‘su’, anne karnında yaşamın yeşerdiği sıvının da yüzde 99’unu oluşturur ki amniyotik sıvının yapısındaki su kalitesinin derecesi bize bu noktada önemli bir veri sunar; o da suyun pH derecesidir. O yüzden suyumuzun öncelikle pH derecesinin dengede olması, yani alkali-asit dengesini bulmuş olması elzemdir ki onun bu dengeyi tutturmuş olması direkt kanımızın da o dengeyi tutturmuş olması anlamına gelir. Kalbimizin pompaladığı kan ile yaşamını sürdüren bir organizma olarak bedenimizin yüzde 70’ini suyun oluşturduğunu ve kanımızın pH’ının 7.35-7.45 olduğunu aklımızda tutarak, uzmanların önerdiği üzere, pH seviyesi en az 7,7-8,0 olan suları tercih etmeliyiz.

-Bu noktada içtiğimiz suyun pH derecesinin ne olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Aldığımız kaynağın yeterli aralıkta olmaması hâlinde ise alkalize su damlalarından yararlanabiliriz. Bunun için 250-300 ml olan bir bardak suya 3 damla alkali solüsyondan damlatabilirsiniz. Bir diğer seçenek olarak, aynı ölçüdeki suya yarım çay kaşığı karbonat eklemek ya da limon suyundan birkaç damla sıkmak olabilir. 2 litre suya, dış kabukları rendelenmiş bir bütün limon atmak da idealdir.

-İçtiğimiz suyun kalitesini etkilemesi noktasında bilmemiz gereken bir diğer nokta, plastik şişelerden ve/veya damacanalardan içilen suyun canlılık özelliğini kaybetmesidir. Dolayısıyla en uygun hâl, akan suyu bünyemize katmak ve cam şişe kullanmaktır. Bu noktada, içinde özellikle de uzun süre kaldığı kabın maddesinin suyun moleküler yapısına etki edeceğini aklımızda tutarak, kullanmak zorunluluğu hâlinde plastiğin hangi tipte olduğunu bilmemiz önemlidir.

-Ayrıca cam şişe vb. bir ana kap içerisinden bardağımıza almadan önce suyu, spiral döngüde hareketlendirdikten sonra, hatta yukarıdan şelale gibi dökmek de canlılığına katkısı olması ve enerjisini hatırlaması adına uygulayabileceğimiz bir pratiktir.

-Canlı bir su içmek için doğal kristallerden de yararlanabiliriz. Özellikle kristal (beyaz/şeffaf) kuvars taşı, suyun frekansını çok yükseltir. Bunun için de suyun içerisine yerleştirdiğimiz sürahi, şişe gibi kaplarda doğal taşla birlikte yarım saat bekletilmesi yeterlidir. İlgili taşların Dolunay gecelerinde açık havada Ay ışığında arındırılarak şarj edilmesinin de etkisini arttırdığı unutulmamalıdır.

-Suyu mutlaka oturarak içmemiz, aksi hâlde eklemlerimize kötülük yapmış olacağımızın da aklımızda olması gerekir.

-Nefesten sonra en yaşamsal olan suyu ne kadar içtiğimiz ise bu noktada yanıtlamamız gereken en önemli sorudur. Ancak yanıt, kişiden kişiye değişmektedir. Daha doğrusu, değişmesi gerekir. Çünkü herkesin kilosuna göre içmesi gerekli su miktarını hesaplaması uygundur. Bunun için ise vücudumuzdaki her 15 kg için, 1 litre su içmemiz gereklidir. Örneğin vu miktar, 72 kg bir insan için günde 4-5 litre su eder. Diğer taraftan, 95 kg biri için günde 7 litreye kadar su gereklidir.

-Yaşam enerjisini hücrelere taşıyacak olan suyu yeterli almanın yanı sıra bu suyu hücrenin içinde yeterince tutacak gerekli miktarda tuzu almak da enerjinin eksilmesine yola açabilir. “Tuz, suyun bedenimizde doğru oranda tutulmasına yardım eder.” Dolayısıyla vücudun alma-verme dengesini kurmasını noktasında suyun içine bir tutam Himalaya tuzu (rafine edilmiş tuz değil!) ekleyerek bağırsak çıkışını kolaylaştırabilirsiniz.

-Özellikle de bedeni zehirden arındırmanın daha başarılı olması adına, gün içinde saat 15:00 ile saat 19:00 arası içilen suyun çok daha yardımcı olduğu da holistik sağlık yaklaşımına sahip uzmanlarca hatırlatılmaktadır.

-Bedendeki toprak elementinin dengede kılmak için önerilenlerden biri olarak “yemeklerden en fazla yarım saat önce ve en az 1.5 saat sonra su içilmelidir. Yemekle birlikte su içme isteğinin sebebi hem yeterli su içilmemiş olması hem de yeterli derecede çiğneme yapılmaması olabilir.”

-Parça şeklinde yekpare Himalaya tuzu bekletilmiş su ile edilen bir kap/kavanoz suyu, mineralli su solüsyonu/serumu olarak hazırlayabilir ve bardağımıza, ağız tadımıza göre birkaç damla ekleyerek de mineral dengemizi sağlamaya yardımcı olabiliriz.

Özetle, titreşimi yüksek bir yaşamın beş temel maddesinden (diğerleri; nefes, hareket, uyku, beslenme) ve bedenimizin enerji kaynaklarından biri olan ‘su’yu hakkıyla içerek katkısını en fazla şekilde bizim elimizde..

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Ersin Pamuksüzer ve Selda Terek Bilecen; Son Toksine Kadar; Destek Yayınları; İstanbul; 2017.

Dr. Robert O. Young ve Shelly Redford Young; Zayıflamada pH Mucizesi; Çeviren: Elif Subaş; Dharma Yayınları; İstanbul; 2006.

Ayşe Tolga; Titreşimi Yükselt Hayatın Değişsin; Destek Yayınları; İstanbul; 2019.

Ayşe Tolga, İlke Dolkun ve Göktürk Ramu; Yaşamın Anahtarı: Titreşim ve Enerji – Online Eğitim; 8 Ekim-12 Kasım 2020.

Meltem Reyhan; Doğanın Döngüsüyle Uyumlu Yaşamak; İndigo Yayınları; İstanbul; 2021.

Johanna Paungger ve Thomas Poppe; Beden İçinde Yolculuk (Gündelik Yaşamda Ay Evreleri); Omega Yayınları; İstanbul; 2002.